cialisi biten masum vatandas

Durum: 144 - 0 - 0 - 0 - 03.12.2012 21:28

Puan: 2600 - Sözlük Kezbanı

12 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 8

beylikdüzü civarında yaşayan sözlük yazarları

aktifim sevişirim

kadın ötesi kadın çıkan erkek tipidir. içinde saklı kalmış ama yatakta pörtleyen pasif yanını susturduğunu sanan yegane varlık.

ayı sözlük yazarlarının sahip olmak istedikleri olağanüstü güçler

istediğim zaman uzayan kıllarım olsun isterdim. yerine göre kirpi gibi iğnemsi hale gelebilsinler. sıkıldığım zaman içime kaçsınlar en azından parlak görünsem nasıl olurdum diye merak etmezdim. ( bir defaya mahsus hepsini kestim faka tanrının cezası tekrar çıkarken canım çok yandı) tehlikeli durumlarda titreşsinde kıllarım. kamuflaj içinde kullanabilmeliyim. kısacası süper ultra mega kıllar

ayı sözlük yazarlarının en tuhaf takıntıları

sigara alışkanlığı olmadığı halde çubuk krakeri sigara içermiş gibi yemek.
  • /
  • 8
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 144

hiçbir zirveye katılamayan mutsuz yazar

zirveye giden yolun meşakkatli olduğunu bilir ve yürüyen merdiven yapılmasını bekleyen yazardır.

yaptığı pilavı yerken orgazm geçiren egoist

gecenin bir yarısı çığlıklar atarak yaptığım pilavı mideyi indirirken sevgilimin bana yaptığı yakıştırmadır. ne yapayım canım bol tereyağlı pirinç pilavında emine beder'i bile gömerim o derece iddalıyım.

sekssellers sublımınal işgal

yazarı, çok sevdiğim bir hocamdır ve bu konuda ciddi savlara sahip çok önemli bir araştırmacı gazetecidir. mutlaka okunulması gereken bi kitap.
kitabının arka kapak yazısı ;

insanları kandırmak, kandırılmış olduklarına ikna etmekten kolaydır...
mark twain
kapitalizmin geçtiğimiz yüzyılın ortalarında keşfettiği ve ilk örnekleri sinema filmlerinde "25. kare" tekniğiyle sinsice bilinçaltımıza nüfuz eden subliminal mesaj fenomeni artık çağımızda her yanımızı kuşatmış durumda. reklamlar, dizi filmler, afişler, aklınıza gelebilecek bütün argümanlarla algı sistemimizi dumura uğratan, korteksimizi devre dışı bırakarak bize arzularımızı ihtiyacımızmış gibi empoze eden, profesyonelce uyguladığı arketiplerle bilincimizin etrafından bir yılan gibi süzülerek ruhumuzu muhasara altına alan bu ikna makinesinin tüm parçalarını sökerek onu deşifre eden subliminal işgal, marx'ın, "eğer kötülük olmasaydı tarih de olmazdı!" sözüne atıfta bulunarak hepimizi aydınlatmayı amaçlıyor.
evet, her şey mükemmel olsaydı ne tespit edilecek bir çarpıklık ne de tarihe düşülecek bir not olurdu. ama ne yazık ki bizler, özellikle de çocuklarımız büyük bir saldırı altındayız. eğer bizi biz yapan bütün değerleri altüst eden, tüm zaaflarımızı sömüren, bir türlü doymayıp artık her şeyimizi talep eden sistemin bu son ve en büyük dayatmasına direnmek istiyorsak, önce onun yöntemlerini öğrenmek, sonra da savaşmak zorundayız...

metrobüs aşkı

bazen iki durak arası kadar kısa bazen ise beylikdüzü'nden - söğütlüçeşme'ye kadar uzun bir hikayedir. herşey platonik başlar. çok fazla yanına yaklaşmazsın. aradaki mesafeyi korur hayallere dalarsın. gelecek planları , şehvetin kucağındaki delilerce sevişmeler , kavgalar ... ayrı dünyalarda tek hayalin kahramanları olursun. yüreğinin o sıkışıklığındaki tek boş kalan yere oturmuştur. seni ondan ayıran tek şey ise dur düğmesinin gazabıdır. kederle açılan kapılardan umursamazsa geçer ve hiçbişey yaşanmamış gibi ardına bakmadan çekip gider. geriye ya boş bi koltuk ya da (kuvvetli ihtimal) sevgilisinin seni öldüresiye bakışları kalır.

ayı sözlük yazarlarının penise verdikleri isimler

dalga denmesini tercih ediyorum. boy fakiride olduğu için mikrodalga ismini taktım.

ilk eşcinsel deneyim

sıcak bir yaz günüydü. mahalleden arkadaşlar apartmanın garaj girişini kullanarak kale yapmıştık. ben de oranın geçilmez bekçisiydim. bazıları bana kaleci diyordu. isimlere pek takılmam ama gardiyan falan dense daha hoşuma giderdi. bana doğru gelen her topu büyük şevkle karşılıyor hepsini tutmaya çalışıyordum. hele ikili mücadelelerdeki o azim beni benden alıyordu. herşey iyi güzel giderken birden kavga çıktı. anlam veremediğim bir nedenden ötürü en yakışıklı çocukla baş başa kalmıştım. aramızda sadece yuvarlak meşin vardı. hep bir ağızdan topu tut lan topu tut kaleci diye bana avazları çıktığı kadar bağırıyorlardı. ben daha hazır değilken çocuk topa vurdu. hayvan öyle bir sert vurdu ki toptan kaçmak zorunda kaldım. daha sonra arkadaşlarımın büyük tepkilerine maruz kalsam da ölmek için daha çok gençtim. top uzağa gidince onu alma görevi bana layık görüldü. apartmanın karşısına yeni yapılan sitenin içine kaçmıştı. korkusuzca içeri daldım. biliyorum ki topsuz dönsem beni top yerine koyup maç yaparlardı. (aslında fena fikir değil) ortalık sessizdi. topu aradım taradım bulamadım. tam ümitlerimi kesmişken sevgili bir amca topumla çıkageldi. yüzündeki o sevecen, içten gülümsemeyi asla unutamıyorum. beni yanına çağırdı. başımı okşamaya başladı. sevinç dolmuştu içim. beni limonata içmeye davet etti. şaşırmıştım aslında inşaat alanında limonata içmenin ne denli doğru olduğuna. bir kafeye falan götürseydi ya. arka tarafa geçtik. yerde kartonlar serilmişti. beni oraya oturttu yanıma sokuldu hemen. sıkıca sarıldı bana. bütün bu olaylara anlam veremiyordum neden bu adam beni görür görmez bu kadar samimi davranmaya başlamıştı? herhalde memleketinden uzak olduğu için beni evladı yerine koydu diye düşündüm. hava sıcak diye gömleğini çıkardı. hayatımda gördüğüm en kıllı insandı. benim de üstümü çıkarmamı istedi. ben de terli terli soyunmak istemedim. sonra üşütüp hasta olsaydım annem gebertirdi. yorulduğumu anlamış olacak ki uzanmamı istedi ve masaj yapmaya başladı. her tarafımı ovmaya başladı. öyle bir iyi gelmişti ki anlatamam. birden öpmeye de başladı. sevgiyle dolmuştu her yerim. ama bu öpüşler ve ovmalar canımı yakmaya başladı. gitmek istedim 'duurr, ahhhh, biraz daha' gibi anlamsız iniltiler çıkardı. ittirip kalkmaya yeltendim (ki en büyük hata bu diyebilirim) ben tutup kendine çekti. rahat değildim. sırtıma bir şey batıyordu. beni duvara yapıştırdı. iyice canımı yakmaya başlamıştı. amca bırak beni yaa demeye kalmadan bir acı hissettim arkamda. gözyaşlarım sel olmuş makus kaderime ağlyordum. iyi kalpli amca beni duvarla birleştirmiş sanki oraya yapıştırmak ister gibi gidip gelip duruyordu. acı birden anlatılmaz bir zevke dönüştü. ağlayışlarım zevk çığlıklarına karıştı. her şey bittiğinde bana ne olduğunu anlayamamıştım ama özümü bulmuş gibiydim. topumu almış çıkarken bir grup insan geldi. sanırım yardıma ihtiyacım olduğunu zannettiler. içlerinden birisi koşup sarıldı. diğeri de hemen arkasından geldi.ve diğeri ve diğeri ve diğeri de... son hatırladığım eve el arabasında götürdükleri.

bir erkeğin ağlaması

sen ağlama
dayanamam
ağlama göz bebeğim sana kıyamam
al bu yüreğim senin olsun
yüreğin bende kalırsa yaşayamam.

internetten alışveriş yapmak

bünyesi tembelliğe endeksli bireylerin popolarının hacmini genişletmek için kurulmuş büyük bir komplodur. alışveriş için bi tarafları kalkmayan uyuşuk insan kesimi konu cinsel aktivite olunca bir çitadan daha hızlı olabiliyor. *

klavye delikanlısı

klavye orospusu ile eş değerde olan yiğit türüdür.

göbekli erkeğin savunma mekanizması

erkeği zengin ve bir o kadarda heybetli gösteren vücudun en tapılası bölgesidir. oyy bide kıllarla kaplı olursa tadından yenmez. yenmeden de yanında yatılmaz.
Henüz takip ettiği biri yok.
Henüz takip eden biri yok.