aileye açılmak

  • /
  • 6
evdeki sakin hayattan bıkıp; macera,kavga, gürüntü istiyorsanız eğer açılabilirsiniz.
(bkz:rahatlığın batması)
acıdır ki bizim oralarda eşcinsellik yok. ibnelik var. nonoşluk var. bu yüzden açıklamak zor hatta imkansız.
benim için ilginç olan bir eylemdi, benim babam ben on yaşındayken vefa etti, açıkçası babama açıklamayı da pek düşünmezdim lise ikiye geldiğimde artık o kadar farkındaydım ki herşeyin, anneme anlatmaya karar verdim, o kadar hazırlandım, şöyle olacak, böyle olacak diye, aldım annemi karşıma işte nasıl anlatsam bilemiyorum, ama çok üzülmek yok vs. diye telkin etmeye çalışıyorum. annem biraz korkmuş şekilde ne oldu söyler misin dedi? anne ben eşcinselim dediğimde, ilk tepkisi ben de hastasın, kötü birşey falan sandım olmuştu. devamında onun için de çok kolay olmayan şeyler elbette ki yaşadık, herşey sürekli güllük, gülistanlıktı dersem çok ayıp etmiş olurum. hatta psikiyatriste bile gittik, çünkü benim de annemin de bu durumu kabul etmekle ilgili yaşadıkları problemler vardı.

sonrasında üniversitedeyken ben ilk evden ayrılmamla annemin konuyla ilgili endişeleri işime yaramadı diyemem, sırf endişeleri yüzünden ayrı tek başıma evde kaldım üniversite boyunca, çünkü annem yurtta kalınca herkesin bana cinsel tacizde bulunacağını, onların yanında rahat giyinip soyunamayacağımı, yıkanırken vs. zorlanacağımı düşünüyordu. bu arada bir sevgilim oldu, hemen değil ama bir süre sonra annem tanımak istedi garip bir şekilde, sonradan anladım ki sadece adamın sağlam pabuç olup olmadığını anlamakmış amacı, 2.5 sene önce oluyor bu olay, gayet gergin, sorgu havasında geçen bir yemek oldu. sonrasında herşey normale döndü tekrar, hatta öyle ki biz orda kalırken annem ikimize yatak bile hazırladı. şu anda da benim yanıma gelirken sevgilim olduğunu bilerek geliyor, gündüzleri sevgilim daha erken çıkıyor bazen onları kahve içmeye gitmiş buluyorum evde kimse yok falan. benden daha çok görüşüyor anlayacağınız annemle.

her zaman böyle kolay olur demiyorum, benim de birtek kardeşim ve annemle aram bu şekilde, diğer akrabalarımla çok zor zamanlar geçirdim, geçiriyorum, muhtemelen daha da geçireceğim.
eşcinselliğin yalnızca cinsellikten ibaret olduğunu düşünenler için hiç gereği olmayan bir eylemdir. oysa eşcinsellik cinsellikten ibaret değildir, bizi biz yapan şeylerden biridir, özümüzdür. kim olarak yaşamak istediğimize verdiğimiz kararın bir sonucudur: kendimiz olarak mı yoksa ailenin ve toplumun olmamızı istediği kişi olarak mı? bu önemli bir ayrımdır, zira kişinin sahip olduğu öz saygıyı da gösterir. aileye açılma ise açılmaların en zoru olsa da en anlamlısıdır çünkü herkesten önce anne ve babanın çocuğunun gerçekte kim olduğunu bilme hakkı vardır. ancak elbette ki herkesin koşulları birbirinden çok farklıdır. o yüzden herkes açılsın demek ne kadar yanlışsa sakın açılmayın demek de o kadar yanlıştır. korkular ve koşullar özneldir, bu korku ve koşulları herkesin korkusu ve koşulu sayıp açılmama çağrısı yapmak da kendine yandaş bulmaya çalışmaktan başka bir şey değil. herkesin aile yapısı, kültürü, değerleri açılmaya el vermeyebilir ya da aile fertlerinden birinin sağlığını olumsuz etkileyecek bir durum varsa açılmama kararı alınabilir. dediğim gibi bu karar öznel koşullar göz önünde bulundurularak verilebilecek bir karardır. herkese tavsiyem de durumlarını kendi bağlamlarında değerlendirmeleri, başkalarının deneyimleri ile yola çıkmamalarıdır. benim aileme açılmadaki en büyük gerekçem onlara yalan söylüyor olmam ve olmadığım biri gibi davranarak gerçek beni saklıyor oluşumdan duyduğum rahatsızlıktı. kimi insanlar bundan rahatsızlık duyar, kimileri duymaz ayrıca kimisinin koşulları uygundur, kimisinin değil. ailesinin düşünce yapısı bunu kaldırabilecek olsa da açılmaya karar vermek ve onu uygulamak da kolay değildir, biliyorum. ancak, "bizim toplumumuzda asla kabul edilmez" gibi büyük cümleler kurmamak gerekir. her açılma süreci pürüzsüz olacak diye bir koşul da yoktur ama anne ve babalar dönüşebilirler, biz onlara bu şansı verirsek. o yüzden ölçün, biçin, tartın, ailenizin kaldırabileceğini düşünüyorsanız açılın, düşünmüyorsanız böyle devam edin ama başkalarının açılma süreçlerini de etkilemeyin lütfen.
18 yaşımda ablama söylemiştim.aman annem-babam duymasın derken bir akşam onlara da eşcinsel olduğumun açıklamasını yaparken buldum kendimi.işin enteresan tarafı benim sert,otoriter babam öyle bir anlayışla karşılamıştı ki bunu, "baba ne zaman vuruyorsun beni" demek zorunda hissetmiştim kendimi. annem bir kaç ayılıp bayılma numarası yaparak olayı geçiştirmeye çalışsada,korkuğum başıma gelmiş babam ikinci 35'liğin ardından soluğu odamda almış ve "bana laf getirme,ne yaparsan yap,sen bir tek onu istiyorum" diyerek odamdan çıkmıştı.abim ise hiçbir sey bilmiyormuş gibi sürekli beni deniyordu.en son gecen yaz rakı sofrasında kendisine neden niçin ve nasıl amca olmayacağını anlamıştım.herşeye rağmen ailemle aram çok iyi.en azından bana her türlü konuda açık ve dürüst olmamı öğreten aileme ,ben de dürüst olduğum için içim rahat...

çoğu zaman gereksizdir. ve düzelteyim: eğer toplumun her kesiminden insana karşı cinsel yöneliminizi açıkça söyleyebiliyor ve hak ihlalinizi önleyebiliyorsanız, o zaman bu açılmaktır. ama yok, aileye, eşe dosta durumu açıklayıp dışarıda heteroseksüel görünmek zorundaysanız bunun adı "itiraf"tır.
eğer ailenize yöneliminizi itiraf ettiğinizde yaşam standartlarınız düşecekse ve ailenizin de ruh sağlığına zarar verecekseniz yapmayın. ille de herkes bilmeli mi?
ekonomik bağımsızlığınız varsa söyleyin. ekonomik bağımsızlık da ucu ucuna geçinmek değildir; coğrafya, zaman, muhit vb. gibi önemli etkenler değişse bile belli bir yaşam standardını garantilemektir.
lüzumsuz bir itiraftır.bu topraklar da en mantıklısı aileden bağımsız yaşamaktır.tüm evlilik baskıları sadece bir telefon kadar uzaktır size.bir çoğumuzun ailesi bunu sindirecek kapasite değildir.zaten zor olan hayatınızı daha da zorlaştırmaktan öteye gitmez.nereye kadar diye soracak olursanız gittiği yere kadar aq.
kuantum fiziginin dinamiklerini açiklamaktan daha zordur.
özellikle ülkemizde sorundur , çok zordur akıbeti bir çok kötü sebebe yol açabilir.

müslüman ülkelerin örf/adet ve dini kurallarından dolayı bu tarz seçimler veya yaşam tarzları toplum tarafından kabul görmez.

bu sorunu ülkemizi göz önünde bulundurarak ele alalım.

bilindiği gibi ülkemizde eğitim çok düşük bir seviyede. tabi ki eğitim denilince akıllara kesinlikle okumak gelmemeli. her insan kendini geliştirebilir , ilk okul mezunu bir insan 2 üniversite bitirmiş bir insandan kafa olarak daha eğitimli olabilir.

bu ülkede ki ailelerin %90'ı sabit bir fikir ile yaşamlarını sürdürmektedir.

1-aman evladımız okusun , para kazansın , evlensin ,çoluk çocuğa karışsın ve mutlu olsun
2-aman elalemden bize karşı bir laf gelmesin.
vs.

en büyük sorun "elalem ne der" , "erkek adam öyle şeyler yapmaz" gibi , insan üzerinde yaptırımlar uygulanmasına neden olan düşüncelerdir.

kimsenin inancıyla dalga geçmek veya hor görmek gibi bir lüksüm olamaz.hem karşımdaki bireye hemde kendime olan saygımdan dolayı.
lakin müslüman inancına sahip bir ülkede bu seçimler asla kabul edilemez , edilmeyecektir.

tabi ki her insanın "hür" olarak yaşamak istemesi en büyük hakkıdır.buna hiç kimse itiraz edemez. 1. derecen yakınlar bile.

"umarım" düzelir herkes istediği gibi yaşama hakkını elde eder diyeceğim ama çok zor.
"dürüstlük bazen öldürür" film sloganını aklıma getiren başlıktır (bkz: zenne)
sadece anne babaya değil bir de kardeşlere eşcinsel olduğunu açıklamak vardır ki göründüğü kadar kolay değildir.
anneme söylememin nedenlerini çok da idrak edebilmiş değilim ama bir nedeni de şu olabilir, ileride bir gün, allah gecinden versin ama, ölüm döşeklerinde falan bu sırrım zaten açığa çıkarsa "oğlum keşke söylemiş olsaydın, niye içinde tuttun bu kadar, sana yardım edebilridik, biz senin anne babanız" falan gibi bir sahneyi yaşamamak için olabilir. zira mesela artık anlamak isteyene ayan beyan belli olan bir yaşantım olsa da, babam çok güzel bir şekilde anlamamazlıktan geliyor, konu hakkında da hiçbirşey sormuyor, hasbelkader bişi olsa, çok rahat bir şekilde "iyi de hiç bilmiyordum ki, bana hiç açmadı ki" der, işin içinden çıkar. bunu yapmadılar ama, o da onların tercihi oldu ve benim içimde de kalmamış oldu. annem dedi zaten babana söyleme diye, babama niye söylemediğim konusundaki sorumluluk da kendisi.

bunun dışında, ileride bir gün bu dünyadan ayrıldıklarında, ben "acaba söylemiş olsaydım, daha farklı, daha anlayış dolu bir ilişkimiz olur muydu" diye hayıflanmayacağım. söyledim ve bi bok olmadı, ben üstüme düşeni yaptım, onların tercihi kendi oğullarıyla ilgilenip ilgilenmemek, sorunlarını paylaşıp paylaşmamak.

üstüne üstlük annem kendi oğlunun eşcinsel olduğunu bildiği halde, benim yanımda televizyonda rüzgar erkoçlar veya benzeri bir haber çıktığında, "memleket pislik doldu" falan gibi çok fantastik laflar edebiliyor, hayret ediyorum. bunu diyen de eğitimsiz cahil birisi falan olsa hadi anlayış göster ama kendisi bir de doktor. zaten en homofobik ailelerin akademisyenler arasından çıktığını yazıyordu listagın kitabında.

öte yandan beni ahmet yıldız gibi öldürmek peşinde olmayan bir ailem olduğu için, yine de şükretmeliyim sanırım. ne zor işler bunlar ya, sorun öyle dallı budaklı ki, adam akıllı kimseye kızamıyorsun.
gereksiz bir hareket. yakın arkadaşa söylenir, yakın hissedilen kuzene söylenir ama anneye babaya söylemeye hiç gerek yoktur.
onların cinsel ve duygusal ilişkileri beni ilgilendirmiyorsa benimkiler de onları ilgilendirmemelidir. ben, onlar beni yaparken acaba babam yoruldu mu annem acı çekti mi diye düşünmüyorsam,o anı gözümün önüne getirmiyorsam (geldi lan çok iğrenç) yada babamın-annemin başka bir kadın-adamdan hoşlanabileceğini düşünmüyorsam onların da benim kimi sevip kimle seviştiğimi bilmelerine gerek yok.ayrıca bunun çok bencilce bir davranış olduğunu düşünüyorum.sırf biz rahat rahat duygularımızı yaşayacağız diye ailemizi üzmenin bir anlamı yok. zaten hiç kız arkadaşım olmadığı için belkide anlamışlardır da kendilerine itiraf edecek cesaretleri yoktur.
futboldan anlamayan bir kadına ofsaytı açıklamaktan, küçük bir çocuğa neden sürekli şeker yiyemeyeceğini açıklamaktan yada ergen bir erkek çocuğuna kadınların nasıl regli olduğunu açıklamaktan çok daha zordur.
ilk annem öğrendi. ona söylemek kolaydı bu dünyadan göç etmişlerle sohbet etmek daha kolay.
sonra ablam öğrendi.bir yıl direndi,eleştirdi,küstü sonra panpa olduk sevgilimle küstüğümüzde aramızı düzeltiyor.şimdi yaşadığımız aşkı kıskanmaya başladı.
hala merak ettiği soru ''altta mısın? üstte misin?'' olsun bir 10 yıl daha beklerim medeniyetleşme zaman alıyor.
insanın ailesinden birinin bilmesi ve yanındayım demesi büyük zenginlik.
geçen hafta anneye açılarak gerçekleştirdiğim durum.
babam zaten sağ değil.
oldukça geç kalmıştım.
bir evin bir oğlu olarak üstüme gelen 'damat, gelin, çoluk, çocuk, torun, torba' baskısı çok hissettirilmese de annemden geliyordu.
kalbimin kırık olduğu bir anda annem yanımdaydı, sabahın 6'sında anneme sarılarak ağlamaya başladım. annem uzun zamandır beni ağlarken görmediği için epey sordu, nedenini merak etti. ben de bir çırpıda her şeyi anlattım.
ilk tepkisi, bunun genetik olduğuna inanmadığı yönündeydi, çocukluktan geldiğine inanıyordu, travmatik olabileceğini, reiki gibi şeylerle tedavi olabileceğimi söyledi.
ben de önüne bilimsel makaleleri koydum, arkadaşlarımı tanıştıracağımı söyledim.
daha sonra 'kolon' sağlığıma dikkat etmem yönünde telkinlerde bulundu. (sağlıkçı anne sahibi olmak da böyle işte)
yavaş yavaş alıştı.
olayın sadece seksten ibaret olmadığını, ideallerimizin ve hayallerimizin olduğunu anladı.
'umarım mutlu olursun' dedi.
son aradığında bana fal baktırmış. sevgilim olacakmış yakın zamanda. eğleniyor benimle hatun.
çok muhafazakar bir aileye sahip değilseniz ve özellikle tek erkek çocuğu iseniz, mutlaka açıklayın.
başlık açılmış entry yok, ben doldurayım bari.

denizde açılmaya benzemez ''baba'' ya açılmak.
babanızı tanımadan denemeyin sakın.
açıldığınızda, ya elinin tersi yüzünüzde patlar yada evlatlıktan direk rededilirsiniz.
ha bazı babalar vardır ki, sizin bu durumunuza anlayış gösterir.

babasının yanına tatile gitmiş, bulunduğu şehirden sabahın 7 sinde izmire sevgilisi ile buluşmak için giden ben.
baba sorar ve dialog başlar;

+oğlum bu saat te nereye canta elinde ?
-arkadaşımla izmire gidip arkadaşı alıp gelicem baba, buralara gelmemişte.
+kimmiş bu arkadaş, kendisi gelemiyormu buraya ?
-hem askerden arkadaşlarıda ziyaret edicem 1 gün kalıp gelicem arkadaşımı alarak.
bahsi geçen arkadaş = sevgilim, ve ailem bir bayan olarak biliyorlar sanarken ben !!!
+şu arkadaşı çok merak ettim ! senin bir erkek sevgilin varmış a.......a da yaşıyormuş.
-..........................!!! yok baba ne erkeği saçmalama nereden üretiyorsunuz bunları anlamadım.
+bilemiycem ben öyle duydum.
-neyse baba otobüsü kaçırıcam.

yani babalarda size açılabilir...
çok iyi yazılmış bir haber değil ama geçen haftasonu ankara'daki ayrımcılık karşıtı sempozyum'da seven kaptan'ın bu konudaki sunumu aşağı yukarı ana hatlarıyla şu şekilde:

dr. seven kaptan’ın lgbti’lerin yakınlarının kabul ve açılma sürecini anlattığı sunumda, listag ve cetad ile devam eden aile buluşmaları deneyimini de aktaran kaptan; “açılma süreçlerinin çocuklar için dolaptan çıkma, aileler için dolaba girme süreci” olduğunu belirtti. ailelerin, çocuklar ailelerine açıldığı zaman, yas reaksiyonu verebildiğini ve açılma süreçlerinde “ölse bu kadar üzülmezdim”, “babamın ölümüne benzer bir acı yaşadım” gibi cümleler kurabildiğini anlattı (yas süreci için kübler-ross modeli diye aratabilirsiniz).

kaptan, sunumunda aile üyelerine açılma sürecinin, aileler için şu aşamalarını kapsadığını belirtti:

1. şok: aileler bu sürede çocuklarının değişmiş olduğunu düşünüyorlar. onlara karşı yabancılaşma hissi güdüyorlar.

“benim sevgili çocuğum, benim sevgili çocuğum değilmiş” gibi cümlelere rastlanabiliyor.

seven kaptan bu süreçte; kızgınlık, inanamama, şok gibi durumların geçmesini öneriyor.

2. inkar: bu süreç geçici bir dönem olarak nitelendiriliyor. aileler bu süreçte lgbti’lerin yaşadığı süreçlere benzer süreçler yaşayabiliyor. “sadece kafası karışık”, “değişebilir, çevrem ne der?” ve “çevrem asla bilmemeli” gibi kısıtlamalarla bu süreci geçiriyor.

aileler bu süreçte; “şimdiye kadar düzelen hastanız olmadı mı?”, “yine de evlenebilir mi?” gibi sorular soruyor. aileler buna alışmak için zamana ihtiyaç duyabiliyorlar.

3. öfke ve suçluluk: aileler yine bu süreçte “nerede yanlış yaptım?”, “bunun olabileceğini nasıl fark etmedim?”, “daha nelerle karşılaşacağım?” “çocuğum bunu anlatmadan önce ne kadar süre acı çekti?” gibi sorular soruyor.

kaptan, bu evrede ailelerin sorduğu soruların bilimsel tezlerle cevaplandığını anlattı. aileler, bu evrede psikiyatristleri “bilimin temsilcisi” olarak görüyor ve psikiyatrlardan bu tarz cevaplar bekliyor. doktorlar ise, bu cevaplarla ailelerin kaygısını hafifletmeyi amaçlıyor.

yine aileler, heteroseksüel hayallerin yasını tutuyor: “el alem ne diyecek?” “bizi kabul edecekler mi?” “çocuğumun geleceği ne olacak?” “iş bulabilecek mi?” “hayatı boyunca yalnız kalacak”

4. destekleme ve kabullenme aşamalarına göre ise aileler şöyle kendini gösteriyor:

a. destekleyici: bu tarz ailelerin bu süreçte lgbti olmayı tam anladığı anlamına gelmiyor. örneğin; bir trans kadın annesi “eskiden, 'el alem ne der?’ derken şimdi biri bir şey söylese de ağzının payını versem” diyebiliyor.

b. boyun eğen ya da koşullara bağlı destekleyici: bu tarz aileler kabullenmiş gibi görünüyor. şartlarını kesin ortaya koyup “sevgilini eve getirme”, “hormon kullanma” diyebiliyor.

c. iğneleyen, destekleyici olmayan, yargılayıcı: aileler kısıtlama ve tehditlerle lgbti çocuklarına saldırabiliyor.

çocuğunu hedef gösterme, rapor verecek doktoru silahla tehdit etme gibi durumlarda lgbti aileler arasında görülebiliyor.

5. kabulleniş: bu evre psikiyatrlar tarafından sadece çocuğu desteklemek değil, lgbti ebeveyni de olduğunu da kabullenmek olarak nitelendiriliyor.

kaptan bu süreçte lgbti aile gruplarının önemini vurguluyor. lgbti aile gruplarıyla tanışan aileler yanız olmadıklarını görme, ortak yas tutabilme, sürecin farklı aşamalarına tanıklık etme, bilgi alma/soru sorma mekanizmalarını kullanma, sorun yaşadıkları alanlara dair çözüm üretme deneyimleyebiliyor.

http://www.demokrathaber.net/lgbti/lgbti-aile-gruplari-cok-onemli-h58828.html
biraz önce annemin yanına gittim ve söyledim. kötü bir tepki verdiği söylenemez. çünkü uyuyordu ve bende sessizce söylemiştim.
  • /
  • 6