bülent ersoy

ne zaman kendisini dinlesem transa girdiğim, büyülendiğim, çok etkilendiğim bir ses, ve yorum. üsküdar musiki cemiyetinden biri ile tanışmıştım. bizim camianın çoğu sevmiyor diyordu kendisini. müziksel terimlerle de düşüncesini desteklemeye çalışıyordu. s...r uleyn! japonların sesine ödül verdiğini okumuştum. o beyin o yetenek sineğin vızırtısınında notasını çıkartır moattanın da notasını çıkartır. ölürse üzüleceğim sayılı insanlardan.
geçen haftalarda bir mağazada karşılaştım kendisiyle. lan dedim bu kadının bizim memlekette ne işi var? tatil yerinde oturuyoruz gerçi de hani biraz şaşırdım. o da bizim gibi masa sandalye falan bakıyordu. bu arada uzun uzadıya her şeyini inceledim. çok doğal ve bonkör olduğunu anladım. kendisini artık seviyorum, çok mütevazıydı. ben önceden kendisini fazla abartılı bulurdum. yanıldığımı anladım.
türkiye’nin en büyük ikiyüzlülüğünü sergilediği trans birey
yaşamış olduğu bir anı beni derinden etkilemiştir. hatta bir filmine de konu olmuştur. cinsel kimliğini rahatça yaşayabildiği ilk dönemlerde yolda yürürken yolun yan tarafından bir anne ve çocuk geçmektedir. çocuk sesli bir şekilde bülent ersoyu göstererek "anne bülent ersoy kadın mı erkek mi?" diye sorar. bu olay belki de sokakta aldığı en incitici tepki olmuştur. bilinçsiz çocuklar bilinçsiz nesiller olarak aramızda yaşamaya devam ediyor...
bu türkiye deki popüler gayler ibneler translar neden onur haftasına destek vermiyor ! sizin yüzünüzden 80 90 kafasındaki gay translar yüzünden gidin sarayda iftar yapın ! lan bir lady gaga degilsiniz siz katy perry degilsiniz siz sanatçı bile degilsiniz ! sizin sesiniz güzel o da allah vergisi ! ha bana göre o bile guzel değil ! şunları savunmayin sevmeyin artık otekilestirmeye uğrayan biziz !onlar da marjinal kinliklerine paraya çevirmekle meşguller ! korkaklar
sevdiğim bir karakterdir. lgbt ye destek vermediği konusunda eleştirilere bende katılıyorum. ama lgbt bir birey olarak girdiği her yerde saygı görmesi, kendini topluma sevdirip saydırması, kadın kimliğiyle camiye girip namaz kılması bile bence insanların lgbt nin de heteroseksüellerle eşit sayılacağı günlere hizmettir. sesi, bilgisi, ve kişiliğini ayrıca severim
türk insanının sıradan trans bireylere ve eşcinsellere sergilediği ayrımcılıktan nasibini nasılsa almayan- almalı demiyorum ama biraz adalet- ve dolayısıyla muazzam bir ikiyüzlülüğün adresi. ve tüm bu kabul görmelere ithafen inatla ve inatla farklının değil halkın sesi olmayı sürdüren rüzgar gülü. trans bir birey toplum tarafından kabul görmüşken neden bir duruşu olmazın cevapsız sorusu. daha fazla alkış, daha fazla para.
gazetedeki haberi görünce hangi hayvan diye aklımdan geçirdiğim, hem paçoz hem çirkef diva, hak hak diye yırtındığı günlerin ardından, amaaan canım onlar hayvan, insanlar için yaratılmış gibi zavallıca bir açıklamayla, insanların gözünde bir karınca boyu kadar itibarı kalmamış olan/kalmaması gereken hilkat garibesi, düşmüş şarkıcı!
homofobik transeksüel. ses yorum muhteşem ama sadece o kadar. başka hiç bir şey yok diye düşündüğüm hatun.
" bir oğlum olsaydı onu asla askere göndermezdim " demesiyle bütün anti militaristlerin, vicdani redçilerin gönlünde taht kuran diva
çok garip. türkiye'de gey evlat katilleri var. eşcincel cinayetleri var... ve muhtemelen katilleri bülent ersoy dinliyor. evet, farkında değilsiniz ama türkiye bir transseksüele tapıyor.
son oynadığı reklamda *ki son sahnede yaptığı figürlerde beyaz olan ten rengi ile, diğer dans eden çocuklardan olmadığı, paralel evrenden gelip olaya iştirak ettiği ve yerinden girdiği kolayca anlaşılan insan.
en son küllerinden yeniden doğmasını sağlayan ve yere göğe koyamadığı tarkanla da papaz olup son atımlık barutunu da harcayan akılsız ve fikirsiz şey.
az önce tv de gördüğüm kadarıyla kameraları görünce yediği dondurmasını yere atmış ve giderken de cam su şişesini fırlatıp yola atmış bizon yavrusu diva...
sesi güzeldir, şarkıları icra edişi harikuladedir. sadece ve sadece bu yönüyle var olsun dediğimdir.

aziz istanbul, bu akşam bütün meyhanelerini dolaştım istanbulun, çile bülbülüm, beddua, seni ben ellerin olsun diye mi sevdim,ne duamsın ne bedduam,sabaha kadar favorilerimdendir
tam 50 yıl önce bir dizi homofibik saldırı olayları neticesinde assolist olmuştur.

assolist sıfatı ile ilk kez 29 ekim 1974 yılında bebek maksim'de sahne almış, yığınla yanlış bilginin aksine 1974 yılında assolist olmuştur. buna sebep olan da fahrettin aslan-gönül akkor kavgasıdır. zeki müren'in ardından maksimde erkek assolist çıkarma geleneği son bulmuştur. bu yüzden bülent ersoy kadro altı solist olarak gönül akkor'a önerilmiştir. 1974 yılında gazinonun assolisti olan gönül akkor 'ben kadromda ibne istemem' minvalinde bu duruma karşı çıkmış şehir efsanesi olan bu kavga yaklaşık 50 yıl sonra "kovadaki balıklar" kitabında da teyit edilmiştir. fahrettin aslan, gönül akkor'un bu çıkışı üzerine gönül akkor'u gazinodan kovmuş bebek maksim'de bülent ersoy solist altı olarak değil ilk kez assolist sıfatı ile çalışmaya başlamıştır.
karakteri solda sıfır olsa da yorumculuğu tartışılmaz
son albümüyle ortalığın amına koyan kişidir kendisi. tarzını sevmeseniz de, çok bağırıyor deseniz de sonuç değişmiyor. gönülleri titretiyor. yok benzeri işte.
  • /
  • 3