ayı sözlük itiraf

  • /
  • 91
efendim malumunuz adeta filipinli tesktil işçisi bir çocuk gibi gece gündüz çalışan bir insanım ve çalıştığım şirketten nefret ediyorum. yeni müdürüm geleli 6 ay oldu ve hala hiç bir iş yapmadığından ne işi ne de projeleri öğrenebildi. mutsuz mutsuz onun işlerini de ben yapıyorum. neden konuşmuyorsun diyenlere "burdaki işimi sevmediğimden durumu düzeltmek ya da iyileştirmek için çaba sarfetmek içimden gelmiyor" diyorum. ama aslında bir gün iş bulıp da ayrılırsam göt gibi ortada kalsınlar istiyorum. bu nedenle yıllık izin kullanmıyorum ki ihbar süremde millete iş anlatmak yerine istifamı verip bir ay tatile çıkıp onlar kıvranırken evimden para kazanayım.
ben çocukken komşumuzun oğlu, babamın iş arkadaşının oğlu, d sürekli beni öpmek isterdi. ben 9, o 8 yaşındaydı. ben buna bir türlü anlam veremezdim. çünkü erkek kadını öpmek isterdi. prens prensesi öperdi. bir erkek başka bir erkeği öpmek istemezdi. öpmezdi. ben utangaç bir çocuktum. kekemeydim. 10 kelime söylemek istesem 1 kelime ağzımdan ancak çıkardı. çok kızardım d'ye. çok. ama diyemezdim. bazen bağırırdım. bazen iteklerdim. arada bir küfür ederdim. ama çok küfür etmezdim. neden bilmiyorum. ona çok küfür etmek istemezdim.

ama bende de bir şeyler vardı. yok dersem yalan olur. şimdi size geyler tarafından kötü yola düşürülmüş masum heteroseksüel rolünü oynayamayacağım. o yıllarda rosalinda televizyonda fırtınalar estiriyordu. bütün anneler, genç kızlar ve benim gibi akşam yemeğinde annesinin kotrolündeki televizyonu izleyen çocuklar izlerdik rosalinda'yı. fernando vardı orada. bir de rosalinda. jeneriğinde fernando çıplak çıkardı. ne zaman onu görsem heyecanlanırdım. bazen erekte bile olurdu. belki o zamanlar idrar torbam prostata baskı yaptığı için kalkıyordu, bundan emin değilim ama fernando'nun beni heyecanlandırdığını hatırlıyorum. sonra jetix'te sissi diye bir çizgi dizi vardı. avusturya imparatoriçesinin kocasıyla tanışmasını ve aşklarını anlatıyordu. orada franz'ın soyunup şelalenin tepesinden suya atladığı bir sahne vardı. çizgi diziydi ama bu yaşıma geldim hala o sahne beni heyecanlandırır. sonra ansiklopedi karıştırırken davud heykelini görmüştüm. bu biraz daha eski. daha küçüğüm. sanırım ilk aşık olduğum erkek figürü de davud heykeliydi. kaslı bir adam olma arzum da o zamanlardan kalma. biraz dağınık oldu. konuya geliyorum.

d bana sürekli sırnaşıyordu. artık kızmaktan ve küfür etmekten bile yorulmuştum. "öpme" diyordum sadece. bir gün dayanamadım. çok merak ettim. "öp" dedim.

apartmanın girişinde hızlı ve kısa bir öpücük kondurdu dudaklarıma. ben 9 o 8 idi. karnımda kelebekler uçuşmuştu. kalbim ile midem arasında bir bölge vardı, hepiniz bilirsiniz, orası bir değişik olmuştu.

ikimizde gülüyorduk. sonra tekrar öptü. tekrar ve tekrar. ona apartman boşluğuna gidelim mi dedim. kimse görmez. oradan sıkılınca asansöre bindik. bizim asansörlerde çocuk kilidi vardı. ayakkabımı çıkarıp yukarıdaki kırmızı düğmeye ve son katın düğmesine bastım, o kata çıkana kadar öpüştük. sonraları sürekli öpüştük. onun penisiyle oynadığımı hatırlıyorum. o da benim kalçalarımla oynardı. hatta ilk defa onun penisiyle oynadığım ve onunda benim kalçalarımla oynadığı gün evimize çelik kapı takılıyordu. biz apartman boşluğundaydık. onu vücudunu okşarken içime çektiğim metalik koku hala aklımda ilerlemiştik. ama hala anlayamıyorum. o kadar küçük iki çocuk nasıl bunları yapabiliyor. ben 9 o 8 idi.

bir gün, onu odama attığım bir gün tekrar öpmek istedim. kafasını geri çevirdi. "annemle televizyonda izledik. öpüşmek ölümcül hastalık veriyormuş," dedi. korktum. üzüldüm. ama "peki," dedim. üzülmüştüm. midem bir garipti. "oyun oynar mısın?" diye sordum. oyuncaklarımı çıkardım.

bu olaydan bir hafta sonra d'nin annesi beni oğluna resim dersi vermem için çağırdı. okulumda düzenlenen bir yarışmayı kazanmıştım. resmim güzeldi. peki, dedim. onun yanına oturunca heyecanlandım ama hiçbir şey yapmadım. öpmek istiyordum, öpmedim. hasta olup ölmekten korktuğum için değil beni istemediği için. içten içe biliyordum öpüşerek kimsenin ölmeyeceğini. güzelce resim çizmeyi öğrettim. dünyanın en beceriksiz çocuğuydu. annesi sık sık kapı aralığından bize bakıyordu. masadaki suyu ve tatlı tabağını yenilemek için sürekli odaya giriyordu. o zamanlar buna bir türlü anlam verememiştim. sonraları annesinin amacını anladım.

annesinin amacını seneler sonra, o olaydan sonra, ailemle aralarının açılmasından sonra anladım. babası, babamı sayardı. büyüğü olarak görürdü. annesi de aynı şekilde. bizim apartmanımızdan ev almaları için babam aracı olmuştu. annesi, anneme taparcasına hayrandı. birden bire apartmanda bize karşı koalisyon oluşturdular. babam apartman yöneticisiydi. apartmana yakıt alınacağı zaman yönetici senet imzalardı. yani apartman sakinleri paralarını ödemezlerse borç bize kalırdı. işte d'nin ailesininde içinde bulunduğu bir grup aile paralarını ödememeye başladılar. aslında diğer aileler böyle aksaklıklar sık sık yapıyorlardı ama d'nin ailesinden güç alarak onlarda işi pişkinliğe vurmuşlardı. üstelik babamın arkasından onu, apartmanın parasını üstüne geçirmekle suçluyorlardı.

babam delikanlı adamdır. sakindir. güler yüzlüdür. ama damarına basıldığı zaman çıldırır. gözü hiçbir şey görmez. apartman toplantısının olduğu bir gün d'nin babası, babamı açık açık hırsızlıkla suçlamış. babam önce önündeki kül tablasını kafasına fırlatmış. kafasını sıyırmış. sonra kalkıp eşek sudan gelinceye kadar dövmüş. o gece toplantıda bulunanlar adamı babamın elinden zar zor almışlar. bunu bana babam anlatmadı. ertesi gün mahallenin çocukları hayranlıkla babamı bana anlatmak için geldiklerinde öğrendim. bizim evde uzun yıllar hiç konuşulmadı.

o olaydan sonra bizim evimize haciz geldi. arabamızı satıp, 2002'nin parasıyla 20 bin tl, senetin borcunu kapattık. babam tayinini istedi. biliyorum, katil olmamak için istedi. annemle bir sürü kavga ettiler. gittik. iyi ki gitmişiz. o da ayrı bir anı.

bir sene sonra d'nin elini, apartmanın altındaki dikiş kursunun dikiş makinesine kaptırdığını duydum. salak çocuk.
bir anka kuşu misali, duygularımın sönen ateşinin ardında bıraktığı küllerinden yeniden doğmasına vesile olan biriyle tanıştım.

duygusuzluk içinden geçen tam üç koca yılın ardından...
merhaba arkadaşlar size bir anımı anlatacağım. olay 2000'lerin başında geçiyor. bir gün evde otururken içim birden waffle çekti çünkü sittin sene yememiştim. hemen aranmaya başladım. böyle keser sapı gibi bir çilekli waffle arıyordum. aramalarım cevap vermişti ama bulduğum waffle, nasıl desem toplu iğne gibiydi. beni bir türlü doyuramadı. oradan çıkıp sokakta çaresizce yürüyordum. birden köşedeki siyahi saatçiyi gördüm, hemen yanına yaklaştım. konuştuk, anlaştık. adamın waffleları dehşetti :o. abartmıyorum bana bir saat nutellalı waffle çaktı. kendimi çok geniş hissettim ama şimdi iyiyim. herkes waffle tüketmeli.

edit: üstteki entrye hitaben yarı copy-paste ironi vardır. swh
son sevgilimi beraber olmaya başladığımızın 3. günü aldattım. üzgün müyüm? hayır. o adamı kaçırsaydım oturur ağlardım. *
onunlayken onu izlemek bile çok iyi geliyor yanına sokulamamak, elini bırakmama isteği, sıkıca sarılıp saatlerce ayrılmadan beklemek istediklerim ama yaparken çekindiklerim şu an beni düşündürüyor. yapmak istediği her şeyi ulu orta yapan ben onun yanında utangaçlıktan ölüyorum neredeyse. aşık mı oldum diyorum sonra kendime yaptığım en küçük bir hareketin onu kıracağını, sıkacağını düşünüyorum. bunu yaparken daha çok sıkılmasından da korkuyorum. onun sebep olduğu sorunları düşünmekten hoşlanıyorum. tutkunun varlığını karanlıkta hissediyorum, yalnızlığımı aşkla besliyorum. kusursuzun erişilmezliğini anlatmaya çalışıyor bana hayat belkide. hak etmenin değil elde etmenin ahlaksızlığı ama çekiciliğini biraz da. ben gözlerine bakmadığım, dokunamadığım, duymadığım, hissetmediğim her an ona nefes alamıyormuş gibi acı çekerken diğer yandan bunu ona yeterince belli edemediğim düşüncesiyle kıvranıyorum. aşkı doruğunda yaşadığımı düşünüyorum aslına bakarsanız. yanılma payını gözden geçirecek kadar körüm şu an sanırım.
tanıdığım, bildiğim insanlar arasında en boş beleş, işe yaramaz insan olabilirim. ne savunduğum bir şey var, ne bir amacım. genelde insanların bir 'duruşu' vardır. bende o bile yok. olsa olsa 'yatış' vardır. niye böyle, normal bir şey mi, sorunsa çaresi nedir, işsizlik artı depresyonun olağan sonucu mu gibi türlü sorular kafamda 10000 metre yarışındalar. olimpiyat yarışı da değil, diamond league, bir süreklilik arz ediyor yani. mistik bir takım olaylar gelişsin diye bekliyom sanırım. o da bize denk gelir mi, gelse de fark eder miyim? antidepresanları bıraktıktan sonra kafamdaki fay hareketlendi sanırım. resmen kafamın içindekileri akıttım buraya. okurzedelerden özür dilerim. ilk cümleden sonra okumamanız gerekiyordu ya, neyse. otobüs kalkıyor, entry biter.
dün gece hiç tanımadığım bir erkeğe sırf sana benziyor diye usulca sokulup "götsün oğlum" dedim,adam eve kadar kovaladı beni elvan abeylegesseden daha hızlı koşuyordu.
hadi bakalım, uzun zaman sonra neler neler oldu, en son 2019 yılından beklentilerimi yazmışım, o derece uzun zaman geçmiş.

çok uzun yıllar sonunda ilişkimiz daha fazla devam etmez hale geldi, hiç kavgamız gürültümüz olmadı ilişki boyunca, sonunda da olmadı. sadece birbirimizi o kadar normalleştirdik ki akrabadan hallice olduk, heyecanı kalmadı, en son seks bile mastürbasyon yerine geçen bir hale döndü, yatakta zerre hareket etmeden bana arkasını dönüyordu, "ihtiyacımızı" görüyorduk. bazen, mastürbasyonu tercih ediyorken kendimi buluyordum.

üstüne bana o kadar sıradan davranmaya başlamıştı, ilişkinin başında dinlediğimizde gözlerimiz dolu dolu olan şarkılar bile aynı hisleri yaratmamaya başladı. bana dünyada bir tek ben varmışım gibi davranırken uzun süredir sıkılıyormuş gibi davranıyordu. neyse, tek seferde bitti, özlemiyor olmam bence en büyük acıdır, neredeyse 10 yıl, boru mu?

bir de, yediğinde içtiğinde giydiğinde gezdiğinde tozduğunda hiçbir şeyinde harcadığım parada asla gözüm yok ama annesinin sanki bunları cebinden karşılıyormuş gibi yorum yapması...

öte yanda, işim çok daha iyi gitti 2023'te, yıl ortalamasıyla ayda 160 binleri gördüm, bu bir anlam ifade ediyor mu bilmiyorum ama türkiyede kalıp avrupada gibi para kazandım. meslekte yeni seviyelere geldim, daha da gelmeye devam edeceğim, gazım hiç eksilmedi.

2023'te uzun süredir beklettiğim ve çok heves ettiğim yeni bir hobi edindim, hayatımın merkezine oturdu.

şimdi düşününce, ben çalışma ve hobileri derken ona çok az zaman ayırdım gibi geliyor, hemen kendimi suçluyorum. ama artık 30 ortalarında ve olaylara ergence mutsuz etmeden bakabilen biri olarak; hayır, onun yokluğundan bana kalan vakitleri geri alıyordum, tekrar kendime dönüyordum.

nitekim döndüm de.

sadece, yeni biriyle tanışmak istemiyorum. kimseyle tanışmak istemiyorum. dehşet bir libidoyla yaşadığım bu yaşıma kadar hayatımda ilk kez cinsellik dahi biriyle vakit geçirmeye beni yönlendirmez oldu. yeni bir insanı çekmek istemiyorum, insan diyince çekmek demek de apayrı bir gösterge nasıl hissettiğime. kimseyi ödünç alabilecek kadar dahi kendimde hak veya sabır görmüyorum.

o yüzden, tenga aldım. hayatımda gerçekten mastürbasyona yepyeni bir ışık çaktı. hatta ilk aldığımda 3 dakikada boşaldım, şaşkın bir köylü nidası çıkarttım, tontonlarım mutluluktan halay çekti. başta kendimi bir ezikledim, sen bir sürü insanın kalbini kırıp kendine aşık edip sekse doyunca bırakan adam tengaya mı düştün dedim ama dediklerime pişmanım. tenga, sen bambaşka bir icatsın, devlet bütün abazalara dağıtsa 15 dakikada kültür değişimi yaşarız millet olarak. ha bir de, hala bizim camiaya bakış açım herkesin birbiriyle en az bir kez birlikte olduğu ve bunun insanı eskiten (bedensel olarak değil, ruhsal olarak) ve hafiften iğrendirici olduğu yönünde. o yüzden, yaşasın tenga.

neyse, son 5 senenin özeti çok daha uzun sürer ama en küçültülmüş kırılımla ana başlıklar bunlar.
10 gün önce bir adamla tanıştım. tanışma şeklim de bana göre özel ve beklenmedik anda oldu. şu an birbirimizi tanıma aşamasındayız. el ele bile tutuşmadık. dışardan göründüğüne ve söylediklerine göre aklı oynaşta falan değil. uzun zamandır fiziksel ve duygusal olarak gerçekten yakınlık hissettiğim biri çıktı karşıma. onunla birşeyler olsun, güzel olsun istiyorum. bir yandan ümitliyim, bir yandan da ödüm patlıyor ya olmazsa diye. ben artık çok yoruldum, tükendim. yine de insanlara karşı güvenimi kaybetmemek için direniyorum. yine de korkuyorum, tırsıyorum olmazsa diye. 10 gün bulunduğumuz durum için uzun mu, kısa mı bilmiyorum. öyle farklı insanlar tanıdım ki sürecin nasıl olması gerektiğini bilemiyorum artık. içimden tut adamı sarılıp öpmek geliyor. bir çuval inciri de berbat etmek istemiyorum. pazar sabahı olmasına ragmen erken kalktım, dışarı çıktım. bir garip oldum bu aralar. allah yardımcım olsun.
dizüstünde yerini unuttuğum eğitim videolarını ararken, sildiğimi sandığım 15 gb lık porno arşivimi buldum, sevinçten havaya uçmak üzereyimm be sözlük, pornoları bulur bulmaz banyoya gidip dakikalarca......ağladım
rüyamda babam öğreniyordu ve benle gurur duyduğunu söylüyordu. elini omzuma koyarak "milletin cennetini cehennemini boşver sen gökyüzünü zaten buldun." diyordu. şu cümleden sonra uyandım ve hıçkıra hıçkıra ağladım sözlük. öğrenmeleri gibi bir beklentim, umudum, hayalim falan yok. ama şu aptal rüyadan sonra o kadar mutlu oldum ki allak bullak oldu kafam.
bir de şu cümle bir rüyada nasıl ortaya çıkabilir aklım almıyor. bir yerde mi duydum acaba beynim mi üretti?
ruh halim: herkes birbiriyle yiyişirken atölyeye gidip tahta çakan adnan ziyagil.
abim iphone'un videoyu yavaşlatma özelliğini gösterdi. benim ilk düşündüğüm şey, "sperm çıkarken yavaşlatsak nasıl olur acaba" oldu. ne kadar iğrencim.
psikolojik-travmatik-problemli kişilerden haz etmiyorum. hiçbir şey-durum-olay sizi mutlu etmediği gibi karşıdaki kişinin de hayat enerjisini emiyorsunuz. mutlu olmaya çalışın. hayat kısa koliler uçuyor.
sevgili sözlük , 22.03.2013
bugün evde olduğum için yemeği ben yapıyorum ev arkadaşımla beraber yemek üzere ,
fakat ben yemek için evde son kullanma tarihi geçmiş tavuk ciğerlerinin kokan kısımlarını atarak yemek yapıyorum ,
eğer yarın gazetelerin 3. sayfalarında bir irlandalı ve türkün istanbul da sır ölümü başlıklı 3. sayfa haberi okursanız bizi hatırlayın ....
tembelliğimden ötürü 100 metre ilerideki tavukçudan taze ciğer almadığımı itiraf ediyorum buradan..
deli gözlerin gelir aklıma... *
gülüşün, öpüşün, iç çekişin gelir... *
pisuvardaki siyah kil: dönüşüm muhteşem olacak.
pisuvardaki siyah kil 2: pisuvardaki siyah kil 3 olarak dönüşüm muhteşem olacak.
iç ses: tamamen yanlış anlaşıldım. ilk versiyonum tutmadığından değil, 2. si tutmadığından hiç değil ama gittikçe gelişiyorum. öyle değil mi yoksa?

tunatuan: benim bir sevgilim var. kocam var ayol. aktif bir kocam var, hem de en aktifinden.
iç ses: hayır, hayır daha önce bahsetmiş olamam, öyle değil mi?

bankacibear: gidiyorum, gidiyorum, gitt... bakın kızdırırsanız her an giderim, gitmek üzereyim,..
iç ses: gitmemi istemiyordunuz biliyorum, o yüzden kaldım.

anormal genc: incinin incisiyim, ayının hası. her iki taraftan da teklif var, şimdilik ayı sözlük daha ağır basıyor.
iç ses. umarım inci swflerini buraya taşımam telif haklarıyla ilgili sıkıntı yaratmaz. admine de ödedim dedim ama.

keremce: bıyıklarımı göbek deliğim üstüne ektirip çifte ilgi çekme düşüncesindeyim.
iç ses: o kadar göbek çalıştım, biri de bıyığımı es geçip göbeğimden bahsetsin, aaaaa.

dark bear: yazarlarla birebir zirve yapma planlarım olduğu iddiaları tamamen yalan. geçen gün basında çıkan fotoğraflarım bir yazarın özel bir sorununu çözme altındaki buluşmamıza aitti.
iç ses: her ayının kendine ait özel bir hayatı olabilir, olmalı, hatta var ne olmuş.

kardan adam: kürden adam değilim, kürdan adam hiç değilim, kardan adam da sayılmam pek. ama kordan adamım, yakarım hepinizi.
iç ses: sonunda rol yapmaktan kurtuldum, aslında çok sıcağım çok.
p olmanın bu kadar zevk vereceğini düşünmemiştim. bunca yıl aktif ol. birisi seni ikna etsin zorlasın ve sen artık o adama sadece pasif olmak iste * bence herkes pasif aslında da. pasif olacagı kişiyi henüz bulamamış
karmakarışık hissettiğim zaman 2019 sonrasında bitmesi planlanan istanbul metro ulaşım ağını inceleyip inanılmaz rahatlıyorum. beşiktaş'a, sabiha gökçen'e metroyla gitme hayali falan adeta mutlu ediyor. sanırsam hastayım.



edit: akp propagandası gibi olmuş eheheh.
  • /
  • 91