the martian

her sene böyle uzay temalı sağlam fil çekilse tadından yenmez. fragmanda bir kaç sahne dışında tatminkar bir film olacağa benziyor. şimdiden sabırsızlanıyorum seyretmek için.
bilindik hayatta kalma hikayeleri arasında en eğlencelisi. andy weir'ın kaleme aldığı, küçük bir talihsizlik sonucu mars'da tek başına kalan botanik uzmanı mark watney'in hikayesinin günlük şeklinde anlatıldığı kitap. internette yayınlandıktan 1 yıl sonra new york times'ın en iyi satanlar listesine 12 numaradan girmiştir ve ridley scott tarafından beyaz perdeye aktarılmıştır. geçtiğimiz hafta uluslararası uzay istasyonu'ndaki astronotlara galası yapıldı, vizyon tarihi ise 30 eylül, izleyip göreceğiz.
izledim ve düşüncelerim şöyle:

- her uzay temalı film artık birbirine benzemeye başladı

- bu benzerliklerin en büyüğü zor durumdan kurtulmaya çalışmak ve asla pes etme sloganını kafamıza çakıp durmak

- kurtulma hadisesindeki detayların sıradanlaşması ve 'aa şu filmdekine benziyor' hissi yaratması

- amerikalıların mutlaka başka bir dünya gücünden yardım alması (bu son zamanlarda devamlı çin oluyor)

- eğitim şart
daha önce de belirttiğim gibi, uzay kazası sonrası hayatta kalmayı temel almış bir film.. amerikalıları ön plana çıkarsa da sürekli bahsettiğimiz çok uluslu uzay çalışmalarını hatırlatmıştır..

gravity ve interstellar ile büyük oranda benzerliği elbette vardı bu biraz yayvan bir tat bıraktı (burada eklemek isterim kitabını daha önceden okuduğumda bundan kat be kat fazla keyif almıştım)..

mars ile ilgili son çalışmalar için homojen dergi'nin bir sonraki sayısını takipleyin anacım *
matt damon'ın bebe kafası yine ön plandadır oysa interstellarda bunu törpülemişlerdi, saçı uzundu galiba veya sakalı vardı ama bebe suratı yoktu, oysa the martian da çok ön planda, unacceptable
son zamanlarda izlediğim kayda değer filmlerden biridir. rahatsız etmeyen 3d versiyonu ile gözümü yormadan boyutlu film izlemiş olmak da ayrıca keyifliydi.

(bkz: marslı)
kitabını okumuştum, filmi henüz izleyebildim, kitabı okumamış gibi kritikleyeyim biraz. açılış ve final sahnesine bayıldım. onun dışında aradaki kısımlarda karakterin psikolojisine dair hemen hemen hiçbir şey yok, bir problem çıkıyor, 2 saniye düşünüldükten sonra yanıt bulunuyor, her şey tekdüze ve yolunda giderken aksiliklerin üst üste gelmesi ve karakterin zihninin hafiften parçalanmasını görmek dram-sever bünyemi biraz da olsa tatmin etti. şimdi de biraz kitabı baz alarak yorum yapmak gerekirse, o kadar da kötü bir uyarlama sayılmaz. kitaptan aşağı kalan tek yanı problemler için düşünme süreci ve mizahtı, onun dışında aylar önce okumama rağmen aklımdaki detayların hepsini izledim, ayrıca direkt olarak kitaptan kopyalanan metinler ile hoş bir şekilde hatırladım. yani hemen hemen iyi bir uyarlama ve kitabı okumadan da hoş vakit geçirtebilecek bir film, tavsiye.
üç kere izlerken uyuya kaldığım ve hala sonunu getiremediğim, merak da etmediğim sıkıcı film. *

edit: en sonunda sonunu getirdim. film iyiymis, ilk yarısı bayıkmıs *
benim için filmin sonunda çalan gloria gaynor - i will survive şarkısıyla bütünleşmiş filmdir. 2015'in en güzel yapımlarından birisi.

özellikle şarkının şu sözleri:

and i grew strong
and i learned how to get along
and so you’re back, from outer space*

matt demon ve jessica chastain'in kadrolu uzay film oyuncuları arasına katıldığının tescillendiği film. matthew mcconaughey'i de görseydim şaşırmazdım. ne zaman bilim kurgu izlemeye kalksam bir yerlerden fırlıyorlarmış gibi hissediyorum. uzayda geçen filmleri sevdiğimden ötürü bu kalitede 50 tane daha çekilse birbirine benzese de izlerdim heralde. o yüzden bu filmi de genel olarak sevdim açıkçası. tek başına mars'ta kalan birine göre fazla eğlenceli bir karakter çizmişler bir tek o gözüme battı. o psikolojik değişimi ve yalnızlığın yaratacağı yıpranma payını sıfıra indirmişler nerdeyse keşke öyle olmasaydı. yani film adına, mars güzel, uzay şahane, matt desen oh masalla (zayıflamış halini dublör oynadı diye varsayıyorum), kurtarma desen hollywood son saniye bomba imhası gibi desem yanılmam heralde. benim de keyfim yerinde birkaç arkadaş gelsin de bir film izleyelim diyorsanız tavsiye edilir.
bu arada filmi izlerken bir türlü kafamdan atamadım nasa'da yönetici olmak için ne okumak lazım acaba? filmdeki adam baya olaya yabancı gibiydi de.
ilk kez bir ridley scott filminde; filmin 30. dakikasında sinemadan çıkmama yol açan yapım. bu arada favori yönetmenimin ridley; favori filmlerimin de yine ridley filmleri olan alien ve blade runner' olduğunu ekleyeyim.

mars yüzeyinde yaşanan toz bulutlu büyük fırtınadan sonra görselliğin sıfıra inerek tamamen tarlada domates patates yetiştirme işine döndüğü film; bana göre 2015'in en büyük hayal kırıklığı idi.