yabancı dil algısı

anadil gibisi yok, fakat iş gereği, aşk gereği, yaşadıkları ülke gereği yabancı dil öğrenmek zorunda kalabiliyor pek çok insan.

peki yabancı diller nasıl algılanıyor bizler tarafından? mesela ne zaman bir çinlinin konuşmasını taklit edecek olsak çan çin çon deriz veya arapça taklitlerinde boğazımızı temizliyor gibi sesler çıkarız, slav dillerinde dobrovski bilmemneski gibi anlamsız şeyler söyleriz.

ama bu sadece bize özgü bir şey mi? tabii ki hayır. mesela muhteşem catherine tate in şu skeçini izleyin:
*

ama durun, ingilizce kendi içinde de pek çok aksan barındırdığı için bazı aksanlar diğer aksanları konuşanlara yabancı dil gibi gelebiliyor. mesela amerikan aksanının başkalarına nasıl duyulduğuna dair şu kısa filme bakalım: skwerl -
*
lise hazırlık sınıfları dahil sonradan üniversitede ingiliz ingilizcesi ne göre yabancı dil öğrenmiş bir millet olarak. herhangi bir amerika seyahatında veya bir amerikalı turistle konuşurken şebek olmamıza sebebiyet veren durumdur. mesela senelerce bize su kelimesini (water) wotır olarak öğretmişler ama her harfin üstüne basa basa wotttırrrr ama elin amerikalısı ne diyor wodı bir kere adam t'ye katiyen t demiyor d diyor, kelime sonundaki r'leri ise hiç söyleme gereği bile duymuyor.

work&travel maceramızda en yakın arkadaşımla nijerya'lı bir hatunla aynı odayı paylaşmıştık. bizim ingilizce anadolu lisesi mezunu orta derece ingilizcesi olduğundan ilkin biraz zorlandık tabi. bu kız da ingilizce konuşuyor ama öyle bir konuşuyor ki tarzancadan hallice. arkadaşım ilk gün bana dönüp kız için "yazık onun da ingilizcesi bizimki gibi pek iyi değil herhalde" dedi. ertesi gün kızın anadilinin ingilizce olduğunu öğrendik ve wodı derken sudan bahsettiğini anlamamız üç günümüzü aldı.* *
yabanci dil öğrenmek yetenek işidir aslında. tabiki okulda öğretilen ve mecburiyetten öğrendiğimiz bir yada birden fazla yabancı di var ama matematik gibi herkesin yabancı dile yeteneği olmayabiliyor. bir yerde müzik kulağı iyi olan insanların daha kolay yabancı dil öğrendiğini okumuştum ki düşününce mantıklı aslında. telafüz da özellikle kulak önemli, duyduğunu aynen aktarabilmek.
a) okurken, yazarken, konuşurken farklı farklı olabilen algı.

b) bir metin okunurken, bir şarkı söylenirken, birisi konuşurken dinleyen kişi tarafında oluşan farklı algı.

ingilizce telaffuz farklılıkları da farklı algılara sebep olabilmekte. örneğin, "pubic" derken "public" gibi telaffuz edilirse veya vice versa!
can i buy 38 beers? sorusunu, ken ay bay otuz sekiz biyırs diye içinden okuyorsan yabancı dil algısı tam oturmamıştır.