ayı sözlük günlük

  • /
  • 10
bugün erken uyandım, günün en başından itibaren yapacak bir işim vardı, kendimi meşgul etmeyi başardım. evdekiler yatmaya teker teker başlayınca kahvemi aldım, kitabımı okumaya başlayacaktım ki kokunu hissettim. beynimle beraber burnumun bir oyunumu yoksa istemediğim özlemimin getirdiği bir sonuç mu bilmiyorum ama kokunu hissettim. aramızda kilometrelerce mesafe varken ben senin kokunu almayı başarabildim.

gözlerimi kapattım. tüm gün uğraşıp kendimi kandırabildiğimi düşündüm. rahatlayabileceğimi düşündüm. mutlu bir gün geçirebileceğimi sandım.
engellemeye çalıştıkça, sistemimden seni uzaklaştırmaya çalıştıkça bir yerden çıkıp bana kendini hatırlatmayı başarabiliyorsun.
ne zaman kurtulacağım senden. neden sadece ben acı hissediyorum.
beni merak etmemen, iletişim kurmamana üzülüyorum. nasıl bu kadar farklı duygular hissedebildik birbirimize karşı.


çok basit bir insan olmaya başladım. değerlerimi kaybediyorum. saplanmış durumdayım.
sevgili günlük,

sevişmeyeli o kadar oldu ki delireceğim sanırım. en son bu kadar uzun sevişmediğimde bakirdim. tekrar bekaretimi kazandığımı düşünüyorum. ay ilk seksim kiminle olacak acaba?

sevgilerle...
ne oluyor bilmiyorum ama aylar önce yalnızlıktan ağlarken bugün başıma deli gibi talip yağıyor. n’oldu da herkes peşimde koşmaya başladı ölücek miyim noluyor?

o kadar değiştiriyor ki beni bu süreç değişeceğimden, ilgi manyağı olucağımdan çok korkuyorum...
of çok güzel günlük
2 aydır hayatım gerçekten o kadar kötüye gitmeye başladı ki ,ömrüm boyunca kendimi hiç bu kadar umutsuz hissetmemiştim sanki. yaptığım her şey boş ve anlamsız gelmeye başladı, boşa kürek çekiyor gibi hissediyorum. buna rağmen içimdeki yaşama isteğini nereden buluyorum bilmiyorum veya da zorunluluklardan devam ediyorum sadece emin değilim.
karantina süreci de sanırım sorunlu olan psikolojimi daha da kötü etkiledi.
hayatım tam olması gereken noktaya ulaştı: tamamen boşuna yaşıyorum,varlığım gereksiz. keşke birkaç yıl önce yapmaktan vazgeçtiğim şeyi yapsaydım da daha az mutsuz bir şekilde göçerdim, bugünleri görmezdim. ruhsal,bedensel,fiziksel aklına gelirse artık gücüm kalmadı.
sevgili günlük,
monoton bir hayat devam ediyor. sorumluluklar, stres ve günü geçirme. pandemi de cabası...
değişiklik olsa biraz güzel olacak hayatta. kendine iyi bak. görüşürüz.
geçen hafta arkadaşlarla buluşunca bir kez daha mrlegs olduğumu anladım ki giydiğim sadece dizin biraz üstünde şorttu. bakan bakana bacaklara, övgüler, kıskanç yorumlar neler neler.
ulan sözlük 1 saat kadar önce gülüp eğleniyordum ama şu an günün muhasebesini yapınca bazı detaylara takılıp bi durgunlaştım. okumak istersen gireyim detayına. öğlen sonu iki kız arkadaşımı davet ettim. corona karantina sebebi ile çok uzun zamandır görüşemiyorduk. kahkalar, eğlence dertleşme havada uçuşuyor, epey keyifli kısacası. konu ilişkilere geldi, ikisi de ilişkilerini yakın zamanlarda bitirdiği için bu konuda muzdaripler. siz erkekler yok musunuz alayınız şerefsize falan bağlandı olay. tabi işin ayrıntısı eşcinsel olduğumu da bilmiyorlar. ben bi yorum yapmadan gülerek izliyorum bunları. en sonunda biri bizi üzmekten başka bi işe yaramıyor erkekler diyince ötekisi de dedi ki keşke hanzoların dediği gibi lezbiyenlik tercih olsaydı da tercihimizi değiştirseydik.... o an içimden geçti eşcinsel olsan gerçekten mutlu olabilir miydin hele ki bizim ülke, bizim toplumda. ama doğuştan elimize aldığımız bir maskemiz var ya, işte onu çıkartıp da yorum yapmaya, soru sormaya güç de bulamadım cesaret de. devam ettim gülmeye...
selam efenim.

ilk başta hislerimi bir video ile anlatacak olursam:


kendimi çok rezil ettim bu aralar, böyle yoğun duyguları kaldıramıyorum ben. kendimi çok, çok aşağıda gördüm, tükürdüğümü yaladım, bihterin final bölümündeki nevrotik halleri gibiydim.

şimdi bir covid görevlendirmesi geldi, oh rahatladım beynim saçma sapan takılmıyor falan. hayat güzelmiş :)
yalnızlık ihtiyacı diğer insanlara nazaran daha fazla olan asosyal bir insan olduğum halde şu günlerde gerçekten yalnız hissediyorum. bunda karantina sürecinde yakın olduğunu düşündüğüm arkadaşlarımla ipleri koparmamın da payı var tabii. aslında hep farklı dünyaların insanlarıydık ama hep bir şeyleri bastırdık. nihayetinde en olmayacak zamanda gerçek hislerimiz gün yüzüne çıktı. diğer bir sebep de üniversiteye başladığımdan beri heteroseksüel insanlara karşı önyargımın olması. maalesef onların beni hep hor göreceğini sandım. gay ortamından arkadaş edinmeye çalıştım ama tam tersi oldu. aynı kaderi paylaştığım insanlara ne yapsam yaranamazken, fakülte arkadaşlarım beni bağırlarına bastılar. kıymetlerini anladığımdaysa her şey için çok geçti, pandemi başladı. bugün maalesef sabahları bir günaydın mesajı, arada bir halimi hatırımı soran bir mesaj bile almıyorum. öyle işte.
böyle kalkıp "galiba sorun bende" dediğim günlerden biri. belki de gerçekten hoş bir insan değilim.
selam sözlük, redkid döndü. artık 22 değil 23 yaşında, bekaretini kaybetti ve kötü bir sevgililik dönemi geçirdi. kıskançlık krizlerini atlatmakta hala güçlük çekiyor ancak biraz da uslanmaya çalışıyor. dark bear ile de iyi geçinmeye çalışacak artık *. gösterişçi kaşarlığını bir kenara bırakıp daha edepli olmaya çalışacak. artık bol bol beraberiz, ağlayıp sızlanırsam azıcık alttan alın beni *.
saat daha 8 olmadı ama ben uyumak istiyorum. burnumun alnımla birleştiği yerde ağlayamamanın verdiği bir acı var. kafamın içinde bülent ortaçgil'den sensiz olmaz şarkısı çalıyor. olur gibi aslında ama şimdilik olmuyor. kendimle savaşmaktan yoruldum, yeni cephe açmaktan sıkıldım.
normalde yarın karantinam bitiyor ama fenalaşıp ambulans çağırdığımı abartarak iş arkadaşlarıma anlatınca yöneticim arayıp bu hafta evden çalış dedi. çok mutluyum ya 1 hafta daha çalışmayacağım anlamına geliyor bu. yalnız çok alıştım çalışmamaya. geri dönüşümde adapte olmam zor olacak. çalışmaktan nefret ediyorum!
dün gece hiç uyumadım. bütün gece oyun oynadım. bir süredir hornete nadiren giriyorum. ondan önce bi dönem her gün bakıyodum ve bana yazanları değerlendiriyordum. fazla online olmayınca kimse yazmıyor. ben de kimseye yazmıyodum zaten, çünkü birinin benden hoşlanıp hoşlanmayacağını bilemem. yazdıklarım olumlu olmayınca yazmayı bıraktım. her gün online olduğum dönem bana yazanlarla bir şeyler oldurmaya çalışıp olduramayınca bir şeyler oldurmaya çalışma hevesim de kaçtı.

dönemsel bu hayal kırıklıkları. havaların ısınmasıyla yine birileriyle konuşmayı denemek için motivasyonumu geri kazanırım sanırım.

en kötüsü de bağlanmaya hazırken, sevmeye odaklanmışken, beklentilerin uyuşmamasından ötürü biten şeyler. bir yanınızda o insanın kalması kötü. tekrar yazamam hiçbirine. onlar da bana yazmazlar artık.

insanlara yeteri kadar şans tanımıyorum, onlar da bana aynı şekilde fazla şans tanımıyor.
yalnız bazı anlarda birbirimizin sıcaklığını buluyoruz, bir yabancıda. bedenlerimiz yakınlaşıyor, nadiren elini bile tutuyorum ama sonra yollarımız ayrılıyor.

iş çevresinde de hoşlandığım tipler var. bir tanesiyle diğerlerine kıyasla daha yakınız. hoşlandığım ya da potansiyel gördüğüm herkese yaptığım gibi onu baştan çıkartıyorum. ya da çıkartıyodum diyelim. çok piç bir şekilde ayartıyorum insanları, nasıl desem, doğal yetenek gibi, ille kendime aşık ediyorum. dediğim arkadaşı da belli bi kıvama getirdim ama bir ileri aşamaya, yüzleşmeye geçemedim. gene hiçbir şey olmamış, yokmuş gibi davranmaya başladım. çünkü ben öyle bir sorumluluğu taşıyıp geri basmadan dümdüz yürüyebilmek için karşıdan da bir istek görmeliyim. geriliyorum, garanticiyim bu konuda. tutarsız ya da balık hafızalı denebilir ama paldır küldür açılıp bir şeyleri hemen netleştirmekten kaçınmanın başka bir yolunu henüz bilmiyorum. daha zamanı var yani bir şeyler olacaksa da şimdilik tam kıvamına gelmedi, ya da ben böyle kaldıkça belki hiç gelmez.

bugün yine ayaküstü muhabbet ettik. biraz sitemli gibiydi, ilgimi tekrar istiyor gibiydi, gönlünü almamı ister gibi. kanka dememe tıpkı onun bana kanka demesine içerlediğim gibi içerliyor ama yanımızda üçüncü kişiler de var, o yüzden kanka ayağı çekiyoruz o da şeyapmasın. pek sevgili çalışma arkadaşlarım.
sıcak su torbasının etrafını bıçaklarla doldurup içine olabildiğine su ekliyorum. deriye değdikçe oluşan kesikler acıtıyor. yine de su akmıyor çünkü asla derine saplanmıyorlar, tüm çabama rağmen....
sabah saatlerine doğru hornet'te canlı yayınlara takıldım. milletin ne güzel ortamları varmış da haberim yokmuş. birbirini tanıyanlar falan... evet insanların birbirini tanımalarını garipsedim çünkü ben okul/iş/ev gibi zorunlu ortamlar dışında kimseyle görüşen biri değilim. çok ayıp ediyorum aslında. neyse işte, sosyalleşmek için, ya da en azından sosyalleşmenin nasıl bir şey olabileceği konusunda fikir sahibi olabilmek için iyi geldi bana hornetin canlı yayınları.

bi ara zaman ayırıp eskiden yazdığım yazıları okumam lazım. hayvan gibi çok yazdığım için gözüm kesmiyor şimdilik. ilk psikoz dönemimde uludağ sözlükte yazdıklarımı sonradan bir hışımla silmiştim, mal gibi çöp kutusundan da sildim, onlar gitti. tabii birileri bir yerlere kaydetmemişse. iyi ki burdakiler duruyo eski hesabımda, yayında olmayan yüzlerce entry var, onları okurum bi ara. bakalım zaman bizden neler götürmüş.

sabah sabah aklıma bi fikir geldi. otuzbir çekmeyi bırakmam lazım. hiç aksatmadan her gün çekiyorum. bu gece iki kez boşaldım. bu insanlar nasıl sekse ihtiyaç duyuyor, nasıl birilerine deli gibi yazma şevkini yakalıyor diye düşünürken, olsa olsa böyle oluyodur, diye aklıma geldi. çünkü bendeki şevki kırmaya tek bir kişi yetti, onla yazışmayı kestiğimden beri kimseye yüz vermez oldum. işin ilginci o da bana otuzbiri yasaklamaya kalkmıştı. ben tabi bana dayatılan ve kendimce sebep görmediğim bir şeyi en fazla 3-4 gün sürdürebildim o zaman.
bilmiyorum ama sanki otuzbiri bırakmak sihirli değnek etkisi gösterebilir. bir süre kendi kalıtım materyalimi yemeyiveririm. -evet ziyan olmasın diye yiyorum.- daha azgın ve daha insan olurum belki bu sayede. umarım öyle olur.
off neler oldu oğlum var ya. neyse anlatmıyım. şaka şaka anlatayım biraz. gene mal gibi aşık oldum galiba. ne gönül varmış bende hayret bir şey, gidip gidip aşık oluyorum, üzülüyorum falan. öncekini unutma açısından (e artık) iyi oldu. birini sevmeye ihtiyacım vardı, önce onu gözüme kestirdim. gülümsemesinden tanıdım onu. benim olmalıydı, bu kanıya zaman içinde vardım gerçi. ama olmadı benim falan. sadece hoşlanır gibi oldu, ona yürümemi bekledi, ilk gün yürümeyince hemen bıraktı falan filan. ama daha neler olur bilemem, umarım olur ya, çok yalnızım.

ben ağırdan alıyorum yine tabii ki. o kadar alışmışlar ki hemen her şeyin olmasına, bir dakikada tüm dünyaları değişiyor. aha ilk lafımı da soktum burdan sana, okursun. hahaha, ama seviyorum seni, bilesin.
tatil günü götçü bulamıyorum!
  • /
  • 10