unutamamak

unutamamak tek başına olmaz. öncesinde mutlaka bir hikayesi olmak zorundadır. hikaye dediğim de hep başkadır. herkesin yaşadığı aşk imkansızdır ya o bakımdan yani. kendi içimize bakacak olursak (ki bakarsak daha yerinde olur) öncesinde internette tanışılır. her şey olması gerekenden ya da olduğundan daha kusursuz gösterilir. sevdiklerin ya da seveceklerinden bahsedersin, birlikte yapılacaklardan bahsedersin. daha öncesinde hiç olmamış şeylerden bahsedersin. bir gay için en önemli şey yaşayamadıklarını yaşamaktır. öyle ya sokakta elele yürümemiştir mesela. yürüse bile korkmuştur ya da çekinmiştir. ya birisi görürse ya tanıyan birisi çıkarsa diye bastırmış istediklerini.

eğer kahramanlarımız eros ile yakın arkadaşsa buluştukları zaman okların hedefi olurlar. birbirlerinin gözlerine bakarlar özlemle. ya dokunmak istiyordur ya öpmek. bundan sonra yaşanması gereken her şey teker teker sıraya konulur. örnekleyecek olursak:

1. sokakta elele yürümek ya da bir başka ülkede özgürce dolaşmak belki birkaç gün.
2. arkadaşlarla çıkılan gecenin sonunda kuytu bir sokakta öpüşmek.
3. bir kitabı birlikte okumak. kucak kucağa ve her cümlenin onu anlatmasını severek.
4. uyandığında yanında horlayan adamın ellerini sevmek. ezberlemek.
5. uyurken sana değil, yastığa sarıldığı için kavga etmek.
6. en sevdiğin filmi izletip senin kadar sevmesini istemek.
7. soğuktan eve döndüğünde sıcacık karşılaması seni. eve girdiğinde çayını hazırlaması. sevdiğin gibi şekersiz ama açık.
8. sadece o sevdiği için yağmurdan nefret etmesine rağmen yürüyüşe çıkmak.
9. gecenin bir yarısı kapına gelmesi. sadece seni koklamak için o kadar yolu gelmiş olması. sadece üç dakika için.
10. bir tek gözyaşın için dünyayı yakacağını bilmek.

bu ve bunlar gibi onlarca neden sayabiliriz tabi. bunları yaşarken dünya çok güzeldir. tüm mutluluk şarkıları size yazılmıştır. çiçekler daha güzeldir. renkler daha canlıdır. hayat aslında çok ciddiye alınmasa da mutlu olunacak bir yerdir falan. sonra adam gider ya da sen gitmek istersin. eğer hala seviyorsan ve ayrı olmak zorundaysanız işte tam o noktada unutamamak başlar. şöyle ki:

1. sokakta elele dolaşanları gördüğünde için acır.
2. arkadaşlarınla çıktığın her gecenin sonunda yalnız girdiğin evde için acır.
3. birlikte okuduğunuz kitap sana acı vermek için kitaplığında öylece durur. atsan atamazsın. her gördüğünde için acır.
4. gecenin bir yarısı uyandığında terlisindir. gözlerin ıslaktır. yanında kimse yoktur. onu istersin için acır.
5. yastık senin katilin gibi durur yanında. sarılmak istersin ama ihanet edemezsin ona. için acır.
6. en sevdiğin film artık favorin değildir. yine de izlersin. bu defa mutlu olmazsın için acır.
7. soğuktan eve girdiğinde karanlıktır. kombiyi açmayı unuttuğun için buz gibidir içerisi. kimse karşılamaz seni. için acır.
8. yağmurda tek başına yürüyüşe çıkarsın. bilirsin ki o da ıslanıyor bu yağmurun altında. fakat yanında değildir. için acır.
9. gecenin bir yarısı asla kapın çalmaz. kilitlemezsin bile uyurken gelirse girsin diye. gelen olmaz. için acır.
10. bir tek gözyaşın için dünyayı yakacak adam gözyaşlarının tek sebebidir. ağladığını bilsin istemezsin. kendine kızmasın diye düşünürsün. için acır.

işin özü unutamamak içini acıtır. bitirir seni. tek tek söker içindekileri.
http://sphotos-h.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-ash4/379049_4976370373446_1285125477_n.jpg
bazıları gerçekten unutulamıyor, içinde kanamayan, üstüne bastırmadıkça acımayan ama izi kalan bir yara olarak kalıyor. genelde bu kişiler ilk aşk, ilk ciddi ilişki,canını gerçekten yakan, yada canından çok sevdiğin biri oluyor.
sensiz yapılan kahvaltı piç. sensiz yürünen yol piç.
sensiz geçen zaman hakkında ağır konuşmak istemiyorum.
kalpte açılan yaraların kabuklarını koparıp, yaranın iyileşmesine engel olma durumu.
içinden uğurlaman gereken duygularınla bir türlü vedalaşamama hali..bir zehir ki damarlarında dolaşan kanın her bir zerresinde..bir kurşun ki zihnini delip geçen..bir acı ki neden hala yaşadığını sorgulatan..
herkesin vardır galiba unutmadığı, unutamadığı, unutamayacağı anlar. belki de birileri. zamanla ah dedirten iç çektiren anıları, birileri. bir buruk keşkelere sığındığı anlar. unutamadığını kabullenmediği inkar ettiği anlar.
unutamamak sanki farklı evreler halinde oluyor gibi geliyor bana.
uzun bir süredir yeni bir kalp kırıklığı yaşamadığımdan belki.
kalp kırıklığı henüz tazeyken verdiği hisler aşağı yukarı daha önce yazılmış olan şeylerle benzeşiyor.

unutamamak sözcüğünde sanki unutmaya çok uğraşıyoruz ama beceremiyoruz gibi bir anlam var. fakat bir süre sonra o 'unutamamak', 'unutmamak'a 'hatırlamak'a dönüşüyor benim için. kalp kırıklarını bile zihnimden atmak istemiyorum, her kalp kırıklığımın özünde aşk var arzu var, o saf hammaddeyi saklamak hatırlamak istiyorum.

zamanında adına çok göz yaşı döktüğüm kavga ettiğim kişiler şu an ya iyi hatıralarla aklımda, ya kimisi hala bir dost olarak kimisi uzaktan bir aşk olarak hayatımda. onları bir demans bir yaşlılık gelmeden de unutmayacağım umarım.

bir de bir yerde mi okudum filmde mi gördüm hatırlamıyorum, unutkan birisi olarak çok sevdiğim çok sığındığım bir söz var: unutmak masum bir eylemdir, kimse isteyerek unutamaz bir şeyi.

arayınca şöyle bir söz buldum: “forgetting is an involuntary act. the more you want to leave something behind you, the more it follows you.” ― william jonas barkley. ya benim aklımda ya da belki sözü gördüğüm yerde involuntary yerine innocent kalmış. kalsın.