ayı sözlük itiraf

  • /
  • 181
şu anda kız arkadaşıyla beraber karşımda oturan çocuğu kesiyorum. ilginç olan o da beni kesiyor.
hayatımın en zor günlerini yaşıyorum sözlük. yarak gibi hissediyorum

sebebi ise annemin ölüyor ve benim hiçbir şey yapamıyor olmam.

daha çocukken kayıt olduğum bu sözlüğe girmez oldum sözlük. yıllardır adam akıllı girmediğim sözlüğe arada bir itirafa birkaç şey yazar içimi döker rahatlarım diyerek girerim ama yazmaya üşenir çıkarım. hiç de ciddi bir şey yazamam, ciddi konuşurum!!! ancak yazarken insan kaybediyor kendini bir yerde. yazsam da beceremiyorum yani. zaten kalmış 3 kişi sözlükte. nerde o eski güllümler? bu sefer harbiden bir şey yazmam gerekti galiba kimseye söylediklerimi. bir şekilde yazmam gerekti.

bundan 2 ay önce 1 yıl uğraşıp bin bir türlü zorluklarla sonunda vize alıp gittiğim brüksel'deydim erasmus için. en çok da annem sevinmişti vizemin sonunda kabul edilmesine en çok da o uğraşmıştı. gidince tabii alışmam zaman aldı çünkü ne evim vardı ne arkadaşım. tam her şey yerine oturdu her şey çok güzel derken birden kuzenim aradı. dedim önemli bir şey değilse sonra konuşalım. çok önemli aç dedi. içimden dedim ki ah be söyleyecek bu sefer lezbiyen olduğunu ovyes. ancak annemin birden bire fenalaştığını ve yoğun bakıma kaldırıldığını, bana söylememe kararı alınmasına rağmen söylemesi gerektiğini düşündüğü için aradığını söyledi. durumunun iyi olmadığını ve kurtulma ihtimalinin düşük olduğunu açık açık söyledi doktor adayı kendisi zaten. inanılmaz şok olmuş bir şekilde toplanıp geri döndüm bolu'ya. annemin 7 tane kız kardeşi vardır. hepsi feryat figan. annemi görene kadar yediremedim de bu durumu zaten. neymiş inanılmaz büyük anevrizması beyin sapına baskı yapıyormuş bu yüzden vücudunu kullanamıyormuş bilinci de açık değilmiş. gördüğüm anda yıkıldım yoğun bakımda. gözlerinin anlamsız bakışı, vucudundaki mor şişikler... bunu hak etmedi ki o. istemeden gözlerine bakamadan ağladım o izin verdikleri 5 dakika boyunca. ama 3 hafta oldu buraya geleli, insan çirkin bir şekilde alışıyor. ya da benim durumum biraz farklı galiba. depersonalizasyon sorunum var bayağı ciddi. bu pozitif bir şekilde patladı ki ayakta duruyorum zaman zaman nasılsa artık. ama benim annem nasıl bu duruma düşebilirdi? koskoca karabeyoğlu kızı güneş nasıl o halde yatabilirdi inanamadım. neler neler atlattı lan o kadın! bypass ameliyatından koşarak çıktı be çok taşaklı kadındır annem! ama her zaman öyle olmuyor işte. beynine bir operasyon da yapamıyorlar daha kötü olur diye. öyle bekleyeceğiz bir ihtimaldir iyi olur diyor doktorlar. ancak belli son kum tanelerinin düşmesini bekliyorlar. ulan en kötüsü de elimden hiçbir şey gelmiyor. istanbul ankara kaç tane doktor dolaştım, hiçbirinde çare yok. nasıl sikko bir durum bu? kendimi suçlu hissedeceğim galiba sonsuza kadar hiçbir şey yapamadığım için. en azından yapmaya çalıştım diyerek içimi rahatlatacağım.

ismi de çok güzel annemin. güneş, sürekli ismini duyuyorum bir yerlerde. hep de duyacağım. hatta güneş dövmesi yaptıracağım her gördüğümde onu hatırlayayım. sanki unutacakmışım gibi. belki muhteşem bir ilişkimiz yoktu. doğruya doğru dünyanın en iyi annesi değildi. onun da psikolojik sorunları vardı ama dünyanın en iyi insanıydı. kimseyi incitmemiş hayatında, yardım isteyenden hiçbir şey esirgememiş. niye böyle bir duruma düştü ki şimdi? aklım hiç almıyor be. yediremiyorum asla. uzun bir süre de yediremeyeceğim ve bu gerçekliği beynim hep bloke edecekmiş gibi geliyor. ancak bu sağlıklı değil.

ha dahası. 100 kişilik aile divanı benim geri dönmemin daha iyi olacağına karar vermişler. galiba döneceğim ben de. burada olmam hiçbir şeyi değiştirmiyor hatta akıl sağlığımı kaybediyorum her geçen gün. en azından anneminde çok istediği gibi giderim derslerimi geçerim, okul hayatıma sıçmamış olurum maybe. gururlandırım onu. birkaç aya iyi olur da kalkar yanıma gelir falan diye düşünüyorum ama nafile. iğrenç iğrenç durumlar. gidiyorum galiba çarşamba. dönüşüm kötü haberle olmaz umarım.

ha dahası da var. 1.5 yıllık ilişkim bok gibi gidiyor. küçük bir problem bu ama şu an. mesafeli ilişki yürümüyor be. neyse siktir et bunu.

en garibi de çok farklı hissediyorum kendimi be sözlük. okumuştum bir yerde babası ölünce büyürmüş insan diye. burada bahsedilen baba rolü babamdan daha çok annemdedir benim için. benim en büyük dayanağım, en güçlü role modelim annem. umarım ölmez de hiç büyümek zorunda kalmam. ölmez de güneşim batmaz hiç. hiç boş, sıradan kalmam. onsuz nafile yaşamam.
biliyorum bundan çok daha ciddi dertler var ama üzülüyorum sözlük. dün sabahtan beri bana yazmıyor ve mesajlarımı görüldü yapıp cevap vermiyor. zaten yazıştık mı da 2 kelime ya konuşuyoruz ya konuşmuyoruz. keşke biraz daha açık olsa. istemiyorsan söyle ben de yoluma bakayım değil mi? evet hayatında problemler var ama benim de var1ayrıca asıl problemler varken birbirimizin yanında olmamız gerekmiyor mu? fiziksel olarak olamasak ta en azından manen? bu ilişki artık bana mutluluk değil acı veriyor sanki. hayatımda daha önce kısa mesafe ilişkim bile olmamışken uzun mesafe ilişkiye başlamak hataydı belki de. sanırım bitireceğim, ki büyük ihtimalle umursamayacak, üzülmeyecek. onu unutamayacağım bir süre ama bitirmek en iyisi gibi duruyor. vizelerimin bitmesini bekliyorum, sonra sağlam bir mesaj atarım. telefon etmem çünkü biliyorum telefonlaşmak için bile zamanı yok, yani bana yok.
tilki, kürkçü dükkanında gerek.. ha bu sefer dükkan sahibi eskisi gibi değer biçer mi bilinmez..
bacaklarımın arasında aldığım kuyruğumla online'ım..
son 2 gündür onsuzluğun krizlerine girdim yine.
7 ay geçti ayrılmamızın üstünden. bitti, gitti diyorum ne bitiyor ne de gidiyor.
sürekli hatırlatıyorsun kendini oğlum yapma artık. diyorduk ya sonumuz belli diye bırak hayatımı yaşıyayım, izin ver unutmama.

gecenin bir vakti yazdın yine. yetmedi görüntülü konuştuk. nasıl özlemişim kelimeler yetmez ama yaşamaya, konuşmaya, anlamama, anlaşılmaya karşı o kadar çok korkuyorsun ki birbirimize yabancılaşıyoruz. diyorsun ya yorgo çok zekisin diye zeki falan değilim abi anlamıyorum seni, anlayamıyorum. ne hissediyorsun, ne yapamamı istiyorsun, ne bekliyorsun benden bilmiyorum.

acı çektim ben 7 ay. özrünü beklemiyorum ama kefaretini istiyorum. yitip giden bok gibi 7 ayın kefaretini.
senden nefret ediyorum, nefretim kadar da seviyorum. bırak ne olursun bırak mutlu olayım.
ne olursun..
insanlara yardım etmeyi çok seviyorum ama bazıları hep daha fazlasını istiyor. kıramadığım için de ben mağdur oluyorum.
bi-meraklıyım ama güvenilir insan bulamıyorum. çevredeki insanlar ve çeşitli gay tanışma uygulamalarındaki insanlar sadece herhangi bir delik sikmek ile ilgileniyor gibi bir izlenimim var. birinin altına yatmak istesem de gizliliği koruyacak ve eğer daha fazlasını istemiyorsam tek seferde bırakacak bir insan tanımıyorum. aynı zamanda sürekli bar veya kadıköy/taksim civarında takılan insanlardan da çekiniyorum. biraz da kendime güvenim yok (sadece kalçalarıma güveniyorum) çünkü tombulum (175 cm 80 kg) ve bu durum öz güvenimi zedeliyor.
patavatsızlık ve açık sözlülük ince bir çizgiyle ayrılır. açık sözlü olduğunu sanıp patavatsız olan insanlara kafa atasım geliyor.
kafam karışık. vizelerim bitince onu terk edicektim güya. ama olmadı. hala düşünüyorum. uzaktan ilişki bana göre hiç değil. avrupaya bir şekilde taşınsam bile onun yaşadığı şehre taşınamayacağım. yine ayrı olacağız. her gün buluşamayacağız, her gün elini tutamayacağım onun yine. sadece işte bikaç ayda bir filan. ya da avrupada olursam ayda bir. ama nereye kadar böyle gidecek ki? onu seviyorum ama olmuyor mu ne?
askerlik yerim belli oldu. usta birliğim anadolunun unutulmuş bir köyü çıkmadığı için* mutlu olsam da gideceğim yer hakkında kötü duyumlar aldığım için biraz tedirginim ve kimin bedduasını aldığımı düşününce hemen buluyorum*. yerim belli olur olmaz birkaç kişiyle tanışıp whatsapp grubu kurdum ve grup şu an sıfır bir dizisi gibi. hiç hayaller kurmayın ayı sözlük whatsapp gruplarına asla benzemiyor. her cümlemizde kardeşim, hayırlı olsun, selamün aleyküm ve aleyküm selam var. kendimi artık donatella gibi değil, cami imamı gibi hissediyorum. acilen maskülence ve erilce gibi yabancı dilleri öğrenmem lazım. en iyisi çukur'u izlemeye devam edeyim.
tinder vb. platformlardan eş bulma fikrine artık sıcak bakamıyorum. hook-up olayı için elverişli, ama ciddi bir ilişki ararken bir karın ağrısına dönüşüyor. içine kapanık birisi olduğumdan buluşmalarda garip sessizlikler yaşıyorum. hesapların %80'inin bio'su boş olduğundan, %17'sinin de "yazmayacaksan eşleşme.s.ss"den ibaret olması yüzünden muhabbet de açamıyorum. ilk mesajı hep ben atıyorum zaten (ne anlamı var ilk mesajı alan kişi olmanın, anlamadım gitti)."yer var mı", "arayışın ne" soruları... bunaldım sözlük.
nereden, nasıl, kimle tanışacağım da bir ilişki başlatacağım hiç bilmiyorum. böyle mal gibi kaldım, galiba ciddi ciddi forever alone'um.
bugün için beklediğim -buluşalım mı?, teklifi gelmedi... biraz üzüldüm, biraz da uyuz oldum, ben de teklif etmedim, pişmanım.
uzun zamandır sarhoş olmamıştım.
bu günlerde kin ve öfke doluyum. bu sefer hangi bahaneyle gelicek acaba? "pardon, mesaj atmadım çünkü çok hastaydım ve tüm gün uyudum." tüm gün çevrimiçi uyudun galiba demeyeceğim. "moralim bozuktu" bi bana bozuktu galiba demeyeceğim. hayır ya, bu sefer de ben cevap vermeyeceğim. böyle ilişki mi olur ayol? uzak ilişki yürüten diğer arkadaşlarıma bakıyorum her gün araşıyorlar günde defalarca yazışıyorlar. çok mu şey bekliyorum diyorum ama yok yok normal değil bu. bitmeli. ben bitirmeliyim. ama nasıl...
aldatıldığınızı sanıp aslında onca zamandır aldatılma olayına neden olan üçüncü kişinin kendiniz olduğunu farketmek çok garip bir durum.
hayatımda en sevdiğim film, en sevdiğim şarkı, en sevdiğim yönetmen , dost, arkadaş hiçbir şeyim olmadı. hep çok sevdiklerim var. enlerim olmuyor ve olanları anlayamıyorum.
galiba kendime alternatif bir dünya yaratmak için kendim de dahil iletişime geçtiğim herkese her an ve her konuda yalan söylüyorum veya söylediklerimin gerçekliğine kendimi inandıramıyorum
acaba hiç doğru bir şey söyledim mi ya da şu an söylüyor muyum çok sıkıldığım için yalanlar uydurma ihtiyacı mı çekiyorum
insan başına ne gelmesinden korkuyorsa o şey dönüp dolaşıp başına geliyor. karma dedikleri bu olsa gerek.hayatımın en kötü günlerini yaşıyorum.bunun sebebi ben bile değilim.sebep bazı insanların yalancılığı ve riyakarlığı karakter haline getirmesi.kime ne kadar zarar verebilecekleri umurlarında bile değil.sadece kendilerini düşünüyorlar.iki yalan bir doğru etmiyor maalesef.tek suçum içimdeki sesi dinlememek.birine güvenmemem gerekiyorsa böyle hissediyorsam güvenmemeliydim.hep aynı hatayı yapıyorum.yarı yolda sap gibi kalan da yine ben oluyorum.umarım aklım başıma gelmiştir.
  • /
  • 181