çocukluğumuzun tatları

evin çekmecesinden, koltuk aralarından, pantolon ceplerinden ya da gidip direk anneye yalvarmakla elde edilen birkaç kuruş ile mahalle bakkalının yolunu tutup "50 kuruşa ne var abi?" diyip, elini şekerli şeylerle doldurup, mahalledeki çocuklardan gizleyerek, eve koşup yenilen, unutulmaz tatlardır. * * *

http://www.izafet.com/attachment.php?att... *
oralet: plastik bir çubuğun içinde olurdu. asla suyla karıştırıp içtiğimi bilmem.
küçük jöleler: kek kalıbı şeklindeki küçük paketlerdeydi. tanesi elli bin liraydı ve bu kadar ucuz olması bazen beni bile korkutuyordu.
pez: eski bakkallarda ve avm'lerdeki haribocularda hala satılıyor. şeftali aromalısı en güzeli.
çokokrem ve tuzsuz kraker: sanırım yemeyi en çok sevdiğim şeylerden biriydi bu. krakeri al, çokokreme batır ve ye. dünyanın en mutlu insanı olmaya bir kilometre uzaktasın sadece.
poptip: hala var ve tadı hiçbir zaman değişmedi. ağzına aynı anda beş taneden az atanları esefle kınıyorum. en güzeli de portakallısıdır ayrıca.
renkli macunlar vardı, ağdadan hallice... tahta çubuğa sarılıp sonra limon suyuna batırılıp afiyetle yenirdi...
çokomeldir şüphesiz. sözlük yazarları yaş itibariyle pek bilmez ama benim çocukluğumda çokomel üçlü paketlerde satılırdı. içinde bembeyaz, yumuşacık bir marshmallow vardı ve üzeri kalın bir çikolatayla kaplıydı. şimdiki çokomeller eskinin kötü bir kopyası gibi!
çamur olan topu, kaldırım taşına ya da duvara şut çekerek temizlemek.
leblebi tozu .
yumiyum
sulu göz

aklıma gelen bunlar ösledim
fişek içinde toz leblebi
ağlayınca anneye sarılınca acının dinmesi. şimdi de diniyor gerçi.
cino çikolata vardı ya kayısılı, portakallı çikolata. bir dönem kayboldu. sonra yeniden çıktı ortaya. hala arada yiyorum iyi hissettiriyor.
toybox
hüptrik
yu-gi-oh lu çitos
futbolcu çıkartmaları
yumiyum
eti piknik
leblebi tozu
sulugöz
cino
bir sıralama yapacak olsaydım ilk sırada anneannemin kapkara bir tavada yaptığı patates kızartması yer alırdı. o kadar güzel olurdu ki ne zaman gitsem isterdim. yazık kadıncağız da bana kıyamadığı için kızartırdı. ikinci sırada yer alacak şey yine anneannemin yapmış olduğu pişiler. kuzenler, teyzem, babaannem, bütün aile bir arada anneannemde toplanırdık. anneannem de bahçede kazanla pişi kızartırdı. düşünüyorum da o bahçe de tam bahçeydi yani. öyle bir ortamda yediğin her şeyden zevk alırsın bence. son olarak da aklıma gelen şey sokakta oynarken tonton bir amcanın bize sürekli gazeteden yaptığı külahlarda verdiği çiğdem. her zaman dükkanda olmazdı. geldiğinde görelim diye hep onun dükkanının önünde oynardık. nereden buluyordu o kadar çiğdemi hiç bilmiyorum. çünkü çerezcilik de yapmıyordu. eskiden insanlar çocukları mutlu ederdi. şimdi çocuk olsaydım değil bir adamdan bir şey almayı, annem sokağa bile çıkarmazdı beni. eminim o amca da şu an olsa bırak çocuklara bir şey vermeyi, çocuklara gözünün ucuyla bile bakmazdı yanlış anlaşılır diye. gerçi o zaman da çocuklar için belli başlı tehlikeler vardı. şu an aklıma geldi de annem beni hep tembihlerdi. pokemon alacağım diyenlere, ben senin babanın arkadaşıyım diyenlere inanmamam gerektiğini söylemişti*. her neyse çocukken yediğim abur cuburlar dışında bunlar geldi aklıma. en nihayetinde artık hiçbirini yiyemiyorum*.