tophat

Durum: 31 - 0 - 0 - 0 - 09.02.2024 14:55

Puan: 514 - Sözlük Kezbanı

6 yıl önce kayıt oldu. 8.Nesil Yazar.

0
  • /
  • 2

jonny mcgovern

youtube'daki hey qween kanalında rpdr kızlarıyla bol geyikli röportajlar yapmasıyla tanıdığım, tip olarak itici olan ayıdır.

intihar etmemem için bir sebep söyle

bir nevi utandığım içindir. başkalarının baktığı yerden müşkülpesentlik yaptığım ya da şımarıklık ettiğim, debillik sergilediğim bile söylenebilir zira dış görünümün, maddiyatın, kariyerin ve kültürün yolunda, düzgün ve daha da yükselerek devam ettiği bir hayat içerisindeyim fakat kendi kafam içerisindekileri düzgün yerlerine oturttuğum halleri beni yormaktadır.

bir diğer sebebi ise gün neden hep geceye varıyorsa aynı sebepledir. kendimi bildim bileli hayattaki eksikliklere, kıyafetteki deliklere parmağını sokup "işte, bu bir sorun" diyerek dert etmiş biriyim. özellikle başkalarına ait ikinci el utançlar biriktirir ve bunları düzgünce istiflerim. tüm bunları bilerek, kendimdeki sorunlara aşina biri olarak: henüz, kesin çözüm aşamasına kadar gelmiş değilim.

belki biraz daha resimlerim, biten tezim, yazdığım kitabım ile şiirlerim ve okunacak kitaplarım bitince, ben de bitebilirim. bu süreçte de hiçbir şekilde yardım vs. almayı düşünmüyorum, kararım kesindir.

kitap okuma alışkanlığı kazanmak

zengin okul kütüphanesinde okuyabildiğim yüzlercesi hariç olarak kütüphanemde 2000'leri geçmiş bulunan kitaplarım benim için paha biçilemezler. meslek zorunluluğu ile okuduğum dev kitapları saymıyorum bile.

alışkanlığını bilemem ama okumayan insan kendisini çok belli ediyor, alışkanlıktan öte zevk alabilmeyi başarmak gerekiyor.

yazarların şu an ihtiyacı olan şeyler

günün 40 saat olması.

gerçekten okunacak o kadar çok şey, yapılacak o kadar çok iş, oynanacak o kadar çok oyun varken gün çok hızlı tükeniyor.

jabbar

standart eğlenceli eller havaya sahneciliğini devam ettiren seti vardır fakat sesi gerçekten de kayıttakiyle aynıdır.

geceye rahatlatıcı bir müzik bırak

üstteki yazara şarkı armağan et

mide bulandırıcı başlıklar

halbuki içerisinde am, sik, göt, taşak gibi tanımlar barındıran başlıklar bu organlara sahip insanlar tarafından açılmakta ve geliştirilmektedir. bu insanlar belirli dönemlerde de söz konusu amlarını, siklerini, götlerini ve taşaklarını zihinsel ve fiziksel olarak semsert kavramakta ve önce yavaşça, sonra hızlıca görebildikleri her şeye sürmektedir.

doğaldır; insan zevk, aşk, tutku ve daha bir çok şey için sevişen hayvanlardandır. sırf bu yüzden midesi bulanan insan, gerçekten hiç ama hiç sevişmiyor veya sevişmeyi arzulamıyor olmalıdır ki başkalarını bu sebeple küçümsesin. imkansız.

asıl mide bulandırıcı olan, terbiyesiz ve iğrençliğin görünmeyen yerlerinde fokur fokur kaynadığı insanların nefretlerini, öfkelerini, yoksunluklarını ve keşkelerini kustukları başlıklardır.

ayı sözlük'te homofobik tipler olması

eril kültürün en ağır ve pis kokan kesiminde yetişmiş hepimiz tarafından erkekliğin bir ideal ve hedef olduğu olgusuyla bir şekilde savaştığı ve savaşacağı doğrudur. eşcinsellik kimileri tarafından "kadın gibi davranmak" olarak algılanıp yerilirken kimileri tarafından ise "eşcinsel değilim, adam da sikiyorum kadın da sikerim" şeklinde uzaklaştırıldığı sanılmaktadır.

giyimiyle, sesiyle, davranışıyla, hareketleriyle; sokakta, kapalı kapılar arkasında, güvendiği arkadaşlarıyla ya da iş yerinde bir şekilde bazen kendisi gibi bazen ise kendisinden farklı davranmak zorunda kalan insanın farklı davranma zorunluluğunu, bir süre sonra aslında "olduğum şeyden toplum nefret ediyor ve iğrenç görüyor"dan "ben de aynı düşünüyorum ve 'onlar gibi değilim'"lere getirmesi kaçınılmaz olsa gerek.

o halde insanların yapması gereken "homofobiölçer"lerini yarıştırması değilken sanırım kimin daha az "homofobik" olduğu bir çeşit aktivist değerlendirici olarak da görülmektedir. (?)

ayı sözlük itiraf

kendimi kayıp hissediyorum. türkiye'deki aylık ortalama gelirin çok çok üzerindeyim, iyi bir işim var ve başarılıyım. eli yüzü düzgün, konuşması düzgün biriyim. prezentıbıl holding bebesiyim ama holdingde değilim.

süper süper lükslerde yaşamak gibi bir derdim yok fakat üstüm başım düzgün, evim sıcak, dolabım dolu, konser listem tıka basa, sinema keza, kitap aynı şekilde. ancak hayatımda, uzun süreli bir ilişkiden çıkmamın üzerinden fazlaca zaman geçmesine rağmen, özel birisi yok ve istemiyorum da. kendimi yorgun hissediyorum, her şeye ve herkese karşı yorgun hissediyorum. birilerini tanımak gibi bir niyetim yok, birileriyle buluşmaya isteğim yok.

anlamıyorum neden fakat bana doğru geliyor. resim yapmaya, oyun oynamaya, kitap okumaya, müzik dinlemeye ve daha da önemlisi tezime çok fazla vakit ayırıyorum. hiçbirinden dolayı kendimi yorgun da hissetmiyorum.

tam tersine birisiyle anlamsız konuşmalara girip benim vaktimi çalıyor gibi hissettirdiğinde bu yorgunluğu hissediyorum.

asosyalliğin ve sosyopatlığın tanımlarının çok yakınlarından geçiyorum. zira kendi içimde aşırı asosyal ve insanlara uzak hissederken dışarıdan insanlara kendimi sevdirecek ve yakın hissettirecek her şeyi yapıyorum. resmen iki değil, dört değil; binlerce maskenin altında kendimi saklıyorum.

ne yapacağımı bilmiyorum. intiharı her gün düşünmenin sağlıklı olmadığının da farkındayım üstelik.

benimki eşcinsellikle verilen bir savaş da değil, hayatla ve insanların sahteliğiyle verilen bir holden caulfield'lık. üstelik ilk değilim bunu düşünen, son da değilim.

angela merkel

schengen yok,
karaköy'e sen gel.

(bkz: xir - angela merkel)
  • /
  • 2

Toplam entry sayısı: 31

ayı sözlük itiraf

kendimi kayıp hissediyorum. türkiye'deki aylık ortalama gelirin çok çok üzerindeyim, iyi bir işim var ve başarılıyım. eli yüzü düzgün, konuşması düzgün biriyim. prezentıbıl holding bebesiyim ama holdingde değilim.

süper süper lükslerde yaşamak gibi bir derdim yok fakat üstüm başım düzgün, evim sıcak, dolabım dolu, konser listem tıka basa, sinema keza, kitap aynı şekilde. ancak hayatımda, uzun süreli bir ilişkiden çıkmamın üzerinden fazlaca zaman geçmesine rağmen, özel birisi yok ve istemiyorum da. kendimi yorgun hissediyorum, her şeye ve herkese karşı yorgun hissediyorum. birilerini tanımak gibi bir niyetim yok, birileriyle buluşmaya isteğim yok.

anlamıyorum neden fakat bana doğru geliyor. resim yapmaya, oyun oynamaya, kitap okumaya, müzik dinlemeye ve daha da önemlisi tezime çok fazla vakit ayırıyorum. hiçbirinden dolayı kendimi yorgun da hissetmiyorum.

tam tersine birisiyle anlamsız konuşmalara girip benim vaktimi çalıyor gibi hissettirdiğinde bu yorgunluğu hissediyorum.

asosyalliğin ve sosyopatlığın tanımlarının çok yakınlarından geçiyorum. zira kendi içimde aşırı asosyal ve insanlara uzak hissederken dışarıdan insanlara kendimi sevdirecek ve yakın hissettirecek her şeyi yapıyorum. resmen iki değil, dört değil; binlerce maskenin altında kendimi saklıyorum.

ne yapacağımı bilmiyorum. intiharı her gün düşünmenin sağlıklı olmadığının da farkındayım üstelik.

benimki eşcinsellikle verilen bir savaş da değil, hayatla ve insanların sahteliğiyle verilen bir holden caulfield'lık. üstelik ilk değilim bunu düşünen, son da değilim.

kitap okuma alışkanlığı kazanmak

zengin okul kütüphanesinde okuyabildiğim yüzlercesi hariç olarak kütüphanemde 2000'leri geçmiş bulunan kitaplarım benim için paha biçilemezler. meslek zorunluluğu ile okuduğum dev kitapları saymıyorum bile.

alışkanlığını bilemem ama okumayan insan kendisini çok belli ediyor, alışkanlıktan öte zevk alabilmeyi başarmak gerekiyor.

gaymer

gaming'i candy crush ve konsolda takılmak sanan bazı gayler tarafından "ben de gaymer'ım" denilerek içi boşaltılmış, aslında karaktersiz ve özelliksiz insanların kendilerine özellik yaratma çabası olarak harcanan terimdir.

league of legends'tan başka oyunlar da var gülüm, burada el kadar çocukkenden beri oyun oynayan biri varken sen sus.

hatta yaşanmış örneği de var bunun. kendisini moviephiliac, gaymer olarak tanıtan bir bear ile tanışılır, birkaç kahve ve buluşma sonrasında "oyun dolu bir ps4'ü ve hayvani gaming pc'si" olan bear'ın evine gidilir, başta ps4'te biraz mortal kombat ve gods among us oynarken görülür ki bear kişi controller'ı ömründe ilk kez tutuyor gibi oynamakta, işaret parmağı ile tuşlara tek tek basmakta ve arka tuşlardan habersiz yaşamaktadır. konsolu dahi olmayan er kişi aynı oyunlara steam'de sahiptir ve fight pad'le olan deneyimleri sayesinde ardı ardına perfect / flawless çeker. hayvani "gaming pc" diye tanıtılan ve hatta battlestation diye övülen bilgisayarda i3 bile yoktur, kendisi chrome'da java oyunları oynamakta ve hatta gamyun'da banko'da takılmaktadır.

nitekim önce oyunlarda bir temiz dövülür, tabiri caizse gece boyunca eline verilir. 3 buluşma sonrasında kendisinin ne kadar boş bir insan olduğu ve her şeyin sadece "görüntü"den ibaret kurtarmalar olduğu anlaşılınca birkaç kez daha booty call olarak kullanılıp sonra unutulur.

ayı sözlük itiraf

hadi bakalım, uzun zaman sonra neler neler oldu, en son 2019 yılından beklentilerimi yazmışım, o derece uzun zaman geçmiş.

8 yıl sonunda ilişkimiz daha fazla devam etmez hale geldi, hiç kavgamız gürültümüz olmadı ilişki boyunca, sonunda da olmadı. sadece birbirimizi o kadar normalleştirdik ki akrabadan hallice olduk, heyecanı kalmadı, en son seks bile mastürbasyon yerine geçen bir hale döndü, yatakta zerre hareket etmeden bana arkasını dönüyordu, "ihtiyacımızı" görüyorduk. bazen, mastürbasyonu tercih ediyorken kendimi buluyordum.

üstüne bana o kadar sıradan davranmaya başlamıştı, ilişkinin başında dinlediğimizde gözlerimiz dolu dolu olan şarkılar bile aynı hisleri yaratmamaya başladı. bana dünyada bir tek ben varmışım gibi davranırken uzun süredir sıkılıyormuş gibi davranıyordu. neyse, tek seferde bitti, özlemiyor olmam bence en büyük acıdır, 8 yıl, boru mu?

bir de, yediğinde içtiğinde giydiğinde gezdiğinde tozduğunda hiçbir şeyinde harcadığım parada asla gözüm yok ama annesinin sanki bunları cebinden karşılıyormuş gibi yorum yapması...

öte yanda, işim çok daha iyi gitti 2023'te, yıl ortalamasıyla ayda 130 binleri gördüm, bu bir anlam ifade ediyor mu bilmiyorum ama türkiyede kalıp avrupada gibi para kazandım. meslekte yeni seviyelere geldim, daha da gelmeye devam edeceğim, gazım hiç eksilmedi.

2023'te uzun süredir beklettiğim ve çok heves ettiğim yeni bir hobi edindim, hayatımın merkezine oturdu.

şimdi düşününce, ben çalışma ve hobileri derken ona çok az zaman ayırdım gibi geliyor, hemen kendimi suçluyorum. ama artık 34 yaşında ve olaylara ergence mutsuz etmeden bakabilen biri olarak; hayır, onun yokluğundan bana kalan vakitleri geri alıyordum, tekrar kendime dönüyordum.

nitekim döndüm de.

sadece, yeni biriyle tanışmak istemiyorum. kimseyle tanışmak istemiyorum. dehşet bir libidoyla yaşadığım bu yaşıma kadar hayatımda ilk kez cinsellik dahi biriyle vakit geçirmeye beni yönlendirmez oldu. yeni bir insanı çekmek istemiyorum, insan diyince çekmek demek de apayrı bir gösterge nasıl hissettiğime. kimseyi ödünç alabilecek kadar dahi kendimde hak veya sabır görmüyorum.

o yüzden, tenga aldım. hayatımda gerçekten mastürbasyona yepyeni bir ışık çaktı. hatta ilk aldığımda 3 dakikada boşaldım, şaşkın bir köylü nidası çıkarttım, tontonlarım mutluluktan halay çekti. başta kendimi bir ezikledim, sen bir sürü insanın kalbini kırıp kendine aşık edip sekse doyunca bırakan adam tengaya mı düştün dedim ama dediklerime pişmanım. tenga, sen bambaşka bir icatsın, devlet bütün abazalara dağıtsa 15 dakikada kültür değişimi yaşarız millet olarak. ha bir de, hala bizim camiaya bakış açım herkesin birbiriyle en az bir kez birlikte olduğu ve bunun insanı eskiten (bedensel olarak değil, ruhsal olarak) ve hafiften iğrendirici olduğu yönünde. o yüzden, yaşasın tenga.

neyse, son 5 senenin özeti çok daha uzun sürer ama en küçültülmüş kırılımla ana başlıklar bunlar.

ayı sözlük itiraf

hadi bakalım, uzun zaman sonra neler neler oldu, en son 2019 yılından beklentilerimi yazmışım, o derece uzun zaman geçmiş.

8 yıl sonunda ilişkimiz daha fazla devam etmez hale geldi, hiç kavgamız gürültümüz olmadı ilişki boyunca, sonunda da olmadı. sadece birbirimizi o kadar normalleştirdik ki akrabadan hallice olduk, heyecanı kalmadı, en son seks bile mastürbasyon yerine geçen bir hale döndü, yatakta zerre hareket etmeden bana arkasını dönüyordu, "ihtiyacımızı" görüyorduk. bazen, mastürbasyonu tercih ediyorken kendimi buluyordum.

üstüne bana o kadar sıradan davranmaya başlamıştı, ilişkinin başında dinlediğimizde gözlerimiz dolu dolu olan şarkılar bile aynı hisleri yaratmamaya başladı. bana dünyada bir tek ben varmışım gibi davranırken uzun süredir sıkılıyormuş gibi davranıyordu. neyse, tek seferde bitti, özlemiyor olmam bence en büyük acıdır, 8 yıl, boru mu?

bir de, yediğinde içtiğinde giydiğinde gezdiğinde tozduğunda hiçbir şeyinde harcadığım parada asla gözüm yok ama annesinin sanki bunları cebinden karşılıyormuş gibi yorum yapması...

öte yanda, işim çok daha iyi gitti 2023'te, yıl ortalamasıyla ayda 130 binleri gördüm, bu bir anlam ifade ediyor mu bilmiyorum ama türkiyede kalıp avrupada gibi para kazandım. meslekte yeni seviyelere geldim, daha da gelmeye devam edeceğim, gazım hiç eksilmedi.

2023'te uzun süredir beklettiğim ve çok heves ettiğim yeni bir hobi edindim, hayatımın merkezine oturdu.

şimdi düşününce, ben çalışma ve hobileri derken ona çok az zaman ayırdım gibi geliyor, hemen kendimi suçluyorum. ama artık 34 yaşında ve olaylara ergence mutsuz etmeden bakabilen biri olarak; hayır, onun yokluğundan bana kalan vakitleri geri alıyordum, tekrar kendime dönüyordum.

nitekim döndüm de.

sadece, yeni biriyle tanışmak istemiyorum. kimseyle tanışmak istemiyorum. dehşet bir libidoyla yaşadığım bu yaşıma kadar hayatımda ilk kez cinsellik dahi biriyle vakit geçirmeye beni yönlendirmez oldu. yeni bir insanı çekmek istemiyorum, insan diyince çekmek demek de apayrı bir gösterge nasıl hissettiğime. kimseyi ödünç alabilecek kadar dahi kendimde hak veya sabır görmüyorum.

o yüzden, tenga aldım. hayatımda gerçekten mastürbasyona yepyeni bir ışık çaktı. hatta ilk aldığımda 3 dakikada boşaldım, şaşkın bir köylü nidası çıkarttım, tontonlarım mutluluktan halay çekti. başta kendimi bir ezikledim, sen bir sürü insanın kalbini kırıp kendine aşık edip sekse doyunca bırakan adam tengaya mı düştün dedim ama dediklerime pişmanım. tenga, sen bambaşka bir icatsın, devlet bütün abazalara dağıtsa 15 dakikada kültür değişimi yaşarız millet olarak. ha bir de, hala bizim camiaya bakış açım herkesin birbiriyle en az bir kez birlikte olduğu ve bunun insanı eskiten (bedensel olarak değil, ruhsal olarak) ve hafiften iğrendirici olduğu yönünde. o yüzden, yaşasın tenga.

neyse, son 5 senenin özeti çok daha uzun sürer ama en küçültülmüş kırılımla ana başlıklar bunlar.

ayı sözlük itiraf

kendimi kayıp hissediyorum. türkiye'deki aylık ortalama gelirin çok çok üzerindeyim, iyi bir işim var ve başarılıyım. eli yüzü düzgün, konuşması düzgün biriyim. prezentıbıl holding bebesiyim ama holdingde değilim.

süper süper lükslerde yaşamak gibi bir derdim yok fakat üstüm başım düzgün, evim sıcak, dolabım dolu, konser listem tıka basa, sinema keza, kitap aynı şekilde. ancak hayatımda, uzun süreli bir ilişkiden çıkmamın üzerinden fazlaca zaman geçmesine rağmen, özel birisi yok ve istemiyorum da. kendimi yorgun hissediyorum, her şeye ve herkese karşı yorgun hissediyorum. birilerini tanımak gibi bir niyetim yok, birileriyle buluşmaya isteğim yok.

anlamıyorum neden fakat bana doğru geliyor. resim yapmaya, oyun oynamaya, kitap okumaya, müzik dinlemeye ve daha da önemlisi tezime çok fazla vakit ayırıyorum. hiçbirinden dolayı kendimi yorgun da hissetmiyorum.

tam tersine birisiyle anlamsız konuşmalara girip benim vaktimi çalıyor gibi hissettirdiğinde bu yorgunluğu hissediyorum.

asosyalliğin ve sosyopatlığın tanımlarının çok yakınlarından geçiyorum. zira kendi içimde aşırı asosyal ve insanlara uzak hissederken dışarıdan insanlara kendimi sevdirecek ve yakın hissettirecek her şeyi yapıyorum. resmen iki değil, dört değil; binlerce maskenin altında kendimi saklıyorum.

ne yapacağımı bilmiyorum. intiharı her gün düşünmenin sağlıklı olmadığının da farkındayım üstelik.

benimki eşcinsellikle verilen bir savaş da değil, hayatla ve insanların sahteliğiyle verilen bir holden caulfield'lık. üstelik ilk değilim bunu düşünen, son da değilim.

ayı sözlük itiraf

(bkz:https://ayisozluk.com/ayi-sozluk-itiraf-1575172257.html?entry_id=390599) gibi bir şey yazmışım, sonra ortadan kaybolmuşum. ilk geldiğimde çok yazmışım. az önce bir kez daha çok yazdım.

sildim. bu sefer tutmaya gerek görmedim.

yaşıyorum. ekonomik olarak, ruhsal olarak, güç ve kariyer olarak daha iyi yerlerdeyim ama içimdeki mutsuzluğu hala yenemiyorum. pazar günü yaklaşık 20 saat uyudum, sevdiceğe canım uyumak istedi, işten çok yoruldum dedim. halbuki kronik depresyonum tam güçlerinde yaklaşık 2 aydır.

her küçük mutluluğu biriktiriyorum. başkalarının büyük görebileceği mutlulukları da bölüyorum, küçük mutluluklar istifleyip büyük mutsuzluklarıma küçük küçük delikler açıyorum. daha iyisi için tepelerden yukarılara doğru koşuyorum, daha iyisi hiç olmayacaksa da bu ihtimali düşünmeden koşmaya devam ediyorum. nasılsa tak dediği yerde tak dedirtme gücü benim elimde. :))

kitap okuma alışkanlığı kazanmak

zengin okul kütüphanesinde okuyabildiğim yüzlercesi hariç olarak kütüphanemde 2000'leri geçmiş bulunan kitaplarım benim için paha biçilemezler. meslek zorunluluğu ile okuduğum dev kitapları saymıyorum bile.

alışkanlığını bilemem ama okumayan insan kendisini çok belli ediyor, alışkanlıktan öte zevk alabilmeyi başarmak gerekiyor.

eşcinsellik metropolde yaşanır

istanbul'da yaşayan bir eşcinsel olarak neyin bu kadar övüldüğünü anlamış değilim zira biriyle birlikte olunca hepsiyle birlikte olmuşsun gibi hissettirir çünkü genel olarak yaygın özelliklere sahip olanları vardır.

sırf "tarz" olabilmek adına kendisine hiçbir anlam ifade etmeyen ve dikkat çekebilmekten öteye amacı olmayacak şekilde giyinenler, bulabildiği her adamla birlikte olanlar, sadece doneler ve konuşabileceği "topik"lerden ibaret olanlar, çok kültürlü görünüp asıl kültür master'ını "madilik"te yapanlar, tavır ve davranışlarıyla iğrençleşmiş olanlar, sırf büyük penis düşkünlüğüyle ya da "sigecek" adam derdiyle yananlar ve kankaları "kaç adamla seks yaptım bilmiyorum" ödül avcıları, hiçbir şeye parası olmayan çünkü bir gece dışarı çıktığında aldığı maaşın yarısını tüketip senin vaktini harcamayı kestiğinde sana enayi gibi hissettirenler.

uzak durun. gidin dağda, bağda yaşayın ama dikkatli olun, sırf "şekil" olsun diye arabasıyla oraya da sevişip twittera video çekmeye gelmiş bir şehir eşcinseliyle karşılaşabilirsiniz.

sonuç olarak insanı varoluşsal sorunlara iter; "beğeni, ilgi ve belki sevgi olmadan nasıl seks yapar insan?", "hissetmeden neden soyunur birine insan?", "neden seks bu kadar önemlidir?", "lüks ve görünüş her şey midir?", "birisinin ne giydiği ya da görüntüsü ne kadar önemlidir?" gibi sorularla yorar, insandan uzaklaştırır.

gaymer

gaming'i candy crush ve konsolda takılmak sanan bazı gayler tarafından "ben de gaymer'ım" denilerek içi boşaltılmış, aslında karaktersiz ve özelliksiz insanların kendilerine özellik yaratma çabası olarak harcanan terimdir.

league of legends'tan başka oyunlar da var gülüm, burada el kadar çocukkenden beri oyun oynayan biri varken sen sus.

hatta yaşanmış örneği de var bunun. kendisini moviephiliac, gaymer olarak tanıtan bir bear ile tanışılır, birkaç kahve ve buluşma sonrasında "oyun dolu bir ps4'ü ve hayvani gaming pc'si" olan bear'ın evine gidilir, başta ps4'te biraz mortal kombat ve gods among us oynarken görülür ki bear kişi controller'ı ömründe ilk kez tutuyor gibi oynamakta, işaret parmağı ile tuşlara tek tek basmakta ve arka tuşlardan habersiz yaşamaktadır. konsolu dahi olmayan er kişi aynı oyunlara steam'de sahiptir ve fight pad'le olan deneyimleri sayesinde ardı ardına perfect / flawless çeker. hayvani "gaming pc" diye tanıtılan ve hatta battlestation diye övülen bilgisayarda i3 bile yoktur, kendisi chrome'da java oyunları oynamakta ve hatta gamyun'da banko'da takılmaktadır.

nitekim önce oyunlarda bir temiz dövülür, tabiri caizse gece boyunca eline verilir. 3 buluşma sonrasında kendisinin ne kadar boş bir insan olduğu ve her şeyin sadece "görüntü"den ibaret kurtarmalar olduğu anlaşılınca birkaç kez daha booty call olarak kullanılıp sonra unutulur.
Henüz takip ettiği biri yok.