gay ilişkilerdeki en büyük sorun

yukarıda kısaca bahsedilmiş ama biraz açmak gerekirse kesinlikle; aleniliğin eksikliği. esasında alenilik farkında olmasak da heteronormatif ilişki düzenini de etkilemiş bir unsurdur. evlenme ve evliliğin kökenine bakılırsa, iki bireyin ilişkisinin belirginleştirilmesi ve saygınlaştırılması yönü ağır basar. gerçekten de klan halinde yaşayan toplumlarda bu bir gereklilikti ve bu belirginleştirme siz söyleyin şaşalı kutlamalar ben söyleyeyim dini ayinler ile güçlendirilmiştir de güçlendirilmiştir. burada bahsetmek istediğim nokta gözden kaçmasın, bu kutsamanın temel fonksiyonu aleniliktir. bu alenilik bu birlikteliğe duyulan güveni perçinler. perçinleme ise hem ilişkinin bireylerini hem de ilişki dışındaki bireyleri etkiler.

öyle ki seküler, yapılarda dahi evlenme ve boşanma özel prosedürler gerektirir. yine korunan yegane fonksiyon ilişkinin aleniliğidir; mali ve diğer yükümlülükler ikincil plandadır.

gelelim bu girizgahın önemine; bir ilişki alenileştiğinde onun sonlandırılmasına dair alınan karar, hem dış dinamiklerin gözetilmesini hem de bu evlilik gibi yasal bir organizasyona dönüşmüşse yasal dinamiklerin gözetilmesini gerektirir. türkiye'de lgbtq komünün görünür olduğu coğrafi alanın darlığı ve yasal birliktelik statüsünün yokluğu, bu ilişkiyi sürdüren bireylerin çoğunu "double life" yaşamaya iter. hal böyle olunca; alenileşememek ya da bu kurguda birlikte sosyalleşememek ilişkiyi gerer. ilişki ve ilişki dışı unsurlar katı biçimde ayrılıverir. alenileşmemiş bir yapıyı sonlandırma kararı tatılırken dış etmenler hemen hemen hiç nazara alınmaz ve belki de kurulup yürütülmesinden daha kolay bir biçimde sonlandırılıverir, bu türden ilişki yapıları.
doğru olanın ya da olması gerekenin toplumca belirlenmiş bir kalıbı yok gay ilişkinin. çünkü gay olmak zaten baştan yanlıştır. örneğin heteroseksüel bir kız olsaydık eli yüzü düzgün işi gücü yerinde bir koca bulmak ve bulana kadar da kimseyle sikişmemek bulunca da 2 tane velet yapmak "doğru" olandı. dolayısıyla heteroseksüellerin eşcinseller gibi neyin doğru olduğunu anlamak için pek kafa yormadıklarını söylemek çok yanlış değil. olması gerekenin ne olduğunu bilirler, öyle olmasalar bile öyleymiş gibi göstermek zorundadırlar. öte yandan eşcinseller büyük bir tabuyu yıkarak gerçek hayata başlarlar. bence en büyük ve en en travmatik sorun bu. aslında buna bir sorun adını vermek doğru olur mu onu da bilmiyorum. ama hayatımızda iyi ve kötü adını verdiğimiz şeylerin temelinde bu olduğunu görüyorum. çünkü eşcinseller kuralları konulmuş bir dünyanın ferdi olmaya çalışmak yerine yepyeni bir ahlak ve yaşam görüşü inşa etmek zorundalar. bu da ucu açık bir özgürlük getiriyor. gerisi zaten zincirleme olarak yaşanıyor. ilişkileri hızlı tüketmek, doyumsuzluk, kabul görmemek, sadakatsizlik, normalleşme arayışı hep bunun sonucu.
aktif mi, pasif mi, versatile mi, fake aktif mi, sadece pasif mi, öpüşür mü, kıçımı yalar mı, fotoğraflarda görünmüyor acaba kıllı mı, xxxl yazmış ama bamya mı, yanlışlıkla arkamı dönsem beni götürür mü, benle görüştüğü profili eşzamanlı kaçıncı profili, erken boşalır mı, tam sevişirken dolaptan üçüncü çıkar mı, türkan şoray gibi katı mı gibi kafa karıştıran konulardan kaynaklı sorunlardır.
gay birey olarak zaten sosyal yaşamda bin bir türlü problemlerimiz var, o yetmezmiş gibi birde özel yaşantımızda sorunlar olmakta , evet ne bu özel durumlar, aşk/sevgi, sosyal yaşantıda ki sorunları geçtiğimizde gay bireylerin en büyük sorunlarından* biri ilişki yürütmedir. heteroseksüel ilişkilere göre daha kolay tüketilen bir aşk hayatımız var. bir çok nedeni vardır muhakkak ama kanımca en önemlisi sadakat, en zayıf noktamız bu, güvensizlikte bir o kadar başrol oynuyor ilişkilerimizde, zaaflar da en büyük çaresizliğimiz belkide. parmakla gösterilecek ve imrenilecek bir ilişki yerine skor ve egoya tav oluyoruz gibi bir resme sahibiz, kabul etsekte etmesekte.
erkeklerin sekse çok fazla önem vermesi. özellikle genç çiftlerin en büyük sorunu bu. seks, seks, seks. heteroseksüel bir çiftte en azından kadın ilişkinin duygusal tarafını sırtlayabilirken, bakınız lezbiyenlerin daha sağlam ilişkilerinin olması, bizde bu duygusal tarafı sırtlayacak kimsenin olmaması. bakınca otuza yaklaşmış veya otuzun üstünde geylerin ilişkileri daha sağlam. çünkü adamlar ancak belli cinsel hazzı içlerinde çürütünce ilişki yaşayabilecek kafaya gelebiliyorlar.
1- heterolara göre çok daha fazla zevklerimiz var. onların karşı tarafta aradığı özellikler olan sarışınlık esmerlik, sakallılık sakalsızlık, uzun saçlılık kısa saçlılık, ciddi duruşluluk sempatiklik gibi kategorilerin dışında ek olarak bizde ayılık dayılık(daddy) gençlik, görünüşte feminenlik maskülenlik, davranışta feminenlik maskülenlik, kıllılık kılsızlık, göbeklilik zayıflık, çevreye karşı açıklık gizlilik gibi kategorilerin varlığı ve bunlardan dolayı çok daha seçici olmamız.

2- daha önce #394496 entrysinde de bahsedildiği üzere aleniliğin olamayışı. heterolarda bu aleniliğin varlığından dolayı ilişki kötüye gitmeye başladığında "o kadar emek harcadık, o kadar insana duyurduk, düğün nikah gibi o kadar şey yaptık, ortalıkta çocuk var ayrılmak bu çocuğu da etkiler" gibi düşüncelerden dolayı iki taraf da ilişkiyi bir anda bitirmeyip ilişkiyi yoluna koymaya çalışıyor ve aşırı bir geçimsizlik yoksa ayrılmıyor.

3- ilişkinin uzun vadeli olamama ihtimalinden dolayı bir taraf ya da her iki taraf da ilişkiye büyük yatırımlar yapmıyor, yapmaktan korkuyor. bu yatırım yapmama ilişkiyi tam bir ilişki haline getirmiyor ve en ufak şeyde bozulabilecek bir forma sokuyor.

4- kendimize birini bulma yöntemimiz heteroların birçoğunda olduğu gibi karşı tarafı doğal bir ortamda doğal ve kendisi gibi davranırken beğenmekten, işleri biraz daha yavaş götürüp daha doğal ve kendiliğinden götürmek yerine kendimize birini, eşcinsel uygulamalarından veya eşcinsel ortamlarından bulmaya çalıştığımızda karşı tarafı yalnızca tipine ve kendisini bize gösterdiği yönüyle seçmemizden dolayı karşı tarafın doğal halini, esas kişiliğini görmeden yapay bir yolla seçip yapay bir yolla yürütmemiz. buna bağlı olarak da başta görmediğimiz yönlerini sonradan görünce karşı tarafın sandığımız gibi çıkmayışının bizde yarattığı hayal kırıklığı ve bu yüzden karşı taraftan hızlıca soğumamız.

5- ilişkiye ciddi bir gözle bakmayıp karşı tarafa geçici gözle bakılması, cinsel veya duygusal olarak daha iyi birini buluncaya kadar karşı tarafla yalnızca idare etmek için ilişkiye girilmesi.

seksüel ve toplum baskısına bağlı olan sebepler dışında şimdilik aklıma gelenler bunlar.
hetero ilişkilerde "flört" döneminin aylar, yıllar alması; cinsel anlamda yakınlaşmaların çoook sonralar gerçekleşmesine rağmen; gay ilişkilerde bunların hepsi 1 hafta içinde olup bitebiliyor. bulduğu an hemen tüketme çabasında. heterolar gibi ağır ağır hazmederek, birbirini cidden tanıyarak, birbirlerini tüketmeden, halen birbirleri hakkında keşfedecek şeyleri olarak devam etmemektedir. özellikle cinsel anlamda varın yoğunu harcayıp birkaç hafta sonra elinde sunabilecek bir şey kalmazsa bitebilir. zaten karşı taraf da kapı eşiğinde beklediğinden, gitti gidecek hani. çok emek, az tüketim...

belki yasal anlamda bir görünürlüğü, geleceği olmadıklarından umursanmıyordur ilişkiler. tabiki de ilişkilerin tek amacı "evlilik, aile, çocuk" değil, bitti o tür şeyler artık, yani önce heteroların ideallerinden uzaklaşıp aslında bir adamla evlenmeden de 10-20 yıl yaşanabileceğini bilmesi gerekir. "yaşayacağım, tadacağım çok şey var, elveda!" diyebilir; ama 40-50 yaşına gelip basurdan ameliyat olunca yıllar önce bıraktığı o adama geri döner.
ilk tanışma sonrasında aşama kaydememe problemi, kendini yeni birine ve yeni birilerine anlatma; anlatığın oranda yorulduğunla kalma. evet manyak heveslerle gelip ağzınızı sulandıran insanlar, pat diye ortadan kayboluyor; bu bir anda yok olma hatta yok hükmünde olma hali. tanımaya çalışma konusunda tarihsel bir kaybediş bu. geriye baktığınızda kısa zamanda onlarca insanla tanıştığınızı fark ediyorsunuz ama haklarında hatırladığınız hiçbir şey yok.

tanışıp devam kararı alındığında ise başgösteren tatminsizlik, ne aradığı konusunda fikir sahibi olmama dahası kendinin aslında ne olduğu konusunda fikir sahibi olamama. saksıdaki odunsu bir bitki bile yaşamsal devamlılığı için toprağa sıkı sıkıya bağlanırken, gay ilişkilerde hüküm süren bağlanamamak problemi.
sanırım iki tarafın aynı derecede "gay" olmaması. mesela birisi sinemada elele tutuşmak ister salon da karanlıktır oysa ama diğeri böyle şeylere hoş bakmaz sadece dört duvar arasındayken tensel temasa açıktır. diğeri bunu anlamaz beni sevmiyor zanneder diğeri anlayış bekler filan. bu örnekti sadece ama asıl mesele aynı kafada olmamak yani şu aynı derecede "gay" olmama durumu.
sabır ve tölerans göstermemek,
homofobi,
şekilcilik,
müşkülpesent olma,
psikolojik problemler ve idrak
karşı tarafı gözünde büyütme
karşı tarafı küçümseme
umulan ve bulunan arasındaki fark
boy takıntısı (fiziksel ve diğer)
beklentiler içinde olma
bencillik
kıskançlık
...
ilk buluşmada yatağa girmek en büyük sorundur...
resmilestirememekten dolayı taraflarda görülen amacsizlik hissiyati sonucunda meydana gelen aidiyet yoksunlugudur.
kendimiz için istemediğimiz şeyleri başkalarına yapmak ve hep karşı tarafın değişmesini beklemek ya da değiştirmeye çalışmak.
hep dahasını istememiz?! daha büyüğünü, daha fedakarını, daha iyisini, daha zenginini, daha seksisini, daha yakışıklısını, daha kalınını, daha azgınını, daha espritüelini, daha fancy’sini, daha daha daha daha! la bu koca adayları bize ne yaptı?
problem ilişkinin geyler arasında olması değil bence. problem bir ilişkiyi yürütmenin günümüz insanlarıyla zor olması. ben kadınlarla da erkeklerle de ilişki yürütürken aynı problemleri yaşıyor, görüyorum. benim boklu yanlarımla karşımdakinin boklu yanları kombinlenince ortaya mutlaka boklu yanları olan bir ilişki çıkıyor. herhangi bir ilişkiyi yürütmek için "ben" i bir kenara bırakmak gerekiyor ve bu çok zor. zihnimizin vücudumuzun reddettiği bir şey. karşılıklı anlayış ve çaba ile ilişkilerinizi tam potansiyeline en yakın sürede yaşayabilirsiniz. ha bir de; ilişkilerinizi "sonsuza dek sürecek" ütopyasından bir çekin alın abi. 2 gün sürsün ama tadı damağınızda kalsın. evet yalnız kalmak zor ama sırf yalnız kalmamak için yola çıkılmıyor; tecrübeyle sabit. hepsini toparlarsak; en büyük sorun sensin. bakış açıların, sığlığın. sana benzer biriyle karşılaşma ihtimalin de çok yüksek. istiyorsun ki böyle fırından yeni çıkmış, olmuş, olgun biriyle doğru düzgün bir ilişki yaşayasın. o iş öyle değil. fırına çoğunlukla hazırlayıp yollaman hatta bazen fırına birlikte girmen gerekiyor. tamam bu fırın metaforu kötü oldu susuyorum. ama zaten klişe bir konu ve klişe cevaplar veriyorum; şimdiye kadar bu konuda duyduğunuz ve okuduğunuz her şeye yaptığınız gibi bu gönderinin varlığını fark edin ve "ben bunları zaten biliyorum ama bende şöyle oluyor benim durumum farklı " diyerek kendi hayatınızdaki hiçbir şeyi değiştirme çabasına bile girmeden yaşamaya devam edin. bu da tecrübeyle sabit ^_^
ilişkiyi kapalı kapılar ardında yaşamak zorunda kalmak en büyük sorunlardan biridir. zaten ilişkilerin ömrünü kısaltan da bir nevi budur. bir bakışı, kucağı, sarılmayı, öpüşmeyi paylaşabileceğiniz yerler sınırlıdır. belli konuları konuşabileceğiniz yerler bile sınırlıdır. bu kadar az paylaşımla ilişki de yürümekte zorlanır.
genel anlamda birçok travmaya ve baskıya maruz kalmış iki insanın ilişkisinde yaşanan
en büyük sorun, bu iki insanın sahip olduğu patolojik psikolojidir diye düşünüyorum. küçüklükten başlayan akran zorbalığı, takılan lakaplar, tacizler, alay edilmeler, dışlanma. biraz büyüdüğünde hayatında büyük bir yer kaplayan ailenin, senin eşcinsel olduğunu öğrendiği an seni bir tecavüzcü ile aynı keseye koyacağını bilerek onlarla aynı evde yaşamak, aynı zamanda içten içe ailen olduğu için onları sevmeye devam etmek, seni olduğun gibi kabul edemeyecek insanları sevmeye devam ettiğin için kendini aptal gibi hissetmek.
lise/üniversitede tam iyi bir arkadaşa denk geldiğini sandığın an, onun ağzından homofobik bir laf duymak. çevrendeki bir çok kişi için senin gerçeğinin, onların alay konusu olması. ve bu ortam içinde kendine yer edinmeye çalıştığında iç sesinin "gurursuz musun amk onlar senin hakkında ne düşünüyor sen hâlâ samimiyet kurma çabasındasın" diye çemkirmesi. kendini soyutladığında ise asosyal damgası yemek, öyle olduğunu hissetmek.
nihayet seni kabullenen bir ortam bulduğunu sandığında ise eşcinseller arasındaki sidik yarışının içinde kaldığını farketmek. daha kaslı, daha yakışıklı, daha uzun boylu, daha büyük penisli, daha dolgun kalçalı, daha beyaz tenli vs. derkeen o tiksindiğin heteroseksist ortam ile şimdiki arasında pek de bir fark olmadığını idrak etmenin verdiği hiçbir yere ait olamama hissi.
iş hayatına atıldığında cinsel yöneliminin iş ortamındaki kişiler tarafından duyulmaması için gösterilen çaba. eğer gizlenme ihtiyacı hissetmeyip yönelimini açıkça yaşıyorsan maruz kaldığını mobbing, taciz.
ve bunları sadece senin değil, neredeyse tüm eşcinsellerin biraz eksik biraz fazla yaşamış olması. dolayısıyla ilişki yaşayacağın kişinin de bunca yaraya sahip olması. kendi derdin sana fazlasıyla yetiyorken en az senin kadar yaralı olan birine tahammül edememek, ilişkilerinin
zamanla tek gecelik, beklentilerden uzak , cinsel ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik ilişkilere dönüşmesi

daha yazılacak çok şey var ancak bunlar yukarıda bahsettiğim patolojik psikolojiyi oluşturmak ve anlayabilmek için yeterli sanıyorum. tüm bunları yaşayan iki kişinin ilişkisi için genelleme yapacak olursak iki ihtimal doğuyor. ya birbirleri ile empati kurup birbirini anlayışla karşılayan iki insan olursunuz; ya da sürekli bir ego yarışının, kıyaslamanın, kendini kanıtlama çabasının egemen olduğu bir ilişkide oradan oraya sürüklenirsiniz. bu iki seçenekten hangisinin yaygın olduğunu tahmin etmek çok zor değil
toplumun kabul etmemesinden dolayı karşındakine her türlü pisliği yapmanın mübah görülmesi.

oysa kız-erkek ilişkilerinde karaktersiz taraf toplumca ayıplanabileceği, arkadaş ortamından çıkarılabileceği için biraz daha dikkatli davranılmakta. eşcinsel ilişkiler ise gizli kapaklı yaşandığı için 3. tarafın duyması yada yapılan karaktersizliği ayıplaması mümkün olamamakta. bu da her türlü pisliği yapma hakkı doğuruyormuş gibi algılanmakta.
  • /
  • 3