kravat adam

Durum: 47 - 0 - 0 - 0 - 26.09.2020 19:10

Puan: 906 - Sözlük Kezbanı

12 yıl önce kayıt oldu. 3.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 3

kamyoncu

gündelik yaşamında cinsellik konuşmayı seven biri olmanın yanında, bunun belli bir üslupla gerçekleştirilmesinden yanayım. kendisinin açtığı başlıklar ve dil kullanımındaki özensizliği, ne yazık ki cinselliğe ilişkin estetik algılarımı alaşağı etmekte.

truman sendromu

bazen gündelik yaşamın akışı içinde kah arkadaşlarımla kah tanıdıklarla yürüttüğüm sohbetler sırasında kişi topluluğunu kahkahaya boğduğumda modern family'deki gibi kamera varmışçasına, o an için kameranın varlığını konumlandırdığım yere bakış atarım. sendromdan muzdarip miyim, bilinmez ama; beni aşırı motive ediyor. bu da böyle bir bilgi.

ayı sözlük fuck buddy aranıyor ilanları

fuck buddy değil de bir masaj buddy arıyorum :)
ooops yoksa yanlış başlıkta mıyım ?!

yazarların taslaklarında beklettikleri entry sayısı

iki adet.
zamanlarını bekliyorlar.

senin için ölürüm

bunu diyen modele bir iki kez rastladım. belki gerçekten benim için ölebilirlerdi de. ancak başka icraatlarını görmediğim için o kısım da şüpheli bir nebze. ama bu türevde cümleler kuranlar genelde ilişki için gerekli olan bazı eylemleri gerçekleştirmeye de katlanmazlar. zamanları olmaz. işleri güçleri ön planda olur. ayda, haftada bir güç bela buluşulunca da boşa geçen o zamanı kompanse etmek için şahsım için ölünebileceği söylenir.

marcella

üçüncü sezon senaryosunu sığ bulmakla beraber, şimdilik ray panthaki için katlandığım dizidir. kim bilir belki ilerleyen bölümlerde bana edit yazdıracak güçte bir senaryoya sahiptir.
hadi şaşırt beni aslanım!

bu adam fezadan

duygu ve nem yüklü olduğum şu günlerde derdimi tasamı namelere dökmüş, az biraz da sigur ros aroması kokladığım enfes athena şarkısı.

sonradan gelen ekleme: dinledikçe, bu şarkının cover ihtimallerini kafamda süzgeçlerden geçirdim. karsu'nun yapabileceği bir cover, bu şarkıyı başka bir evrene taşır. karsu'ya ulaşabilecek biri varsa elden ele lütfen...

karantinaya bir kitap film dizi önerisi bırak

başlığa ilk girdiğimde bizi içinde bulunduğumuz ruh halinden sıyıracak bir şeyler önereyim istedim ama galiba film aşamasında bu arzumdan sapmış oldum. buyrunuz efendim:

dizi, bojack horseman: henüz izlemediyseniz sizden daha çok kıskanabileceğim kimse yok. yetmiş altı bölümlük bir külliyat. türcülükten tutun ırkçılığa karşı yaptığı göndermelerle bizi hep merak ettiğimiz gösteri dünyasının karanlık yönlerine çeken bu harika yapımı izlediğinize asla pişman olmayacaksınız.

kitap, şafakta verilmiş sözüm vardı (romain gary): henüz bu yazar ile tanışmamışsanız, sizi asla pişman etmeyeceğini garanti ederim.

film, the lighthouse: işte cozuttuğum noktaya vardık. kendimizi evlere kapattığımız şu günlerde hakikaten bu mu, diye serzenişte bulunacaklardan şimdiden özür dilerim. bu filmimizde, karadan millerce açıklıkta bulunan bir deniz fenerinde nöbet tutmaya giden iki adamın bu karada yaşadığı erk çatışmasını izliyoruz. eşsiz görüntü deneyiminden, senaryoya ve elbette canım robert pattinson'un tadından yenmeyen performansından kendini mahrum bırakmak istemeyenlere şiddetle tavsiye olunur.

hadi bir de haddimi aşıp, podcast önereyim. gözlerin ekranlara odaklanması ve bu nedenle yıpranması nedeniyle dinleyecek güzel bir şey var mı acep, diye arananlar olursa storytel uygulamasında tilbe saran tarafından seslendirilen harry potter serisi bu günlerde en güzeli.
haydi sağlıcakla.

eurovision 2020

covid-19 nedeniyle akıbeti belirsiz görünen yarışma. ebu nisan ayında salgının devam etmesi üzerine, toplanacaklarını duyurdu.
haberler bitti.

şimdi gelelim bu kısmi izolasyon günlerinde hatmettiğim playlistin benim beğenilerime göre zirve yarışındakilere:
peşinen belirteyim beni benden alan parçalar ülkelerin türkçe'deki alfabetik sıralarına göre dizilmiştir.

bulgaristan- victoria- tears getting sober
izlanda- daði og gagnamagnið- thinks about things
litvanya- the room- on fire
romanya- roxen- alcohol you
ukrayna- go_a- solovey

melodifestivalen

her sene yarı finalleriyle beraber takip ettiğim altı haftalık şöleni, bu yılki yoğun tempom nedeniyle sadece finalinde canlı izleyebildim. o da dün geceye tekabül ediyor. yarı finalleri canlı takip edemediysem de şarkıları döndüre döndüre kah vapurda kah ofisimde dinledim. buradan isveç halkına iki çift sözüm olacak:
- felix sandman'ın güzelim melodisini zaten yıllardır erkek bireylerle yarışımaya katılıyoruz gibi bir önermeyle bir kenara ittiniz,
- anna'nın bir deste sene üzerine eurovision fanlarıyla olan hesaplaşmasını da umursamadınız, anlarım.
- bu dotter reis size ne etti. kadın kurşungeçirmez (bulletproof) olmadığını dillendirerek, güzel melodi ve detone olmayan sesi ile adeta üzerine isabet eten keskin nişan lazerlerine karşı dimdik durmadı mı? 7 mart evvelinde eurovisiona gitmeye hak kazanan çerin çöpün içinde disko topu gibi parlayacak bir vokali yok muydu bu reisin de gittiniz geçtiğimiz yılın arka vokal üçlüsünü seçtiniz. hadi seçtiniz, o kadar haftalardır bu şarkıları dinliyorum ben bu ekibin şarkısını mırıldanmak istesem de hatırlayıp mırıldanamıyorum. oysa ki dünkü programın arkasında tüm arkadaşlarım sağda solda bulletproof diye mırım mırım mırıldanıyor.

hadi konuyu da saçma sapan bağlayıp bitireyim. demokrasi gerçekten mutlak eşitsizliği bozmak mı demektir? mamalar bir puan farka rağmen, mutlu mesut arzı endam edecek misiniz dotterdam'da?!

ağlamak

dün gece içten içe gerçekleştirmem gerektiğini düşünüp gerçekleştiremediğim eylem. yoğun duygular ve stersin üst üste geldiği o anda, bu eylemi gerçekleştiremeyecek kadar bitkinllk taşıyordu vücudum. his dünyamdaki tetikleme ile içimde boğum boğum biriken o rahatsızlık duygusu, istemsizce oniki saat uyumaya itmişti beni. belki de bu öz savunma mekanizmasının dışavurumuydu. uyumasaydım, o oniki saatin içimi yiyecek duygu karışımıyla kendimi mahvedecek olmamdan korktu beynim ve beni karanlığa itti.
halen bu dünyaya uyanmış gibi değilim. vücudumun içinde yaşamışım gibi sanki tüm ömrümü. kim bilir, belki şimdi ağlama zamanıdır.

growlr

haklara riayet etmeyi bir türlü öğrenememiş yurdum insanının hak taşkınlığı yapmaktan kendini alamadığı uygulama...!

o fotoğraflar kamudan gizlenmişse ve güven duyulup sana açılmışsa öyle diğer kişilerle paylaşmayacaksın.

boyun tutulması

işlerin, koşuşturmacanın üzerine bir tutam da stres ekledik mi nur topu gibi bir boyun tutulmam oluştu.

not: hünerli ellere sahip dostlar mesaj kutumu şenlendirirse çok hora geçer.

pembe hayat kuirfest

yarın akşamki açılış partisinde dostlarımla beraber raks eyleyeceğim festival.

doğum günü

lisenin birinci sınıfında iken okulda yapılan etkinliklerden biri sınıflar arası hazırlıksız konuşma yarışmasıydı. baya dokuzdan onikiye her sınıftan birer yarışmacının katıldığı, yaklaşık yirmi kişilik bir yarışma. sınıfı temsilen katıldığım yarışmada fanustan elime çıkan konu başlığı "doğum günü" idi. ziyadesiyle gergin ve heyecanlı görünen on beş yaşına varmamış velet olarak; insanın doğduğu günle beraber ölüme diğer insanlarla eşit mesafede olduğunu kabul etmemiz gerektiğini, doğum günlerine sayaç vazifesi yükleyerek sadece yaşlıların kaybını normalize etmeye dair bir çaba taşıdığımızı ve belli yaş gruplarını ölümsüz olarak nitelemenin getirdiği büyük şok üzerine konuşmuştum. galiba bu kelime öbeği, benim için aynı anlamı taşımaya devam ediyor.
bu arada merak eden olura diye: yarışmada ikinci olmuştum.

ayı sözlük itiraf

şu anki gibi bazı zamanlar, gündüzünü beraberce selamlayacağımız sabah olsun diye, uykuya yanımda birinin varlığı ile dalmak istiyorum.

üstteki yazarın gerçek adını tahmin etme oyunu

halil, diyerek tahminimi alenileştiriyorum.

kitap okuyan enstrüman çalan yabancı dil bilen kariyerli gay

kitap okuyan, kariyerli, iki yabancı dil bilen amma velakin enstrüman çalamayan versiyonuyum. enstrüman çalma işini bir sporu yarı profesyonel icra etmekle değiştirebilirsek, başlığı açanın altın ortasına uyuyor gibiyim. değiştiremiyorsak da sağlık olsun...başka altın ortalara uyuyoruzdur(*herhalde).

düşün ki o da bu şarkıyı dinliyor

duncan laurence - arcade

"ı spent all of the love ı've saved
we were always a losing game
small-town boy in a big arcade
ı got addicted to a losing game
ooh, ooh
all ı know, all ı know
loving you is a losing game"

eşcinselliğin beş şartı

1- cher'e iman
2- madonna'ya iman
3- beyonce'ye iman
4- lady gaga'ya iman
5- rupaul'a iman

edit: seçenekli olarak britney'e iman da kabul ediliyor diye duydum, başkalarının yalancısıyım.
  • /
  • 3

cemal can canseven

"biraz fazla feminen olmasa iyi bir erkek" bu nasıl bir yorumdur. lütfen şu aklınızdan geçen saçma sapan fikir beyanınızı varsa bir süzgeçten geçirip öyle girin entrylerinizi. iyiliğin ölçütü erkeksi olmak mıdır? kime göre iyi? neye göre feminen?

survivor

cemal adlı arkadaşta bir lubunyalık seziyorum. hakkısında hayırlısı seni tutuyorum piremses.

yalnızlığın anlaşıldığı anlar

içerken yanında, -nabersin, keyifler iyi mi, diye sorabileceğin birinin olmadığını,
sinemada, yanındaki koltuğa kaykılmak yerine koltuğu ortaladığını,
kahve, sohbet isterken, kahve içip telefona gömülmüş olduğunu,
eve dönüşte, arayıp -bir şey lazım mı, diye sorabileceğin birinin olmadığını,
libidon tavanken, kendini bilgisayar, telefon vb başında porno izlerken bulduğunu fark ettiğin tüm o anlar.

pandalamak

"pandalamak" kavramı ne zaman icat edildi bilmiyorum lâkin ben 2-3 sene önce öğrendiğimde "daha iyi anlatılamazdı heralde" tepkisi vermiştim. her ne kadar pandalar sevimlilikten geberseler de bu kavram fobik bir yaklaşım için kullanılıyormuş.

biliyorsunuz insanlar orda burda şakır şakır panda güzelliyor :
(bkz:çok sevimliler yaa)
(bkz:amk hayvanları çok tatlı ya)

tam olarak buradan yola çıkarak türetmişler bu kavramı.

deniyor ki ; homoseksüel/ trans olmayan şahıslar ( bence çoğu gizli ) lubunyalardan bahsederken :
- ay gaymiş ama çok tatlı ya ,insan olarak çok iyi biri..
- ya ben lezleri baya seviyorum aslında, baya harbi hatunlar..
- valla senden benden güzel kadın olmuş travesti falan ama..
tarzında oldukça fobik güzellemeler yaptıklarında o lubunyayı "pandalamış" oluyorlar. yani kısacası bir nevi sıçıp sıvama davranışı olarak geçiyor.

yakışıklı erkeklerin genel kültürlerinin zayıf olması

katılmıyorum, ama bazı narsist mal değnekleri için şu bir gerçek ki; kaslı fit bir vücuda sahip olunca kendini yakışıklı da oldu sanıyorlar. işte o low profil adam isterse yunan tanrısı fiziğe sahip olsun, senin hayat görüşüne hiçbirşey katamaz. hemen uzaklaşın.

sevişmek istenilen ünlüler

(bkz:#327027) nolu entry'de verdiğim 10 kişiye ek olarak bugün sizleri ikinci 10 kişilik listemle baş başa bırakıyorum. bunu hazırlarken iş yerinde çok kaliteli bir öğle tatili geçirdim dşflgd. afiyet olsun.

tepeden tırnağa dilf patrick wilson



htgawm dizisinin yakışıklı eşcinsel oyuncusu jack falahee



american gods ve the 100'ın seksi hunk'ı ricky whittle



yine american gods'daki haliyle pablo schreiber (orange is the new black'te çok fena)



özellikle westworld'deki haliyle yürüyen seks objesi rodrigo santoro



göreni ıslatan justin hartley



insanı günahtan günaha sokan ryan reynolds



her yerinden seksapel fışkıran michael fassbender



looking'in kepçe kulaklı yaramaz çocuğu russel tovey



ve tabii ki kalpleri çalan gülümsemesiyle aynı dizideki rol arkadaşı jonathan groff

Toplam entry sayısı: 47

gay ilişkilerdeki en büyük sorun

yukarıda kısaca bahsedilmiş ama biraz açmak gerekirse kesinlikle; aleniliğin eksikliği. esasında alenilik farkında olmasak da heteronormatif ilişki düzenini de etkilemiş bir unsurdur. evlenme ve evliliğin kökenine bakılırsa, iki bireyin ilişkisinin belirginleştirilmesi ve saygınlaştırılması yönü ağır basar. gerçekten de klan halinde yaşayan toplumlarda bu bir gereklilikti ve bu belirginleştirme siz söyleyin şaşalı kutlamalar ben söyleyeyim dini ayinler ile güçlendirilmiştir de güçlendirilmiştir. burada bahsetmek istediğim nokta gözden kaçmasın, bu kutsamanın temel fonksiyonu aleniliktir. bu alenilik bu birlikteliğe duyulan güveni perçinler. perçinleme ise hem ilişkinin bireylerini hem de ilişki dışındaki bireyleri etkiler.

öyle ki seküler, yapılarda dahi evlenme ve boşanma özel prosedürler gerektirir. yine korunan yegane fonksiyon ilişkinin aleniliğidir; mali ve diğer yükümlülükler ikincil plandadır.

gelelim bu girizgahın önemine; bir ilişki alenileştiğinde onun sonlandırılmasına dair alınan karar, hem dış dinamiklerin gözetilmesini hem de bu evlilik gibi yasal bir organizasyona dönüşmüşse yasal dinamiklerin gözetilmesini gerektirir. türkiye'de lgbtq komünün görünür olduğu coğrafi alanın darlığı ve yasal birliktelik statüsünün yokluğu, bu ilişkiyi sürdüren bireylerin çoğunu "double life" yaşamaya iter. hal böyle olunca; alenileşememek ya da bu kurguda birlikte sosyalleşememek ilişkiyi gerer. ilişki ve ilişki dışı unsurlar katı biçimde ayrılıverir. alenileşmemiş bir yapıyı sonlandırma kararı tatılırken dış etmenler hemen hemen hiç nazara alınmaz ve belki de kurulup yürütülmesinden daha kolay bir biçimde sonlandırılıverir, bu türden ilişki yapıları.

eurovision 2018

canlı performanslar ardından, betlerde verilen oran değişikliklerinin dalgalı oluşu, heyecan dolu bir oylama izleyeceğimizi işaret ediyor olabilir. fırtına çok büyük ihtimalle kıbrıs, israil ve isveç arasında kopacaktır. bu senenin dark horse'u kesinlikle macaristan. dikkatle takip edilmesi tavsiye olunur.

eşcinselliğin beş şartı

1- cher'e iman
2- madonna'ya iman
3- beyonce'ye iman
4- lady gaga'ya iman
5- rupaul'a iman

edit: seçenekli olarak britney'e iman da kabul ediliyor diye duydum, başkalarının yalancısıyım.

alttaki yazara soracaklarım var

yarın işe giderken füme rengi takım elbise ve beyaz gömlek kombinim için bordo renk kravat mı; yoksa griye çalan küllü yeşil renk kravat mı?

birine sarılma ihtiyacı hissetmek

bu başlık bir soyutlama yaparak değerlendirilmeli. zira başlıktaki "biri" ifadesinin belirli bir kimseyi işaret edip etmediğine göre bu ihtiyacın çerçevesi değişir. sarılma ihtiyacı herhangi birine sarılma şeklinde tezahür ediyorsa, melankoliye yatkın bir birey olduğunuz sonucu ihtimali olarak devreye girer. nitekim bu, sosyal yalnızlığın örselediği ruhun doğurduğu psikosomatik bir ihtiyacı betimler. günümüz dünyasında insandan çok elektronik cihazlarla temas eden bedenlerimizin bu ihtiyacı duyması da olağandır. o yüzden bunu hisseden bireyin kendini örselemesine de lüzum yoktur. gelelim, başlıktaki "biri"nin belirli olması arzusuna...işte o zaman bu istek o kişi tarafından içten içe kopan güçlüklere karşı sarmalanmak arzusudur, bu belli ölçüde o belirli kişinin sevgi ve değer duyumsama göstergesini paylaşasını da içerir. ee belli insanların yaşamımızda belli insanlara göre daha farklı önem taşıdığını düşünürsek bu da olağandır. ama bunda şöyle bir tehlike vardır. bu ihtiyacın karşılanması sadece o kişinin iradesine tabi kılınmıştır. işte o kişi bu tekeli, kendi menfaatine kullanırsa birine sarılma isteği duyan kişiye, sistematik olmasına gerek yok, hayal kırıklıkları yaşatma ihtimali yaratabilir. bunlar ihtimaldir, ihtimal gerçekliğe teğet dahi geçmeyebilir. o yüzden, sırf o birine sarılmayı istemek bazan, bu sarılma ihtimalinin gerçekliğini sanal da olsa tattırdığından güzeldir.

gay ilişkilerdeki en büyük sorun

yukarıda kısaca bahsedilmiş ama biraz açmak gerekirse kesinlikle; aleniliğin eksikliği. esasında alenilik farkında olmasak da heteronormatif ilişki düzenini de etkilemiş bir unsurdur. evlenme ve evliliğin kökenine bakılırsa, iki bireyin ilişkisinin belirginleştirilmesi ve saygınlaştırılması yönü ağır basar. gerçekten de klan halinde yaşayan toplumlarda bu bir gereklilikti ve bu belirginleştirme siz söyleyin şaşalı kutlamalar ben söyleyeyim dini ayinler ile güçlendirilmiştir de güçlendirilmiştir. burada bahsetmek istediğim nokta gözden kaçmasın, bu kutsamanın temel fonksiyonu aleniliktir. bu alenilik bu birlikteliğe duyulan güveni perçinler. perçinleme ise hem ilişkinin bireylerini hem de ilişki dışındaki bireyleri etkiler.

öyle ki seküler, yapılarda dahi evlenme ve boşanma özel prosedürler gerektirir. yine korunan yegane fonksiyon ilişkinin aleniliğidir; mali ve diğer yükümlülükler ikincil plandadır.

gelelim bu girizgahın önemine; bir ilişki alenileştiğinde onun sonlandırılmasına dair alınan karar, hem dış dinamiklerin gözetilmesini hem de bu evlilik gibi yasal bir organizasyona dönüşmüşse yasal dinamiklerin gözetilmesini gerektirir. türkiye'de lgbtq komünün görünür olduğu coğrafi alanın darlığı ve yasal birliktelik statüsünün yokluğu, bu ilişkiyi sürdüren bireylerin çoğunu "double life" yaşamaya iter. hal böyle olunca; alenileşememek ya da bu kurguda birlikte sosyalleşememek ilişkiyi gerer. ilişki ve ilişki dışı unsurlar katı biçimde ayrılıverir. alenileşmemiş bir yapıyı sonlandırma kararı tatılırken dış etmenler hemen hemen hiç nazara alınmaz ve belki de kurulup yürütülmesinden daha kolay bir biçimde sonlandırılıverir, bu türden ilişki yapıları.

birine sarılma ihtiyacı hissetmek

bu başlık bir soyutlama yaparak değerlendirilmeli. zira başlıktaki "biri" ifadesinin belirli bir kimseyi işaret edip etmediğine göre bu ihtiyacın çerçevesi değişir. sarılma ihtiyacı herhangi birine sarılma şeklinde tezahür ediyorsa, melankoliye yatkın bir birey olduğunuz sonucu ihtimali olarak devreye girer. nitekim bu, sosyal yalnızlığın örselediği ruhun doğurduğu psikosomatik bir ihtiyacı betimler. günümüz dünyasında insandan çok elektronik cihazlarla temas eden bedenlerimizin bu ihtiyacı duyması da olağandır. o yüzden bunu hisseden bireyin kendini örselemesine de lüzum yoktur. gelelim, başlıktaki "biri"nin belirli olması arzusuna...işte o zaman bu istek o kişi tarafından içten içe kopan güçlüklere karşı sarmalanmak arzusudur, bu belli ölçüde o belirli kişinin sevgi ve değer duyumsama göstergesini paylaşasını da içerir. ee belli insanların yaşamımızda belli insanlara göre daha farklı önem taşıdığını düşünürsek bu da olağandır. ama bunda şöyle bir tehlike vardır. bu ihtiyacın karşılanması sadece o kişinin iradesine tabi kılınmıştır. işte o kişi bu tekeli, kendi menfaatine kullanırsa birine sarılma isteği duyan kişiye, sistematik olmasına gerek yok, hayal kırıklıkları yaşatma ihtimali yaratabilir. bunlar ihtimaldir, ihtimal gerçekliğe teğet dahi geçmeyebilir. o yüzden, sırf o birine sarılmayı istemek bazan, bu sarılma ihtimalinin gerçekliğini sanal da olsa tattırdığından güzeldir.

doğum günü

lisenin birinci sınıfında iken okulda yapılan etkinliklerden biri sınıflar arası hazırlıksız konuşma yarışmasıydı. baya dokuzdan onikiye her sınıftan birer yarışmacının katıldığı, yaklaşık yirmi kişilik bir yarışma. sınıfı temsilen katıldığım yarışmada fanustan elime çıkan konu başlığı "doğum günü" idi. ziyadesiyle gergin ve heyecanlı görünen on beş yaşına varmamış velet olarak; insanın doğduğu günle beraber ölüme diğer insanlarla eşit mesafede olduğunu kabul etmemiz gerektiğini, doğum günlerine sayaç vazifesi yükleyerek sadece yaşlıların kaybını normalize etmeye dair bir çaba taşıdığımızı ve belli yaş gruplarını ölümsüz olarak nitelemenin getirdiği büyük şok üzerine konuşmuştum. galiba bu kelime öbeği, benim için aynı anlamı taşımaya devam ediyor.
bu arada merak eden olura diye: yarışmada ikinci olmuştum.

growlr

haklara riayet etmeyi bir türlü öğrenememiş yurdum insanının hak taşkınlığı yapmaktan kendini alamadığı uygulama...!

o fotoğraflar kamudan gizlenmişse ve güven duyulup sana açılmışsa öyle diğer kişilerle paylaşmayacaksın.

truman sendromu

bazen gündelik yaşamın akışı içinde kah arkadaşlarımla kah tanıdıklarla yürüttüğüm sohbetler sırasında kişi topluluğunu kahkahaya boğduğumda modern family'deki gibi kamera varmışçasına, o an için kameranın varlığını konumlandırdığım yere bakış atarım. sendromdan muzdarip miyim, bilinmez ama; beni aşırı motive ediyor. bu da böyle bir bilgi.

ayı sözlük fuck buddy aranıyor ilanları

fuck buddy değil de bir masaj buddy arıyorum :)
ooops yoksa yanlış başlıkta mıyım ?!
Henüz takip eden biri yok.