anne ile pazar alışverişine çıkmak

anne tarafından çocuğun istediği her şey için "dönüşte alırız" kelimesinin hiç değişmediği eziyet sorunsalıdır.

-anne bayblade alalım mı ?

+ dönüşte alırız

-anne pokemon topları alalım mı ?

+dönüşte alırız

-anne bak bu domatesler taze alalım mı ?

+dönüşte alırız

-anne otomatiğe bağlamışsın yine domates bu domates buna da ayak yapıyorsan ayıp be

+doğru ya domates bu almamız lazım ama yine de dönüşte alıcaz biliyorsun (yersen)

-anne bak babam alalım mı onuda yanımıza ?

+dönüşte alırız

/melda banada mı dönüşte alırız ayağı he? ağzına sıçarım senin yelloz ne istiyorsa al çocuğa ?

-baba benimde canım istemiyor artık dönüşte alırız

/piçsin olum sen!

-göt!
baştan kaybedilmiş bir savaşa girmektir.
"bir kg ... alıp çıkıcaz valla" cümlesi ile başlayan, aylık ev alışverişi ve kızarmış acıyan parmaklarla biten hadise.
her türlü mağaza vitrinine bakıp asla girilemeyecek kıyafatlere bakılarak bambaşka bir boyuta geçilen süreçtir.
pazara ilk girişte satın aldığı bir şeyin dönüşte fiyatının düştüğünü görünce gidip pazarcıyı azarlayan ve indirim tutarı kadar para iadesi talep eden bir anneyle asla yapılmaması gereken aktivite. *
tanıdık birisine rastlamamak için dua edilen zaman (bkz: eski komşu )
annemin rahatsızlığından dolayı yürüyemediğinden, bir daha hiç yapamayacağım aktivitedir. *
korkulu rüyam , her tezgah başında durmak , yürüyen poşet olmak , dönüşte hatırlat bundan bir kilo alalım ...
mırın kırın yapılmadığı vaziyette büyük anne duası almamızın olası olduğu eylem .
çocukken eğlenceli bir aktiviteydi ancak annem beni kişisel hamalı olarak görmeye başladığı, hele de o tek şerit pazar alanında 2 dkda bir birilerini görüp sohbet etmeye başladı mı çekilmez hale gelendir. bir de böyle ebaten geniş olunca kadın beni hulk mu sanıyor anlamıyorum genel olarak evdeki bütün güce dayalı işler bana kalıyor hayır bunlar yağ yalnız ama anlatamıyorsun.

tanrı migrosu ve alışveriş arabasını otoparka kadar götürmeye izin veren avmleri korusun, onlar kurtardı bizi.
pazar arabası yoksa kolların uzamasına vesile olur. kas falan dayanmaz o poşetlere. ama yine de en güzel anlardır.
küçük yaşlarda stajımı tamamlayıp master degree ile taçlandırdığım uzmanlığım. yer yön duygusunu kaybederek başladığım eğitim hayatıma tahammüllerimi maksimuma çıkararak mezun oldum. küçücük pazarda 10 km yol tepmediğim pazara pazar demem.
annem olsaydı da yapsaydık dediğim aktivite.
pazar arabası niyetine kullanılmaktır.
anneye hamallık etmek zevk verir, hele ki sen ortalarda olamadığın zamanlar onca yükü tek başına sırtladığını düşündüğünde.
'' ikizlere takke '' sözünü duyup sevgilini çıldırtacak, onu sana sonsuza dek bağlayacak bu fantezi ürününü almaktan mahrum olmak demektir.
anne.. pazar... ve bizim farklı diyar.

özgürlük, insanların dişlerin kırmaları için önlerine atılan... nasıldı devamı? ya da başı?

(bkz: tutsaklığın dayanılmaz sıcaklığı)



özlendiğinde, tarifi olmayan bir beraberlik ve birlikte sosyalleşme mutluluğudur.
süreklileşip azap haline geldiğinde ise, dünyanın en sevgi dolu eziyetidir!
hayatımda bırakın anne ile pazar , pazara girmişliğim yok . “küçümsediğimden değil pek işim olmadı”