yıllardır kirece yatırılma suretiyle tahinsiz olarak yapılan sert malzemenin, nasıl sertleştiğini çözemediğim, en çok antalya da severek yediğim ve enerji bombardımanlarına uğradığım; damlasakızlı muhallebinin tek rakibi tatlıdır.
çocukluğumuzda büyüklerin çay içmesine özenip, onları taklit ederek keyifle içtiğimiz milli içecek. tadını şekerden aldığını çok da özgün olmadığını büyüdükçe anlıyoruz.
nazlı olanların dokundurtmadığı yer olması itibarıyle, henüz karşımdakine yapmaya muvaffak olamadığım genel hadise. kendime yapıyorum, duşta şarkı söylerken, bilhassa "i feel good" derken.
ipek halat olup, osmanoğlu sülalesi gibi kanları asil olup akmaması gereken bireyleri boğma suretiyle ölümlerine neden olan, ünlü ingiliz dil bilimcisi prof. dr. minâ urgana da soyismini veren kalın mı ince mi olduğunu bilmediğim halat.
evvela 6 ay messengerda yazışırım, sonraki 6 ay dışarıda buluşup vakit geçirip tanımaya çalışırım. ikinci yılın ilk aylarında arkadaşlarımızın olduğu ev partilerine ancak bana gelebilir. tabu falan oynarız. ikinci yılın sonuna doğru yemeğe davet edebilirim belki. ancak üçüncü yılın ortasında bende kalabilir, kanepede uyumak şartıyla! sonrasına bakarız.
yer bağdat caddesi, starbucks ,19-20 yaşlarında 2 genç kızın aralarında geçmektedir:
k1 - 3 kez össye girdiaam , kazanamadıaam.
k2 - evet yaa çok zor yapıyolaaar
k1 - bu sene de kazanamazsam amırikaya gidicıaam.
k2 - inanmıyoraam
k1 - ya evet cınaam, beyin göçü böyle oluyo işteaa ))
kürtçe de konuşsa fark etmez, insan insandır. 3-5 kelime ingilizce serpiştirmenin zarureti olmaz. dilimizin yarısı zaten yabancı dillerden gelme.
üstelik malum anda "ohhh! yeaaah baby! thats amazing ass!!!" lafları güzel gitmiyor değil. *