ablaların kardeş sevgisi

aileye açıldıktan sonra ablamın abartıp bana erkek arkadaş bakıp beğenmeye kadar götürdüğü duygu.
çünkü;

- siz onun makyaj malzemelerini kullanmıyor,
- giysilerini ödünç istemiyor,
- en sevdiği ayakkabısına yılışmıyor,
- hoşlandığı erkeği elinden almaya çalışmıyor*sunuz.

bunlardan bir tanesini yapmış olsaydık sevgisinin ''s'' sini sadece tek bir kelimede görebilirdik.

(bkz: siktir)
beni o büyüttü desem abartmış olmam. farklı bir bağlılığımız var aramızda. o bana sadece bir abla değildi* fikirlerini her zaman önemsedim, kendi üzerimdeki doğruları ve yanlışları zamanı geldiğinde o seziyormuşçasına bana öğütler verirdi, konuşur, beni dinlerdi. yaptığı hataları hatırlar, benim de o hataların içinde olmamam için didinirdi. fikir edindiğim zaman kendi izlediği yolu bana da anlatırdı. göstermediği bir yanı vardı hep, hisseder üstüne düşmezdim. biliyordum ki onun da gözlerinde okuduğum, benim de aynı dilde gördüğüm şeydi*

okulda ufak çaplı bir kaza geçirdiğim de haber vermişler. biz hastaneye gidesiye kadar o gelmiş; kapıda beklemiş bizi. gözlerinde ki o nemin tarifi yoktu. endişeli ve kaygılıydı. aynı şey benim içinde geçerliydi o da hastane de küçük bir operasyon geçirmişti. sedye ile ameliyathane kapısına kadar beraber gittik ve ben orda kaldım. bir sonra saat o kapı açılınca çıkan hemşire “siz kardeşi misiniz” ,“evet” dedim. “kendisi uyandı. size haber vermemi istedi” dedi. “merak edersiniz diye düşünmüş” dediğinde benim ona bağlılığımın bir kardeşten öteye geçtiğini anladım. o benim can’ımdı.
bazen annenin çocuğuna duyduğu sevgiden bile fazla olur. anneden daha çok merak eder, daha çok düşünür belki daha çok sever duruma getirir. kız kardeşimle içinde bulunduğumuz durumdan yola çıkarak diyebilirim ki, ondan bir ay ayrı yaşamak zorunda kaldığımda günlerce kendime gelememiş ve günlerce ağlamıştım. en sonunda da yanına taşındım zaten. şu sıralar yurt dışında yaşama ihtimali var ve ben kara kara ne yapacağımı düşünüyorum.
biri ''ayı'' ,
biri ''çiko'' ,
biri ''dombili'' ,
biri de ''tombik'' diye sever, bir anda şımarırım yılışırım ama kısa sürer bu hallerim.
hani bi 15-23 yaş arası olsak belkide cüsseye yakışmıyo şımarmak.
tekne kazıntısı olununcada sevgi daha bi yoğun oluyor.
ablamla pek severiz birbirimiz, çok da iyi anlaşırız aslında, lakin küçükken kafamda mermer kalemlik kırması, bayram harçlıklarıma el koyması, başka ablalar kardeşlerini doğumgünlerine götürürken beni götürmemesi filan düşününce, yok ya sever ablam beni, sever, sev, se... (fade out)
iki küçük kardeşi olan bir abla olarak, onlar için ölebilirim bile. küçük olan 2 yaşında, büyük olan 8; bayağı yaş farkımız var yani, hele ufaklık çocuğum gibi.

ne zaman onları ziyarete gidecek olsam, üç gün aç gezmem gerekse bile mutlaka sevecekleri bir şeyler alıp götürürüm. gurur duyacakları, arkadaşlarına hava atacakları bir abla olmak için elimden ne geliyorsa yapıyorum yani. parkta saatlerce oynamaktan tut, enstrüman çalmayı öğretmeye, muhteşem kitaplar önermeye kadar aklıma ne geliyorsa yapıyorum.

cüzdanımda ikisinin de fotoğrafı var, hep yanımda taşıyorum. ikisine de ne kadar düşkün olduğumu anlatmam mümkün değil yani.

bir farklıdır kardeş sevgisi.