güvercin

sezen aksu hrant dinkin 19 ocak da silahlı saldırı sonucunda ölmesinin ardından deniz yıldızı albümünde ona ithaf ettiği parça. ağıt gibidir.

bir daha açar mı karanfil korkusuz?
bir daha uçar mı güvercin şehirde?
yalancı güneşli bir ocak
mübarek cuma gününde

gitti cancağızım gitti
bitti son istanbul
kaldırımlar zabıt tuttu şahidiz hepimiz,
her yer tetikti

sen de çekip gitme
dayan be umudum
dön gel, dön gel
meydan okur hayat
pabuç bırakmaz ölüme
dön gel, dön gel
bir daha yazar mı kalem kanaya kanaya?
kağıdı da kan tutar, ağaç değil mi soyu?
ağla, doyasıya ağla!
aynı denizde çoğalır yüreğin özsuyu



barışın sembolü olan, çeşitli türleri bulunan, oyuncu kuş türü. ben de zamanında beslemiştim "caner" adında bir güvercinim vardı. insana huzur veren bir yanları bu kuşların.
normalde tahammül edemediğim gökhan özenin de çok güzel yorumladığı bir parçadır.

balkonumda beslediğim pis canavarlar ama seviyorum şerefsizleri ,yavrularını dört gözle bekliyorum.
dünya üzerinde ki en pis, en bakterili kuş türüdür. göç etmezler, dayanıklıdırlar, bir kere alışırsa size asla gitmeyen sadıklığın sınırlarını zorlayan bir kuş.
koku'nun yazarı patrick süskind'in ilk defa 1987 senesinde basılan uzun hikayesi. hikaye korkuları yüzünden kendisini bir cam fanusun içine hapseden jonathan noel'in bir sabah inşa ettiği fanusun içine "izinsiz" olarak giren güvercin, evet sadece bir güvercin, tarafından alt üst edilmesini anlatmaktadır. hikayenin psikolojik tahlil özelliği ağır basmaktadır. 77 sayfa olmasına rağmen yoğun anlatımı yüzünden kolay okunur bir hikaye değil. yanlış anlaşılması, hikaye kendisine bağlıyor ancak hızlıca oturup bitireceğiniz türden bir kitap değil.
mehmed uzun'un aşk gibi aydınlık ölüm gibi karanlık eserinin ana kahramanının adıdır. kitapta geçen karakterdir kevok, yani güvercin.

--- spoiler ---

“neydi o söylediğin şarkı?” diye soruyor baz, “sesin hüzünlüydü…” kevok, cevap vermiyor.baz, kadehi masaya bırakıyor,sigarasından bir nefes daha çekerek soruyor, “sadece merak ettiğim için soruyorum,korkma,şarkının sözleri neyi anlatıyor?”

“dade…annem söylerdi bu stran’ı…” diyor kevok,baz’a bakmadan,gözlerini parmaklarına dikmiş, “babam haftasonları köye gelirdi,her pazar akşamı da şehre dönerdi.işte o geceler,yani pazarı pazartesiye bağlayan geceler,dade bu türkü eşliğinde beni uyuturdu.sözleri çok eskidir.o zaman annem bana bu türküyü söylerken,sözlerinin anlamını bilmiyordum.başım dizinde,uzaklara bakardı, bu dünyadan kopar,bu türküyle başka bir dünyaya giderdi.ben de onun ağzına,kımıldayan dudaklarına bakardım.ağzından çıkan sözler köyleri,dağları anlatırdı.sanki yaylaların serin rüzgarları,seher vakitlerinin sade aydınlığı gizliydi o sözlerde.bazen stran’ı keserdi,sözleri budanırdı o zaman,boğulurdu.meğer durması,az biraz soluklanması,ara vermesi,arada oluşan o sessizlik anları da bu türkünün bir parçasıymış.bir göçü anlatıyor stran…bir köyün toplu göçünü…kucağında emzirdiği bebeğiyle köyde kalan bir kadının,göçün ardından sevdalısına,anne babasına, bacı kardeşlerine seslenişi…hüzünlü oluşu bundandır,sözlerindeki keder buradan gelir. dade önce yavaşça söylemeye başlardı, sonra bir destana dönüştürür,en sonunda da gözyaşlarıyla bitirir,ağlardı. bu stran, dade’nin stran’ıydı.”

kevok duruyor,derin bir nefes alıyor, “dade…” diyor.


--- spoiler ---
dünyadaki en acıklı şarkı olmaya aday sezen aksu parçası. ne zaman dinlesem istemsizce bir sigara yakıp, etrafımı izliyorum