iftara gitmek

gösterişsiz, samimi iftar sofraları candır. yalnızca bedenin açlığını gidermez, ruhu hiç tatmadığı lezzetlere doyurur. kişinin o sofralarda yediği her lokma şifa olarak kendisine döner.
haremlik selamlık olması şart. nur yüzlü genç erkeklerle birbirimize ellerimizle yemek yediririz. şifalanır arınırız.
her ne kadar oruç tutmasam da bu kültürü seviyorum. sofralarda özenle hazırlanmış yemekler, salatalar, meşrubatlar. ufak gıcıklıklar bulunsa dahi bütün aile üyeleri toplanmıştır. yemekler yenir, çaylar içilir, sohbet edilir.
bıçağın iki yüzü gibidir. *

bir müslüman hem çok sinirli hem de hindu inekleri kadar sakin olabilir iftar sofrasında
*
sakinse ki bunun için sesindeki uhrevilik katsayısını kriter kabul edebilirsiniz, ona insan haklarından bahsedin, allah’ın herkesi farklı yarattığını ve bu şekilde kabul edeceğini, oruç bozulur mu sorusunun çok beyhude bir sual olduğunu, onlar için sınavın sadece aç kalmak değil, aç olmayanlar arasında insanlıktan çıkmadan aç kalabilmek olduğunu anlatın.
*
sinirliyse konuyu amerikanın oyunlarına, netflix’in ve geyliğin buralarda çok arttığına en iyi seçeneğin siktir olup arabistan’a taşınmak olduğunu bilinçaltına ustalıkla işleyin.
*
iftarlara katılmak şüphesiz güzel bir kültür, insan insan olmasını bildikten sonra tabi.
*
bireysel olarak beni rahatsız eden şey tüm gün oruç tutmuş bir insanlar aynı porsiyonlarda yemek yememdir iftar sofrasında. lanet olsun!
iftara gitmenin bir de çağırılma aşaması var.

çağıran kişi size öyle şeyler söylüyor ki eğer gitmezseniz ya kan davası başlayabilir ya da başınıza daha kötü şeyler gelebilir. sizin o gün planınız varmış, canınız evden çıkmak istemiyormuş, oruç tutmuyormuşsunuz filan bunların hepsi önemsiz.

çağrıldıysanız o iftara gideceksiniz. sevseniz de sevmeseniz de o yemeklerden yiyip (belki tam doymayarak, gerçi ben utanmam yerim arkadaş) mutluymuş gibi çay içmeyi bekleyeceksiniz.
biri çağırsada gitmesem .
bu akşam gittim.

masa boyuma göre değildi. ana yemeği üzerime sıçrattım. sanırım yakın gözlük zamanım geldi.

tüm yemeklere ölçülü girişmeye çalıştım. ev sahipleri hep ye ye ye diye zorladılarsa da lord 4. stonebottom gibi davrandım.

fakat sonunda patladım arkadaş. tatlılara dayanamıyorum. kalanları bile yedim. ne yapayım tatlı benim kırmızı çizgim. faşizm mi tatlı mı deseler, biraz düşünür tatlı derim.