kıyafette dockers,lcw,seven hill, lacoste,mavi (benim gibi 110 kg bir ayı için ideal kesim ve kumaşlar)
ayakkabılar dexter,timberland (ayaklarını yumuşacık bir pamuk sarmış gibi rahatlatan esneklik)
saat swatch (sport ve klasik tarzın birleşimi bir tarz)
aslında çok büyük markalar olmasa da ucuz mal alacak kadar zengin değilim o kadar.gerçekten kalite ise ve size hitap ediyorsa lüks değildir ihtiyaçtır.
süleyman demirel'in hayat arkadaşı , siyasi hayatında her zaman yanında görmeye alışık olduğumuz bakımlı asil görünümlü bayan.
27 mayıs 2013 pazartesi hayata gözlerini yummuş siyaset hayatına renk katan kadın.
nazmiye demirel 1927de doğdu. eşiyle kardeş torunuydu. beşik kertmesi, 12 aralık 1948de islamköyde yapılan üç gün üç gecelik düğünle evliliğe dönüştü.
1951de yakalandığı hastalığa yanlış tedavi uygulandı, anne olma fırsatını yitirdi. olayı "hayatımın en üzücü günleri" diye hatırlar.
eşiyle abdye gittiğinde tutkuya dönüşecek bir hobi edindi: otomobil kullanmak. hamur işleri, yaprak sarması kadar dobralığı da meşhurdu. "bizimki" diye bahsettiği eşini eleştirmekten hiç çekinmedi. nazmiye hanımın ilginç özelliği paket açmaktan hoşlanmaması idi. hediyeleri birilerine açtırır, sebebini sorana "öyle alıştım" derdi.
ankara öyle hemen kendini sevdirmez utangaçtır,soğuktur,resmidir başlangıçta
ama kendisini zamanla tanıdıkça her şey değişir.
belki başka şehirlere gidilir ama ankara her zaman geri dönüştür çünkü ankara ankaradır.
sinirlerimi hoplatan duyduğum en saçma öneri
gelse gelse ancak bir heteroseksüelin aklına gelir bu tarz bir öneri
eşcinseller asla öteki değildir ve kendi kendini ötekileştirmemeli toplumun içinde yaşayan her hangi bir bireyidir.
eğer toplumun kültürü bazı şeylere hazırlıklı değilse bu ayrıcalıkla değil pozitif ayrımcılıkla değil zamanla eşcinsellerin örnek yaşam tarzları ve davranışlarıyla olur.ön yargılar yasalarla değil insanlarla yıkılır.
bu öneriyi eşcinselliği aşağılayan bir öneri olarak görüyorum
sevgi sabit değildir zamanla biter o yüzden zamanında kıymetini bilmek bitince de gerçekleri kabul etmek lazım
1 bardak su içsen de içmesen de buharlaşır.daha sonrasında vay efendim zamanında biliyorum 1 bardak su vardı demek kendine ona inandırmak insanın kendisine yapacağı en büyük eziyettir.
o yüzden birisi sizi seviyorum dememişse bardak baştan boştur zaman kaybetme eğer doluysa da sakın bitecek diye korkma zaten bitecek tadını çıkar
her şey bir ayının sözlüğü şans eseri bulmasıyla başlar kısa zamanda çok iyi bir yazar olan kahramanımız çok güzel dostluklar edinmiş ve popüler hale gelmiştir.günün birin de ayının birine aşık olur tabi bu karşılık bulur.
her şey klavyenin ardında çok güzeldir.kameralar açılır sohbetler edilir beraber sabahlanır.günler çok güzel geçmektedir.kahramanımız itilmiş hor görülmüş bir kitlenin içinde kendi gibi olan kişilerle yalnızlığını yendiğini düşünür taa ki gerçekler yine tokat gibi suratına çarpılıncaya kadar.
ayi sozluk bir zirve yapar,zirveye her kesimden insanlar (lgbti) o gün büyük bir heyecanla katılmıştır.ama zirvede bir kişi eksiktir.
o da bizim kahraman.aylarca internet üzerinden sohbet ettiği aşk yaşadığı sevgilisi çok merak eder neden gelmedi diye.telefon açar ulaşamaz hırslanır sinirlenir o gün zirvede tanıştığı biri ile onu aldatır.
halbu ki gerçekler çok farklıdır ötekileşmiş bir dünyanın mensubu olan kahramanımız aslında engellidir.belden aşağı felç geçirmiştir yürüyemiyordur.
bu gerçeği aşık olduğu birine söyleyememiş o kişiyi kaybetmekten korktuğu için her gün ertelemiştir.....
sonuç olarak kısa keseyim.film içinde sadece bu iki kişi değil bir lezbiyen yazarın, bir ayı yazarın,bir trans yazarın ... vb her kategoriden bir çok eşcinselliğin ufak ufak hikayeleri olursa ve bu hikayeler harika bir final ile bağlanırsa güzel bir şeyler çıkabilir.
(mesela çocuk sahibi olmak isteyen lezbiyen bir kadının ve gay bir adamın sözlükte şans eseri tanışması ve hikayeleri olabilir.)
çok uzatmak istemedim.
gay olarak her ne kadar itilmiş gibi hissetsek de bizlerden daha çok ötekileştirilmiş bir çok insan yaşıyor üstelik onlar bulunduğu durumu saklayamıyorlar da,
aslında toplumun genel sorunu farklılıklara karşı ön yargılı olunması.