çocukluk idölüm. hatta düşününce biseksüel olma sebebim bile denebilir.
öyle kendimi kaptırarak izlerdim ki bunu çocukken, lucy lawless'ın en basit hareketlerini bile taklit etmeye çalışırdım. anneme deri bir etek ve büyük tokalı bir kemer aldırmıştım, o günkü bölümü izlerken mutlaka onları giyerdim. bölüm bittikten sonra da kılıç niyetine elime aldığım oklavayla bağıra çağıra koltuktan koltuğa atlar, yastıklara tekme atardım.
şimdiki kızlar prensleri tarafından kurtarılmayı bekleyen prensesleri örnek alırken ben zamanında savaşçı prenses zeyna'yı, babasının yerine savaşa katılıp çin'i kurtaran mulan'ı, the animated series'den x-men'in hırçın kızı storm'u, ninja kaplumbağalar'ın en yakın arkadaşı, cesur spiker april o'neil'ı örnek alarak büyümüş, o yüzden de böyle tabiri caizse "tough girl" olmuşum. ne mutlu.
genelde pek bir şeyi ciddiye almayan, mümkün olan her şeyle taşak geçen, son derece kıllı ve pis mutant süper kahraman. yani filmlerde hugh jackman etkisiyle tanrı gibi gösterilmiş ama çizgi romanlarda aslında tüm ekip kritik bir şeyden konuşup ağlaşırken bacaklarını masaya uzatan ve geğire geğire birasını içen bir arkadaş kendisi. hayatının ilk senelerinden itibaren çok büyük acılar yaşamasından mütevellit filmlerde, özellikle de x-men origins: wolverine'de ve the wolverine'de tam "acıların çocuğu" bir karakter olmuş fakat çizgi romanlarda bütün acılarına rağmen hayata dair her şeyle dalga geçmeyi bildiği için, her ne kadar hugh jackman'a dibim düşse de çizgi roman versiyonu film versiyonunu döver.
biletlerinin satışa çıkışından iki gün sonra gittiğimde gitmeyi planladığım beş filmden yalnızca birinin biletlerini bulabildiğim festival. daha fazla gösterim olması bu kadar imkansız mıydı? *
annemin kokusu. sevgilimin kokusu. şampuanımın kokusu. nane, kekik, tarçın, vanilya, portakal, çilek, ıslak toprak ve yeni kesilmiş çimen. bilimum yemek kokusu, özellikle açken. çikolata. yeni basılmış kitap, eski kitap. blistex med plus, ki bilmeyenler için, vicks'in daha tatlı, hafif vanilyalı versiyonu. patlamış mısır. fırından yeni çıkmış külah kokusu. hadi kurabiye de olur. son olarak kırmızı şarap.
görmezden gelerek bir nebze üstesinden gelinebilecek sorun.
peki ya görmezden gelme fırsatı yoksa? düşünsenize bütün yol boyunca tanıdığınız ama çok da samimi olmadığınız biriyle karşı karşıya oturup hal hatır sorma sonrası ayıp olmasın diye muhabbet başlatmaya çalıştığınızı ve yine ayıp olmasın diye konuşamayıp tıkanıp kalmışken bile telefonla/kitapla/dergiyle ilgilenemeyip mal mal bakıştığınızı. kabus.
bana da defalarca kez söylenen klasik söz. ama hiçbir zaman gerçek olduğunu düşünüp de ona umut bağlamadım. aile büyüklerinin ya da öğretmenlerin öğrencileri üniversiteyi tutturmaya motive etmesi için söyleniyor olsa gerek.
türkçe karşılığı var mı bilmiyorum ama ingilizcede yağmuru seven, yağmurdan keyif alan ve yağmurlu günlerde huzur bulan insanları tanımlayan kelime.
bu insanlar nihayet sonbahar geliyor olduğu için çok mutlular mesela şu an.
evet, kesinlikle onlardanım!
geçen gün yaparken içine denemek için köri atıp sonuçtan aşırı memnun kaldığım orgazmik yiyecek. hem köri, hem mercimek köftesi seviyorsanız deneyin derim.
bir de... zirvesi yapılmalı!
günün başlıkları arasında görünce ağzımın suyunu akıtan meyve. çok pis canım çekti, şöyle hem tatlı hem ekşi, bol sulu olanından. neyse ki sonbahar geldi bile, uzun yün çoraplara, salebe, kestaneye ve portakala kavuşuyoruz millet!
(bkz: portakal )
hem güldürmüş, hem "helal olsun sana!" dedirtmiş video. herkesin aynı şeyi yapması gerek belki de.
yalnız harbiden kızdaki iyi cesaret. sağlam dayak yiyebilirdi orada. malum kimse kızı da korumazdı "taciz ediliyorsan sus ve bitmesini bekle, o bir erkek, karşı çıkmak ne haddine?" zihniyeti yüzünden. aynı zihniyettekiler şimdi kıza bok atıyor orada burada.
ailemle yaşadığım için arkadaşımda kaldığım ya da annemle, babamla veya kardeşimle uyuduğum günler dışında her sabah yaptığım eylem. böyle de sıkıcı bir hayatım var, evet.
regliyken gelen tatlı krizlerine birebir. ayrıca benim gibi kansızlar için baya baya ilaç. afrodizyak olup olmadığı konusuna yorum yapamayacağım zira benim zaten her halim... ehm... güzel bir geleneksel lezzetimiz kısacası. *
lgbt üyeleri tarafından bile bu denli yargılanmasına şaşırdığım ilişki türü.
hayır iki taraf da razıysa, bunu istiyor ve iğrenç bulmuyorlarsa bunun etik olmadığını, iğrenç olduğunu söyleme, bunu suç sayma hakkını kim kendinde nasıl buluyor merak ediyorum. hepimiz sinir olmuyor muyuz eşcinselliği doğaya aykırı, iğrenç bulanlara? e farkı nerede?
bence insanlar eşcinsel ya da ensest ilişkilere bu kadar tepki göstereceğine tecavüze, pedofiliye, zoofiliye bu kadar tepki gösterse şu an bu halde olmazdık.
türkçe karşılığı var mı bilmiyorum ama ingilizcede yağmuru seven, yağmurdan keyif alan ve yağmurlu günlerde huzur bulan insanları tanımlayan kelime.
bu insanlar nihayet sonbahar geliyor olduğu için çok mutlular mesela şu an.
evet, kesinlikle onlardanım!
lgbt üyeleri tarafından bile bu denli yargılanmasına şaşırdığım ilişki türü.
hayır iki taraf da razıysa, bunu istiyor ve iğrenç bulmuyorlarsa bunun etik olmadığını, iğrenç olduğunu söyleme, bunu suç sayma hakkını kim kendinde nasıl buluyor merak ediyorum. hepimiz sinir olmuyor muyuz eşcinselliği doğaya aykırı, iğrenç bulanlara? e farkı nerede?
bence insanlar eşcinsel ya da ensest ilişkilere bu kadar tepki göstereceğine tecavüze, pedofiliye, zoofiliye bu kadar tepki gösterse şu an bu halde olmazdık.
film ya da dizilerde, öpüşme sahnelerinde oyuncuların gerçekten öpüşmediğini, ayıp olduğu için o sahnelerin hileyle yapıldığını sanardım. sonunda anneme sorduğumda ve gerçekten öpüştükleri cevabını aldığımda şok olmuştum, insanın nasıl olup da tanımadığı biriyle öpüşeceğini aklım almamıştı.
bir de bir keresinde içinde ne olduğunu öğrenmek için ana okulumdan tebeşir alıp eve getirmiştim gizlice. sonra çok kötü hissedip anneme yüzüm kızararak anlatıp cehenneme gidip gitmeyeceğimi sormuştum.
çocuklar ne saf, ne masum şeyler böyle.
beyoğlu'nda, balık pazarı'nı geçtikten sonra ilk sağda kalan mükemmel bir çikolatacı. müthiş bir çikolata tarifleri var ve o çikolatayı hangi tatlıya koyarlarsa koysunlar sonuç aynı derecede müthiş oluyor haliyle. her gün her gün gidip tüm menüsü denenesi.
ayrıca ortam da son derece şirin, hatta romantik.
türkçe karşılığı var mı bilmiyorum ama ingilizcede yağmuru seven, yağmurdan keyif alan ve yağmurlu günlerde huzur bulan insanları tanımlayan kelime.
bu insanlar nihayet sonbahar geliyor olduğu için çok mutlular mesela şu an.
evet, kesinlikle onlardanım!
nihayet hayalimde olanından edindiğim meret. meret dediğime bakmayın, pek bir memnunum halimden.
çünkü insan sevgilisinin karşısında evde olduğu kadar rahat olamıyorsa olmuyor o ilişki tam. şimdi ilk defa, yanındayken tam olarak kendim gibi olabildiğim, rahat rahat saçmalayabildiğim, daha doğrusu birlikte saçmalayabildiğimiz bir sevgili buldum. birlikte her türlü çılgınlığı, çocukluğu yapıp hayvan gibi eğlenebiliyoruz. her şeyden bahsedebiliyoruz, film-dizi-kitap muhabbetinden geyiğe, dertleşmekten fikir tartışmaya kadar. sekse gelince... o ten uyumu denen şeyden bolca var bizde. ama en önemlisi çok seviyoruz birbirimizi.
şimdi buraya böyle ballandıra ballandıra anlatınca neredeyse suçlu hissettim ama çok mutluyum be sözlük.
biliyorum, sonsuza kadar sürmez, öyle bir iddiam yok. ama sürebildiği kadar sürsün istiyorum, her sarılmak istediğimde sıkı sıkı sarılabileyim istiyorum, canı sıkkın olduğunda şirin şirin bakıp da gülümseteyim onu istiyorum. canım o benim, canım.
o zaman bir de şarkımız gelsin: