sesinin farklı bir tınısı var. hayran olduğum seslerden birisi. ne yazık ki üzüldüğüm tek şey müziğe çok fazla zaman ayırmaması. 2011 de leylayım albümünü çıkartmış, lise ye başladığım yıllar keşfetmiştim. hele ki leyla’yım albümündeki leyla’yım, sensiz istanbul ve sevdalım şarkıları vazgeçilmezlerimdendir.
matem rüzgarları esmeye başlamıştır usul usul yüreğine. yalnızlığı mı anlar insan zamanla yoksa kimsesizliği mi bilemiyorum. ama güzel şey yalnızlık, ya günün sonunda ya ömrün sonunda zaten yalnızız. o kadar da korkmaya gerek yok. kaçınılmaz son bu.
başlık islamiyet adı altına açılmış, ilk önce bunun farkına varılmalı. allah’a niyet edilerek, allah adı ile alınan bir abdest türü tartışılıyor burada, konumuz islamiyetin bir adeti veya kuralı bende ona dayalı görüş belirtiyorum. paganları hititleri karıştırmaya kalkarsak hristiyanları ele alırım veya başka bir dini ama başlığın anası paganizm yada hititler değil. tuzla şekeri ayırt etmeyi öğrenin sonra gelip benim dinler hakkındaki bilgimi eleştirin, yada pardon aşağılayın. sınıfınızı bu denli ortaya koymanıza da ayrı bir imreniyorum, aşağılamaya çalışıyorsun ama ne denli alçaldığının bilincinde misin? din bilimleri ile olan bilgileri burada aktarmaya kalkarsak ne sen ne de ben nede bir başkası saatlerce oturup yazı yazalım. içinizde ne tarz öfke yada ne biliyim ne tarz bir duygunuz varsa şahsıma karşı örnek olarak kullanabileceğiniz entrylerimi seçin. başlık gusül, girilen entryler islamiyet adı altında müslümanlar için yazılmış. ansiklopedi mi yazmalıyım artık bilemiyorum. yada mala anlatır gibi neden sadece islamiyeti ele aldığımı açıklasam yeterli olur mu?
seni yok saymış, varlığını lanetlemiş ve sapkın olarak nitelendiren veya sınıflandıran bir dine iman etmek ve sözde seni yarattığına inandığın allah’a iman ne kadar sağlıklı düşünebilen insanların tavrı olabilir bilemiyorum. müslümanlığı benimsemiş ve gereğini yapan eşcinseller kendileri ile ne seviyede çeliştiklerini bilincinde mi? bir kadın gay olabilir mi? hayır. bür müslüman lgbt bireyi olabilir mi? hayır. gerek islamiyette, gerek kuranı kerimin tefsirlerinden örnek alacak olursak yoldan çıkmış, sapıtmış olarak nitelendiriliyoruz. islamiyet temellerine göre net ve kuralları pak olan bir din, durum bundan ibaretken bunun savunulması, dile getirilmesi, bir eşcinselin ben müslümanım demesi ne yazık ki çok saçma. bilinçsizlik, bilgisizlik, cehalet dışında bir şey değildir. müslümanım diyen eşcinsellere, namaz, kılanlara veya islamiyete dayalı en ufak dini bir itaata, imana ve inanca saygı duymuyorum. duyanlara bunu savunanlara hiç doyamıyorum. müslüman olduğunu iddia ediyorsa bulunduğu kimliği yok saymalı, kimliğini yok sayamıyorsa eğer islamiyeti yok saymak zorunda. öteki türlü islamiyet’teki bütün aşağılayıcı hükümleri kabul etmiş ve bunu göze almış olmalı. kendisine saygısı olmayan bir insana saygı zaten duyulamaz. o yüzden bir hem cinsinle ilişki yaşayıp da gelip namazdan, allahdan, abdestten bahsetmeyin. gülünç ve bir o kadar acınası.
bari ironi de yapalım, allah bu aklı, beyni ve iradeyi yönetin diye verdi.
üstteki yazara cevaben, usta sanatçılardan sıra gelmiyor diyelim. ayrıca tato sanat ve sanatçıdan bahsediyoruz, şarkı çıkarmak ve yapmak, üretmek, fark yaratmak diyelim belli bir tarzdan gidersen zanaat yapmış olursun. demeye çalıştığım asıl şey bu. zanaat ve sanatın ayrımını yapabilmek ve bu yönde isim verilse iyi olur. sonuçta her şarkıda farklı bir ritim farklı bir yorum sanat denilebilir. aynı şeyi değiştirerek yada benzer bir alt yapıyı değiştirip bir ürün sunmak sanat değildir. güya yeni nesil amatör sanatçıları destekleyen bir insanım. konser verebilecek kadar büyük olmasalar bile iyi mekanlarda sahne alıyorlar ve layığı ile gereken desteği yapan biriyim. müziğe olan ilgim ile de içinde olduğum bir konu. kendim bile keman çalan bir insanım amatör olmama rağmen belli eserleri çalmak yerine kendi tınılarım ile kendimi geliştiriyorum.
gerçeği kabullenmeme durumu. kimi zaman gerçeklerden kaçmak insanı güçlü gösterir algısı ile bilinç altı otomatik olarak inkar eder, kimi zaman kişinin kendisini üzme durumu ağır basar, kimi zaman gurura yenilmek istemezsin vs vs bir çok sever vardır.
yıllardır dinlediğim, dinledikçe içime huzur yayan grup ve eşsiz şarkıları. kendi çaplarında fark yaratmaya çalışsalarda gözde görünmemeleri üzücü. her şeye rağmen şarkıları ile yüreğe umut eken grup.
penis boyu düşünmedim, üzerine kafa yormam sanıyorum. siki büyük olup beyni küçük olan insan çeşidi çok. bu tarz küçük şeylere bakarak kimler ne kısmetleri kaçırmıştır bu dünyada. ekşide bir yazı okumuştum, “avucumu değil kalbimi doldurmalı” diye hahaha.
alttaki yazara sorum; sence şu an hak ettiğin bir hayatımı yaşıyorsun yoksa hak etmediğin bir yaşamın içinde hapis misin?
göz göze bakıp kalplere dokunmak. sanırım en iyi fantezi budur.
keşke bedenleriniz aşkı tatsa. tatsın ki şu dönen muhabbetlerin hepsinin boş olduğunu idrak edebilin.
sevdiğin kişiye doyasıya sarılmak ne tür bir histir, ya da oturduğun yerde başının omuza doğru yaslanması? yıllar öncesinde çok kısa da olsa hatırlıyorum, çok ilginç bir uyuşma hissi anımsarım, o an için hem huzurluydum hem de bunlar bitecek telaşıyla titrek bir vaziyet. öpmeyi ise bilmem, yaşamadığım doğrudur, ya da gece boyu sarılmak? kendimi bildim bileli sol kol başın altında sağ kol ise omuz üzerinde uyurum. sözün kısası uzun uzun yaşamadığım bir histir aşk.
ama uğruna koşturmayı bilirim. öncesinde görmek ve hoşlandığını fark etmek, doğrusu bu konularda ilk görüşçüyüm. sonrasında ise tanışmak, o anın heyecanı, en ufak hareketten medet ummak, zamanla adeta takıntılı bir ruh haline bürünmek, onun olduğu her yerde mutlu olmak ile olmadığı yerde huzursuzca dolaşmak, sonrasında ise kendi kendine gelin güvey olmak. tabi burada bitmiyor, ekseriyetle günün her vakti ve saati hayallere dalabiliyorsunuz, öyle hayaller ki bulunduğunuz zaman ve mekandan bağımsız bir gelişim seyrediyor, gel zaman osmanlı dönemi balkan coğrafyasında bir dere kenarında, git zaman roma'nın surları altında bir yerlerde buluşuyorsunuz, olmazsa alternatif bir evrende baş başa kalıyorsunuz. hikayenin gerçeğine doğru dönersek eğer onunla bulunduğunuz her mekan size o anki hislerinizi ve karşınızdaki kişinin tavrını hatırlatıyor, kimi zaman gülerek kimi zaman ise üzülerek yad ediyorsunuz, kendi adıma konuşursam bugün dahi yıllar önce sevdiğim kişilerle oturup dolaştığım yerlerde geziyor ve hatırlıyorum, ki hafıza aynı zamanda kendini bilen bir benliğin gereğidir, anıların iyi ya da kötü olması fark etmez, hatırlıyor olmak zorundayız.
işin bir başka ilginç boyutu ise aşkın "rasyonel" açıklamasını hala tam anlamıyla yapamıyoruz, tabi ki bu konuda epey teori ve araştırma var, ancak bir yerlerde boşluk hissediliyor. mesela üreme içgüdüsü üzerinden açıklamaya çalışıyoruz lakin bir insana yalnız sarılmak ve yüzüne bakarken gülüşünü özümseme isteği bu içgüdüyle ne kadar uyuşuyor? ya da aseksüeller, onların da aşık olduğunu görüyoruz, aşk sıklıkla cinsellikle iç içe bir profil seyretse de cinselliğin çok daha geriye düştüğü vakalar mevcut. belki de insanın kimilerinin zannettiği gibi biyolojik bir makine olmadığının en güzel kanıtı aşık olmasıdır.
son olarak, şu vakte kadar yaşanan hezimetlerin bir getirisi de insanı katılaştırması, hele ki eşcinseller için bu adeta hayatta kalma refleksine dönüşüyor. kendi adıma konuşacak olursam sevgiyi umutla eş bir biçimde hissettiğim vakit doğaya ve pozitif duygulara daha çok yaklaşıyorum, o vakit dışarıya karşı daha sevgi dolu baktığımı hissediyorum, peş peşe gelen yenilgiler ise içten içe bir öfke doğuruyor. tasvir etmek gerekirse eğer, kendimi çevresinde yıldırımların düştüğü bir tepede önündeki ovaya büyümüş ve dikleşmiş gözlerle bakan bir savaşçı gibi hissettiğim oluyor, bir sonraki sahnede ise lejyon bölüğü tabutta bir ceset taşıyor. adeta bir yabancılaşma ve doğal olandan ve bir parça iyiden uzaklaşma hali.
kimse kusura bakmasın müslümanım diyorsan islamiyetin getirmiş olduğu ve şahsa yüklediği tüm sorumlulukları üstlenip o yaşam stiline bürünmen gerek sen dini görevlerini ve yasaklarını yerine getirmiyorsan müslümanım deme buda bi saçmalık , bu görüşüm sadee islamiyet adına değil tüm dinler adına bişeyi tam yapmıyorsanız ben buyum demeyin .
bekarken istediğiniz her şeyi yapın saygı duyarım lakin, hayatınızda birisi varken veya evliyken bunu yapmayın. karşınızdaki insana biraz değer verip önemseyin. kendinizi onun yerine koyun.
ayrıca dünyayı hetero hayattan sıkılan insanların kurtaracağını zannetmiyorum. evlendikten sonra kendini keşfeden bir insanın kime ne yararı olabilir?
adamlar vermek istemiyorsa vermez kişisel tercihi fakat burdaki yorumlara bakınca toplum tarafından aşağılanan sizler ne diye sizin gibi olan insanları tercihleri yüzünden aşşağılıyosunuz anlamıyorum . sonra çıkıp bide topluma homofobik diyosunuz keşke insanlardan saygı beklemeden önce kendiniz saygı kavramını kavrayabilseniz ..
kimse için kendisinden ödün vermemeli insan , ideolojileriniz , yaşam standartlarınız veya prensipleriniz ne kadar farklı olursa olsun bunların göze batmaması gerek gerçek bir ilişkide , eğer batıyor ve değişime sürükleniyorsa bir taraf o ilişki ya gözden geçirilmeli yada bitirilmeli .
insanların klonlaştığının garantisi olan uygulama. 3 günlük bir deneyimim oldu yüzlerce insan yazıyor ve hepsi bir birisinin aynı şeyleri yazıyorlar. adam tanışmak için yazıyor fakat bir insanla nasıl tanışılacağına dair hiç bir fikri yok. sapkınlığın zirve yaptığı, manevi benliğin tamamen kaybolmasına, küçük çocukların yaşlılara metreslik yapmasına öncü olan uygulama.
şöyle bir düşündüm, ben neden yalnızım diye. hani bu aşk, sevgili, arkadaş ve aile bakımından, her şeyi bir kefeye koydum ve sağlamca düşündüm. asıl sorunun şu olması gerektiğini anladım, türkiyede eşcinseller neden yalnız. kimsenin neden bir partneri yok, herkes ilişki konusunda neden yalnız. arkadaş konusundada, öyle sağlam dostluklar ise şahit olduğum kadarı ile oda yok. yani koca ülkede, ayrım yapmadan 10 milyondan fazla eşcinsel var, neden toplasan 100 çift çıkmıyor?
yakın zamanda bana imla klavuzu atmış yazar. benim yazım hatalarıma odaklanacağı kadar kendi hayatına odaklansa daha iyi bir hayat yaşayacak yazar. kendisine de hak veriyorum, emekli yalnız bir yazar galiba ne yapsın işi gücü gençlere sataşmak.
şimdi yalnızlık garip bir kavram, kendi içinde ayrışır. çeşitlilikleri vardır. tercih edilmiş bir yalnızlık var mesela, başlıkta denmeye çalışılan şey yalnız bırakılmak, bu noktada yalnız bırakılmak ve yalnızlığı tercih etmek arasında mesela ciddi anlamda farklar var. yalnızlığı tercih ettiğin zaman insanları sen silersin, başlıkta denen ise tam aksine insanları kaybetmektir. tabi kimisi bu şekilde ilerleyebilir oda onların sorunu sanırsam.
evet başlayayım. uzun bir entry olacak sanırsam. ilk önce meselelgbt denilen sitenin içeriklerini merak edip okudum savundukları şey aykırı olabilir. elmanın kabuğunu seven olduğu kadar sevmeyen de var sonuç ta. saygı duyun veya duymayın var olacaklar ve olmaya devam edecekler. altı üstü bir link paylaşıldı diye insanları koyduğunuz kefeye bir bakın. adam bir web sitesinin linkini koydu diye onları destekler mi oldu.
ayrıca bu toplumda bizler azınlığız ve azınlık olmaya devam edeceğiz. heteroseksüel bireyler kendi kirlerini örtbas ediyorlar bunun farkındayım, nasıl bir imam çocuklara tecavüz ederde islami kuruluşlar bunu örtbas eder ya. bu doğanın kanunu kendilerine laf getirtecek her şeyi örtbas eder, her türlü toplum. lakin bizler azınlığız ve yapılan yanlış adımlar, yanlış yaşanan hayatlar üzerimize bir ok gibi atılıyor. bir eşcinsel olarak hiç bir zaman gizlenmedim, sorana açıkça söylerim ama bas bas kimliğimi haykırmaya da hiç bir zaman gerek görmedim. heteroseksüeller ben buyum diye haykırır mı? hırsızlar ben hırsızım diye? siyahiler ben siyahiyim diye? asyalılar asyalıyız diye? vs vs onlarca ırk var. dışarda kendimi haykırmıyorsam bu gizlendiğim anlamına gelmez. bunun anlaşılabilir olduğunu düşünüyorum. ayrıca 2017 yılında onur yürüyüşü adı altında bireylerin, lgbt derneklerinin öylesine iğrenç tavırlarına şahit oldum ki orada bitti bazı şeyler. onur yürüyüşü manidar bir başlık iyi adlandırılmış ama alakası yok sanırsam. eşcinsel insanlar tarafından, bir dönem ortam geçmişim oldu, hiç güzel anılar biriktiremedim, o zamanlar bu düşüncede değildim lakin arkamdan dönen yanlış ithamlar, görmüş olduğum saygısızlık, ötekileştirmem beni eşcinsellerden soğuttu. insanların istediği linki paylaşmakta özgür olduğunu söylediğim bir entry nelere kadirmiş onu anladım.
bu sözlükte var olduğumdan beri eşcinsellik konusu ne zaman gündeme gelse biriler ile mutlaka tartışmaya girdim. kendimi bunca zaman anlatamamak, yada anlaşılabilir olamamak benim yoksunluğum olduğunu zannetmiyorum. sadece işinize gelmiyor. bu sözlükte 2 yıldır varım ve ilk kullandığım zamanlar homofobik bir eşcinsel olduğumu belirtmiştim. sebebini, bu nefretimin nedenini apaçık ve pak bir şekilde açıklamıştım. o zamanlar iki yazarla ciddi bir polemiğe girdim diye hatırlıyorum. ey sözlük yazarları o zamanlar neredeydiniz? yada okudunuz, diyecek lafınız mı yoktu bilmiyorum. şimdide ister askıya alın ister kapatın. herkes aynı düşünce yapısına şahit olacak diye bir kural yok. o portalın savunduğu şey bariz ve pak bir şekilde ortada bunun farkındayım ve bunu savunmuyorum. entrymde savunduğum şeyin bile idrakına sahip değilsiniz. o yüzden boşuna yazılmış bir entryden başka bir şey değil bu yazdıklarım.
uzun zamandır bu sözlükte entry giriyorum, hiç bir zaman görünür olması benim için sorun değildi. zaman zaman bazı entrylerimde detaylı açıklamalar yaptım ve tekrar yapmaktan artık çok sıkıldım. siz bu şekilde anlayabilirsiniz normal, bakış açınız bu kanıya varmanızı sağlayabilir.
ben sanırım artık aktif kullanmayacağım yada bu konulara artık dahil olmayacağım. bu ülkede eşcinsellerin sonu nereye varır bilmiyorum. ama arzu ettiğiniz yere de bu zihniyet ile hiç bir zaman gelemeyeceğinizi üzülerek söylüyorum
düşünce özgürlüğünün ne kadar farkındasınız? sonuçta bu sözlükte heteroseksüellerden tutun homofobik insanlara kadar binlerce entry var. her türlü konu, insan tipleri gözlemlediğim kadarı ile burada eşcinsel bireyler tarafından yıllarca yeri gelmiş aşağılanmış yeri gelmiş savunulmuş. her türlü sitelerin linklerine yer verilmiş. bu tutumunuz şimdi neden? nefret bir hastalık olabilir lakin o nefreti tetikleyen şey nedir? bu toplum bizden nefret ediyorsa emin olun bu nefretin çoğunluğu görünür eşcinsellerden kaynaklı veya sokakta arsızca dolanan bilinçsizce sapkın eşcinsellerden dolayı. saygı diyorsunuz, bu ülkede nefrete son verelim diyorsunuz oturup düşman gördüğünüz insanlara küfür ediyorsunuz. sonra neden hedefsiniz. şu sözlükte ne muhabbetlere şahit oldum, hiç birinde de (bkz:kete) adlı yazarı göremedim. isteyen istediği linki koymakta ve istediğini savunmakta özgür. saygı duymayacaksanız unutmayın ki saygıya değer hiç bir zaman olamayacaksınız. altı üstü link. eşcinselliği savunanlar kadar savunmayanlar da olacaktır.
dünyada her konuyu savunanlar kadar savunmayanlar zaten yok mu?
polemiğe girmek isterdim de o kadar değerli olmadığınızı fark ettim. yaranız var deştik belli. evli insanlarla yatıp kalkan insanların, bununla övünenlerin ne saygısına ne sevgisine ihtiyacım yok. bahsettiğin lağım çukuruna yükselecek ahlak bilincine bile sahip değilken sapkın kelimem yaranı, yaralarınızı deşmiş belli ki. ülkede bekar kalmadı ya ee tabi bununda savunmasını yaparsınız. savunduğunuz ortam içler acısı. gençler babalarının yaşıtları ile yatıp kalkar, yaşlılar gençlere para yedirir veya yedirmeden yatar kalkar. genç dediklerimde ya reşit değil ya yeni reşit olmuş. sonra bunları da savunursunuz. çünkü bunlar çok sağlıklı ilişkiler. ilişki diye adlandırdığınız şeylerin ne seviyede ilişkiler olduğunu bilmiyorsunuz sanki. millete cc cc nefret enjekte ediyorum ya sizin hiç payınız yokmuş gibi. ayrıca bahsettiğiniz lgbt derneklerinin son 1 yılda ki faaliyet raporlarını dökün, sonra eyvallah derim. elde tutulur bir şeyler görürseniz tabi. gösterişten ibaret bir iki olay ile gözlerinizin boyanması bilgi eksikliğinden sanırsam.
“dayatılmış heteroseksüel ağız” pardon ama bir eşcinsel olarak sizin le hem fikir olmadığım için çok sığsınız. herkes tek tip olamaz. şey ede ede bana hiç bir şey öğretmezsiniz. çünkü, ne anlıyorsunuz ki ne öğretesiniz. bu cidden acı.
bir şeyi “bir konuyu” savunanlar kadar savunmayanlar daima var olacak. bunu şey ede ede önce siz öğrenin.
oturup burada lgbt ortamında dönen tüm pislikleri anlatmakla vakit harcayamam. çünkü sizlerinde bildiği lakin örtbas ettiğiniz gerçeği var. kabullenmediğiniz. asla da kabul etmeyeceğiniz içler acısı iğren pisliklere ev şahitliği ediyor. ekstra olarak ben sapkın diyorum ya hani, bana saldırmadan önce bir ortama bakın ne seviyedeler. hepiniz bilirsiniz bu ortamda herkesin herkesle en az bir kez yatmış olduğu gerçeğini. bu bir ortamın sapkın olduğunu nitelendirebileceğimiz yada sapkın yaftasını vurgulayabileceğimiz küçük bir örnek. tekrar söylüyorum ki bir şeyi savunanlar kadar savunmayanlar da mutlaka olacaktır. sonuçta ben size ölün geberin demiyorum. bunun tercih olarak yaşanmadığının farkındayım, benimde doğamı reddetselerde kendi düşüncelerini savunabilirler. ne kadar aykırı, şiddetli, kabullenmez olursa olsun.
ayrıca, girdiğim bir çok ortamda şirin görünmek, bu güldürdü. birde korkumdan bahsedilmiş, bu kanılara nereden varıldı. :) kendi adıma konuşayım, girdiğim her ortamda nefret edilirim. kimsenin sevgisinde, ilgisinde, saygısınada ihtiyacım yok. gerektiği kadarını kendime sağlayabiliyorum. “sevilmek yerine nefret edilmek daha az yıpratır insanı”.
detranslar; anlamadığım, anlamlandıramadığım ve anlamlandıramayacağım bilinçsiz tipik eşcinsellerden başka bir şey değil. pişmanlıkları da o yüzden pek ilgi çekici değil, acındırıcı geliyor bana. boşuna demiyorum bu ülkede bilinçsiz binlerce eşcinsel var. kafalarına göre girişimlerde bulunup bulunup sonra pişmanlık yaftasını yüklemek. gelde saygı duy. hayır insan hata yapabilir büyük ve küçük de bu tarz insanlar kısaca cahiller.
bekarken istediğiniz her şeyi yapın saygı duyarım lakin, hayatınızda birisi varken veya evliyken bunu yapmayın. karşınızdaki insana biraz değer verip önemseyin. kendinizi onun yerine koyun.
ayrıca dünyayı hetero hayattan sıkılan insanların kurtaracağını zannetmiyorum. evlendikten sonra kendini keşfeden bir insanın kime ne yararı olabilir?