ayı sözlük günlük

  • /
  • 10
yalnızlıktan geberiyorum artık günlük.
virüs yüzünden tüm sosyal aktivitelerim iptal oldu -iyice de başarıyordum sosyalleşmeyi- bir haftadır evdeyim.

evdeyken yalnızlığım daha çok canımı acıtmaya başladı. okul , iş yoğunluğundan dolayı çok hissettirmiyormuş meğersem.

yeni anladım

mesajını beklediğim kişi bana dönmedi (yine)
ah korona ah onu bu pazartesi buluşmak için ikna edicektim oysaki. bu muhabbet geçsin diye 3-4 gün bekledim fakat o bana , sana sonra yazıcağım dediği şeyi bile yazmadı yedi günde.
üzdü..
daha yazmayacam ona.

kısmet açma büyüsü bilen var mı ? büyü filan yaptırmayı düşünüyorum artık. kafayı yemeye başladım. kendimi yine instagramda çiftlere bakarken yakaladım. ulan biz bir tanesini bulamıyoruz millet polyamory ilişki yaşıyor. hemde kütahyada.

birazdan ağlayarak uyumaya çalışacağım (yine). iyi uykular günlük.
ne olur benim sevdiğim biri de beni sevse sözlük ha? aşkıma karşılık bulmayı istemek çok mu sizce?
deli gibi facetime yapıyorum çocukla muhabbetim acayip sardı yani korona bitince onunla buluşup daha fazla sohbet edesim var. sohbet edebilen birisiyle konuşmayı özlemişim
o kadar sinirliyim ki. hayata, kendime, insanlara. çok şey hissediyorum, bağırmak, haykırmak istiyorum. yapamıyorum. geriye yaslanıp nefes alabiliyorum sadece, beni boğan ellerin arasında. kaçmak istiyorum ama ayaklarımı hissetmiyorum. dokunmak istiyorum ama kollarım yetişmiyor. yardım istiyorum ama ağzım kapalı, açamıyorum. düşünmemek istiyorum, hissetmemek istiyorum ama başaramıyorum. kendimi kapatmak istiyorum.
çok istedim, çabaladım. elde ettiğimi düşündüm. ama hayır, ne yetinmesini bildim ne de devam edebilmeyi. sadece izleyebildim, kendimi gösterdim ama aktaramadım, hissettiremedim. keşke dedim sürekli, keşke demekte pişman olmakta uzmanlaştım. kendimi toparlamaya çalıştım, yapamadıklarımı, yaptığımı sandıklarımı anladım. konuştum ve keşfettim. dağılan kemiklerimi, eksik parçalarımı tek tek toparladım. son bir parça kaldı ve günlerce aradım. yardım istedim. bulduğumu zannettiğim anda ellerimin arasından kaçtı, tutamadım. biraz daha dağıldım, en başa geri döndüm.
bitsin istiyorum, gitmek istiyorum, uçmak istiyorum.
#evdekal konseptli karantina günleri bana yaramadı a-dostlar. aldığım kilolar biryana dursun saçımdan ve sakalımdan oldum. elime aldığım traş makinesiyle önce saçlarıma sonra da sakallarıma kıydım. işlem bittiğinde kerem bursin, çağatay ulusoy olmayı beklemiyordum fakat bu kadarı da şaşkınlık yarattı. reziliiq
biraz da götümün soluna doğru oturayım diyorum, ne dersin?
sevgili sözlük seninle ilk günüm ve hiç arkadaşım yok
sevgili yazar taneleri sizinle tanışmak isterim
hep bugun yarın giderim derken tak diye kapattılar berberleride ve şu an saçımın ön tarafı dudak hizamı geçiyor. ne zaman geri açılır normale döneriz bilmiyorum ama en uzun saça sahip olacağım dönem olacak, ürkütücü.
bugün bazı şeylerden emin olmak için tindera girip beğendiğim beylerin analizini yaptım.

30-35+ yaş üstü kalıplı olgun erkeklerden hoşlanıyorum. evet

a*kodumun dünyasında gay olduğum yetmiyor birde benden 15 yaş büyüklerden hoşlanıyorum.
işin komik tarafı 1.63 boylu minyon tipli birisiyim ben ya. kendine gell!!!

tanrım ben sana ne yapmış olabilirim ,bu nasıl bir ceza.

neresinden tutarsan tut normal bir norm değil.
yalnızlıktan ölüyorum.
öff bu korona günlerinde bu akşamı neyle geçirsem, bugünü neyle doldursam sorusu çıktı. bunu düşünüp cevap aramaktan usandım artık. evde vakit geçmiyor. aşure mi yapsam.
mutfakla aram iyidir. ama bugüne kadar hiç börek yapmamıştım. şimdi fırında pırasalı ve patatesli iki farklı börek pişiriyorum. karantina farklı arayışlara itiyor insanı.
bugün hoşlandığım ve adaş olduğum çocuk bir bahaneyle bana yazdı. içimde bu sefer en azından biraz sürücek gibi bir his var. bu da aslan burcu diğer 2 si gibi. resmen aslan mıknatısıyım

kehanete göre bir aslan burcuyla 4 yıllık bir ilişkim olucak.. belkide bu yüzden bütün algılarım aslan burçluları hayatıma çekiyor.
bu seferki olabilir gibi hissediyorum günlük.

allah aşkına veya yukarda kim varsa lütfen olsun artık yalvarırım artık sarılıp koklamak sevmek, sevilmek istiyorum yaşadığımı hissetmek istiyorum. nolur bu sefer olsun nolur.
günaydın günlük.
uzun bir süredir rüyasız, huzurlu, rahat bir şekilde uyuyordum ve bu her şeyin daha iyi olacağını düşünmeme sebep oluyordu. ne bileyim işte insanın bilinci yerindeyken kendini bir şekilde kandırabiliyor, oyalayabiliyor.
onu görmeme, ondan uzak durma gücünü kendimde bularak alışıyorum belki bu duruma. alışmak olmasa yaşayamazdık zaten. alışmak yetisi büyük bir hediye bence.

iki gündür rüyalar, uyku bölünmeleri, özlem, acı ve adını yine koyamadığım garip bir his. hissizlik gibi ama hislerim yoğun.
yığılma isteği ama rüyanın etkisini, onu, anıları düşünmekten kaçabilmek için maksimum enerji harcamak gibi tezat bir durum.
yine berbat bir güne uyandım anlayacağın günlük.
ona şiirler yazma isteğimin, vücudumun her noktasından taştığı bir gün olacak.
nefretimle sevgimin birbirlerini yiyip bitirdiği, didiştiği, zihnimde kocaman yaralar açtığı bir gün olacak.
ben yine de ona şiirler yazacağım.
bir akıntının içerisindeyim küçük bir sandalın üzerinde. çok hızlı akıntı ve bulanık. yanımda hiçbir şey yok, sadece ben varım tahtaların arasında. dalgalar çok fazla, düşüyorum sandaldan. panikliyorum, daha fazla bağrıyorum, çırpınıyorum suda. bir şey kavrıyor ayağımı, korkuyorum. ellerimle anlamaya çalışıyorum ne olduğunu. bu sefer elimi tutuyor o şey. derine çekiyor beni, tüm gücümle direnmeye çalışıyorum. yavaş yavaş derine iniyorum, hiç bir yer anlaşılmıyor. gözlerim görmüyor. sadece hissedebiliyorum. acı hissediyorum, çok fazla acı hissediyorum. dayanamıyorum, yok olmak istiyorum, her şeyin bitmesini istiyorum.
kalbim sızlıyor günlük. berbat hisler içerisindeyim. mutlu değilim, mutlu gözükmeye çalışıyorum, zorundayım.
çok karışık duygular hissediyorum. eski benliğim yok artık, neşem kalmadı. halsizim, sinirliyim, ağlamaklıyım. hissetmek istemiyorum, iç sesimi duymak istemiyorum, kendimle yüzleşmek istemiyorum.
dağıtmak istiyorum, düşünmeden, kaygılanmadan, endişelenmeden. kendimi bırakmak istiyorum bir yerlere.
çok sinirliyim. kendime bir saygım kalmadı gibi hissediyorum. önemseyemiyorum, sevemiyorum.
korkuyorum, çok korkuyorum. kaçamıyorum. durmaktan başka bir çarem yok.
duygu doluyum günlük. çok fazla hissediyorum, derinden hissediyorum. arkadaşlarım yardım etmeye çalışıyorlar, onları özledim, kendimi hissedebilmeyi özledim, amaçlarımı, ideallerimi, umutlarımı, hayallerimi özledim.
yüzmek istiyorum, açılmak, özgürlüğü tadabilmek, suları hissedebilmek, ferahlamak ve rahatlamak.
olmadı sözlük. bana ilişki istemediğini, ama ankaraya gelirsem benimle sevişmek istediğini söyledi...
kahroldum

dahası yeni bir sosyal medya ortamına girdim orda da kendime yer edinmeye çalışıyorum. güzel oldu insanlarla tanışmaya başladım. mevcut ben gibi değilim, galiba olmak istediğim kişi gibi davranıyorum ve şuanlık memnunum.

birisinin benden aşırı hoşlandığını ve büyük çaba sarfettiğini görüyorum. beni cok memnun ediyo ama sanırım hislerimiz karşılık değil. hala tanımaya, şans vermeye çalışıyorum. fiziksel özellikleri beni cazip etmiyor ama belki, belki tanırsam hoşlanabilirim.

istediğim buydu sevilmek , hoşlanılmak. neden karşılık veremiyorum ki...
ilgi orospuları gibiyim. her şey neden bu kadar karışık?
acaba bir insan hayatında bir odun sevebilir mi yada bir odunu sevmeye cesareti olabilir mi ? sadece odun değil , bir insan tekrar sevmeye cesareti olabilir mi ? yalnız, bir başına geçen 2 seneden sonra bir odun düşünün ki bam teline üfleyebildi. hepimiz insanız haliyle korkularımız var önyargılarımız var acabalarımız var. var oğlu var bir sürü var aynı acılardan uzak yaşama isteği kadar daha doğal bir savuma mekanızması varmıdır başka şu dünyada içgüdüsel olarak. şu hayatta ne yaşanırsa yaşansın yaşandığı için güzel oluyor her türlü korkuya rağmen. tabi bazıları kötü tecrübeler oluyor. işte bu kötü tecrübelerde hayatın tuzu biberi. yoksa çok tatsız olmazmıydı şu yaşadığımız hayat.
gelelim meselenin özüne evet bir insan bir odun sevebilir .sadece arkadaş olarakta kalınabilir belkide çok güzel şeylerde yaşanabilir. esas olan kalben birbirini anlayabilmek hissedebilmek. biz türkler duygularımızı saklamayı severiz nedense. hissettiklerimiz içimizde kalır çoğu zaman. işte o zaman gözler devreye giriyor. gözler kalbin aynasıdır diye çok klişe bir laf vardır. hadi bende söylemiş olayım xdxdxd. işte o gözler o bakışlar çok şey anlatır. tabi görebilirsen hissedebilirsen kafanda birşeyler kurmadan senaryo oluişturmadan saf haliyle görebilmekte mesele. heyyyy sen burayı okuyan senin var mı cesaretin; birinin gözlerine bakıp onları anlayıp hissettiklerini karşındakine anlatabilecek....
şimdi nerden nereye geldik o konu açıldı başkasına atladık aslında hepsi birbiri ile bağlantılı konular. işin içinden çıkılmaz konular arapsaçına dönen konular. neye dikkat edeceksin niyete. tabi niyeti iyi mi kötü mü anlayabilmek te sana düşüyor güzel kardeşim tabi banada. amannnn diyip sadece neyse ya kalsın burası..
fuzuli nin çok güzel bir sözü ile bu entry sonlandırayım artık çok yazdım nerden esti ise bu rüzgar. diyelim şurayada barış akarsu abimizden de rüzgar parçasını koyalım



fuzuli'ye "sevmek mi yoksa sevilmek mi daha güzeldir..?'' diye sormuşlar. "sevmek" diye cevaplamış ve eklemiş: "çünkü sevildiğinden asla emin olamazsın.."
ne güzel söylemiş fuzuli abimiz. sevmek insanoğlunun kaderi aslında.
odunlarda sevilir, kainattaki herşey sevilir yeter ki "unutma"
yaşamak bu değil. bu günlerde yaşadığımı iddia edemem. buna olsa olsa ölmemek denir.

evde durmak, evde sürekli durmak zorunda olmak çok zor şeymiş. engellilerin durumunun zor olduğunu bilirdim ama şimdi çok çok daha iyi biliyorum.

koduğumun çinlileri yüzünden yaşadığımız günlere bak. en sevdiğim mevsimde eve tıkıldım. bir çiçek görüp, sahile inip mutlu olan insandım, elimden aldı mikrobun evlatları.

allah kahretsin ya. nası hayat bu. bu yaz denize giremeyecek miyim?

edit: denize girdim :d
arkdaşıma gerilim filmi tavsiye ederken silence of the lambs yerine silence of the sheeps demiştim bu siyasi bi gönderme mi dedi o senin takdirin diyemedm dilim sürşszvsxs tü dedim
  • /
  • 10