küçük prens'i mavi bulut yayınlarından 18 tl'ye -pardon, canımın içi kitapçım 5 tl indirim yapmıştı, 13 tl'ye- aldıktan sonra eserin can yayınlarından daha da makul bir fiyata -7 tl- hem de cemal süreya, tomris uyar çevirisiyle yayımlanmasına çok kızgındım. ama bunu gördükten sonra ultra kızgınım. allah belanızı versin gerçekten.
psikolojik-travmatik-problemli kişilerden haz etmiyorum. hiçbir şey-durum-olay sizi mutlu etmediği gibi karşıdaki kişinin de hayat enerjisini emiyorsunuz. mutlu olmaya çalışın. hayat kısa koliler uçuyor.
yazarların arasında bir ibne var diğer herkesi topla onun kadar olamıyoruz öyle ibne. ve işin kötü tarafı bunu her an her saniye; memeleri 4xl olup kucak dansı yapan striptizciden bile daha çok burnuma sokuyor. elimde olsa bu kadar sınırbilmez ve ucuz olan bir karakterin yazarlığını, profillerini, sosyal medya hesaplarını tek tek silerim.
hornet vb. yerlede tanıştığım insanların statüsüne dikkat ediyorum yanlış bir davranış olabilir ama kafamda şöyle bir düşünce var misal bir avukatın bir çaycıya göre (örnek olarak çaycı aşağılamak gibi bir düşüncem yoktur) durum ortaya çıkarsa kaybedeceği şeylerin daha fazla olduğunu düşünerek hareket ediyorum ki buda ona güvenme noktasında avukatı ön plana çıkartıyor; bu konuda yanlış yapıyorsam eğer mantıklı bir açıklama ile beni doğru yola yönlendirecek arkadaşlar vardır elbet burda bi el atında sorunu çözelim
gündelik yaşamın telaşı yeterince zorlarken uzun zaman sonra derinden yoruldum, bu öyle bir yorgunluk ki geçmişimden bugüne her şeyi teker teker önüme serdi. varoluşum bir yana üstüne yıllardır fiziksel bir rahatsızlıkla boğuşuyorum ki insan kendini cennetin krallığı filmindeki kudüs kralı baldwin gibi hissediyor. ötekiyim, bulunduğum her yerde çevremdeki herkesten daha başarılı olmak zorundayım, herkesten daha fazla çabalamak ve herkesin gözünde yine herkesten daha "iyi" bir insan olmak zorundayım, aksi halde ben "öteki" olanım, en ufak hatamda bu halim yüzüme çarpılacak ama aynı zamanda bu halimle karşısına çeşit çeşit engeller koyulanım. dışarıda kimsenin empati yapmasını da beklediğim yok, çünkü mümkün değil dahası yaşamı boyunca "düz" ve makbul varoluşa sahip insanların yaptığı basit tavsiyeler midemi bulandırıyor, ne de olsa "bekara karı boşamak kolay". yaşadığım süreçte her zaman daha iyisinin hayalini kurdum, özellikle daha iyi, adil ve merhametli bir dünya ancak gerçekte var olanı da biliyorum, kendimi sıklıkla karanlık bir ormanda kurtlarla koşturan birisi olarak hayal ediyorum, sürüden biriyim ama aynı zamanda değilim çünkü biliyorum ki yeterince zayıf düştüğüm anda ben bu kurtların akşam yemeği olurum. hangi ortama ve kimlerin yanına gidersem gideyim ben onlardan birisi değilim, daha çok orada olan ve sessizce etrafını seyreden biriyim. ve bazen düz normal bir insan gibi yaşamak istiyorum, ne zaman bu derece gevşesem ve kendimi diğerleri gibi hissetmeye kalksam başıma en kötü belalar geliyor adeta toplum bana kim olduğumu kafama vura vura anlatıyor, rezil kepaze oluyorum, ne zaman tüm bunların farkında olan birisi olarak ayağa kalksam bu seferde adeta ss subayı gibi bir tipe bürünüyorum ve olmaktan tiksindiğim kişiliğe bürünüyorum çünkü karşımda duran herkes potansiyel bir düşman olarak beliriyor. başta dediğim gibi yoruluyorum.
yaz aşkı bulmak için growlr açtım ama ordakiler daddy seviyor galiba daha çok, chaser-boy sevmiyorlar. kendileri kaybeder hıh. aslında bi şey kaybedicekleri yok. evet eski sevgilimi unutabilmek için biriyle sevişmek istiyorum aslında. onu eski sevgilim olarak anınca bir garip hissettim. bir de bu lgbt etkinliklerinde hiç yakışıklı erkek yok galiba. bir daha gitmicem.
kendimi jiletliyorum sözlük ama kan değil göz yaşı akıyor kesiklerden. sonra yaralarımı sarmak için kişiliğimden yamalar koparıp sarıyorum. sonra bu yamaları atıp kesiklerin izlerine bakıp üzülüyorum tekrar.
neden böyleyim ben? niye böyle umutsuz vakalara takılıp kendimi üzüyorum? zarar göreceğimi bile bile neden giriyorum bu yola? salak mıyım yoksa? yoksa mazoşist mi?
üstteki yazara aslında bir yandan katılıyorum, bir yandan da katılmıyorum. ekşi sözlük genel anlamda sol kesimin hakim olduğu bir sözlük gibi görünse de halen bu sol kesim içinde kendimizi olumlu anlamda ifade edemediğimiz bir topluluk var. önceki yürüyüşlerden de örneklerle açıklanabileceği gibi bazı aşırı hareketler malesef bizim ünümüzün kötüye yorumlanmasına sebep oluyor. yürüyüşe çoğunlukla kadınların katılması ve yürüyüşün onur yürüyüşünden çok feminist yürüyüşe dönüşmesinden açıkçası ben de rahatsızım. araya kaynayıp haydi biz de sesimizi çıkaralım boyutuna geliyor. keza kadınlar gününde lgbti'lerin de yürüyüşe katılması gibi. destek verilebilir elbet güzel bir dayanışma ama olayı sadece kendi tarafına çekecek hareketlerde bulunmak bana yakışıksız geliyor. sonuçta ortaya onur yürüyüşü değil karmançorman bir kuru kalabalık çıkıyor. kimsenin ne dediği anlaşılmıyor. saçma sloganlar falan. protesto etmek ayrı bir şey, kendi gününü kutlayarak yürümek ayrı bir şey. tutup siz kendi yürüyüşünüzde politik davranıp başkana söverseniz, onlar da sizi yürütmez. ki bunun olacağını hepimiz gayet iyi biliyoruz. valilik de yürüyüşe engel koyar.
en baştan falso vererek kendi bilincimizi, hareketimizi, anlatmak istediğimiz değerlerimizi kendimiz baltalıyoruz. bu zihniyet de bu şekilde devam ettiği sürece benim gibi düşünen çoğu lgbti bu tarz yürüyüşlere katılmayacaktır.
ne zaman lgbti gerçekten kendini olumlu şekilde yansıtacak bir zihniyete bürünür o zaman destek veririz.