yalnızlığımı en çok hissettiren canlı türü mü ? değil mi ? bilmem ama iki tanesi ile yaşamaktan , aynı havayı solumaktan sonsuz keyif aldığım, huzur kaynaklarıma verilen genel isim ... evet kedi kesinlikle huzurdur...
hande yenerin yorumlayabileceği en iyi şarkı sanırım bu. bundan sonra kösesine çekilse de olurdu , şimdilerde yaptıklarına istinaden söylüyorum bunu. ayrıca klibi de pek beğendik , ellerine sağlık çekenin. saygılar..
4 sene önce bizim büyük çaresizliğimiz ile başladı tanışıklığımız. bir ankaralı olarak ankaraya özgü kasveti , donukluğu en güzel anlatan kalemlerdendir kanımca. hele ki ankara dışında bir barış bıçakçık kitabını okuyorsanız , daha bir özlersiniz ankarayı. onunla birlikte başlarsınız ankara sokaklarını arşınlamaya. ve sonra ankarayı sevdiğinizi itiraf edersiniz kendinize,en sessiz ve içten haliyle. bugünlerde de yeni kıtabıyla haşır neşirim. olabildiğince yavaş okumaya gayret ediyorum , bitmesin - bitemesin diye.. sinek ısırıklarının müellifinden bir alıntıyla yazıya son vereyim istedim.. buyrun efenim... "cemil in bütün gün evde ruhsal söküklerle uğraştığını da biliyordu nazlı. ev, iplik parçalarıyla, kırpıklarla dolu oluyordu, iki ucu bir araya getirilememiş hatıralarla ve partal fikirlerle. yaşamak bu küçük evde de eksik kalıyordu; elli dört metrekare içinde cemil in yetişemediği, tamamlayamadığı şeyler vardı. sessizlikler vardı. hissettiği şeyi tam o anda kimseye söyleyememiş cemil in kuytuya köşeye bıraktığı sessizlikler, yutkunmalar ve toz.
kutsaldır bunlar. çok gevezelerdir. sanılanın aksine soğuk değil , mesafelilerdir insanlara karşı. mesela benim kız evime gelen misafirlerimize eğer ilk defa görüyorsa hiç pas vermez , koklar ve totosunu döner gider. misafirler gittikleri zaman da başlarız dedikodularını yapmaya. sahiplerine inanılmaz bağlıdırlar. bir gün eve gelmediniz mi ? allah korusun sizi çenesinden. yabancı cisimleri yeme alışkanlıkları pek fazladır. coğunun ölümü bundan kaynaklı oluyormuş. başka kedilerle anlaşamaz diyorlar ama bizimkisi tekir ablasını çok iyi tolere edebiliyor. umarım herkesin bir dönem yolu siyam kedisiyle kesişir , o zaman daha iyi anlarsınız sanırım demeye çalıştıklarımı. saygılar.
güne nasıl kalktığıyla alakalı ... eğer asabi uyandıysa bizimkisi hep solunda kalıyor. (bkz: solundan kalkmak). eğer günlük gülistanlık bir güne uyandıysa sağda takılır... bizimki de böyle bir cins.. böyle sevdik ve kabüllendik hınzırı..
4 sene önce bizim büyük çaresizliğimiz ile başladı tanışıklığımız. bir ankaralı olarak ankaraya özgü kasveti , donukluğu en güzel anlatan kalemlerdendir kanımca. hele ki ankara dışında bir barış bıçakçık kitabını okuyorsanız , daha bir özlersiniz ankarayı. onunla birlikte başlarsınız ankara sokaklarını arşınlamaya. ve sonra ankarayı sevdiğinizi itiraf edersiniz kendinize,en sessiz ve içten haliyle. bugünlerde de yeni kıtabıyla haşır neşirim. olabildiğince yavaş okumaya gayret ediyorum , bitmesin - bitemesin diye.. sinek ısırıklarının müellifinden bir alıntıyla yazıya son vereyim istedim.. buyrun efenim... "cemil in bütün gün evde ruhsal söküklerle uğraştığını da biliyordu nazlı. ev, iplik parçalarıyla, kırpıklarla dolu oluyordu, iki ucu bir araya getirilememiş hatıralarla ve partal fikirlerle. yaşamak bu küçük evde de eksik kalıyordu; elli dört metrekare içinde cemil in yetişemediği, tamamlayamadığı şeyler vardı. sessizlikler vardı. hissettiği şeyi tam o anda kimseye söyleyememiş cemil in kuytuya köşeye bıraktığı sessizlikler, yutkunmalar ve toz.
(bkz: badlik amiri) zamanında yapılmış sağlam şarkılardan. başlığı görünce aklıma geldi dinliyorum ve korayın o güzel sesi ve vokaline tekrar aşık oluyorum be sözlük...
sanılanın aksine intihar etmemiştir , özlü ... doyamamıştır da aslında doyumsuz dünyasına. ölümden oysa ne çok korkuyordu. kendi kendine cesur olan bir insan , neden ölümünü kendi elleriyle gerçeklemesindi ki ? yada neden istekle ölmesindi ? o öldü , çünkü kanserdi. ve ben çok özledim . keşke yeni öykülerini , mektuplarını okuyabilseydik...
sanılanın aksine intihar etmemiştir , özlü ... doyamamıştır da aslında doyumsuz dünyasına. ölümden oysa ne çok korkuyordu. kendi kendine cesur olan bir insan , neden ölümünü kendi elleriyle gerçeklemesindi ki ? yada neden istekle ölmesindi ? o öldü , çünkü kanserdi. ve ben çok özledim . keşke yeni öykülerini , mektuplarını okuyabilseydik...