ayı sözlük yazarlarının askerlik anıları

hiçbir konuda tutucu olmayan bir gay olarak askere gitmek istiyor muyum, hemde kendimi herhangi bir dinin mensubu olarak görmez, hiçbir ülke siyasetinin maşası olarak görmek istemezken?cevabım kesinlikle eeevveeettttt........
çünkü;
-onlarca yıl önce benim rahatım özgürlüğüm namusum ve şerefim için gözünü kırpmayan atatürk için
-çanakkalede erzurumda çukurovada karadenizde güneydoğuda doğuda ölüme giderken kim gay kim değil diye düşünmeyen, milletinin, benim ve ülkemin onuru için savaşan kahraman insanlar için
-20 yaşında askere giderken gay değilim o yüzden gidiyorum diye düşünmeyen çocuklar için
-ülkem için, onuru için savaşan yaralanan ve ölen tüm gayler için
-içi yana yana oğlunu askere uğurlayıp gözyaşlarıyla geride kalan anneler için
-oğlunu kaybedip düşman sevinmesin diye ağlayamayan,bir oğlum daha var o da vatana feda diyen babalar için
-ülkemdeki tüm çocukların rahat uyuyabilmesi için
-daha çok horon tepebilmek, bozlak dinleyebilmek,hrantı sevebilmek, taksim anıtına bayrak dikebilmek,kürtçe bir ağıda tek kelime bile anlamazken gözyaşımla ortak olabilmek için,süryaniler için
çünkü ben bir gay olarak
-tsk homofobik diye kafamı kuma sokmam, askerliğimi de yaparım kimliğimi de ifşa ederim, o anlayışla mücadele ederim değiştirmeye çalışırım
-silahımı beni vurmak isteyene ve silah taşıyana doğrulturum, silahsızlara değil
-hayatın kaçmak demek değil mücadele etmek değiştirmek olduğunu bilirim
bugün rahatsanız efendiler bu sizin için mücadele eden insanlar sayesinde, ben barış istiyorum dediğinizde barış gelmiyor, pollyanna olmaya ne hacet, akıl var izan var, madem homofobiklerle iş yapmıyorsun devlet dairesinde de çalışma, türkiyeden git, kimseyle konuşma ya da burda kal düşünceleri değiştir sen göremeyecek olsan da senden sonrakiler için bunu yap
asker bir arkadaşıma birgün sormuştum -bir silah ne kadar temiz olabilir ki diye
bana verdiği cevap aynen böyleydi
-öldürmen gereken bir teröristin kanı kadar pis, korumaya çalıştığın bir dostun kanı kadar temiz olabilir
tsk'nın yanlış uygulamaları olabilir ama nedense kimse bu uygulama değişsin gay olarak askere gitmek istiyorum demiyor, ben gitmicem tsk homofobik diyor, tüm yanlışlarına rağmen bugun rahatımız tsk sayesindedir ve onun askerleri sayesinde
askerlik sayılmaz ama bir hafta gata'ya gidip gelerek, psikiyatr bölümünde sıramı beklerken, sorulan sorulara şaşkınlığımı gizleyememem, nerdeyse psikoloji bölümündeki tüm doktorlarla görüşmem, "eee sen gay'e benzemiyorsun nereden anlayacağız senin gay olduğunu" diyen doktora, " sizin de gay olduğunuz belli olmuyor, nereden bileyim sizin gay olmadığınızı" diye yanıtlamam, görüşmeyi bir hafta daha uzattı.
kadın olmak istemediğimi, hiç makyaj yapmadığımı ve kıllarımı çok sevdiğimi söylediğimde sanki bu yanıtları beklemeyen doktorun şapşal yüzünü hiç unutmayacağım.
tıp bölümünden mezun birinin, gay olmayı hala kadın olmakla alakalı-eş tutan bilim dersi almış ama hala evrimleşememiş -ki evrim teorisine inanmam- bu hayvanın nasıl da doktor olduğuna şaşırdığım...
bilmem kaç yıldızlı komutanın beni odasına çağırıp, sigarasını içerken, yanyan beni keserken sorduğu sorulara iştahla cevap verdiğim ve söylediğim her şeyde tutarlı olmama şaşıran -komutan mıdır nedir- kişinin alenen gay olduğunu hissetmem şaşılacak bir durum değildir.
hadi her şeyi anladım bir ritüel var ve herkes işini yapıyor ama -ulan ben gayim - buraya kadar gelmişim ve size anlatacağımı anlatmışım - beni askere alırsanız rahat durmam, sikerim koğuşu- dediğimde aktif misin diye soran doktora "neden sordunuz? siz pasif misiniz? diye cevaplamam "ahanda şimdi bittin olum sen" diye düşünürken doktorun sakin tavrı dikkatimden kaçmadı.
nihayetinde büyük gün 28 şubat'ta kurulun karşısına çıktığımda bir doktorun -çantanda makyaj takımı var mı? diye sormasına karşılık, bunu daha önce de söylemiştim. makyaj yapmıyorum. çantamda prezervatif var. malum, ateş almaya geldik, ne olur ne olmaz diye- şey ettim...
yok ya burası tamamen sallamasyon.
gerçeği şu : çantanda makyaj seti var mı dedi. ben de makyaj yapmadığımı. çantama bakabileceklerini söyledim. sadece kitap vardı. onlara göre bu da "gayce" bir hal tabi. sadece gayler kitap okur ya ...

ve ve ve sonuç:
hatırladığım kadarıyla 566 soruluk testi cevapladım. onaylandı.
ev,ağaç, insan kompozizyonlu bir resim yaptırdılar.yaptım. resmime bayıldılar. geçtim. onaylandım.
aile görüşmesine abim gelemediğinden, yengem geldi. olduğum gibi olanları söyledi. geçtim.

askerlik muaf oldum.
16 ocak'ta başladığım süreç. 28 şubat'ta son buldu.
gay olmasaydım da askere gitmezdim. bunu kullandım. kabul ediyorum.
dolu dolu geçen 460 gün, 460 gecem oldu. bi kısmını aslında yazmıştım blogda ama en komiği her halde herkese; kantine gidip ellerim doluyken cebimden parayı almasını isteyip, yırtık olan cebimden sikimi elletmekti. zavallı devrelerim her dafasında da aynı numarayı yerlerdi. canlarım benim. her şey vatantaş için.
2 yıl sürünüp sonunda aldığım muaf raporumla askerlik anım asla olamayacak ve hayat boyu ezikliğini yaşayacağım bir olgu olacak bu bende ama bolca hastanede sürünme anım var.
ben ve tertibim pisuvardaki schmeical bir gün çarşı iznine çıkmış idik. elazığda da gidecek pek bir yer yok. psk dedi ki beni keban barajına götür, biraz yüzüp akşam esen elazığ rüzgarını ıslak bedenimde hissetmek istiyorum dedi. ben de arkadaşımı kıracağıma kafamı kırarım dedim ve hemen el kaldırıp bir taksi durdurdum. 175 boylarında, 25 yaşlarında, atletik, esmer, kirli sakallı bir taksici kullanıyordu taksiyi. yol uzun, havadan karadan sohbet ederken konu sekse ve kızlara geldi.

atletik taksici iştahlı iştahlı yediği kızları anlatıyordu. önündeki sertlik giderek daha belirgin bir hal almıştı. psknın gözleri zaman zaman taksicinin önündeki kabarıklığa takılıyor, taksici onu yakalayınca pembeleşen yanaklarıyla hemen önüne dönüyordu.

sonra taksici çok açık bir insan olduğunu, fantezi çok sevdiğini, hatta elazığdaki üniversitedeki bazı erkek öğrencilerle ilişkiye girdiğini anlatmaya başlamıştı. ben hiç oralı olmazken psk hızlı hızlı nefes alıp vermeye başladı.

psk 180 noylarında, kumral, hem kızların hem de erkeklerin beğeneceği tipte bir çocuktu. uzun zamandır var olan dürtülerine rağmen hiç bir erkekle ilişkiye girmemişti, ya da en azından ben öyle zannediyordum. kendisini defalarca yatakhanede ve duşta olmadık hallerde yakalamış olmama rağmen hepsine mantıklı bir açıklama getirebilmişti sonuçta.

neyse, taksici bize kızlarla aramızın nasıl olduğunu sordu, ben aha sikecek bizi valla diye korkarken psk hemen atladı. bizim kızlarla aramız yok dedi. taksicinin yüzünde seksi bir tebessüm oluştu. nasıl yani diye sordu.

psk da anlattıkça anlattı, anlattıkça anlattı. taksici artık dayanamayacağını söyleyerek fermuarını açtı ve beton gibi sem sert ve 21 cm damarlı penisini çıkarıp sıvazlamaya başladı.

psknın hayran hayran baktığını gören taksici onu buyur etti.

...
...
...
...
*
tüm bunlar olurken ben sadece izliyordum, ne ısrarlarına rağmen onlara katılabilmiş, ne de oradan uzaklaşabilmiş idim.

ne taksicinin, ne de psknın kollarını kaldıracak halleri kalmamıştı. taksici ve psk telefon numaralarını değiştikten sonra taksici, ben seni sık sık ararım. binin de gideceğiniz yere bırakayım sizi dedi.

bunu duyan psk, kendinden beklenmeyen bir üslupla "yavaşşş, yerler yaşşş! dedi. sonra da tşaşkın şaşkın bakan taksicinin yanına gidip "uçlan paraları üzmeyeyim ananın tatlı canını" dedi.

o an kahkahayı patlattım. benden cesaret alan taksici de kıkır kıkır gülüyordu. hepimiz psk şaka yapıyor zannediyorduk. ama o ciddiydi, param da param param da param diye öğlene kadar söylendi.

dedim ki" psk, paranın ne önemi var? mühim olan insanlık. ikiniz de ihtiyacınızı giderdiniz. daha dünekadar duvarlara koltuk kenarlarına sürtüyordun taurda" dedim. o da

- ekmek param bu benim. hayrına yapmıyoruz bu işi. profesyonelim ben, diyerek çirkin çirkin laflar etmeye başladı.

yaradanıma sığınıp bir tokat aşk ettim ona, yere düştü. tam o sırada müezzinin yanık sesiyle okuduğu ezan duyuldu. psk yol kenarındaki derede gusül abdesti alıp namaza durdu. ve o gün bugündür bedenini parayla satmadı....

zirvede dinlemekten sıkılmazsanız anlatacağım anılar.
vatan haini adlandırılan bir ibne olarak uzun dönem yaptığım zorunlu görev.ülkenin en doğusunda üç ülkenin sınırı olan bir yerde yaptım askerliğimi.mesleğim gereği revir de yaptım.lakin alt devre olduğum için 3 ay hem revir temizleyip hem sınır nöbeti tuttum.-45 derece de her gün 2 saat dikildim.gündüzleri aralıksız paspas çektim.o lanet beyaz parkeler askerlerin her içeriye girişinde kirleniyordu.obsesif komutan da leke görürsem seni sikerim dediği için mecbur elimden paspas düşmüyordu.yemek,içtima,nöbet,rev,r,enjeksiyon,pansuman derken günde sadece 3 saat uyuyabiliyordum.
çavuş olup revir sorumlu askeri olduktan sonra en azından biraz rahatladım.
komutan pek siklemediği için muayene hariç tüm tıbbi işlemleri ben yapıyordum.kalifiye eleman da olmadığı için her şey bana kalmıştı.gerçi sonradan bir askeri yetiştirdim rahatladım.askerliğim boyunca gördüklerim beni pek etkilemdi lakin normal insanları kafayı yedirtecek şeyler gerçekleşti.


-kendini vuran askerin paramparça göğüs kafesini kimse dokunmadığı için tek başıma ceset torbasına koydum.
-mayınla oynarken elinde patlatan askerin paramparça eline daha fazla görüp kafayı sıyırmaması için arda arda sakinleştirici yapıp bir yanda da bir şey olamaycak elini kurtaracağız diye teselli etmeye çalıştım.
-40 derece askeri banyoda sırf ateşi düşsün 20 dakika boyunca ellerimle yıkadım.
-kendini vurmak isteyen bir askeri 3 saat konuşarak ikna etmeye çalıştım.
-sivilde maddi durumu el vermediği için ameliyat olamayacak askerleri bin bir yalaklık.rica minnet ile ameliyatlarını yaptırdım.
-3 veremli askerin taburdan çıkış yasak olduğu için tedavilerini yaptım.verem çok çabuk bulaşan bir hastalıktır bu arada.
-hepatit b hastası bir askere sırf bana bulaşır bana ne sen yap lan diyen komutana küfür ederek sütur attım.
-soğuktan dolayı parmak uçları kangren olan askere sabaha kadar uyumadan başını bekledim.
-tilki ısıran bir askerin kuduz aşısını yaptırmak için komutana saatlerce yaptırdım.komutanlar pek askeri siklemez çünkü onlardan çok var.
-dev örümceklerin kendine saldıracağını düşünen şizofren askeri ikna etmek için gecenin bir yarısı nöbet kulesinin tepesine çıkarak indirdim.gördüğü halisülasyondan dolayı benimde düşman olduğumu söyleyip tüfeği bana doğrultmuştu.
-krize girip kollarını,bacaklarını,boynunu,yer kalmayınca da kalçasını kesen askere 200 den fazla sütur attım.komutana kalsa hiç dokunmamam gerekıyordu ve dikiş atmamı yasaklamıştı.sonucunda tokat dahi yedim yaptığım için.
-yanan askere çocuğum gibi 1 hafta boyunca sevgi şefkat gösterip tedavisini yaptım.
-ilaç içip intihar eden askerin boğazına sokup kusturdum.parmağımı koparacak kadar ısırmıştı gavat.
-her gün kıl dönmesi pansumanı yaptım.bilen bilir iğrenç gelir çoğuna.analarının yapamıyacağı bakımı yaptım.

daha unuttuğum ve yazmak istemediğim bir sürü macera geçti başımdan.bana vatan haini terörist diyen arkadaşlara bir şeyleri kanıtlamak için yazmıyorum bunları.askerliğin ne kadar boktan bir şey olduğunu göstermek için yazıyorum.türk askerinin canı ve kanı ucuzudur.beş kuruş değer vermezler orda insana.yoksul her yerde olduğu gibi orda da değersizdir.bu ve bunun gibi zor durumlarda askerlik yapan ana kuzularını ölüme göndermek için salyalarını akıta akıta böğürenler bunları düşünün.düşünün ki ders alın.allaha şükür askerliği yaptım.eğer normal bir askerlik yapsaydım kafayı yerdim.bu çarka bu pis sisteme hizmet zulüm gelirdi.ben sevdiğim işi yapıp insanların derdine çare olmaya çalıştım.
askerlik yapmayanlara veya yapamıyacaklara ufak bir bilgilendirme.rütbeli askere kolay kolay bir şey olmaz.şehit olan askerlerin istatistiklerine bakılırsa ne kadar er-erbaş ne kadar türbeli şehit olduğu görülebilir.ayrıca rütbeli askerin bu iş mesleğidir.karşılığında para alır.rütbeli asker profesyoneldir erbaş 3 aylık eğil-kalk eğitimi haricinde bir bok öğrenemez.silahın nasıl tutulacağını bilmez.rütbeli askerin özel yemekhane,gazino,yatakhane ve lojmanları vardır.erbaş kaloriferi çalışmayan koğularda birbirine sarılarak - 34 derecede uyur.sabaha ölmezse tabi.
neyse ya kime ne anlatıyorsam ben.
15 ay askerlik yaptım, bu süre içerisinde pek çok unutamadığım anım olmuştur. cinsel kimliğimle ilgili sonraları hatırladıkça bana acı veren bir anım var ki başlığı görünce paylaşmak istedim. askerliğimizin sonlarına doğru, artık iyiden iyiye kıdemli oldugumuz zamanlar. karadenizli bir tertibim vardı. bana sürekli asılıyor, birlikte olmak istiyordu ama ben o evli oldugu için buna hiç yanaşmıyordum. ta ki beni bir şekilde ikna edene kadar. askerliğini yapanlar bilir eğitim alanlarında italyan çukuru diye tabir edilen alanlar vardır, eğitim esnasında asker o çukura atlar ve sonra zıpladıgı gibi yukarıya çıkar, bunu herkes yapamaz, yapanlar sporda başarılı sayılırdı. bir gece o italyan çukuruna girdik ve seviştik. neyse aylar geçti, vatan hizmeti sona erdi ve bizler de tezkeremizi alıp birer sivil olarak yaşantımıza devam etmeye başladık. o dönemler böyle sosyal medyanın pek yaygın oldugu dönemler degil, cep telefonu bile yok. bir gün gazete okuyorum. başlıkta " .. .. adlı şahıs bir kadın tarafından bıçaklanarak öldürüldü" yazısını görünce haberin detayına ve öldürülen şahsın resmine odaklandım ve gözlerime inanamadım, 15 ay askerlik yaptığım, iyi kötü bi sürü şey paylaştıgım, italyan çukurunda birlikte oldugum tertibim bir kadın tarafından bıçaklanarak öldürülmüş. unutamadıgım askerlik anılarından birisidir bu.
çarşı izninde şanlıurfa merkezde kesiştiğim bi' adamla yattım ve yatıyorumda. tontiş mi tontiş bıyıklı beyaz tenli bi daddy. unutamıyorum onu desem yeridir. arada bir urfaya gidip onu ziyaret ediyorum.
benim askerlik yaptıgım dönemde fotoğraflar analog makinelerle çekiliyordu. hiç unutmuyorum, acemi birliğine gittiğimin ilk günleri, nasıl yaptıysam adı ilhan olan bölük başçavuşuna gay oldugumu söylemiştim. bana eğer pembe tezkere almak istiyorsam bunun için cinsel ilişkiye girerken yüzüm görünür şekilde bir fotoğraf çektirip getirmem gerektiğini söyledi. hatta 'tertiplerin arasında hoşlandıgın asker varsa ona söyle, onunla cinsel ilişkiye girerken bölük fotoğrafçısına fotografını çektir' diye de öneride bulunmuştu. olmadı tabii, ben çürük raporu almadım, 16 ay askerligimi yapıp evime döndüm.