ayı sözlük günlük

bugün düğündeki beyaz gömlekli, esmer, kirli sakallı, yağız delikanlı kara kaşlı kara gözlü kalbi kendinden de esmer. halay seviyormuş meğer..

maşallah bir halay bir insanda ancak bu kadar harika durabilirdi. allah afetsin kürtlüğümden sanırım "halay çeken erkek çekiciliği" diye birşey var bence. günümü güzel kıldığın için teşekkürler halaylı günler dilerim.
hayatımdaki ilk reel buluşmamı bu akşam gerçekleştirdim. beklerken heyecandan tir tir titriyordum. garipti. sonra o geldi. gayet sevecen bir tavırla selamlaştık. elim ayağıma dolaştı ne diyeceğimi ne yapacağımı bilemedim. yine de konuştuk. bazen sustuk bakıştık sadece. elimi okşadı sonra. pamuk gibi yumuşacık, dedi. mutlu oldum. daha sonra ayrılmadan önce karşıdan karşıya geçerken elini omzuma attı. güvende hissettim. hiçbir şey bana zarar veremeyecekmiş gibi. çok değerliymişim gibi. daha sonra saçımla oynadı. küçük bir çocuk gibi hissettim. en sonunda ise otobüs gelene kadar beni bekledi, izledi ve bana gülümsedi, ayrıldık. tamamen ayrılacağımız aklıma gelmezdi ama insanoğlu işte kimseye güven olmuyor. taşınıyormuş buradan. uzun mesafe ilişkisi zormuş. fakat ben beklerdim, ne olursa olsun severdim. olmadı. sevilmek ve sevmek bana nasip olmadı. umutlanıp umutlanıp bir anda yere çakıldım sadece. üzüldüm. yaşanabilecek güzel şeylerin yaşanmayacak olmasına üzüldüm.

neyse günlük, çok konuştum. iyi geceler.
güzel bir günün berbat akşamını anlatıyorum, toplanın!!

bir arkadaşım aradı bugün yorgocum misafirim geldi eğlenmeye gidicez sende gelsene diye. şahsımın da ihtiyacı olduğundan düştüm yola.
neyse buluşuldu, alexandraya gidildi. 2 kadın ve bir adet yorgo ile terasa oturuldu. şansımıza gittiğimiz mekanda bir dans kursunun eğlence programı varmış, salsalar, çaçalar havalarda uçuyor bildiğiniz.

alkollerimizi yudumlarken arkadaşımın misafirine bir alıcı gözüyle baktım. dedim yorgo bu kadın güzel kapatsın mı falan diye düşüncelere dalıp gittim. neyse ki bu düşünceden hızlıca uzaklaşıp ortamın akışına bıraktılar kendilerini, bıraktılar diyorum ben dağıtınca kimse tutamıyor beni (evet).

eğlencenin kırıntılarını toplarken misafir olan arkadaş yanıma geldi. ''aşık oldum ulan yorgo'' dedi. aha bana yürüyor diye tam düşünecekken, kulağıma eğilip birilerini tarif etmeye başladı. tarifi tam duyamadım ama kafamı çevirdiğimde anlattığı kişiyi anladım. sayın misafire, çok istiyorsan konuş diye telkinde bulunurken yapamam, edemem diyince dedim ki gir belime.

efenim tarif ettiği kişi güzel bir kadınla dans ediyordu. ulaşıp yanlarına 1-2 dk john travolta dans figürlerimi gerçekleştirip kadehimi kaldırıp çocuğa doğrulttum. yuvarlak masa şövalyelerin ant töreni gibi 4 kişi aynı anda kadehleri tokuşturup, dans etmeye başladık.

asıl nihai planım anlayacağınız üzere (kim okudu buraya kadar yeşillendirin) benim karşısında ki kadını kapatıp, arkadaşımla çocuğu shiplemek. ortamları kaşarı olan ben- bu planı eksiksiz yerine getirdim ki diğer kadını da ben kapattım. neyse efenim ben biraz gaza gelip epey unuttum herkesi ve epey bir aramızda çekim oldu kızla. tabii dans ederken çocuğun sadece arkadaşı olduğunu öğrendim.

bu güzel ortam çok sürmeden ensemde soğuk bir el hissettim. bizim misafir arkadaş çekti beni kenara diyalog şu (x:arkadaş)

x: yorgo amk senin!!
yorgo: ne oluyor kızım ben ne yaptım?
x: ulan gittin çocuğu bana saldın, kızı sen kaptın!
yorgo: sen istemedin mi?
x: ulan ben dans ettiğin kızı kast ediyordum amk!!

ufak bi fatal error hatası verip, kısa süreli lal taklidi yaptım. hemen özür diledim arkadaştan. tutup kolundan ayrıldık onların yanından diğer arkadaşım zaten herkese salça oluyor onu alma bahanesiyle yanına gidip '' ulan arkadaşının lezbiyen olduğunu söyelesene'' dedim.. demez olaydım ''oha lezbiyen mi o'' tepkisi alınca aha yorgo sıçıp, anka kuşunun bulunmaz tüyünü de muntazam bir şekilde diktin dedim kendime.

ya bilmediğini bilmiyordum, sakın söyleme falan dedim, tamam dedi ve 5 dk sonra söyledi bir de neden bana söylemedin tribine girdi. bildiğiniz ortama demet akalın zehri saldım istemeden. neyse efenim biraz konuşup, durulduk derken dans ettiğim kadın gideceklerini belirtmeye geldi yanıma. yani gidiyorum numaramı al dedi, isteyemedim..
istesem hande ataizi ye ne dedin sen tokatı minvalinde bir tokat yemekten korktum..

velhasıl kelam dostlarım kızı istemeden ifşa ettim, beğendiği hatunu istemeden kapadım ve gününü zehir ettim. güne puanım 1...

tüm bunlarla birlikte bu entry votka yudumlarken girildi.
geçen cumartesi günü bir çift olarak bir akşam yemeğine çağırıldık. erkek arkadaşım iki şişe şarap almış, ben de güzel bir çiçek yaptırdım, onu götürdük. çağıran kişi erkek arkadaşımın italyan yoga hocası. yemekte bir çift daha vardı, bir karı-koca daha. böylece biri eşcinsel 3 çift olarak akşam yemeği yedik. son derece de normal geçti. ama tabii benim için bir başka ilk oldu.

dün akşam da ev partisine çağırdı beni erkek arkadaşım, oraya gittim, orada da 8-9 kişi kadardık. yemek sofrasında erkek arkadaşım "aşkım kırmayıp geldiğin için teşekkür ederim" dedi, sonra da herkese "antti benim hayatımdaki en güzel şey" diye beni takdim etti. herkes gülümsedi falan. o sofradaki tek eşcinsel çift de bizdik bu arada. vallaha rüya gibi geliyor bu olan bitenler. nazar değdirmeyin ha, umarım hepiniz bu şekilde olan ortamları yaşarsınız. erkek arkadaşım benim hayatımda en önemli rol modelim oldu. aslında açıldıktan sonra türkiye'deki kendi arkadaş çevremde de bu şekilde erkek arkadaşımı tanıştırabilirim gibi geldi. yalnız yurtdışında bu işler daha kolay evet.
bugün dayı oldum sözlük :) küçük çirkin bi ördek yavrusu doğdu:)
bu gün yaşadığım basit bir olayla hayat bana çok ihtiyaç duyduğum bir konuda ders verdi. kelimelerle ne kadar ifade edilebilir bilmiyorum ama bu hissi yaşayan birinin mutlaka anlayacagina inanıyorum.

otobüste giderken çok hoşuma giden bi tip bindi. içimden keşke yanıma otursa diye geçirirken yaklaştığını gördüm. bana bakıp selam vermeden yan koltuğuma oturdu. eski sevgilime çok benziyordu bi de. ben de acaba huyları da benziyor mu diye kafamda adamı çözmeye çalışıyorum nasıl biri diye. ya bi şey sorsa bi yerden muhabbet açılsa falan diyorum ama yok. telefonu çıkarıp batak oynamaya başladı. buraya kadar sıradan şeyler ışte. ders aldım dediğim nokta; kafamda adama bi dünya çizdim. o dünyada ne kadar yerimin olmadığını hesapladim. yakın çevresinin ne kadar şanslı olduğunu düşündüm. büyüttükçe büyüttüm kısacası. ben bunları düşünedururken otobüs viraja girdi adam koridora doğru kaymaya başlayınca ben de kolundan tuttum düşmesin diye. sonra bana bakıp tutunamadim deyip gülümsedi. gülümserken ağzına baktım dişler sapsarı ve ön dişinden biri çürük yanındaki yok. diğer olanlar da sap sarı. bir anda yere göğe sığdıramadığım beyefendi gözümde bekçi ahmet amcaya dönüşmüştü. hislerin bizi ne kadar yanılttığını farkettim. yıllarca eski sevgilim için de herkes benim gibi görüyor hissiyle cekmedigim huzursuzluk kalmadı. oynadığı okeyden kiskanacak kadar saplantı yapmıştım. şimdi daha iyi anlıyorum bütün insanların sıradan olup sadece onlara yukledigimiz anlamlarla yucelttigimizi.
iki gündür sabah 9 akşam 11 konferanstayım, bugün de son günü, şimdi kalkıp yine gidicem. çok yoruldum çünkü gönüllü olarak resepsiyon deski senin atölye çalışmaları benim çalışıyorum, organizatörlere yardım ediyorum, bu arada da konferans programı etkinliklerini takip etmeye çalışıyorum, yeni bir sürü insanla tanışıyorum falan. avrupa’nın 4 köşesinden lgbt aktivisti tanıdığım, arkadaşım oldu. bu arada çok değişik bir sürü sunum izledim, queer yaşlılığı, nasıl topluluk oluşturulur (community building), online kampanya nasıl yapılır, kötü amaçlı datelerden nasıl sakınılır (rusya’da ciddi bir problemmiş), lgbt yıldızlardan nasıl yararlanılır gibi çok farklı konularda konuşmalar vardı. bu işlerle uğraşmayı hep sevdim, benim için başka lgbt kişilere ulaşmanın en sağlıklı yolu gibi geldi hep. dün akşam çok tatlı türkçe konuşan yunan bir çocukla tanıştım, italyan lezbiyen kadınlarla biseksüel pursuit oyunu oynadık, sonra da herkesin bet sesiyle karaoke yapmasını izledim. çok fantastik evet, zaten olayın bu kadar fantastik olması çekici yapıyor. neyse hadi kalkıp duş alayım, herkese güzel bir haftasonu dilerim.
hayatım tam olması gereken noktaya ulaştı: tamamen boşuna yaşıyorum,varlığım gereksiz. keşke birkaç yıl önce yapmaktan vazgeçtiğim şeyi yapsaydım da daha az mutsuz bir şekilde göçerdim, bugünleri görmezdim. ruhsal,bedensel,fiziksel aklına gelirse artık gücüm kalmadı.
berbat bir gün geçiriyordum. pazartesi sendromunu daha atlatamamış, 3 saat uykuyla günde 4 saat yol çeker iken yorgunluktan bitap, gözler kızarmış, çevreye vahşi bakışlar atıyordum. dokunsalar patlıyacak gibiydim. derslerde yarı baygın yarı ayık, yarı türkçe yarı ingilizce düşünür iken hocanın söyledikleri bir kulağımdan girip öbüründen çıkıyordu. kafamda bir yerlerde bir şarkı çalıyordu ama bilmiyordum nerden geldiğini. nasıl olduğunu anlamadan gün bitiverdi. sonunda eve dönüp güzel bir uyku çekeceğimin hayalini kuruyordum. kalabalık, sıkışık, boğucu toplu taşımalarda sürünürken, bıkmış, bunalmış bir şekilde ayakta uyuyakalıyordum. durağıma yaklaşınca bir mucize ile karşılaştım ama tarif edemem. bir çocuk ile annesi olduğunu varsaydığım bir kadın, olduğum vagona bindiler. yakınıma gelince çocuk bana bir şeyler dedi ama anlayamadım, kulaklık takılıydı. yüksek ihtimal selam vermişti. bir kulağımdan çıkardım ve başımı salladım hafif gülümseyerek. çocuk bir şey dememi bekliyormuş gibi gözlüklerinin üstünden şapşalca bakıyordu. dil de çıkarıyordu galiba. çok tatlıydı. gülümsememi kesemiyordum. telefondan baktım acaba yüzümde bir şey mi var diye ama yok. dik dik bakıyordu bana. tepki veremiyordum çünkü yanlış bir davranışta bulunmaktan korkuyordum. kadına döndüğümde, sanki ters bir tepki vereceğimi bekliyormuş gibi kaçamak bakışlar attığını fark ettim. çok kötü tepkiler almıştı, gözlerinden belliydi. insanlar(!) garipsediğinden, uzaylı gibi davrandığından çok çekmiş olsa gerek. çocuk da napsın ki suçu değil. çektirenlere bir güzel küfürler ettim, lanetler okudum. bir insan nasıl bu duruma getirebilir ki birini diye düşündüm. gözler kısık çevreyi süzdüm yan gözle bakan var mı diye. ani bir öfkeyle atılabilirdim bile. kadın, çocuğun davranışları yüzünden özür dileseydi yıkılırdım orada. kaldıramazdım bu davranışı, hakedecek bir şey yapmamıştım. 2 durak sonra indiler ama beni de bitirdiler. çocuk inerken koluma hafifçe vurup "kolay gelsin" dedi gülümseyerek. dondum kaldım. bütün sinirim, yorgunluğum, stresim vücudumdan akıp gitti. yumuşacık oldum. arkasından "sağ ol" diyebildim sadece. aptal aptal sırıtmaya başladım. neden yaptığını düşünmeyi bir kenara bıraktım, hissettirdiğine takıldım. mutlu oldum lan. hiçbir insan böylesine bir davranışta bulunmazdı dedim içimden. benim için çok anlamlıydı. 5 dakika yetti, sayesinde enerjim fullendi. saatlerdir sırıtıyorum. ıslık çalıyorum, ritim tutuyorum. bütün uyku ihtiyacım kayboldu. şarkı söylüyorum anlık. teşekkür etmem gerekli ona. senin ben fazlalık kromozomunu yerim lan. asıl sana kolay gelsin, bütün işlerin rast gitsin. sağ ol. gerçekten sağ ol. bana tarif edilemeyecek bir sevinç verdin. sen de mutlu olmaya devam et. insanlara aldırış etme, seni haketmiyorlar. olduğun gibi harikasın. umarım her şey istediğin gibi gerçekleşir. umarım bir daha karşılaşırım. söz bu sefer selamını alacağım.
çatı katı odam, rüzgârın savurduğu yel, belli belirsiz sıcaklık, bedenime tüneyen tarifsiz acı... bu sabah uyandığımda mutsuzdum; uyandığımda bakışları halâ aklımdaydı. oysa öyle güzel gülüşü vardı ki yarınları aydınlatabilecek. belki daha önceki sevgilileri bunu ona henüz söylememişlerdi. bunları duyacak yaşa gelmemişti belkide. dün akşam gencecik bir adam istanbul havalimanında sonsuz bir boşluğa bıraktı kendini. kimse duymadı çığlığını, kimse görmedi gülen yüzünün altındaki göz yaşlarını. umuyorum acıların dinmiş huzura ermişsindir. kalanlara dipnot: faşizm olurda sorarsa; o güzel gülen çocuk-adam öldü dersiniz.
kahvaltımı yapıp giyinip kuşanıp oyumu kullanmaya gittim. tabi güneş gözlüğümü de takmayı ihmal etmedim neticede halk oylaması. yarın gazetelerde "sosyetik güzel oyunu kullandı" manşeti ile boy boy fotolarım çıkar. gazeticelerle kısa bir röportaj yapıp milletimize hayırlı olması temennisinde bulunup evimin yolunu tuttum. televizyonu açtım anadolu haber ajansının henüz açılmayan sandıkların açılmış oy oranlarını bekliyorum.

edit: artık entrylerimin altına "dikkat ironidir" notu düşücem. görüyorum ki anlaşılamıyorum.
tarif etmesi zor deneyimler yaşıyorum. aslında çok normal şeyler ama hayatımda hiç yaşamadığım şeyler olunca, o kadar inanılmaz geliyor ki... rüya gibi.

erkek arkadaşım işyerinden bir arkadaşının kocasının piyano resitaline davet etti beni, bu akşam beraber gittik. konser öncesi işyerinden bir dünya insanla karşılaştı normal olarak, bir kısmı da türk, herkese "işte bu da erkek arkadaşım antti" diye tanıştırdı. zaten herkese anlatmış, herkes "aa antti sen misin, çok anlattı seni" dediler falan. konser sonrası da kokteyl oldu, gene benzer durumlar, bazı arkadaşları ile bayağı samimi oldum, kahkahalar, espriler falan.

hani "e yani ne var bunda?" denilebilir ama ben hayatımda ilk defa bu kadar kalabalık bir ortamda birinin erkek sevgilisi olarak tanıtıldım ve bir sürü sosyalleştim falan, ki sosyalleştiklerimin çoğu da diğer türklerdi. olumsuz hiç bir şey yok, önyargı yok, zaten erkek arkadaşım anladığım kadarıyla işyerinde bayağı sevilen biri. bir taraftan çok normal, ama bir taraftan da rüya gibi. allah bozmasın, nazar değmesin ama kendimi hakkaten çok şanslı hissediyorum, şu ortamları hayatımda yaşayabildiğim için. yıllarca eşcinsel olmaktan dolayı kendine eziyet etmiş, hatta tabii eziyet de görmüş birisi olarak, oralardan şu noktaya gelmiş olmak, nasıl şans geliyor anlatamam. herhalde o kokteyldeki kimse de (muhtemelen erkek arkadaşım dahil) benim neler hissettiğimi, benim için bunun ne kadar büyük bir olay olduğunu anlayamazdı.

bu arada konseri veren piyanist ingilizdi ama 10 kasım nedeniyle fazıl say'ın "nazım" isimli eserini çaldı, o notalarda da memleket havalarını hissedip bir de zaten yaşadığım o şaşkınlığın da etkisiyle hüngür hüngür ağladım sessizce.

#evdekal konseptli karantina günleri bana yaramadı a-dostlar. aldığım kilolar biryana dursun saçımdan ve sakalımdan oldum. elime aldığım traş makinesiyle önce saçlarıma sonra da sakallarıma kıydım. işlem bittiğinde kerem bursin, çağatay ulusoy olmayı beklemiyordum fakat bu kadarı da şaşkınlık yarattı. reziliiq
bugün erken uyandım, günün en başından itibaren yapacak bir işim vardı, kendimi meşgul etmeyi başardım. evdekiler yatmaya teker teker başlayınca kahvemi aldım, kitabımı okumaya başlayacaktım ki kokunu hissettim. beynimle beraber burnumun bir oyunumu yoksa istemediğim özlemimin getirdiği bir sonuç mu bilmiyorum ama kokunu hissettim. aramızda kilometrelerce mesafe varken ben senin kokunu almayı başarabildim.

gözlerimi kapattım. tüm gün uğraşıp kendimi kandırabildiğimi düşündüm. rahatlayabileceğimi düşündüm. mutlu bir gün geçirebileceğimi sandım.
engellemeye çalıştıkça, sistemimden seni uzaklaştırmaya çalıştıkça bir yerden çıkıp bana kendini hatırlatmayı başarabiliyorsun.
ne zaman kurtulacağım senden. neden sadece ben acı hissediyorum.
beni merak etmemen, iletişim kurmamana üzülüyorum. nasıl bu kadar farklı duygular hissedebildik birbirimize karşı.


çok basit bir insan olmaya başladım. değerlerimi kaybediyorum. saplanmış durumdayım.
o kadar sinirliyim ki. hayata, kendime, insanlara. çok şey hissediyorum, bağırmak, haykırmak istiyorum. yapamıyorum. geriye yaslanıp nefes alabiliyorum sadece, beni boğan ellerin arasında. kaçmak istiyorum ama ayaklarımı hissetmiyorum. dokunmak istiyorum ama kollarım yetişmiyor. yardım istiyorum ama ağzım kapalı, açamıyorum. düşünmemek istiyorum, hissetmemek istiyorum ama başaramıyorum. kendimi kapatmak istiyorum.
çok istedim, çabaladım. elde ettiğimi düşündüm. ama hayır, ne yetinmesini bildim ne de devam edebilmeyi. sadece izleyebildim, kendimi gösterdim ama aktaramadım, hissettiremedim. keşke dedim sürekli, keşke demekte pişman olmakta uzmanlaştım. kendimi toparlamaya çalıştım, yapamadıklarımı, yaptığımı sandıklarımı anladım. konuştum ve keşfettim. dağılan kemiklerimi, eksik parçalarımı tek tek toparladım. son bir parça kaldı ve günlerce aradım. yardım istedim. bulduğumu zannettiğim anda ellerimin arasından kaçtı, tutamadım. biraz daha dağıldım, en başa geri döndüm.
bitsin istiyorum, gitmek istiyorum, uçmak istiyorum.
merhabalar hayırlı akşamlar yeni kaydoldum uzun süredir takip ettiğim ama üye olmaya çekindiğim bir platformdu ama benimde artık açılmam sosyal olmam gerektiğini düşündüm.
3 ay sonunda türkiye'ye dönüyorum. ilk uzun süreli yurtdışı tecrübemdi, muhtemelen son da olmayacak, ama kesin bir şey yok.

nispeten daha önce yaşamadığım şeyleri tecrübe edinme, kendimi tanıma fırsatı buldum bu üç ayda. kendim oldum biraz.

ama biraz. yine de olsun.

şimdi türkiye'ye geri dönerken acaba nasıl olacak diye düşünüyorum? ailemin yanına dönüyorum. etraf evlenmemi bekleyen akrabalarla dolu. 4 yıldır uzaktaydım onlardan, şimdi yanlarına dönüyorum. onlarca soru gelecek. ve ben çoğuna yalan cevap vereceğim.

tekrar dolaba geri mi dönücem? zaten tam çıkamamışken tekrar geri mi giricem? galiba.

neyse ki çok uzun süre kalmayacağım gibi. her ne kadar ailemle birlikte olmayı sevsem de sırf bu muhabbetler yüzünden yanlarına gitmekten çekiniyorum, iletişim kurmaktan geri duruyorum. çoğu kez susuyorum.

yazık.

(bkz:vig mihâly-öreg)
selam tekrar ben. bugün iş çıkışı durakta otobüs beklerken önceki günlük yazılamalarımda bahsi geçen durak yoldaşlarımla karşılaştım. artık ufak tebessümler ve iyi akşamlar minvali söylemler geliştirip yoldaşlığımıza insani duygular kattık. 30'lu yaşlardaki esmer olan arkadaş büyük ihtimalle güvenlik görevlisi pazuları ve siyah kumaş pantolunu beni bu işi yaptığı yönünde düşünmeye sevk etti. bizim otobüse bindi otobüsün en yakışıklı erkeği net oydu. bugün bir şey daha oldu hatta bu yazıyı sırf o amca için yazıyorum. normalde yaşlı yolculara karşı duruşum tavrım net. fakat bu amca yer vermek isteyen gence verdiği cevapla beni utandırdı. "yok hayır evladım bütün gün yorulan, ayakta kalan sizlersiniz iş çıkışı oturmak sizin hakkınız" minvalinde bir cümle kurdu. umarım bu tavır tek durak gidip söyleyene söylene yer isteyen, ağzı çemen yemekten sarımsak şekli almış diğer yurttaşlarımıza da ulaşır.
kardeşim gitti. ağladım. sustum. gözlerim doldu yine. zorladım kendimi ağlamamak için. şu an biraz daha iyi gibiyim ama eksikliği belli oluyor. off ben napıcam onsuz? kimse benden çikolata çalmıycak mı artık?
selam sözlük,selam arkadaşlar.hepinize sevgiler :) buraya uğramayalı uzun zaman oldu.buraya yazmayalı ise çok uzun zaman oldu.içimi dökmek istedim sadece.yazdıklarım,biraz dağınık olabilir.bir bütünlük ifade etmeyebilir.bunun için şimdiden affınıza sığınıyorum.direkt konuya gireyim bari.
kapana kısılmış gibi hissediyorum.çok bunaldım yahu.ailemden ve arkadaşlarımdan soğuyorum.gitgide yalnızlaşıyorum.bir süredir işsizim ve maddi olarak kötü durumdayım.hiçbir şey yapmaya hevesim kalmadı.keyif aldığım şeylerden nefret eder oldum.bütün bunların değişmesini istiyorum ama çaba gösterecek gücüm yok.neden yaşadığımı bilmiyorum.en azından kendime zarar verme gibi bir düşüncem yok.bütün bunların düzeleceğine inancım giderek azalıyor.çürüyormuşum gibi geliyor.umarım en yakın zamanda iyi hissedebilirim.
  • /
  • 5