türk dizileri vs amerikan dizileri

birini kırk beş dakika izler, tadına doyamazsınız. diğeri en az iki saat sürer, içinizi bayar.
şimdi adamların hakını yememek lazım ama adamlar yapıyor yani
türk dizileri balkanlara, ortadoğu'ya satılır.

amerikan dizileri ise... neyse bir şey demeyeyim.
belki de kıyaslamamak gerekir. çünkü, ayrı kulvarların yarışçıları gibi bunlar.
farklı kültürlerin, mekanların ve bütçelerin ürünlerini karşılaştırmamalı.
ayrı-farklı işlevleri ve tatları olması doğal olarak kabul edilip, isteğe göre servis edilmeli...
öncelikle birkaç kaliteli yapımımızı tenzih ederim bu söyleyeceklerimden. amerikan dizileri ezer geçer. bir kere adamlar yaratıcı konular, farklı senaryolar üretiyorlar. bizdeki gibi sürekli zengin-fakir, elit-varoş çatışmasını işlemiyorlar ya da dram, vıcık vıcık yapmacık romantizm kasmıyorlar. ayrıca cesur ve bilgilendiriciler. televizyon, internet ne kadar yaygın olursa olsun insanların hala en çok haşır neşir oldukları kitle iletişim aracı. sen bu araçla insanları bilgilendirmek yerine onları tek tipleştirmeye çalışırsan ve sürekli aynı konu ağı etrafında diziler çekersen tabi ki bu halk hala cahil ve homofobik kalmaya devam eder. sonra da övünülen tek nokta "arap ülkeleri şu dizimizi de satın aldı" demek olur. ooo helal süper devam kanks ya çok iyiyiz ya.
türk diziler midemi bulandırıyor. amerikan dizileri midemi bulandırmıyor demiyorum ama türk dizileri kadar rahatsız etmiyor. çünkü en başta türk dizilerini yapmacıklığını sadece televizyonu dinleyerek anlayabilirsiniz. bunun oyuncunun kötü oluşuyla alakası yok. tamamen senaryodan kaynaklanan bir durum. yapmacık.
türk dizileri 2-3 saat sürdüğü için izlemesi gerçekten zor ve zahmetli. konu hep başrol etrafında döner ve uzun sürer, yavaş ilerler ama uzun sürüyor baya böyle çok uzun upuzun. çukur izlemeye çabalıyorum soy ağacını merak ettiğim dizi.
ama jet sosyete hepimize iyi gelecek diye düşünüyorum.

american dizilerinde izlediklerim için konuşacağım; arrow, flash, continuum, fringe, helix, legend of seeker, merlin, once upon a time, revolution, sleepy hollow, supernational, the 100 bu aksiyon-macera-bilim kurgu artık ne derseniz dizlerin ortak yönü ve beni artık bıktıran tarafı da her başrol karakterlerinin etrafında bir ekip ya da arkadaş grubu olur ve bunlar sırayla triplere girip her bölüm, 'şu benim yüzümden oldu ben böyle hata yaptım başınıza iş açtım bu verdiğiniz değeri haketmiyorum' gibisinden hallenip diğerlerinin 'yok saçmalama yahu ne alaka kendine gel' tavırlarıyla ilerler. çok gurur var fazla gurur var. belki de bu kadar çok benzer diziden dolayı bana bayağı gelmiştir, olabilir. fakat walking dead, breaking bad, da vinci, sherlock, bates motel, black sails, hannibal, vikings böyle değil iyiler. gof zaten liste dışı.
(bkz:ayı sözlük yazarlarının takip ettiği diziler)
birinde yeni sezon ne zaman çıkacak diye beklersin diğerinde ne zaman yayından kaldırılacak diye.
turk dizileri
1.2.20 saatlik diziler var bizde...
2.orjinallik nadir diziler cok yok
3.gereksiz sahneler bakismalar nuri bilge ceylana laf atariz fakat ona haksizlik etmislik oluyoruz
4.rtürk un ota boka salca olmasi sansur hukumet yanli tutumu
5.1 saat yap 2 saate harciyan parayi 1 saate harca masraftan kurtul daha iyi is yap
6.bilimkurgu ,lgbt karakterini,fantastik ogelerini barindiramiyoruz ne yazikki
7.iyi isler hep kisa ve oz surer
8.yaratici fikirli insanlar dizi yapmislardir fakat omru kisa yada bitirilmek zorunda kalmistir

amerikan diziler
1.kisa ve oz doyurucu
2.aksiyon yapildiginda tam yapilir hollywood sagolsun
3.lgbt karakterleri arzi endam eder abartilmis karakterler degildir
4.konular gecistirilmez
5.orjinal konular var
denilecek her şey denmiş, sadece diyebilirim ki aslında bizde de çok yaratıcı senaristler ve dizi yazarları var, ama türk televizyonu denilen mevhumda dizi sürelerinin giderek uzun metraj film süresine evrilmesi nedeniyle yaratıcı bir damar bulunsa bile üç bölümde üç filmlik senaryo çıkarmaya can mı dayanır tıkanıp kalıyorlar haliyle. yabancı dizilerde 5-6 epizotta işlenen konu bizde bir bölümde işleniyor. senaristler de haklı saçmalamakta. bunun dışında izlenmesi için birtakım klişelere başvuruluyor, mesela bir karakterin yaralanıp hastaneye düşmesi 5 bölüm kurtarıyor, ölmesi 5 bölüm kurtarıyor, mevlidi de 5 bölüm kurtarıyor, onu öldürenin hapisaneye girişi 5 bölüm kurtarıyor, hapisane günleri 5 bölüm kurtarıyor, kurtulması 5 bölüm kurtarıyor, oldu sana bir sezon. bir senarist (tomris giritlioğlu) türkiye'de dizi izlenmesi için formülün hastane ya da hapisaneden geçtiğini söylemişti. senaryo sıkışınca hoop bir hastane veya hapisane sahnesi yazıyorum bir süre idare ediyor demişti. ayrıca çok uzun süre senaryo yazınca bazen öldürdüğüm karakterleri öldürdüğümü unutup diziye geri getirdiğim oldu da demişti.
amerikan dizileri insanlarda vücut bulmuş duygulardan ziyade akıcılığın ön planda olduğu dizilerdir. türk dizilerindeki mantıksızlık bir de dizi sürelerinin uzunluğuyla birleşince nefret adamlar, öfke kadınlar ve gereksiz uzun uzadıya işlenen ağlak tavırlarıyla fiyasko. bir de dönem dönem siyasete göre bir furya oluşuyor şimdiki asker dizileri, bir dönemki aldatan kadın hikayeleri gibi. amerikan dizileri daha çeşitli . lezbiyen aile dizisi var len daha ne olsun? (bkz:the fosters)
türk dizileri
1- bizim halkımız drama ve arabesk ile besleniyor. depresyon bağımlısıyız. komik diziler saçma, bilim kurgu vs yapımlar çocuksu. lgbt tarzı marjinal işlere hiç girmeyeyim. bu nedenle ağlak diziler hep favori.
2- sansür yüzünden güzel işler yapacak olan senaristler dahi kısılıp kalıyor. sanat sınırlanmamalı. (this is a kamu spotu)
3- süreler çok uzun. her hafta bir sinema senaryosu zaten yazılamaz. burada suç yapımcıların. abi bize haftada 1 saatlik senaryo ver. gerisine karışma deseler epey iyi şeyler olur.
4- bütçe diyenler var ama katılmıyorum. muhteşem yüzyıl bütçenin amına koymuştu.

usa dizileri:
1- sansür yok. isteyen istediği konuyu işleyebilyor. ilkokuldaki serbest resim dersi gibi.
2- süre kısa oyuncu bol. dolayısıyla hareket gani.

benden bu kadar.
yabancı dizilerde genel olarak bölüm sonunda bir sonuca ulaşılır. türk dizilerinde ise sırf merak edilsin diye sonucu bir sonraki bölüme aktarırlar. aynı şeyi sezon finalinde de yapıyorlar. çok eski bir dizi olan baba evi mesela. sezon finalinde bütün sülale düğün dönüşünde trafik kazası geçirmişti*. tam bir katliamdı. hala da aynı şeyler. öldü mü ölmedi mi diye merak edeceğiz, heyecanlanacağız sanıyorlar. genelde de kimse ölmüyor. sonuç olarak türk dizileri böyle ucuz numaralarla ayakta kalmaya çalışıyor.
  • /
  • 2