gay ilişkilerdeki en büyük sorun

  • /
  • 6
çoğunlukla gizli yaşandıkları için ayrılmanın ve terk etmenin kolay olması.
sanırım iki tarafın aynı derecede "gay" olmaması. mesela birisi sinemada elele tutuşmak ister salon da karanlıktır oysa ama diğeri böyle şeylere hoş bakmaz sadece dört duvar arasındayken tensel temasa açıktır. diğeri bunu anlamaz beni sevmiyor zanneder diğeri anlayış bekler filan. bu örnekti sadece ama asıl mesele aynı kafada olmamak yani şu aynı derecede "gay" olmama durumu.
ilk tanışma sonrasında aşama kaydememe problemi, kendini yeni birine ve yeni birilerine anlatma; anlatığın oranda yorulduğunla kalma. evet manyak heveslerle gelip ağzınızı sulandıran insanlar, pat diye ortadan kayboluyor; bu bir anda yok olma hatta yok hükmünde olma hali. tanımaya çalışma konusunda tarihsel bir kaybediş bu. geriye baktığınızda kısa zamanda onlarca insanla tanıştığınızı fark ediyorsunuz ama haklarında hatırladığınız hiçbir şey yok.

tanışıp devam kararı alındığında ise başgösteren tatminsizlik, ne aradığı konusunda fikir sahibi olmama dahası kendinin aslında ne olduğu konusunda fikir sahibi olamama. saksıdaki odunsu bir bitki bile yaşamsal devamlılığı için toprağa sıkı sıkıya bağlanırken, gay ilişkilerde hüküm süren bağlanamamak problemi.
seksten hemen sonra başlar. 'bir büyü vardı hani, skype'ta ne de güzel cilveleşiyorduk oysa ki' dersiniz, ama iş işten geçmiştir.
bütün sorun bende, o bir melek.
çoğu için sadakat ve ilişkiyi sevgi yerine cinsellik üzerine kurmalarıdır bence. çözemediğim bir şekilde çoğu sevmekten ve sevilmekten korkuyor.
ilk buluşmada yatağa girmek en büyük sorundur...
süreç kontrolü, kontrolsüz şekilde alınan hızın, ilk karşılaşılan duvara sert bir impulse ile yapışması.. sonrasında zaten hızlı yaşamaya alışkın bünyenin post-ayrılık sürecinde sağlıklı bir düşünme metodu geliştirmeden hayatına devam edeceğini düşünebilmesi..

ilk günden sevişmeli, sadece filtreli fotoğraflarına karşı duyulan büyük hoşlantı vb. eksik doneler ile başlanan ilişkilerde sonraki adımı kestiremeden, ne olacaksa olsun mantalitesinin hakim olduğu süreçler her iki taraf için de hüsranla sonuçlanacak bir yıkımı getirir..
erkeklerin sekse çok fazla önem vermesi. özellikle genç çiftlerin en büyük sorunu bu. seks, seks, seks. heteroseksüel bir çiftte en azından kadın ilişkinin duygusal tarafını sırtlayabilirken, bakınız lezbiyenlerin daha sağlam ilişkilerinin olması, bizde bu duygusal tarafı sırtlayacak kimsenin olmaması. bakınca otuza yaklaşmış veya otuzun üstünde geylerin ilişkileri daha sağlam. çünkü adamlar ancak belli cinsel hazzı içlerinde çürütünce ilişki yaşayabilecek kafaya gelebiliyorlar.
hetero ilişkilerde "flört" döneminin aylar, yıllar alması; cinsel anlamda yakınlaşmaların çoook sonralar gerçekleşmesine rağmen; gay ilişkilerde bunların hepsi 1 hafta içinde olup bitebiliyor. bulduğu an hemen tüketme çabasında. heterolar gibi ağır ağır hazmederek, birbirini cidden tanıyarak, birbirlerini tüketmeden, halen birbirleri hakkında keşfedecek şeyleri olarak devam etmemektedir. özellikle cinsel anlamda varın yoğunu harcayıp birkaç hafta sonra elinde sunabilecek bir şey kalmazsa bitebilir. zaten karşı taraf da kapı eşiğinde beklediğinden, gitti gidecek hani. çok emek, az tüketim...

belki yasal anlamda bir görünürlüğü, geleceği olmadıklarından umursanmıyordur ilişkiler. tabiki de ilişkilerin tek amacı "evlilik, aile, çocuk" değil, bitti o tür şeyler artık, yani önce heteroların ideallerinden uzaklaşıp aslında bir adamla evlenmeden de 10-20 yıl yaşanabileceğini bilmesi gerekir. "yaşayacağım, tadacağım çok şey var, elveda!" diyebilir; ama 40-50 yaşına gelip basurdan ameliyat olunca yıllar önce bıraktığı o adama geri döner.
östrojen hormonu eksikliği
sorun ney biliyor musun dostum? sorun, bağlı kalmaktan korkmak! bir süre sonra ortaya çıkan güven eksikliği duygusuna yenilmek! sorun, elimizdeki yüke bağlı ipleri bahanelerle teker teker bırakmak! en büyük sorun ise yalanlarla devam ettirmeye çalışmak. bütün sorun bu dostum, bütün sorun devamlı dürüst olamamak.
bak gördün mü ciddi olunca yine ter bastı...
toplumun kabul etmemesinden dolayı karşındakine her türlü pisliği yapmanın mübah görülmesi.

oysa kız-erkek ilişkilerinde karaktersiz taraf toplumca ayıplanabileceği, arkadaş ortamından çıkarılabileceği için biraz daha dikkatli davranılmakta. eşcinsel ilişkiler ise gizli kapaklı yaşandığı için 3. tarafın duyması yada yapılan karaktersizliği ayıplaması mümkün olamamakta. bu da her türlü pisliği yapma hakkı doğuruyormuş gibi algılanmakta.
hiçbir zaman güvenememek.
yorucu olması, kısa ve net.
en büyük sorun türkiye'de olmaktan kaynaklı olarak insanların ilişkiden bir gelecek beklentisi olmadığı için durumu içselleştirip 'biz' olamamasıdır. çünkü neticede sevdiğiyle bir eve çıkıp ölene kadar onunla yaşama şansı imkansıza yakın bir durumdur. altmış yaşında iki adamın aynı evde yaşaması sorun olacaktır. gün gelip iş dolayısıyla yolların ayrılma ihtimalide yüksektir. evlilik olamadığı için eşlerin sosyal hakları da kullanılamaz. dolayısıyla kişiler arada gerçek anlamda bir bağ kurmaktan kaçınır. bu yüzden 'para' bile arada sorun teşkil eder. ilişkide sorun yok gibi gözükse de ayrıldıktan sonra yapılan masrafların bedeli geri istenebilir ki bunu etrafımda çok gördüm. bu bile zaten ilişkilerin içten pazarlıklı olduğunu gösteriyor. diğer yandan sosyal olarak tatminsizlik de başlı başına bir sorundur çünkü geyler olarak diğer geylerle yeterince iletişim halinde olamadığımız için bu ihtiyacı sıklıkla tek geceliklerle yada fuck-buddy'lerle karşılıyoruz. bu durum ise sevgili olunan kişinin instagramda yada facebookta takipleştiği kişilerin çoğunun daha önce yattığı kişiler olmasına ve ona karşı daha en baştan paranoyak yaklaşmanıza sebep oluyor. tabi bu güvensizlik güçlü başlayan aşkı yavaş yavaş içten çürütüyor. bütün bunlar ilişki yaşamayı malesef çok güç bir hâle sokuyor ama şartlarda şimdilik böyle devam edecek gibi duruyor. umarım ileride daha farklı olur ama o günleri biz görmeyiz muhtemelen.
daha sadece hoşlandığım oldu hiç ilişkim olmadı nasıl da saklıyorum arada bir yanıma geliyor elliyor filan çok fena oluyorum ama belli etmemeye çalışıyorum.
yukarıda kısaca bahsedilmiş ama biraz açmak gerekirse kesinlikle; aleniliğin eksikliği. esasında alenilik farkında olmasak da heteronormatif ilişki düzenini de etkilemiş bir unsurdur. evlenme ve evliliğin kökenine bakılırsa, iki bireyin ilişkisinin belirginleştirilmesi ve saygınlaştırılması yönü ağır basar. gerçekten de klan halinde yaşayan toplumlarda bu bir gereklilikti ve bu belirginleştirme siz söyleyin şaşalı kutlamalar ben söyleyeyim dini ayinler ile güçlendirilmiştir de güçlendirilmiştir. burada bahsetmek istediğim nokta gözden kaçmasın, bu kutsamanın temel fonksiyonu aleniliktir. bu alenilik bu birlikteliğe duyulan güveni perçinler. perçinleme ise hem ilişkinin bireylerini hem de ilişki dışındaki bireyleri etkiler.

öyle ki seküler, yapılarda dahi evlenme ve boşanma özel prosedürler gerektirir. yine korunan yegane fonksiyon ilişkinin aleniliğidir; mali ve diğer yükümlülükler ikincil plandadır.

gelelim bu girizgahın önemine; bir ilişki alenileştiğinde onun sonlandırılmasına dair alınan karar, hem dış dinamiklerin gözetilmesini hem de bu evlilik gibi yasal bir organizasyona dönüşmüşse yasal dinamiklerin gözetilmesini gerektirir. türkiye'de lgbtq komünün görünür olduğu coğrafi alanın darlığı ve yasal birliktelik statüsünün yokluğu, bu ilişkiyi sürdüren bireylerin çoğunu "double life" yaşamaya iter. hal böyle olunca; alenileşememek ya da bu kurguda birlikte sosyalleşememek ilişkiyi gerer. ilişki ve ilişki dışı unsurlar katı biçimde ayrılıverir. alenileşmemiş bir yapıyı sonlandırma kararı tatılırken dış etmenler hemen hemen hiç nazara alınmaz ve belki de kurulup yürütülmesinden daha kolay bir biçimde sonlandırılıverir, bu türden ilişki yapıları.
  • /
  • 6