hoşlandığım kişiyle ilk buluşmamızda arkadaşının evine gidip hep beraber vakit geçirecektik. her kırmızı şarap içtiğimde kusarım. o gün de şarap içmeye karar verdik. eve geldik ve içmeye başladık. ev küçücüktü ve tuvalet evin salonundan sürgülü tahta bi kapıyla ayrılıyordu. ikinci şişe de biterken herkes mayışmış ve kulağını müziğe vermişti. ben de öyleydim ta ki karnımdan boğazıma doğru çıkan sıvıyı hissedene kadar. hızlıca yerimden kalktım ve tuvalete koştum. tam tuvalete girdim sürgülü kapıyı kapatıyordum ki bi baktım içtiğim tüm şarap tahta kapının üstünde ve aşağı doğru akıyor. evet içimdeki şarabı 2 saniye daha tutamamıştım ve çocuğun tahta kapısında cinayet işlemiş gibiydim. kapının her yeri kıpkırmızıydı ve tahta resmen tüm şarabı içine çekmişti. ne yapacağım nasıl temizleyeceğim derken hoşlandığım kişi iyi misin diyerek yanıma geldi ben de onu içeri aldım. kapıya baktı, bana baktı, ben ona baktım ve anırarak gülmeye başladık. evden çıkarken çocuğa kapısının ne halde olduğundan hiç bahsetmedik. muhtemelen kusmuk lekesi hala o kapıda. eğer bunu okursan, sürgülü tahta kapına kustuğum için çok üzgün olduğumu bilmeni istiyorum.
oveder'in (okunuşuyla) klibini yeni izleyebildim. karşılarına çıkıp "allahınız yok mu laaan!" diye bağırmak istiyorum çünkü böyle mükemmel klibe ancak böyle bi tepki verilebilir. hı bi de, bir şarkıyla sevişebilecek olsam evet bu oveder olurdu.
melih cevdet anday'ın iki perdelik oyunu. bir öğretmenin iktidara karşı politik bildiri dağıtması sebebiyle gözaltına alınıp 345 gün sorgulanmasıyla geçiyor. (polisin herhangi bir kişiyi süresiz olarak tutuklu bulundurabileceği bir ülkede.) oyun seyirciye öğretmenin psikolojisini sorgulatıp iki düşünce arasında gidip gelmenize yol açıyor ve bunu yaparken ter döküyorsunuz. çevre tiyatrosunda mustafa kırantepe, nihal yalçın ve serkan keskin'in performansıyla izlemiştim. psikolojik şeyleri seviyorsanız tam size göre.
artık benim de second mother'ım, house of hönönö'nün queeriçesi. düşünceleri ve fikirleriyle benim dile getiremediğim, toparlayamadığım düşünceleri dile getirmiş ve beni şaşırtmıştır. ayrıca ne güzel de bağrına basıyor öyle!
sundance film festivali'nde dünya sinemasının dram kategorisinde en iyi yönetmen ödülü alan felix van groeningen filmi. soundtrack bayaa iyiydi. kursat 9000 - çölde kutup ayısı favorim. başka sinema salonlarında izleyebilirsiniz.
trailer:
soundtrack: http://open.spotify.com/album/0bPr06Owk1...
ilk albümü a lunar manoeuvre'u geçen günlerde yayınlayan, çook iyi bi kalbi olan müzisyen. bestelediği şarkıları türkiye'deki plak şirketlerine iletmiş ama kimseden geri dönüş alamamış. ardından the rolling stones, u2, blur gibi isimlerle çalışmış ingiliz prodüktör chris potter'a şarkılarını göndermesiyle hikayesi başlamıştır. konserine gittiğimde en önden şarkılarına eşlik ederken sahneden inip omzuma dokunup teşekkür etmiştir. "dünyanın sonu gelecekse siz o an ne yapmak istersiniz bilmiyorum ama ben bu şarkıyı söylüyor olurdum." diyip healing adlı şarkısını söyleyerek performansıyla ağızlarımızı açık bırakmıştır. iyi ki tanışmışız in hoodies!
kışın ellerim ve ayaklarım sıcak durmadığı için yapmak zorunda kaldığım şey. ancak sabaha doğru ayaklar birbirine yardım eder ve o çoraplardan kurtulunur.
noah baumbach'ın yönetmenliğini yaptığı ve dünyanın en tatlı kadını olduğunu düşündüğüm greta gerwig'in başrolde oynadığı içinizi ısıtan siyah beyaz film. greta gerwig, ethan hawke, julianne moore üçlüsünü 24 haziran da maggie's plan ile izleyebileceğiz. http://www.imdb.com/title/tt3471098/?ref...
left 4 dead 2 çünkü oynayabildiğim tek fps oyun. he bi de yeni başlasam da don't starve together. daha 5 gün hayatta kalabilmişliğim var. arkadaşlarla survival yapmak için can atıyorum.
istanbul konserlerinde bizi bambaşka bi dünyaya götüren nordik grup. setlistlerindeki 12 adet şarkıyı bitirip sahneden ayrıldıktan sonra alkışlarımızın ve çığlıklarımızın bitmemesi üzerine lucky no #13 diyerek bir şarkı daha çaldılar. insanlara kapalı alanda sigara yaktırdın be jonsi! seneye yine bekleriz.
söylenenlere göre 19 ağustos'ta istanbul'da konser verecekmiş bu efsanevi insan. konser mekanının açıklanmasını merakla beklerken kumbarama bir şeyler atmaya başlayabilirim. bekle bizi moz!
hoşlandığım kişiyle ilk buluşmamızda arkadaşının evine gidip hep beraber vakit geçirecektik. her kırmızı şarap içtiğimde kusarım. o gün de şarap içmeye karar verdik. eve geldik ve içmeye başladık. ev küçücüktü ve tuvalet evin salonundan sürgülü tahta bi kapıyla ayrılıyordu. ikinci şişe de biterken herkes mayışmış ve kulağını müziğe vermişti. ben de öyleydim ta ki karnımdan boğazıma doğru çıkan sıvıyı hissedene kadar. hızlıca yerimden kalktım ve tuvalete koştum. tam tuvalete girdim sürgülü kapıyı kapatıyordum ki bi baktım içtiğim tüm şarap tahta kapının üstünde ve aşağı doğru akıyor. evet içimdeki şarabı 2 saniye daha tutamamıştım ve çocuğun tahta kapısında cinayet işlemiş gibiydim. kapının her yeri kıpkırmızıydı ve tahta resmen tüm şarabı içine çekmişti. ne yapacağım nasıl temizleyeceğim derken hoşlandığım kişi iyi misin diyerek yanıma geldi ben de onu içeri aldım. kapıya baktı, bana baktı, ben ona baktım ve anırarak gülmeye başladık. evden çıkarken çocuğa kapısının ne halde olduğundan hiç bahsetmedik. muhtemelen kusmuk lekesi hala o kapıda. eğer bunu okursan, sürgülü tahta kapına kustuğum için çok üzgün olduğumu bilmeni istiyorum.
sundance film festivali'nde dünya sinemasının dram kategorisinde en iyi yönetmen ödülü alan felix van groeningen filmi. soundtrack bayaa iyiydi. kursat 9000 - çölde kutup ayısı favorim. başka sinema salonlarında izleyebilirsiniz.
trailer:
soundtrack: http://open.spotify.com/album/0bPr06Owk1...