çocukken ailemle beraber yaşarken, bana en fazla huzur veren şeylerden biriydi bu. tabi sonra büyüdük, araya sırlar girdi. çoğu şey gibi bu da anlamını yitirdi.
emperyalist iş hayatının değerli kıldığı kahvaltı. sadece pazar sabahına hapsedilmiş mutluluk. kahvaltıdan kalkınca yarın iş var amına koyayım nidaları. düzenini sikeyim.
kalabalık bir arkadaş, eş, dost ve ya eşcinsel grubu ile yapılan büyük kahvaltının ve aç kalmanın keyfi gibi yoktur. işte bu o kahvaltıların en ses getireni ve seslisidir. *
annenın yaptığı yumurtalı ekmek kokusuyla uyandıran seremonisi ayrı bir tad katar bu sofraya, hele bir de kahvaltıdan sonra anne ile karşılıklı sigara içmek ise paha biçilemez. of bak yakasım geldi şimdi.
an itibariyle balkonda fonda orhan gencebay ile bir ömür ile yaptığım kahvaltıdır. bir de üşengeçliğimden kıytırık bir omletle geçiştirmeyeydim iyiydi.
aileyle yapılanı on numaradır. hele çocukları da artık birer yetişkin olmuş ve işler güçler nedeniyle aynı anda tüm fertleriyle bir arada bulunma süreleri kısalmış ailelerin pazar kahvaltıları altın değerindedir. herkeste bir "kadro tamam" mutlululuğu, bir de menemen.
aslında yakın arkadaşlarla da yapılanı da mükemmeldir hatta tüm gün sürdüğü olur. çaylarla birlikte sohbet de tazelenir. masadan kalkmadığınız için ufak ufak yemeye de devam edersiniz. akşam yemeğine yer kalmaz, günün olayı ve etkinliği pazar kahvaltısı olur. ne de güzel olur.