aileye açılmak

  • /
  • 6
keşke yapmasaydım. özellikle annem, beni tedavi ettirmeye çalıştı. çeşitli telkinlerle ve uyarılar ile yine de bir kızla evlenip gizli gay olarak yaşayabileceğime inandırıldım. akrabalarımız ya duyarsa korkusuyla heteroseksüel maskemi hiç çıkarma fırsatım olmadı bu (30) yaşıma kadar. babam görmezden geliyor, evlen diyor. erkek kardeşim ise bilmiyor.

daha kötüsü de olabilirdi diye şükrediyorum ama söylememin bir yararını da görmedim. sen yeterki mutlu ol demediler bu konuda bana ve tek sebebi de "akrabalarımız duyarsa ne der".

kimse size bu konuda açılın ya da açılmayın diyemez. herkesin ailesi farklı. herkesin kültürü farklı. alacağınız tepki de bununla orantılı çok değişecek. karar tamamen size ait, burda insanların tek yapabilecekleri tecrübelerini sizinle paylaşmak.

edit: insan sonradan pişman olabiliyormuş
anneyle hacı hoca gezip ,babayla psikolog,psikiyatri gezindiğim durum . söylemesem daha iyiydi .*
ilk annem öğrendi. ona söylemek kolaydı bu dünyadan göç etmişlerle sohbet etmek daha kolay.
sonra ablam öğrendi.bir yıl direndi,eleştirdi,küstü sonra panpa olduk sevgilimle küstüğümüzde aramızı düzeltiyor.şimdi yaşadığımız aşkı kıskanmaya başladı.
hala merak ettiği soru ''altta mısın? üstte misin?'' olsun bir 10 yıl daha beklerim medeniyetleşme zaman alıyor.
insanın ailesinden birinin bilmesi ve yanındayım demesi büyük zenginlik.
kuantum fiziginin dinamiklerini açiklamaktan daha zordur.
futboldan anlamayan bir kadına ofsaytı açıklamaktan, küçük bir çocuğa neden sürekli şeker yiyemeyeceğini açıklamaktan yada ergen bir erkek çocuğuna kadınların nasıl regli olduğunu açıklamaktan çok daha zordur.
çok iyi yazılmış bir haber değil ama geçen haftasonu ankara'daki ayrımcılık karşıtı sempozyum'da seven kaptan'ın bu konudaki sunumu aşağı yukarı ana hatlarıyla şu şekilde:

dr. seven kaptan’ın lgbti’lerin yakınlarının kabul ve açılma sürecini anlattığı sunumda, listag ve cetad ile devam eden aile buluşmaları deneyimini de aktaran kaptan; “açılma süreçlerinin çocuklar için dolaptan çıkma, aileler için dolaba girme süreci” olduğunu belirtti. ailelerin, çocuklar ailelerine açıldığı zaman, yas reaksiyonu verebildiğini ve açılma süreçlerinde “ölse bu kadar üzülmezdim”, “babamın ölümüne benzer bir acı yaşadım” gibi cümleler kurabildiğini anlattı (yas süreci için kübler-ross modeli diye aratabilirsiniz).

kaptan, sunumunda aile üyelerine açılma sürecinin, aileler için şu aşamalarını kapsadığını belirtti:

1. şok: aileler bu sürede çocuklarının değişmiş olduğunu düşünüyorlar. onlara karşı yabancılaşma hissi güdüyorlar.

“benim sevgili çocuğum, benim sevgili çocuğum değilmiş” gibi cümlelere rastlanabiliyor.

seven kaptan bu süreçte; kızgınlık, inanamama, şok gibi durumların geçmesini öneriyor.

2. inkar: bu süreç geçici bir dönem olarak nitelendiriliyor. aileler bu süreçte lgbti’lerin yaşadığı süreçlere benzer süreçler yaşayabiliyor. “sadece kafası karışık”, “değişebilir, çevrem ne der?” ve “çevrem asla bilmemeli” gibi kısıtlamalarla bu süreci geçiriyor.

aileler bu süreçte; “şimdiye kadar düzelen hastanız olmadı mı?”, “yine de evlenebilir mi?” gibi sorular soruyor. aileler buna alışmak için zamana ihtiyaç duyabiliyorlar.

3. öfke ve suçluluk: aileler yine bu süreçte “nerede yanlış yaptım?”, “bunun olabileceğini nasıl fark etmedim?”, “daha nelerle karşılaşacağım?” “çocuğum bunu anlatmadan önce ne kadar süre acı çekti?” gibi sorular soruyor.

kaptan, bu evrede ailelerin sorduğu soruların bilimsel tezlerle cevaplandığını anlattı. aileler, bu evrede psikiyatristleri “bilimin temsilcisi” olarak görüyor ve psikiyatrlardan bu tarz cevaplar bekliyor. doktorlar ise, bu cevaplarla ailelerin kaygısını hafifletmeyi amaçlıyor.

yine aileler, heteroseksüel hayallerin yasını tutuyor: “el alem ne diyecek?” “bizi kabul edecekler mi?” “çocuğumun geleceği ne olacak?” “iş bulabilecek mi?” “hayatı boyunca yalnız kalacak”

4. destekleme ve kabullenme aşamalarına göre ise aileler şöyle kendini gösteriyor:

a. destekleyici: bu tarz ailelerin bu süreçte lgbti olmayı tam anladığı anlamına gelmiyor. örneğin; bir trans kadın annesi “eskiden, 'el alem ne der?’ derken şimdi biri bir şey söylese de ağzının payını versem” diyebiliyor.

b. boyun eğen ya da koşullara bağlı destekleyici: bu tarz aileler kabullenmiş gibi görünüyor. şartlarını kesin ortaya koyup “sevgilini eve getirme”, “hormon kullanma” diyebiliyor.

c. iğneleyen, destekleyici olmayan, yargılayıcı: aileler kısıtlama ve tehditlerle lgbti çocuklarına saldırabiliyor.

çocuğunu hedef gösterme, rapor verecek doktoru silahla tehdit etme gibi durumlarda lgbti aileler arasında görülebiliyor.

5. kabulleniş: bu evre psikiyatrlar tarafından sadece çocuğu desteklemek değil, lgbti ebeveyni de olduğunu da kabullenmek olarak nitelendiriliyor.

kaptan bu süreçte lgbti aile gruplarının önemini vurguluyor. lgbti aile gruplarıyla tanışan aileler yanız olmadıklarını görme, ortak yas tutabilme, sürecin farklı aşamalarına tanıklık etme, bilgi alma/soru sorma mekanizmalarını kullanma, sorun yaşadıkları alanlara dair çözüm üretme deneyimleyebiliyor.

http://www.demokrathaber.net/lgbti/lgbti-aile-gruplari-cok-onemli-h58828.html
başlık açılmış entry yok, ben doldurayım bari.

denizde açılmaya benzemez ''baba'' ya açılmak.
babanızı tanımadan denemeyin sakın.
açıldığınızda, ya elinin tersi yüzünüzde patlar yada evlatlıktan direk rededilirsiniz.
ha bazı babalar vardır ki, sizin bu durumunuza anlayış gösterir.

babasının yanına tatile gitmiş, bulunduğu şehirden sabahın 7 sinde izmire sevgilisi ile buluşmak için giden ben.
baba sorar ve dialog başlar;

+oğlum bu saat te nereye canta elinde ?
-arkadaşımla izmire gidip arkadaşı alıp gelicem baba, buralara gelmemişte.
+kimmiş bu arkadaş, kendisi gelemiyormu buraya ?
-hem askerden arkadaşlarıda ziyaret edicem 1 gün kalıp gelicem arkadaşımı alarak.
bahsi geçen arkadaş = sevgilim, ve ailem bir bayan olarak biliyorlar sanarken ben !!!
+şu arkadaşı çok merak ettim ! senin bir erkek sevgilin varmış a.......a da yaşıyormuş.
-..........................!!! yok baba ne erkeği saçmalama nereden üretiyorsunuz bunları anlamadım.
+bilemiycem ben öyle duydum.
-neyse baba otobüsü kaçırıcam.

yani babalarda size açılabilir...
özellikle ülkemizde sorundur , çok zordur akıbeti bir çok kötü sebebe yol açabilir.

müslüman ülkelerin örf/adet ve dini kurallarından dolayı bu tarz seçimler veya yaşam tarzları toplum tarafından kabul görmez.

bu sorunu ülkemizi göz önünde bulundurarak ele alalım.

bilindiği gibi ülkemizde eğitim çok düşük bir seviyede. tabi ki eğitim denilince akıllara kesinlikle okumak gelmemeli. her insan kendini geliştirebilir , ilk okul mezunu bir insan 2 üniversite bitirmiş bir insandan kafa olarak daha eğitimli olabilir.

bu ülkede ki ailelerin %90'ı sabit bir fikir ile yaşamlarını sürdürmektedir.

1-aman evladımız okusun , para kazansın , evlensin ,çoluk çocuğa karışsın ve mutlu olsun
2-aman elalemden bize karşı bir laf gelmesin.
vs.

en büyük sorun "elalem ne der" , "erkek adam öyle şeyler yapmaz" gibi , insan üzerinde yaptırımlar uygulanmasına neden olan düşüncelerdir.

kimsenin inancıyla dalga geçmek veya hor görmek gibi bir lüksüm olamaz.hem karşımdaki bireye hemde kendime olan saygımdan dolayı.
lakin müslüman inancına sahip bir ülkede bu seçimler asla kabul edilemez , edilmeyecektir.

tabi ki her insanın "hür" olarak yaşamak istemesi en büyük hakkıdır.buna hiç kimse itiraz edemez. 1. derecen yakınlar bile.

"umarım" düzelir herkes istediği gibi yaşama hakkını elde eder diyeceğim ama çok zor.
gereksiz bir soylem daha fazla uzmeye hakkimiz yok diye düsünüyorum biz onlarin cinsel hayatini bilmiyorsak onlarinda bizimkinin bilmesine hic gerek yok
33 yaşına geldikten sonra “ulan yapsam mı yapmasam mı” diye düşündürmeye başlayan eylem. 3 sene öncesine kadar bir erkekle sevişmeyi aklına bile getiremeyen, 1 sene öncesine kadar herhangi bir tanıdığımın benim cinsel kimliğimi öğrenmesini dünyanın en korkunç şeyi olarak düşünen ben bugün aileye açılma fikrini bile ciddi ciddi düşünmeye başlamış bulunmaktayım. babam yaşıyor olsaydı bunu yapmam imkansızdı ama annemin ve abimin bilmesi bana ne getirir, benden ne götürür düşüncesini sorgulama aşamasındayım. çekip vuracak değiller ama uzun bir münakaşa evresi geçeceği malum. eşçinselliğin ne demek olduğunu uzun uzun anlatacak enerjim var mı, onu bilmiyorum. zira 1 hafta arayla 2 çok yakın arkadaşıma bunu açıkladım ve aldığım tepkilerden şunu farkettim ki, hetero dünya bu eşçinsellik meselesine gerçekten çok uzak ve çok az şey biliyorlar. yani genç, üniversite mezunu, ortalamanın çok üstünde bir kültür birikimi olan bir hetero birey, eşçinselliği sadece göt vermek olarak düşünüp, bir de aktif olanlar var dediğimde “ben onları oğlancı zannediyordum, hani osmanlı’da falan oğlancılar vardı ya” diye cevap verip kahkahayı bastığımda “hiç düşünmedim ki lan, niye eşçinsellik hakkında kafa yorayım” karşılığını verdi. bir diğeri direkt hastalıktan olaya girdi. genci bu kadar az kafa yorup bilgi sahibi değilse 65 yaşındaki anneme bunu nasıl anlatabileceğim konusunda ciddi endişelerim var. diğer taraftan da artık insanların evlilik, çoluk çocuk muhabbeti yapmasından fena halde bunalmış durumdayım ve kafamın biraz rahatlamasını istiyorum. kafa karışık biraz dostlar. tecrübesi olanlar fikir belirtirse sevinirim.
insanın içine atmayıp anlattıkça rahatlaması ve açılan olası konu başlıklarına- evlilik, kız arkadaş vs.- belirsiz cevaplar vermekten kurtulması adına anlamlıdır. insanın sırlarla yaşaması çok zor ve bu anlamda eşcinsellik çok büyük bir kambur. elbette kastım bu kamburdan kurtulmak değil ama yükü hafifletmek. tabii ki açıldığınızda aileniz sorunsuz şekilde karşılasa da sizin ileride yalnız kalacağınız, toplum tarafından dışlanacağınız gibi olası problemleri dert edecektir size yansıtmasa da. bu durum belki onları üzecek ama sizi daha iyi anlamalarını sağlayacaktır diğer taraftan da. ben anneme açılırken tüm vücudumda deprem oluyormuş gibi tarifsiz şekilde titredim ama şimdi bir nebze daha huzurluyum. beni her şeyimle kabul eden bir annem olduğu için de çok şanslıyım.

(bkz: bir eşcinselin içini açmak)
bu seferki hikaye kanada'dan.

ikisi de gay olan ikiz kardeşler luke ve adam ailelerine açılmaya karar veriyorlar. luke gay olduğunu her zaman bilirken adam bununla sürekli bir mücadele içerisinde olduğunu ama artık kendini kabul ettiğini belirtiyor. ailesi luke'un tahminen gay olduğunu düşünürken adam'dan bunu pek beklemiyor. olay, anne-baba mutfakta iken ''size açıklamamız gereken bi şey var'' minvalinde gelişiyor ve devamında ailenin tepkileri o kadar içten, doğru ki. pek duygusal bir insan olmayarak neredeyse gözlerim doldu. özelliklede baba bir an yeşil ekran verirken anne'nin anlayışlı ama şaşırmış gözleri... devamında annenin ''you are born that way, that's what it is.'' yorumu ve devamında söylediği şeyler o kadar anlamlı, o kadar doğru ki. sanırım bu arkadaşlar da şanslı aileye sahip olanlardan.

http://www.buzzfeed.com/floperry/these-p...
bence gereği yoktur böyle bir açıklamayı aileye yapmanın.
rahat ve geniş bakan bir aile ye sahip olan kişiler bu durumu gönül rahatlığı ile söylemektedir,
ama bu tarz yapıya sahip aileler herzaman olacak değil, heleki türk toplumun da bu durumu kaldıracak bir aile, çok nadir.
bırakın herşey olurun da ilerlesin.
boşvermişlik psikolosine batık olduğum zamanlarda yapmayı düşünmüşlüğüm olan eylem. ama iyi ki yapmamışım. tavsiyem de yapmamınız yönünde. hatta sadece aile değil, hiç kimseye açılmayın. hiç kimseye güvenmeyin. açılınca belki kabulenirler, beni ben olduğum için severler falan filan... bu noktada da şunu söyleyebilirim: ne ailenizden, ne hiç kimseden, ne de hayattan bir şey bekleyin. mevcut durumunuzla kabullenin aile ilişkinizi, her şeye rağmen, hayatta yalnız olduğunuzu bilerek mutlu olmaya çalışın.

ha tabii bunlar sadece benim tavsiyelerim. her insanın gerçekliği, yürüdüğü-yürüyeceği yol farklıdır. ben sadece kendi gerçekliğimden bahsettim o kadar.

edit: madem o kadar hiç kimseye güvenmeyin falan dedim, neden kimseye güvenmediğimi de olaylar üzerinden anlatayım. ilki lise son sınıfta aşık olduğum çocuğa açılmam şeklinde oldu. o da beni sevmiyor olsa bile, en azından gidip de bunu millete yaymaz diye düşünmüştüm. sonuçta o ağırbaşlı, iyi mi iyi kalpli, sincap gibi bir insandı. ama ben ona açıldıktan yıllar sonra beni kuzenlerine ifşalayıp, maskara etti. aslında ben de seni seviyordum minvalinde şeyler yazmıştı ki, meğer beni oynatıyormuş. en büyük rüyam gerçekleşti sanırken gerçeği öğrendim. üstüne bir de etmediği hakaret kalmadı. telefonda resmen nefret kustu. "insan arkadaşım dediği insana o gözle bakar mı?" demişti ki, umarım aynısını bir gün bir kız ona söyler. aynı hakaretleri eder, aynı şekilde aşağılar...
ikincisi de çok yakın olduğum bir arkadaşım üzerinden gerçekleşti. kendisi zaman zaman çok samimi davranırdı. hatta samimiyet falan biraz masum kalır, baya baya oynaştığı zamanlar olurdu. sonradan öğrendim ki myjudas bana yavşıyor gibisinden şeyler yayıyormuş ortamlarda. arkamdan tek atıp tuttuğu da bu değil tabii, hemen her konu da arkamdan attırıyormuş. bu söylediğim insan da herkesin çok efendi, dürüst, güvenilir bildiği biri. herkes bir yana ben de yıllarca öyle biri olduğunu sanmıştım. ama hayat işte acı gerçekleri yüzünüze böyle böyle çarpıyor.
benim yaptığım yapılmamalıdır dedirten durum,

o zaman ki sevgilimle çok büyük bir kavga edip, depresyonun en ucunu yaşarken arayıp telefonda söyledim. şuan diyorum ki allahtan yaşıyorlar, güçlü insanlarmış.

not: o depresyonda günde 5 tane ilaç kullanıyordum gerisini siz düşünün
annem zaten öldü babam ise cahil değil de kabullenemez böyle şeyleri. ya beni öldürür yada evlatlıktan red eder babamı da kaybedemem şu hayatta o yüzden açılmayı asla düşünmedim
avustralyalı trans birey henry ailesine, facebook/iş arkadaşlarına, kısacası tanıdığı herkese eğlenceli ve ufaktan da öğretici öğeler içeren bir video ile bu süreci aradan çıkartmış. kendi deyimiyle "eğer gülebiliyorsanız bu çok büyük bir mesele değil.".

http://www.buzzfeed.com/lanesainty/this-...

bir de sir ian mckellen'ın geçmişten günümüze mektuplar konseptinde bir kitapta (kurgusal da olsa) yer alan michael'ın annesine açılma mektubu var ki,

http://www.independent.co.uk/arts-entert...

"ne olduğum için değil ama senin tam şu an nasıl hissettiğin hakkında üzgünüm anne."
bence bunu yapmalı veya yapmamalı olduğunuzu şu şekilde anlayabilirsiniz. ailenizle düşüncelerinizin farklı olduğu noktaları düşünün. örneğin onların çok sevip sizin nefret ettiğiniz bir yemek ya da içine konulan bir şey. iki senaryo çıkaralım.

mesela maydanozdan tiksiniyorsunuz ama aileniz o olmadan yemek yiyemiyor. buna anlam veremedikleri gibi sizin bu hassasiyetinize karşı hiç bir şey yapmıyorlar, yiyemediğinizi bildikleri halde bütün yemekler maydanozlu yapılıyor, yok sayılıyorsunuz; onların da bu durum karşısındaki tavrı şu şekilde: maydanozsuz bir yemek düşünülemez, bütün insanlar maydanozlu yemek yer, bu çocuk daha nasıl olsa alışır maydanoza olur öyle. sonuç olarak siz ya o maydanozlu yemeği kusa döke yiyorsunuz ya da aç kalıyorsunuz. maydanoz faşizmi evde etkin.

ikinci senaryo

aileniz duruma anlam veremiyor ama sizin bu durumunuzun gerçekliğini kabullenip ne yapabiliriz diye düşünüyor. sadece 5 dakikalık bir beyin fırtınasıyla yemek pişerken maydanoz eklenmiyor piştikten sonra 1 tabak sizin ayrılıyor akabinde maydanoz ekleniyor geri kalan yemek maydanozlu oluyor. herkes mutlu ailecek yemek yeniyor. herkes doyuyor, herkes istediğini alıyor.

sonuç

birinci senaryoda aile çözümü daha uzun sürmesine daha acılı olmasına rağmen asimilasyonda buluyor, sorunu yok sayıyor.
evrimsel sürecimiz bizi sürü hayvanı olarak yetiştirdi, geçmişimizde bu özelliğimiz sayesinde rakiplerimize üstün geldik ve hayatta kaldık. bunun ispatını bugün bile yaşam tarzı olarak tarım toplumuna veya kolektif hayata geçen toplulukların hala avcı toplayıcı olarak yaşayan topluluklardan farkına bakarak anlayabiliriz. bireysel olarak hayatta kalma ihtimalleri bizden kat kat üstünken grup olarak bakıldığında çok daha başarılı olduğumuz söylenebilir. bize miras kalan bu sürü genetiği ve ahlakı farklılıkları yok etmeye meyletmemize sebeptir. doğuştan getirdiği farklılıklar yüzünden dışlananlar sadece insanlar değildir. bunu kurt, sığır vb. hayvanlar da yapar. bu sadece genetik de değil kültürel de bir mirastır. güçlerini sayıca üstün olmaktan alan toplulukların kültüründe bu farklı olanın öcü olması eylemi daha da şiddetlidir. bizim toplumumuz da gücünü bugün hala sayı üstünlüğüne dayandırmaktadır. gündemden düşmeyen tek adam, tek millet, tek devlet söylemleri tesadüfi değildir. global olarak da en çok tercih edilen sistemin demokrasi olması tesadüf değildir. eşcinsellik olgusu eşlerin bir yavru meydana getirememesi sebebiyle bizleri genetik olarak kusurlu kılar. bizler toplumların baskısıyla ürüyoruz(bisex vb. kişiler hariç.).tarihte bizi üremeye zorlamak yerine kendi halimize bıraksalar belki de bugün hiç birimiz var olmayacaktık. sonuç olarak eğer ailemiz maydanoz faşisti ise bütün genetik mirasımızı kabullenmeli ve ailemize yemeğe maydanozu sonradan eklemeye manipüle etmeliyiz. iletişimin ilk şartı sayılabilecek aynı frekansta olmayı sağlamalıyız. bir radyodan tv sinyallerini aktarmasını beklemek hüsran olacaktır.

ne kadar bilirsen bil söylediklerin karşındakinin anladığı kadardır.
eşcinselliği kimlik olarak gördüğüm için,anama babama maske ardından oynamaktan bıktığım için birgün mutlaka yaşayacağım olaydır.
hiçbir zaman yapamayacağımı düşündüğüm eylem,açılmayı düşünseydim küçükken yapardım,çoğu şeyin üstesinden kendim geldim. bu saatten sonra paylaşmak benim için bir şey ifade etmiyor gibi.ne kadar anlayabilirler ki hem ?
  • /
  • 6