fakirliğine bakmadan çocuk yapan insan

farklı farklı şekilleri vardır aslında. mesela başta dilencileri ele alalım. çoğunun, 5-6 çocuğu vardır ve nerdeyse hepsi aynı boydadır. ard arda doğurmuştur, hatta karnında bir tane daha vardır. bunun sebebi, ne kadar çok çocuk dilenirse, o kadar çok para kazanılabilir. ha, her doğan çocuk yeni bir boğaz demek. ama tükettiğinden fazla kazanma olayını çözmüş olsa gerekler. yani çocuğu bir para kaynağı olarak görmek gibi bir şey. ha, sevip sevmemesi başka olay. çok seveni de var, sokak ortasında öldüresiye döveni de.

diğeri ise, neden yaptığını bir türlü anlamadığım bir şeydir. örnek, bizim bir akrabamız var. sadece baba çalışıyor. gençler de, 35 falanlar. 3 tane çocukları var. tamam, 2 tane doğurdun. ama 3. neden doğurursun? şuan o çocukları görseniz, hepsi birbirinden bela ve lanet. hepsinin akli bozuklukları var. aralarında sevgi denen bir şey yok, hepsi birbirine atarlanıyor. anne sadece küçüğüyle ilgilenebiliyor, ortanca ise kıskançlık krizlerinde. babaysa bu kadar çocuğa nasıl bakacağım derdinde. arkadaşım, doğum geri alınamayacak bir şey değil ki. zaten 2 çocuğa zor bakıyordun, engel olaydın diğerine. çocuklardan biri okulu bıraktı, diğeriyse bırakmaya doğru gidiyor. işte bu ailenin kafasını çözemiyorum. madem sevmeyeceksin, ve geçindiremeyeceksin, o zaman neden doğurdun? cidden salaksınız o zaman. eğitimsiz, bilgisiz, gerizekalısınız. daha tek çocuğa bakamayan aileler var, en azından onlar baştan anlayıp bırakmışlar çocuk yapmayı.

kısacası, fakirsin ama çocukları çok mu seviyorsun? çocuk sahibi olup onlara yetebileceğini sanıyor musun? hayır. vazgeç o zaman. 2 tane neyine yetmiyor... cami avlusuna bırakılan artık çocuklardan bahsetmiyorum. hatta neden insanların halen doğurmaya devam ettiğinden de bahsetmiyorum, bu kadar yardıma sevgiye muhtaç yetim çocuk varken.
birçok sanatçı, sporcu ve topluma faydası olan insanın fakir ailelerden geldiğini düşünürsek isabetli karar veren insandır. zenginler fakirlerden daha iyi çocuk yetiştirir diye bir olgu olmadığını şu başlık altında da görebiliriz.
(bkz: fakirler ölsün porsche'dan selamlar)
ayrıca fakir insan mutlu insan olabilir bunun neticesinde de düzgün bireyler yetiştirebilir.*
ah anlayamıyorum bu insanları. ulan zaten fakirsin. hem yeni gelene de fakirlik yaşatıcaksın hem de eskiden de olanların fakirliklerini arttıracaksın. düşün yahu düşün
rızıskını allah verir, çocuk bu düşe kalka büyür, çocuk bereketi ile gelir... ve daha bir çok üreme teşfik edici kelamlar ve yerleşmiş üreme kültürümüzün bir sonucudur. bazı anne babalar ki anne baba biyolojik olarak doğru olabilir ama gerçek anlamda doğru değil diye düşünüyorum; sırf yaşlandıkları zaman elden ayaktan düştükleri zaman kendilerine bakacak birileri olsun diye çocuk dünyaya getiriyorlar.
bilinçsizlikle donanmış insandır. bakabileceği, en iyi şekilde büyütebileceği, eğitim giderlerinin tamamını karşılayabileceği kadar çocuk sahibi olmalıdır insan.
nihayetinde insan değildir. eğer her önüne gelen bacımız üçer beşer çocuk fırtlatırsa okul rehberlik servisleri zor durumda kalıyor arkadaşlar bilginiz olsun. 300-400 öğrenciye 1 psikolojik danışmanın düştüğü oluyor, yapmayın.
çünkü dünyadaki bütün güzellikler gibi çocuk sahibi olmak da yalnızca zenginlere mahsus bir şeydir. fakirler gezmesin, tozmasın, eğlenmesin ve en sonunda üremesinler zaten. bazen starbucks'ta 10 tl'den kahvelerimizi içerken bazen camın kenarına geliyorlar, peçete falan satmaya çalışıyorlar. ayyhhh resmen moralim bozuluyor. hem zaten fakirler niye varlar ki? kendi kendilerine ortadan kaybolsunlar. biz de lüks sitelerimizde, aidatı aylık 350 tl olan, yüksek güvenlikli sitelerimizde yaşamak zorunda kalmayız.
fakir olmaktan ziyade, daha kendi geleceği için hiçbir şey yapmamış insanların evlenir evlenmez çocuk sahibi olma takıntısını anlamıyorum. yok daha evliliğiniz yürüyecek mi o da meçhul. tabi evin erkeğine güvenilip daha evliliğin ilk yılı çocuk yapılır, çocuk büyümeden boşanma kararı alınır*, sonra dünyaya sırf sen çocuk sahibi olma sevincini yaşayasın diye getirilen evlat rezil kepaze olur. tabi büyüme süreci boyunca bu çocuğa yapılacak; "bak oğlum oku adam ol annenin senden başka kimsesi yok" "okuyup bir meslek sahibi olmazsan sonra çok pişman olursun" şeklinde yapılan baskılar da cabası. yahu ezberden nasihat dağıtmak kolay, biri de çıkıp demiyor ki "bak bu çocuk şu konuda yetenekli, onunla ilgili bir bölüm okusun."* hadi okuma konusunu da geçtim diyelim. daha çocuk nasıl yetiştirilir onu bilmiyoruz ki. bu sefer yalnız bir ebeveyn olmanın ve geçim sıkıntısının getirdiği sinir, stres ile daha küçüklüğünden çocuklara sinirli olmanın normal olduğu fikrini aşılıyoruz. büyüyünce o çocuk dışlanır mı? toplum içinde olmaya ayak uydurabilir mi? sürekli azarlanmaktan mütevellit özgüven sahibi olmaması büyük sıkıntılara yol açar mı? bu sorular hiç sorulmuyor tabi. bunun bir de ebeveynleri boşanmayıp her gün aile içi şiddete mağruz kalarak büyüyen versiyonu var ki o daha da tehlikeli.*. uzun lafın kısası dostlar; yurdum insanı çocuk sahibi olma konusunda çok bilinçsiz. abartmıyorum ama çocuk sahibi olmak için ehliyet sistemi geliştirilmeli. biraz acımasızca gelebilir bu düşünce ama bence daha kendisini yetiştirememiş bireylerin çocuk yapıp sonra çocuğun, kendi kendine büyüyüp adam olmasını beklemesi daha acımasız geliyor bana.
başlıca sebep devlet politikası. malum bol bol evlenin çoğalın fetvaları veriliyor.
suriyelilerin ahmet kaya'nın şarkısını gerçekleştirmesi sorunsalı: "şehirlere bombalar yağardı her gece biz durmadan sevişirdik" adamlar üstte yok başta yok, geceleri tek eğlenceleri abazanlık olunca, prezervatif ve gebelikten korunmadan bihaber olunca/böyle bir konuyu umursamayınca kaçınılmaz sonuç...
avrupa birliğinden suriyeli kelle başına 1600 lira para verdiklerini hesaba katarsak, adamların çocuk yapmamak için herhangi bir sebepleri olmadığını görebiliriz. dilenmek için bile çocuk yapıyorlar. 5 kişilik bir ailenin toplam geliri benim aylık toplam gelirimin 3 katı amk. yemin ederim türk vatandaşlığından çıkıp suriyeli olmak var da işte yediremiyor insan kendine bunu.
ülkenin gelişmişlik düzeyiyle nüfus artış hızının ters orantılı olmasıyla açıklanabilecek durum.geri kalmış ülkelerde toplum da saygınlık ölçütü kaç çocuğun olduğu kaçının erkek olduğu karını kaç ay içinde hamile bıraktığın falan.çocukların geleceğini düşünebilecek refah seviyesine ulaşsalar o bilinçle çocuk yapmayı geçtim muhtemelen evlenmezlerdi bile .gelişmiş batı toplumların da bunu görüyoruz zaten.evlenmemek yada evlenilse bile genelde bir nadiren iki çocuk yapmak en sık görülen durum.çünkü hem kendi refahlarını hem de doğacak çocuklarına sağlayabilecekleri en uygun geleceği düşünerek hareket ediyorlar.
kır ve kent toplumu ile ilişkili bir durum.

kır toplumunda fazla çocuk aynı zamanda tarlada çalışacak ya da hayvanlara bakacak işçidir, "çocuk bereketiyle gelir" mantığı da buraya uzanıyor, çünkü masrafından fazlasını aileye yardımcı olarak çıkarmaktadır. yine aşiret toplumunun bir kalıntısı olarak ne kadar çocuk ve mümkünse erkek çocuk varsa o kadar güçlüsün demektir. son olarak ise özellikle emeklilik ya da sigorta denen şeyin olmadığı zamanlarda çocuk yapmanın bir diğer motivasyonu "yaşlandığımda biri bakamazsa diğeri bakar" düşüncesidir ki mantıksız değil, çünkü eninde sonunda elden ayaktan düşeceksin, ne kadar çocuk o kadar garanti.

kent toplumunda ise piyasa ilişkileri içerisinde her çocuk fazladan masraf haline geliyor, ve kuşak geçtikçe çocuk sayısı da düşüyor. peki buna rağmen hala çok çocuk yapanlar nasıl mevcut? bu da "kültürel gecikme" dediğimiz kavramla ilişkili, yani teknik gelişiyor, toplum dönüşüyor ancak zihniyet bu değişime biraz daha geç ayak uyduruyor. bundandır ki türkiye'de çok çocuklu ailelere baktığımız zaman şehirde yaşasalar dahi çok kısa süre öncesine kadar kır kökenli olduklarını görürüz, ancak kuşak geçtikçe daha şehirli olurlar.

somutlayalım:
dedem köylüydü, 60'larda şehire göçtü, şehirde doğup büyüyen babamın altı kardeşi vardı, ancak babamın sadece iki çocuğu var. babam dedemden ben ise babamdan daha kentli alışkanlıklara sahibim.
bilinçsiz üretici der noktayı koyarım .