araf

araf, arfın çoğulu ve yüksek bir yer demektir. araf, tefsirlerde cennet ile cehennem arasında kurulu olan sur olarak zikredilmektedir. zaten bu kelime bir sureye de ad olmuştur araf suresi, araftan bahsettiği için bu ismi almıştır. mor ve ötesi grubunun da bu isimli şarkısı mevcuttur.

deniz yıldızı dizisinde geçen sezon, her sahnede ota boka çaldıkları şarkı.
elif şafakın ses getiren romanlarından birinin adıdır.
bir yavan hâldeyim, ne saklım saklı, ne bilinir gizim.. bir boşluk ki dolmuyor içim, ne nâkışım nâkış, ne tamamdır bitiğim..bir ürkek hâldeyim, ne sedâm duyulur, ne az olur sesim.. araftayım, susuz; ne serabım serab, ne ab-ı içtiğim.. bir bilinmez hâldeyim; ne bildiğim yalan, ne gerçek bildiğim. bir yarım aklın kuyusunda ,öbür yarım aşk ın kuytusunda. cennet ve cehennem arasında ucu sırattan geçen bir uçurum kenarında Ârâfta.! Ârâfnda arasında "ar" ve "af" yarasında...
inli cinli filmlerde bolca zikredilen kelimedir. öbür tarafa gidememiş ama bu dünyaya da geçiş yapamayan ruhların bulunduğu bölge olarak anlatırlır *.
elif şafak'ın ingilizce olarak yazdığı ve orijinal adı the saint of incipient lnsanities olan başarılı eserlerinden birisi. orijinal ismi çıldırmaya ve deliliğe vurgu yaparken ülkemizdeki adı yabancılaşma duygusunu, bir yere ait olamamayı anlatır. kitabı okuyanların bana şu konuda hak vereceğinden eminim, kitabın ingilizce basımındaki kapak resmi araf ismine daha çok uymaktadır. adına bu kadar güzel uyan bir sonla okuyucusuna veda eder ve gerçekten de hoş bir eserdir. şahsımı etkileyen arka kapak yazısı ise muhteşem bir tespitte bulunmuştur ismindeki harflerin noktasını peçeteye yazarak geri kazanmaya çalışan karakteriyle.

isimlerin yabancı memleketlere ayak uydurma sürecinde muhakkak bir şeyler eksilir - bazen bir nokta, bazen bir harf ya da vurgu. yabancının isminin başına gelenler pişmiş tavuğun olmasa da pişmiş ıspanağın başına gelenlere benzer - ana malzemeye yeni bir tat eklenmesine eklenmiştir de kalıpta gözle görülür bir çekme olmuştur bu arada. yabancı işte ilk bu fireyi vermeyi öğrenir. yabancı bir ülkede yaşamının birinci icabı insanın en aşina olduğu şeye, ismine yabancılaşmasıdır.
dante' nin ilahi komedya' sında bir bölüm
supernaturalda yine orjinal anlamında cennet cehennem arasında korkunç yaratıkların barındığı yer
elif şafak külliyatının en değerli eserlerinden biridir. elif şafak hanım'ın doğan kitap öncesi kitaplarını yayımladığı metis yayınları tarafından basımı yapılmış. yazarın yazım hayatı ikiye ayrılabilir, bu bağlamda: metis yayınları dönemi ve sonrası. neyse.

ilk olarak ingilizce kaleme alınan kitap, daha sonra yazarla birlikte aslı çimen tarafından türkçeye çevrilmiş. elif şafak'ın boston'daki günlerinde yazdığı bir kitap.

kitap, birleşik devletler'e okumak için giden ve burda yabancılaşma, ismininin noktalarını kaybetme ve zamanla sorunları olan, müzik delisi ömer özsipahioğlu etrafında şekilleniyor. ve daha sonra da ömer özsipahioğlu'nun çevresindeki insanlar da bu olay örgüsü içine giriyor: isimlerle ve intiharla büyük bir kavgası olan zarpandit/gail, gail'e âşık debra ellen thompson, ömer özsipahioğlu'nun ev arkadaşları abed, piyu ve köpek arroz, piyu'nun sevgilisi allegre.

güzel bir kitaptır araf. illa ki okunması gerekir.

kitap boyunca ömer özsipahioğlu müzikler dinler hep. bu şarkıların hepsi harika şeyler elbette. siz de dinleyin*:

nick cave - as i sat sadly by her side -- http://kisalt.com/3bj
roger mcguinn - it s alright ma -- http://kisalt.com/3bk
the stone roses - made of stone -- http://kisalt.com/3bl
barry adamson - save me from my hand
pixies - where s my mind -- http://kisalt.com/3bn
david bowie - i m afraid of americans -- http://kisalt.com/3bo
patti smith - paths that cross -- http://kisalt.com/3bp
leftfield - open up -- http://kisalt.com/3bq
cypress hill - hits from the bong -- http://kisalt.com/3br
system of a down - chop suey -- http://kisalt.com/3bs
barry adamson - the vibes ain t nothin but the vibes -- http://kisalt.com/3bt
alabama 3 - mansion of the gods
queensryche - suite sister mary -- http://kisalt.com/3bu
the clash - somebody got murdered -- http://kisalt.com/3bv
lagwagon - coffee and cigarettes -- http://kisalt.com/3bw
lou reed - stupid man -- http://kisalt.com/3bx
sugarcult - stuck in america -- http://kisalt.com/3by
something corprate - i kissed a drunk girl -- http://kisalt.com/3bz
david bowie - i m deranged -- http://kisalt.com/3c0
anita lane - like caesar needs a brutus -- http://kisalt.com/3c1
banco de gaia - how much reality can you take -- http://kisalt.com/3c2
cypress hill - i want to get high -- http://kisalt.com/3c3
patti smith - citizenship -- http://kisalt.com/3c4
primal scream - out of the void -- http://kisalt.com/3c5
skunk anansie - it takes blood and guts to be this cool but i m still just a cliche -- http://kisalt.com/3c6
primal scream - don t fight it feel it -- http://kisalt.com/3c7
the ramones - somebody put something in my drink -- http://kisalt.com/3c8
the smiths - what difference does it make -- http://kisalt.com/3c9
chumbawamba - amnesia -- http://kisalt.com/3cb
elvis costello - home is anywhere you hang your head -- http://kisalt.com/3cc
dot allison - you can be replaced -- http://kisalt.com/3cd
dead kennedys - bleed for me -- http://kisalt.com/3ce
good riddance - overcoming learned behavior -- http://kisalt.com/3cf
pj harvey (feat. thom yorke) - this mess we re in -- http://kisalt.com/3cg
iggy pop and the stooges - gimme danger -- http://kisalt.com/3ch

*atlamış olduğum şarkılar olabilir.

ps:
işbu entry arka fonda tekrar moduna alınmış 5 tane that leaving feeling dinlenerek yazıldı. yani yaklaşık olarak 20 dakika 10 saniye.


moderatör ve editörlere not:
linklerde sorun yok. düzeltmenize gerek de yok. öptüm. bye.
elif şafağın henüz bu kadar piyasaya düşmediği ve bir ''isim'' olmadığı zamanlarda yazdığı ve o dönemlerde diğer yazdıkları gibi oldukça etkileyici bir romanı.

o dönemler demişken*;

(bkz: pinhan)
(bkz: bit palas)
(bkz: mahrem)
yeşim ustaoğlu'nun hem senaristliğini hem yönetmenliğini yaptığı son filmi.

fragman için:
şu günler içinde bulunduğum,
ruh/mekan/durum.
hiç bir şey hissetmeden, ve mütemadiyen susarak
o'nu bekliyorum.
ya ellerimden tutarak cennete götürecek,
ya da açarak cehennemimin kapılarını,
bu azabı,
bitirecek.
sevgisi olmayacaksa eğer,
bundan böyle ne acıma,
ne şefaat istiyorum.
ne eksik, ne de fazla olandır.
mor ve ötesi şarkısıdır.
elif şafak ile yıllar önce üniversitede karşılaşmıştık. o zamanlar bu kadar popüler değildi. televizyonlarda da boy göstermiyordu. elif şafak'ı ben de özel kılan tarafı, romanlarındaki konularıyla birlikte yazdığı roman karakterlerini çok gerçekçi ve etkileyici bulmamdır.
en sevdiğim romanlarından biri de araf.
araf, bi kaç kere okuduğum, altını çizdiğim cümlelerin çokça olduğu , sayfalarını daha çok karaladığım nadir romanlardan. az önce tekrar elime alıp özlem giderirken şu satırlara denk geldim.

...
"alegre, gail’in zumlayamayacağı yeni bir konu açmak için müslümanların oruç tutma alışkanlıklarını sordu. sakıngan adımlarla usul usul açılarak farklı dinlerin yasakladığı yemekler ve yasakların mantığı üzerine konuşmaya başladılar. muhabbetten ziyade gözcülüğü andırıyordu, herkes vazife başındaki nöbetçi gibiydi, dışlayıcı olmasa da çekingen ve dikkatli. çünkü hepsi farklı kimliklere sahip insanlardan oluşan gruplarda, ilk kez karşılaşan ya da birbirlerini iyi tanımayan alakasız insanlar arasında, bir konuya girmek onun etrafında donarak önceden keşif yapmayı gerektirir. karşındakilerin seni kültürel arka planını ne kadar bildiğinin, ne kadar alıcı olacaklarının, önyargılarının nerede başlayacağının haritasını çıkarman gerekir. çünkü bir yerleri yapışmış bir ön yargı daima vardır. abed böylesi bir ihtiyatla, malumatı dinsel değil de, kültürel bir seviyede tutarak, ramazan ayından bahsetmeye başladı. onlara bu ay boyunca yapılan yemekleri, pidelerim mis gibi kokusunu, gün boyu oruç tuttuktan sonra en basit bir zeytin ya da hurmanın bile nasıl lezzetli geldiğini anlattı. sonunda da bütün bu işin temelde yemekten uzak durmak gibi görünebileceğini ama aslında bundan daha soyut olduğunu temel amacın hırsı ve arzuyu bastırma, sabretmeyi öğrenme olduğunu belirtti."

araf'ı ilk önce 2005 yılında kütüphaneden alıp okumuştum. sonra çok beğendiğimi bilen bir arkadaşım kitabı bana hediye etti.
20.12.2006
derya artemel ve muharrem özcan'ın olağanüstü performanslar sergiledikleri, sıra dışı ve etkileyici konusuyla insanı izlerken yoran bir o kadar da oyunun içine çeken, moda oyun atölyesi'nde sahnelenen oyun. şiddetle tavsiye edilir.
son aşkıma taktığım lakap.
hem varlığıyla hem de yokluğuyla arafta bırakmıştır beni!
yeni yazar. hoş geldin.

(bkz: askk)
bu sözlükte, bu isimle katkı yapmasından büyük mutluluk duyduğum varlık. hoşgelmişsin, hiç gitmeyesin!
  • /
  • 2