a single man

2009 amerikan yapımı film.

konusu;

52 yaşında bir ingiliz edebiyatı profesörü olan george falconer, yaşamını uzun süreden beri birlikte paylaştığı hayat arkadaşı jimi kaybetmiştir. onun ölümünün ardından george hayatın anlamını kaybettiğini hissetmektedir. geçmişte yaşamaya başlayan ve geleceğe dair şüpheleri olan georgeun en iyi arkadaşı, kendisi gibi varlık problemleri ile boğuşan güzel charleydir.

hayatı sorgulayan george gün boyunca etrafında gelişen olayları izler, yeni insanlarla karşılaşır ve günün sonunda anı yaşamanın anlamına varır.
sinematografi harikası film.
the king's speech filmini izlediğimde tanıdım colin firth'ü. o an hem oyunculuğuna hem de sanki üstünden yüzyıllar geçmiş bir yaşanmışlık barındıran güzel yüzüne aşık olmuştum. bugün gay temalı bir filmde oynadığını görünce hemen izleyeyim dedim. afedersiniz ama ağzıma sıçtı film.

christopher isherwood'un yazdığı tom ford'un yönettiği* fakat sonunda ciddi manada göz yaşı kaybedebilinecek film veya kitap. ben ilk önce kitabını okuyup sonra filmini izledim ve ikisinde de kendime engel olamadım hatta bir kaç saat önce öneride buşunduğum filmin başlığının tazelenmesi bir tesadüf mü ? kewashe
colin firth'e boşa aşık olmadığımı kanıtlayan, muhteşem eşcinsel temalı film. o adamın hayatın anlamını kaybedişi bulur gibi olması kadınla ilişkileri kadının dik durur görünüp aslında zayıflığını örtmeye çalışan yapısı, çok şeyler düşündürdü kendimle de ilgili... colin firth nasıl güzel ve içli bakar....
türkçe ismini, orijinaline yakıştırmadığım film. "tek başına bir adam". çok çirkin. kulağa bir yükmüş gibi giriveriyor, kelimeler. halbuki yapayalnız bir adam gibi bir şey konsaymış, illa türkçe bir isim yakıştırılacaksa. neden edebiyat profesörü olmak için hayal kurmadım dedim. sanki bu gri yalnızlığı, filmde olduğu gibi, sadece edebiyatçılar yaşarmış gibi. kendime geldim sonra. acının dini, dili vs-si olmadığı gibi mesleği de olmuyor.
harika bir film, diğer yazar arkadaşlar gayet iyi tanıtmış. ben izlerken hep bi buruk izledi içim. izlenmesi geren 10 film içinde kesinlikle yeri olan bir film
kopeklerden birine hala ne oldugunu anlayamadigim film.
sinema için estetik ölçüsüdür. bir film izledikten sonra istemeden karşılaştırırım a single man ile. replikleri, çekimleri, atmosferi bambaşkadır. sanatsal açıdan en sevdiğim filmdir diyebilirim rahatlıkla.
hayatın boşluğuna düşmüş bir adamın hikayesini anlatan lgbti temalı filmler listesinde ilk 10'a adını yazdıracak etkileyici, duygusal, sorgulayıcı ve dram yönü ağır olan bir film. hiç sıkıcı değil, replikler gayet yerinde dialoglar akışkan daha ne olsun sözlük
kesinlikle çok iyi ve etkileyici bir film.
şaşırtıcı olansa yönetmeni ünlü yakışıklı modacı tom ford.
ve adam ilk kez film çekiyor.hem de iyi bir film yapıyor.
ford'a şapka.
hala izlemeyenler varsa benden onlara ceza:derhal filmi üç kez üst üste izlemek.
julianne moore'un pek bi seksi olduğu, colin firth'in rolünün hakkını verdiği, tom ford'un döktürdüğü film.
erotizmi göze sokmadan anlatılmış nadir eşcinsel hikayeler kategorisinde yer alan, eşcinsel bir bireyin canından çok sevdiği hayat arkadaşını kaybedişinin ardından yalnızlığı ve bunu kabullenemeyişiyle, gidip gelen duyguları beraberinde savaşan adamın bir gününü anlatır ki o gün bir ömre bedel nitelikte düşüncelerle doludur. o bir güne hem koskoca bir hayat hem de heybetli bir ölüm sığmıştır.