eşcinselliğe dair hatırlanan en eski anı

sanırım yaşım 4 ya da 5. uzaktan bir akrabamız var m abi. kendisi o sıralar 20 li yaşlarının başlarında. bu adamı nasıl beğeniyorum anlatamam. görünce mutlu oluyorum, beni sevsin diye bin bir şebeklik yapıyorum. ailem de onu çok sevdiğimi biliyor. onlara gittiğimizde beni sürekli ona verip kendileri muhabbet ediyorlar. bir gece eve dönmedik biz, bu m abilerde kaldık. yatacak çok da bi yer olmadığı için herkes odadaki divanları açmış yatmış. o da yetmemiş yer yatağı serilmiş. ben annemle divanın tekinde yatıyorum. normalde annemle yatmayı çok seven ben nasıl ağlıyorum ama m abi ile yatacam diye. annem dayanamadı verdi beni yer yatağında yatan m'ye. adama sarılıyorum adam da bana sarılıyor, yanaklarından öpüyorum o da öpüyor. sonra çocukluk merakından ya da içgüdüsel bir istekten olsa gerek m abinin dudaklarını öpmüştüm. önce bi şaşırdı ama ardından ikimiz de gülmüştük. zaten birkaç dakika sonra da uykuya dalmıştım mutlu bir şekilde.
yaşım 4 gibi, ya da 5, ama daha fazla değil. evimize gelip giden, aile dostu hoş bir adam var. o geldiğinde beni kucağına alıyor. ona o kadar yaklaşıyor olmaktan çok hoşlanıyorum. kokusu güzel, bana sarılışı güzel, büyük güçlü kolları güzel. bir kere daha geldiğinde, evde buzdolabında duran, şeffaf renkli losyon güneş kremlerinden (hatta markasını bile hatırlıyorum, ambre solaire idi) bir parça elime alıyorum zira kafamda sanırım o dönemlerde izlediğim güneş kremi reklamında kremden parlayan tenli hoş bir adam var, onu beğenmişim, bize gelen adamı da ben kremlemek istiyorum (oha, o yaştaki fantaziye gel). elimdeki kremle salona gidiyorum, adamın kucağına oturuyorum, adam her zamanki gibi çok sevecen, beni gördüğüne mutlu oluyor. onlar konuşmaya devam ederken elimdeki az miktarda kremi adamın polo yaka tshirtü arasından boynu ila göğsü arasındaki bölgeye sürüyorum. adam şaşırıyor, bana gülümseyerek "kolonya mı sürdün?" diyor, ben de mutlu mutlu evet diyorum. bu son derece başarısız kurgulanmış fantazi girişimi o kadarla kalıyor, adam dahil kimse birşey anlamıyor.

çok sapıkmışım evet.
daha masum olarak da bir de şu var.

birkaç yıl önce annemle kahvaltı masasındayız, havadan sudan konuşuyoruz. ben ilkini bitirip, ikincisini almak için bardağıma şişeden süt dolduruyorum. annem "sen hep sütü çok severdin, hala da içiyorsun" diyor. "evet, hala çok severim" diyorum. annem "antalya'dayken her sabah erkenden bir köylü genç bizim apartmana güğümle taze süt getirirdi, sen çok sevinirdin süt geldi diye, erkenden kalkar, adam sütü tencereye dökene kadar başında beklerdin, hatırlıyor musun?" diyor. anneme hiç sektirmeden "evet o genç adam sarışın, uzun boylu, mavi gözlü, çok güzel bir gülümsemesi olan hoş bir adamdı hatta" diyorum. annem çok şaşırıyor, "aa hatırlıyor musun? ama sen çok küçüktün o zamanlar" diyor. anneme o genç adamın o zamanlarki arzu objem olduğunu, adamı sadece sabahları görüyor olsam da onla vakit geçirme hayalleri kurduğumu anlatmadım tabii. "sütü çok sevdiğimden anneciğim" diyorum gevrek gevrek sırıtarak.

valla o adamcağıza duyduğum hayranlık neticesinde hayatım boyunca süt canavarı oldum, kemikler kalsiyum deposu oldu sayesinde.
ilk okul 3 ya da 4, sınıfın erkekleri bizim evde. hepsi birbirine halleniyor nedense, ben evden birisi görür diye sadece köşede oturup ne yaptıklarını izleyip şoka giriyorum.