ayı sözlük itiraf

  • /
  • 181
drag race izlemekten gerçekten hoşlanıyorum. bana ilginç geliyor.
mutluluklarımın bedelini çok üzülerek ödeyeceğimi bilseydim hiç mutlu olmamayı isterdim.
uzun zamandır içimdeki spiritüal duygularda bir yoğunlaşma gözlemliyorum. pür ateist biri olarak ilahi dinlemeyi severim. özellikle kilise müziği, genelde ortodoks.
spor mevsimi gelmiş günah çıkarma zamanı bu bedene çok yüklendim, artık biraz dikkatli olmalıyım.
2 veya 3 olgun aktifle grup sex yapma fantezim var. ama bunu yaptıktan sonra birbirimizi tanımayacağız. çünkü grup sex sanki itibarımı zedelermiş gibi geliyor. gerçi öyle bi itibarım da yok sadece öğrenciyim, ama olsun. neyse, belki bir gün beni kimsenin tanımadığı bir yere gidip bunu denerim.
yüceliğimle gündeme gelmek istemiyorum.
vakti zamanında aşık olduğum, bu vakti zaman da epey yakın bir süreçte sonlanmış olan biri var. arkadaşım olması ve iletişimi koparamamam, koparmak istememem de cabası. her seferinde yeni birinden hoşlandıktan sonra o yeni kişiyi ister istemez "onu unuttum be, oh" diyerek karşılıyorum kendi içimde. tesiri nasıl bu kadar uzun sürebilir, nasıl mutlu olduğum zamanlara eşlik eden bir hayal halini alabilir hala, aklım almıyor.
dün rakı masasında dertlerimizi meze yapıyorduk yine.
yapıyorduk derken arkadaşlarım yapıyordu doğrusu. herkes çekilen dandik aşk acısı ağlaya ağlaya anlatıyor. dandik diyorum çünkü 1 çift memeye acılarını unutacak insanlar.
anlatıyorlar sözlük, sürekli bir şeyler diyorlar ama duymuyorum. okyanusun dibine çapa atmış gibi boşluğa bakıyorum. o kadar boğluyorum, sıkılıyorum ki anlatamam size.

derdimi anlatamıyorum, nasıl anlatayım ki hepsi kapalı kapılar arasında yaşanmış, yasak elmadan ibaret onlar için yaşadıklarım. içimden sadece siz ne anlarsıniz aşktan demek geçiyor ama yutkunuyorum.
muazzez abacı vurgun çalıyor öyle bir içten söylemişim ki "ulan yorgo derdin mi var sanki keşke senin gibi olsak" diyorlar, gülüyorum "benim derdimde dertsizlik işte" diyip geçiyorum.
çektiğim acının, yaşadıklarımın birazını yaşasalar keşke. keşke beni anlayabilecekleri bir gün olsa.

tanrı varsa şayet neden bu yaşadıklarımı bana reva gördü bilmiyorum. sınavsa şayet neden en zor kağıt bana geldi anlamıyorum. günden güne yok olmak bizimkisi.
sahi yok oluştan kurtuluş var mı?
itiraf ediyorum herkes ne kadar çekicisin, ışığın yeter off poff dedikçe, yok ya saçmalayın desemde egoma iyi geldiğini kabul ediyorum ama mütevazi havaya yatmaya devam napim!
neden bu kadar çok nefret edildiğimi ve trol olarak adlandırıldığımı bilmiyorum.
ya böyle sadece bi sene kimseyle duygusal bir ilişkiye girmeyip ülke ülke gezip her ülkede farklı farklı erkeklerle deli gibi sex yapasım var. tabi korunarak. bu bir sene içinde okul filan da olmayacak tabi. sadece sexle dolu koca bir sene. evet hiç duygusal ve hoş değil biliyorum ama bu da benim umrumda değil. ayrıca evet, alman adamı aldatmadım ama bana yazan diğer insanlara ilişkim olduğunu söylemiyorum. çünkü onun da chat uygulamasındaki profilinde single yazıyor. ayrıca yeteri kadar değer vermiyor bana ya bahaneler bahaneler. bu yaz zaten ailemin yanında olacağım için sex yapmayacağım kimseyle. yani planlamıyorum. sonra eğer böyle devam ederse tam erasmus başlarken ayrılık mesajı yollarım bi tane. zaten erasmusu uzaktaki sevgiliyle geçirmek iyi fikir değil. oh be, tüm kirli çamaşırlarımı döktüm. ayrıca başka adamlarla sex içerikli konuşmakta bi sakınca görmüyorum. çünkü onun bana ne kadar sadık olduğunu bilemiyorum ve bazı günler 2 mesaj filan yazışıyoruz toplam, ilişkide gibi hissetmiyorum.
güven sorunumdan ötürü kimseyle tanışamıyor ve kimseye kendimi açamıyorum bu artık beni çok yoruyor ama aşamıyorum sevmek sevilmek bir şeyler yaşamak paylaşmak istiyorum ama bu saplantılı düşüncemden ötürü bunları yaşayamıyorum ve bu beni duygusal açlığa düşürüyor deli gibi sürekli kime duygusal anlamda yaklaşmak fotoğrafımı atmakta dahil bu düşünce hep engel oluyor .
oğlum süper bir park buldum. parkta cruising yapıyorum.
ya bende şöyle bir durum var... bilmiyorum da sürekli yeni insanlarla tanışma isteğim var. ve nedense bu bana seksten daha yüksek bir haz veriyor.
birinin mutluluğunun başkasının acısına dönüşmesine ve aslında üzülmesi gereken kişinin her seferinde mutlu olan kişi olmasına katlanamıyorum.
doktor sevgilim olmasını çok isterdim. arada hastaneyi, kliniği ziyaret edip steteskopuyla harikalar yaratabilirdim.
hayatımda ilk defa grup seks deneyimi yaşadım geçenlerde. eşcinsel bir erkek olarak bir erkeğin bir kadınla ilişkiye girdiğine canlı canlı şahit olmak benim için mide bulandırıcıydı. o gün gerçekten gay olduğumun kanıtıydı sanırım. yalnız ablamızla yatan arkadaşın sonrasında bana arkasını dönmesi paha biçilemez bir durumdu.
mutsuz hissediyorum. got finali, askerlik, seçimlerde oy kullanamayacak olmak, yalnızlık ve diş ağrısı beni mahvetti. günde ortalama iki saat uyuyabiliyorum. kendimi kendim gibi hissetmiyorum.
bir anka kuşu misali, duygularımın sönen ateşinin ardında bıraktığı küllerinden yeniden doğmasına vesile olan biriyle tanıştım.

duygusuzluk içinden geçen tam üç koca yılın ardından...
eşcinsel olduğumu yakın çevrem dahil kimseyle paylaşmadığım zamanlarda her şeyin daha kolay olacağına inanırdım. doğru bir karar verdiğimi zannederdim. kısa bir süre böyle yaşadım ve ardından yakın arkadaşlarıma kendimle ilgili gerçekleri anlattım. sevdiğim adamı onlarla tanıştırdım. onlar da ben de, birbirimizden hiçbir farkımız olmadığını birlikte keşfettik. sevgiyi yaşayış şeklimizde hiçbir fark yoktu. sevgiyi, aşkı kategorize etmek hangi akla sığardı ki zaten? aradan geçen yıllar boyunca her şey daha da perçinlendi. yıllar önce arkadaşlarımla tanıştırdığım sevgilime, bu yaz tatilde o arkadaşlarımla birlikte sürpriz yapıp, sembolik bir tören yapacağız. birimiz yüzük bakıyor, bir diğerimiz kıyafet bakıyor, bir diğeri başka bir şey için koşturuyor. bazen her şeyi bırakıp benim mutluluğum için canhıraş koşuşturmalarını izliyorum büyük bir keyifle. ve ardından keşke diyorum, keşke daha önce söyleseydim bu insanlara. üzerimdeki bu yükü tek başına sırtlamaya kalkma deliliğinden daha erken vazgeçseydim.
  • /
  • 181