(bkz: fadıl akgündüz) ya da ismail güneş'in the imam'ı, kabul hiç biri bir jet fadıl değil... daha hızlı dolandıran imam yok.

kulaklıkla mümkün ve değer olan.

ırkçılıktır. ırkçılık aptallıktır. katliamı devlet yapar, insanları devlet öldürür, halklar değil. hesap sorulması gereken de yine egemenlerdir. hemn çin devleti insanlara zulm etti diye ne diye sabah işe gidip, akşam kibrit kutusu gibi evine gelen, patronuyla boğuşan, bazen dünden kalan pirinç pilavını bile ısıtmaya hali olmadığı için akşam yemeğini geçiştirip yatan çinliye düşman olacakmışım ki?

ya bir de çok komik bir detay var, çin lokantalarını özellikle küçük boyutta olanları işletenler murtaza, abdurrahman, mahmut abiler falan... harbiden trajikomik dense daha yeri sanırım.

eski bir son feci bisiklet şarkısı, her yaz su üstüne çıkıyor efendim durduramıyoruz. sözleri bu kadar anlamlı bir şey kitap falan olmalıydı. bu kadar çabuk bitmesi daha çok filmi yapılmış ya da twitter aforizmalarına kurban edilmiş kitap hissi yaratıyor gerçi. bir tek biz bilelim, eşe dosta pek söylemeyin rica ederim. mehmet güreli kadar aramızda kalsın...

onu bir görseniz sanırsınız,
o bir deniz yanılırsınız,
o benim güneş sistemim,
alacalı bikinisinde saklı,
deniz yıldızları, uzay taşları, arkadaşları..
ölü denizciler, kayıp galaksiler,
buldum! gözlerindeler.
senden tek istediğim geçmişin, geleceğin benim olsun..
yaz gelirken karışır böyle şeyler
neşeyle endişeler
ayak bastığım her yerdeler
üzerimden gemiler geçer
kaldırma kuvvetimdekiler
burası benim krallığım
sıkılırsan güneşten, gece oluruz erkenden
sen istersen
karşılığında istediğim geçmişin geleceğin,
benim olsun..
denizler cinayet işlemezler,
aslında kimseyi istemezler,
değiştirdi beni, bu garip astronomi
suçluyum belki ben,
sen sularımda ölürken, güldüm keyfimden
her zaman istediğimle,
geçmişin, geleceğinle,
benimsin artık,
derinlerde, derinlerde...

https://www.youtube.com/watch?v=kvqvgfw-97q

bikinisinde astronomi isimli masal gibi şarkıların sahibi gruptur. adlarını temkinli bir şekilde anıyorum çünkü en son birilerini bu kadar çok sevdiğimde laleler beyaz ile terkedip onurr olarak geri döndüler. saklayalım bu adamları! yaz şarkıları yapabilecekleri bir evren tahsis edelim, kimse dokunmasın!

sevdiğin bazı şeylere ekle diye getirdim kuku, al ama kafa atma olur mu? tabağı boş gönderme bir de;

zazacada 'kedi' demektir. benim hayatımda ise 'bir ömür de benden olsun!' diyeceğim bir kaç insandan biri, kalemi zihni kadar kesin sözlük yazarıdır... iyi ki gelmiş, her yere olduğu gibi sözlüğe de hoş geldi!

başıma bir iş gelmeyecekse bir how i met your mother değildir. tamam, himym'in çıkış noktası olabilir ama daha iyisini yapmışlar sonuçta. bence bu gerçekle savaşmamak lazım*

(bkz: onur ünlü)

gerçek adı kendi ile müsemma; angel jordanov kapsov. kaybından sonra ali atay'ın limonatasında izleyebildiğimiz, paslı akordeonların babası. keşke gitmeden bugün romanları, çingeneleri temsil eden, halkından bir insanın meclise girdiğini görebilseydi.

'bunlar' diye bahsettiği insanların öfkesinde boğulması gereken kimse. bugün onuru eleştirir fakat kendisinin içinde bulunduğu hayata dönüş operasyonunda katledilen insanları, -hangi taraftan bakılırsa bakılsın- iktidar uğruna yediği kaba pislemesini, gökçek hadisesindeki dönekliğini açıklayamaz. onur da onun ağzında küflenmiş ekmek tadı bırakır. konuşurken salyalarını üzerimize sıçratmamasını temenni ederim.

geçenlerde gül suları ile aklamaya çalışarak gömdükleri 'baba'ları, dönemin cumhurbaşkanı demirel'in, bugün bile doymayan hırsız çiller'in, yılmaz'ın ve daha nicelerinin ön ayak oldukları cinayet! geriye hasret gültekin'in sapı yanmış bağlaması kaldı bir de fikirler. yanmaz, diri. 'yakın ulan' diyen öfkenin karanlığına karşı çıkan otuz üç canın soluğunun yankısı doldu sokaklar. aziz nesin'i haksız çıkaracak bu halk bir gün, inanıyorum..

kahverengi ve tiftikli olması ön şart olan hırka. melamet hırkası ile ikinci göbekten kuzenler bildiğim kadarıyla.

duyup desteğe koştuğumuz hadise. buradayız, dostlarımızın yanındayız. kalleşçe arkadan dolanıp saldırmayı 'delikanlılık' tabir eden gerici zihniyetin tam karşısındayız.

zekasındaki sarkastik kıvrımlardan yola çıkıp meydanlarda buluşulası, beraber şiirlere karışılası kimse. iyi ki var!

merhaba...

öncelikle sıcak karşılama için eyvallah... sadece kırmızı elma sözlük'te kullandığım kullanıcı adıdır ulrike meinhof., umarım anlamına da layık olabilirim. homofobik değilim. lgbti bireylerin özlük hakları konusunda ve varoluş mücadelelerinde sonuna kadar yanlarındayım, aynı dünyayı paylaştığım tüm ezilen, ötekileştirilen halklar ve azınlıkların da olduğu gibi!

akla american beauty'deki savrulan poşet sahnesi getiriyor kelimenin sesi. çoğu zaman coğrafya kaderdir. seçme şansı olmayanlar içinse tutunamama hali. bir selim ışık olamadıysak sebebi hep memur çocukluğu...

ezgilerin efendisi. bazen seçtiği playlistleri kendim yaptım sanıyorum. iyi ki şarkılarda buluşmuşuz, daha güzel bir sokak yok.

kışı bir başka olan islam geleneği. eylülde ramazan yaşadığını hatırlayan bir jenerasyondan geliyorsanız, atılan top sesini, bomboş sokakları, pide kokan fırınları anımsamanız zor olmayacaktır. ilerleyen zamandan mı yabancılaşan toplumdan mı ya da çirkinliği sınır tanımayan egemenlerden mi bilmiyorum ama kötülüklerin bahanesi değildi önceleri. gezi zamanı kurulan 'yeryüzü sofraları'nı hatırlatmak isterim. böyle bir harekete vesile olmuş, bizlere kabahatin ramazanda olmadığını hatırlatmıştı o insanlar. insanın çirkinliği ile boy ölçüşemez hiç bir din...

bir de yeri gelmişken murat menteş'in anlatımını örneklemek isterim. katıldığı 'taraflı' bir programda olması gereken ramazanı anlatıyor;

'belki de yanlış bir leyla...'