ege urjav

"ruhsal tedavi gören içel anadolu lisesi 3’üncü sınıf öğrencisi ege urjav (17), 'cemre’ isimli kız arkadaşına, “ben intihar edeceğim” mesajı attı.

ardından istasyona yaklaşık 5 kilometre kala trenin önüne kendini attı. görgü tanıklarının haber vermesi üzerine gelen ekipler tren rayları üzerinden cesedi kaldırdılar. olayı duyup gelen yakınları ve gözyaşlarına boğulan acılı baba cengiz urjav, baygınlık geçirdi. baba urjav hastaneye kaldırıldı."

haberde çocuğun cinsel eğiliminden bahsedilmemiş. bu çocuk cinsel eğilimi ile dalga geçildiği için intihar etmiş arkadaşlar. bir trenin önüne atlayacak kadar ölmek istemiş. trenin önüne atlamak nedir? ne demektir? aklım almıyor benim. ben tahammül edemiyorum artık. paramparça olmayı umursamamasına sebep olacak ne yaptılar bu çocuğa böyle? neden yaptılar? deliriyorum. çıldırıyorum. bu ülkede yaşamaya daha fazla tahammül edemiyorum.

hayır efendim. kendisi seçmedi ölmeyi, siz ittiniz. katil olmanız için o kişiyi öldürmenize gerek yok, ölmesine sebep olmak da bir cinayettir.

bu bir toplum ayıbıdır. iki üç tane haber sitesi dışında hiçbir yerde paylaşılmamasının sebebi nedir? neyi gizliyorsunuz? "biz homofobiğiz bizim yüzümüzden bi çocuk trenin önüne atlayıp korkunç bi şekilde öldü, o yüzden biz bunu saklıyoruz" diyosunuz resmen. ya neden neden? deliriyorum neden biri çıksın "bu yüzden" desin ya. din diyosun iman diyosun bu çocuğu yaratanla seni yaratan bir demek ki? o böyle "yaratılmış" demek ki. o zaman neden onu ötekileştirdiniz siz? ne farkı vardı sizden? sevginin nesine cinsiyet biçiyosunuz siz? katlanamıyorum artık bu ülkeye. gerçekten dayanamıyorum. bu zihniyet değişmediği sürece bu "cinayet"ler ne ilk ne de son. cinayettir bu. siz ölüme ittiniz onu. siz ve sizin saçma sapan ahlak yargılarınız itti onu ölüme. heteroseksüelsin, kızın yaşındaki çocukla evleniyosun ama sen hetero olduğun için ahlaklısın. milletin anasına bacısına küfür ediyosun "ana bacı yapma" dediğin halde, ama hetero olduğun için ahlaklısın. öyle mi? öyle mi? insan bu tımarhanede delirmesin de ne yapsın? yalvarıyorum size biri durdursun bunu artık. biri buna son versin. bizde dayanacak güç kalmadı.
bu ülkede yaşayan herkesin ayıbıdır intiharı. ege'yi bunu yapmaya zorlayan herkesin başına daha beterleri gelsin. uykuları kaçsın. gün yüzü göremesinler.
lisedeyken defalarca düşündüğüm şeydi. hatta kaç defa gidip tren istasyonuna oturup, kendimi treninin önüne atmayı düşünmüştüm. sevmek/sevilmek isteyen kocaman aptal bir kalbim vardı ve onu kimsenin hakkıyla sevmeyeceğini düşünüyordum. zaten okuldan mert'e deliler gibi aşıktım. onun beni sevmeyeceğinden emindim. başkasıda sevmeyecek gibi geliyordu. zaten annesi ve babası tarafından sevilmeyen birisini kim severdi. frankenstein'ı okumuştum. "yaratıcım beni sevmiyor, başkaları beni nasıl sever?" diyordu. işte kendimi bir yaratık gibi hissediyordum. sürekli içim acıyordu. arkadaşlarımın yanında takındığım maskeden yorulmuştum.

işte bu düşüncelerle, ege'nin başardığı şey için sürekli tren istasyonuna gidiyordum. o anı defalarca kafamda canlandırdım. ailemin tepkisini. arkadaşlarımın tepkisini.

ama yapamadım işte. belki gerçekten yapmak istemedim. belki henüz ege kadar her şeyi kaybetmemiştim.

ama bugün iyi ki yapmamışım diyorum.
oysaki ne kadarda güzel bir çocukmuş , üniversite hayali kuran , yüzü hep gülen . tanımıyorum ben o şirin çocuğu zaten fotoğrafına bakınca bile anlarsınız nasıl bir kişiliği olduğunu .
kahrolsun homofobik insanlar !
kahrolsun homofobi !
sikik memleketin cahil köpeklerinin son kurbanı.okul ve mahalle baskısını hepimiz hayatımızın bir döneminde hissettik güçlü olmayanlar bir şekilde toplumun dışına itildi güçlü olanlar bugün yaşamakta.benim de böyle bir hikayem var tüm lgbtler gibi.orta okulda bana piçin biri kız gibisin diye aşağılardı.futbol oynamazsın,maç izlemezsin,erkek muhabbeti yapmassın yoksa sen ibnemisin diye her gördüğü yerde iter kakardı beni.gün geçtikce ona başka piçlerde katılmıştı.artık okul nazi kampından farksız geliyordu.okula gitmemek için bin bir bahane uyduruyordum.yine unutmuyorum coğrafya dersi vardı ve joca o gün gelmemişti.bahçede çam ağacı altından ne olacak bu halim diye düşünürken bu piçler geldi yanıma.her zaman ki gibi ibne top muhabbeti yapmaya başladılar.uzaklaşmak için ayağa kalktığımda piç pandik attı bana.beynimden aniden şimşekler çaktı.o sinirle burnuna yumruk attım yere yığıldı etrafındakiler geri çekildi.burnu kanadığı halde hala top demeye devam ediyordu.tuttum kafasını çam ağacına sürtmeye başladım.ben sürttükçe içimden bir şeyler akmaya başladı.birikmiş tüm hıncımı akıyordu onun burnundan ve sıfatından.daha önce kırmızı rengin ve kanın bu kadar güzel bir tonunu görmemiştim.ağlayarak yalvarsada bırakmıyordum.en son ensemde bir tokatla irkildim.vuran müdür yardımcısıydı elimden aldığı piçle odasına çağırdı.su verdi bir bardak.olanaları anlattım iki tokat atıp beni gönderdi.
o günden sonra kimse bana top,ibne kız gibi diyemedi.o piçinde anlında iz kaldı eminim her aynaya baktığında bencileyin ibneyi hatırlıyodur ve kimseye ibne top diyememiştir.bense hayatımın geri kalanında sert ve saldırgan bir tip oldum maalesef.yaşamak için savaştım.lisede saldırganlığım geçsede artık sert erkek rolü o kadar yapıştı ki karekterime hala etkisi devam ediyor.
burayı okuyan genç lgbt bireyleriölüm asla çare değildir.kanı beş para etmez cahil mahlukatları ciddiye almayın.bu ananız babanız kardeşiniz okul arkadaşınız dahi olsa boş verin.allah hayatı insana bir kere veriyor yaşaması için.diğer insanlar için lütfen bu hediyeyi elinizin tersiyle itmeyin.direnin savaşın,vazgeçmeyin.düşsenizde tekrar ayağa kalkın.yaralarınızdan kan aka aka yürüyün.kan kusun kızılcık şerbeti için dik durun.bu alemde her şeyin bir sonu var.vurun,kırın,kalga edin siz üzüleceğinize onlar üzülsün.zulümden ancak zalim olarak kurtulabilirsiniz.bu zulümün bu aşağılamanın bu ezmenin de sonu elbet gelecek.fakat siz yaşayınca bunu göreceksiniz.
ölsen cesedin sahiplenilmez, kimsesiz olursun. kimse tanımaz seni, hep istenildiği gibi yok olmuşsundur. tek sorun geride bıraktıkların ege. sen daha çocuk yaşında öldürüldün, yok edildin. tıpkı senin gibi yok edilen ahmet, eylül, isa ve diğer binlerce yok edilen; isimleri bile duyulmamış kendi minik hayatına başkalarının yumruklarıyla son verilen insanlar gibi. anıların yaşayacak deniyorlar, yok. kimse hatırlamayacak seni bundan 3-4 ay sonra. fotoğrafların paylaşılacak bir süre, seni tanımayan binlerce insan ismini duyacak. günlük koşuşturmaları arasında 15 dakikalık üzüntüler yaşayacaklar. kimse ders almayacak ama. sen gittin ama benim en çok üzüldüğüm şey senin o güzel gülümsemenin, büyük hayallerinin, aşklarının ya da sadece ama sadece nefes almış hakkının senden zorla, hunharca ve adice alınmış olması. ne diyecekler biliyor musun? ''yaşayıp, yaşamamak onun elindeydi.'' bu sözler dökülecek; sevilmeme, nefret edilme, dışlanma ve bir insanın ölmeyi isteyecek kadar kalbini kıracak hiçbir şeye maruz kalmamış bir sürü kalbi kararmış, duyguları körelmiş, empati yoksunu pis insanın ağzından.

raylardan toplanan bedeninin bile hala acı çektiğinden eminim, canım kardeşim. insanların canını ne kadar yaktığını sen ve senin gibilerden başka anlayacak insanlar ne yazık ki az. sen, umutsuzluğun kafamıza dayadığı silahın tetiğini çekecek kadar cesursun. umarım, eğer bir yerler gerçekten varsa en mutlu köşelerinden birinde olursun.
niceleri gibi göğsüme ağırlığınca bir taş koyup gitti ege. 17 ve civarı hayata atılma aşamasında birçok şeyin dank ettiği bir yaş. hayatın ve insanların ne olduğunu anlayanlar için tam da yol yakınken tüymelik bir yaş. de, terazinin bir kefesinde bunlar dururken diğer kefede yaşanmamışlıklar var. görülecek 'güneşli günler', yeni aşklar, heyecanlar var. kalp zaten (gözünü sevdiğimin gençliği) o yaşlarda anlaşılmıyor ama, adeta karaciğer gibi kendisini yenileyen bir organ.

bu şartlara rağmen bu çocuk kendisini bir trenin önüne attı. treni duyana kadar insanlıktan çıkmamıştım aslında. çünkü bu, vazgeçme ihtimali olmaması demek. hani olursa da işi garantiye almak demek. ben buradayım demek. ölürken. görünür olmak demek.

ah güzel çocuğum ya, yaşım seninkinin iki katı neredeyse, o kadar da kötü değil durum. o kadar da yalnız değilsin. aslına bakarsan hiç kimse 'o kadar da' yalnız değil bu hayatta eninde sonunda kendine yakın olanı buluyor. susayım ben. ihtiyacı varsa diğer ege'ler konuşsun.