under the shadow

1980'lerin devrim sonrası iran- irak savaşı esnasında geçen film kesinlikle festivaldeki en etkilendiğim filmlerden birisi oldu. bir korku filmi olarak 7.5 puanı tamamıyle hak ederek almıştır. ilk defa ana dili arapça ya da farsça bilemiyorum olan bir film seyrettim ve bu da çok hoş bir deneyim oldu benim için.

filmde doktor olan kocası zorunlu görev için cepheye gittikten sonra baş başa kalan bir anne kızın yaşadıkları anlatılıyor. shideh kızı dora ile birlikte tahran'dan ayrılmak istemeyip evlerinde kalır. ancak ırak'ın sürekli tahranı hedef alması sebebiyle şehir git gide daha da zor yaşanır bir hale gelir. apartmandaki komşular da bu tehlikeden dolayı bir bir apartmandaki dairelerini terk emteye başlarlar. insanlar gittikçe sessizliğe gömülen apartmanda kızıyla baş başa kalan shideh bir zaman sonra dünya dışı varlıkların ' djin' yani cinlerin kendilerine musallat olduğunu fark eder.

filmin en mükemmel yanlarından birisi adrenalinin tavan yaptırılması. ama o anda bi patlama mı olacak, sirenler çalıp sığınağa mı inecekler, yoksa paranormal bişeyler mi olacak kestiremiyorsunuz. evet bu cin konusu çok laçka oldu artık. korkutmuyor vs belki ama işte güzel işlenip senaryoya yedirildiğinde gayet de yerinizden hoplatabiliyor. bizim türklerin cektiği milyonuncu azem cin karaları cinlerin intikamları bebekleri vs hepsinden kat kat daha iyi bir film seyrettik.

ayrıca iranda yaşanan devrim sonrası insanların ne kadar zor durumlarda kaldığını, hayatlarını gizli gizli yaşamak zorunda oluşları hepsi çok güzel işlenmişti filmde. kadının gizli gizli jane fonda kasetlerini takıp pilates yapması, kitapları saklamaları hepsi çok hoş detaylardı. başı açık diye sokağa çıkıp kırbaç cezasına çarptırılmayacağımız bir geleceğimiz olur inşallah.

sevgiler pierrot.