ayı sözlük yazarlarının içtiği sigaranın haddi hesabı

eski okul anıları

lise 2deyim. biyoloji dersi olduğu üzere, bir de biyoloji uygulama dersimiz vardı. haftada 1 gün 2 saat biyoloji laboratuvarına iniyor, morgu anımsatan bir ortamda, deneyler yapıyorduk. terliksi hayvan (paramesium) deneyi esnasında arkada ağlayan kızı gördüm. adı özlemdi. morg havası da etkilemiş olmalı ki, hem ağlıyor hem de cam kavanozdaki ceninin (dikkatinizi çekerim) kendisi ile konuşmadığından şikayet ediyordu. * terliksi hayvan besiyerindeki muz kabuğunu ayağının altına atmayı ve kayıp düşüp kafasını yere çarpıp düzelmesini diledim, belki iyileşirdi*

scouse

liverpool bölgesinde yaşayan insanlara verilen isim, aynı zamanda bu insanların konuşma şekli, aynı zamanda bu bölgeye ait geleneksel bir yemek. ama scouse denildiği zaman insanların aklına ilk gelen bu bölgenin aksanıdır. kulağı tırmalar, boğazı gıcıklar. fucking derken alman aksanıyla söylüyorlar sanki.

ayı sözlük bir yaşında zirvesi

nihayet izmir'de de planladığımız buluşma 31/08/2012 20:00 leman kültürdeyiz hayırlı olsun

31 ağustos 2014 türkiye abd basketbol maçı

98-77 yenildiğimiz maç. 3 periyot başa baş gidip son periyotta verdik. gerçi amerika karşısında zaten şansımız yoktu fakat oynanan basketbol umut vermiştir. salı günü oynanacak olan ukrayna maçı çok önemli.

ayı sözlük yazarlarının okuduğu kitaplar

bunu da patlayayım.


sabahattin ali - değirmen

urfa’nın etrafı dumanlı dağlar ermeni yanıyor gözleri ağlar

urfanın etrafı dumanlı dağlar parçasının aslıdır efendim. urfada üç adet ermeni mahallesi, kiliseleri, evleri vardır. ama 2 milyonluk urfada bir adet bile ermeni bulamazsınız. hamidiye alayları gayrimüslimleri toplu toplu katlederken, ermenilerin acısını gören komşularının feryadıdır bu parça. aşağıda şarkının tam metni vardır efendim. okudukça yürek parçalıyor resmen. :(

1927’de rodosto – nor ateş’te doğan hagop gyurcyan, 1985 yılında bu şarkının kayıt altına alınmasını sağladı:

“urfa’nın etrafı dumanlı dağlar,
ermeni yanıyor, gözleri ağlar,
urfa’nın etrafına ekin ekenler,
ekini ekenler, güzeli seçerler,
çıkma, ceylan, şu dağlara,
seni avlarlar,
anadan babadan ayrı koyarlar. …

urfa’nın etrafında gezer bir ceylan,
yavrusunu kaybetmiş, arıyor yaman,
ceylan, senin gibi yüreğim yara,
arayıp bulamadım derdime care,
çıkma ceylan şu dağlara,
seni avlarlar,
anadan, babadan ayrı koyarlar. …

urfa’nın etrafı dumanlı dağlar,
koy verin geçeyim, dumanlı dağlar,
sılada yavrum var
of çeker ağlar”

a l'interieur

her fransız filminde olduğu gibi sanatsal esintilerin içinde bulunduğu bir fransız gerilim-slasher filmi. doğumuna bir gün kalan kadının, doktorunun önerisi ve kendi isteğiyle o son geceyi evde tek başına geçirmesiyle dikkatlerin yoğunlaştığı film, kadının o gece biri tarafından rahatsız edilmesiyle devam ediyor ve ardından olaylar tüm hızıyla gelişiyor. film; annelik isteğinin, intikamın ve hayatta kalma iç güdüsünün arasında geçen mücadeleyi anlatıyor ve bunu tek bir mekanda hareketli bir biçimde seyirciye aktarmayı başarıyor. gerilim ve merak son ana kadar sürüyor. yaklaşık 70 dakika olan film bence izlenmeyi hak ediyor.

istanbul'u sevmeme nedenleri

istanbul güzel bir şehir, ama bazı eksileri yüzünden sevmiyorum:

-gelecek depreme karşı herhangi bir önlem alınmamış olması. istanbul'da 5-10 yıl içerisinde çok şiddetli bir deprem olacakmış. kocaeli'nin halini gördünüz. aynı deprem, bu sefer merkez üssü istanbul'da olursa ne olacak? örneğin antalya'da gerekli önlemler biraz alınmış. ilk önce, yeni yapılan rezidanslar hariç, hiçbir bina 4. katın üstünü çıkamıyor. burada bütün evler 4 katlı. ayrıca burada tarihte, şiddetli bir deprem görülmemiş.

-terörizmin hedef alanı olması. teröristlerin hedef yeri olarak seçeceği iki yerden birisi. o yüzden çok güvenli bir yer değil. antalya o kadar turistik bir yer olmasına rağmen, hiç olay gerçekleşmedi burada. kimse psikopat değil. herkes götünü başını açıp gezebiliyor.
-çok kalabalık olması. nerede çokluk, orada bokluk derler. bir şehir çoğalınca, mal mal insanlar ürüyor. bildiğin ruh hastası insanlar. eskiden antalya'da kimse yokken o kadar mutluydum ki.

-suriyeli dolu olması. antalya'da hiç arap yok. sadece varsa arap turist var. gerçi son zamanlar biraz çoğaldılar gibi.

ayriyetten, büyük şehirlerde olduğunuz zaman rekabet de etmek zorundasınız. bu kadar yıpratıcı rekabetlere nasıl dayanabiliyorsunuz, anlamış değilim. iki üç geyle sikişmek için değer mi?

düzenleme: yeşil alan azlığını unutmuşum. burada dere kenarında oturuyorum mesela, ama istanbul'dakiler eğer çok zengin değillerse bildiğin kenar mahallelerde oturmak zorundalar. kuzenim bodrum katında oturuyordu. 5 dakika yürüsem denize ulaşıyorum, iki saniye yürüsem yoldaki papatyaları toplayıp çay yapabiliyorum, ama bu başkaları için mümkün değil maalesef. oturduğum yerde en az 3 piknik alanı var.