element bükmenin nereden geldiğini, avatar oluşumunun nasıl başladığını ve aslan kaplumbağaların ne boka yaradıklarını anlatan harika bir seridir. tabii ki avatar the last airbender kadar komik değildi fakat daha merak uyandırıcı ve tek nefesle iki sezonu da aralıksız izlenebilen bir seridir
benim için pek iyi bir yılbaşı olmadı. hastayım, ailemi özledim ve 31 aralıkta terk edildim. ulan bula bula bu günü mü buldun derler adama. ben diyemedim be. ama arkadaş dediğin bir başka. onlar insanı hiç yalnız bırakmıyorlar. yanımdalar bazıları. yanımda olmayanlar da arıyorlar. umarım kimsenin benimki kadar berbat bir yılbaşı olmamıştır. mutlu yıllar ayıcıklarım
dörtnala gelip uzak asya'dan
akdenize bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket bizim!
bilekler kan içinde, dişler kenetli
ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benzeyen toprak
bu cehennem, bu cennet bizim!
kapansın el kapıları bir daha açılmasın
yok edin insanın insana kulluğunu
bu davet bizim!
yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine
bu hasret bizim!
anladı o yazar ne demek istediğimi.
karşılıklı olarak kıymetlerin sonradan bilindiği yazardır. adamdır adam
kötü ya. internetten görünce gerçekte görüyor gibi olmuyor ki. kokusunu, bakışlarını hissetmek istiyorsun. dudaklarını tatmak istiyorsun. istiklalde elini tutup yürümek istiyorsun. olmuyor. o sana şarkı paylaşır sen ona.. ama arada deniz varsa sen evinde oturursun o evinde. yazınca görüyorsun bazen güldüğünü ama gerçekte görmek istiyorsun. en çok da sımsıkı sarılmak istiyorsun ama kolların yetişmiyor.
her hafta sonu onun açıklamalarını okumaktan artık midemin bulandığı maliye bakanı. sürekli yeni tasarılar sürekli yeni planlar. yeter yahu. har pazartesi günü kamu maliyesinde senden bahsetmeyi istemiyorum artık
kullanılmasına karşı olduğum kelimedir. nereden türediğine dikkat etmek gerekir. antifeminist bir tutum gibi gelir bu kelimenin kullanılması bana. lütfen hanım veya kadın diyelim.
bugün inanılmaz bi akşam yaşadım sözlük. üniversite son sınıftayım. ve 1. sınıftan beri çoook hoşlandığım bi ayı vardı. hep bakardım ona uzaktan. fotoğraflarını tekrar tekrar açıp keşke ya keşke derdim. bu akşam birden yazdı. şaka yapıyo sandım, sonra alay ediyo sandım. ama kendimi alamadım onun yanına gitmekten. bi cümle kurdum bugün aynen dedi, bi cümle kurdu bana aynen dedim. o kadar aynıydık ki. aynam gibiydi. aynadaki sarışın karşılığım.
yıllardır her ikimiz de aynı düşünmüşüz. kadıköyde en sevdiğim yerde. karaköy ve beşiktaş isteklelerinin tam ortasında, haydarpaşanın tam karşısında, kulaklarına gittim, sakalım saklaına değdi. ve o cümleyi söyledim. sonra oda kulağıma yaklaştı iyice bana karşılık verdi. herkesin ortasında sımsıkı sarıldık. sarılma bitince gözyaşına dolan gözlerim onun dolu gözlerine dokundu. resmen zaman durdu.
romanıyla filminin sonunun farklı olduğu bir filmdir. film de kitap da müthiştir. kitapta asya sevdiğine varıyor ve mutlu son. gerçi filmde de mutlu son gibi bi şey var sadece sevenler birbirine kavuşamıyor ama kavuşmak hep iyi değildir
kötü ya. internetten görünce gerçekte görüyor gibi olmuyor ki. kokusunu, bakışlarını hissetmek istiyorsun. dudaklarını tatmak istiyorsun. istiklalde elini tutup yürümek istiyorsun. olmuyor. o sana şarkı paylaşır sen ona.. ama arada deniz varsa sen evinde oturursun o evinde. yazınca görüyorsun bazen güldüğünü ama gerçekte görmek istiyorsun. en çok da sımsıkı sarılmak istiyorsun ama kolların yetişmiyor.
herkes herkese yorum yapar durumda bugün. aynada ki yansımaya doğruyu söyleyemeyenler var. hınçlarını daha zayıflardan çıkaranlar var. işte onlar bostancıda kadıköyde beyoğlunda caddelerde topuklu ayakkabıyla gezen erkekleri hedef seçmişler kendilerine. aslında tek sorun bu. ne travestiler sorundur burda ( ki asla öyle bi şey olama) ne de para karşılığı yapılan orgazmlar. herkes insan.fuhuş yapılsın ya da yapılmasın-ki zorla yapılanlar da vardır- onlar böyle aşağılanmayı haketmiyorlar
bugün inanılmaz bi akşam yaşadım sözlük. üniversite son sınıftayım. ve 1. sınıftan beri çoook hoşlandığım bi ayı vardı. hep bakardım ona uzaktan. fotoğraflarını tekrar tekrar açıp keşke ya keşke derdim. bu akşam birden yazdı. şaka yapıyo sandım, sonra alay ediyo sandım. ama kendimi alamadım onun yanına gitmekten. bi cümle kurdum bugün aynen dedi, bi cümle kurdu bana aynen dedim. o kadar aynıydık ki. aynam gibiydi. aynadaki sarışın karşılığım.
yıllardır her ikimiz de aynı düşünmüşüz. kadıköyde en sevdiğim yerde. karaköy ve beşiktaş isteklelerinin tam ortasında, haydarpaşanın tam karşısında, kulaklarına gittim, sakalım saklaına değdi. ve o cümleyi söyledim. sonra oda kulağıma yaklaştı iyice bana karşılık verdi. herkesin ortasında sımsıkı sarıldık. sarılma bitince gözyaşına dolan gözlerim onun dolu gözlerine dokundu. resmen zaman durdu.