gözlerim yaşardı adler görünce, yazayım ben de birkaç bir şey/ler. öncelikle adler'in kuramını aşırı sevdiğim halde bilimsellikten nispeten uzak olduğunu düşünüyorum. bunun sebebi de kendisi tabi ki. toplumu bilinçlendirmek için kapı kapı gezeceğine otur yaz arkadaş! ne kaldı şimdi bize adler'den? çok temel şeyler. kuramın neredeyse tamamı adler'in yancıları (iyi anlamda) tarafından oluşturulmuş durumda.
geleyim masculine protest'e. kadınların, erkek egemen toplumun önermeleri/dayatmaları sonucu geliştirdikleri yetersizlik duygularını telafi etmeleri için başvurdukları yol/yöntem ya da fiktif hedef olarak tanımlansa da kontekst olarak çook daha kapsamlıdır.
diyelim ki benim doğuştan bir kolum yok, ama harika bir beyzbol oyuncusu oluyorum (bkz:
jim abbott). bu sürecin tamamına masculine protest diyebiliriz ve yukarıda bahsettiğim kadınlarla ilgili sürece paralel olarak ilerler. toplumun "kolu olmayan bireye" yüklediği bazı stereotyplar, biçtiği bazı roller vardır (tıpkı kadınlara, translara, azınlıklara olduğu gibi). kişiye bu dayatmalardan koca bir öğğ gelir ve bir telafi sürecine girer. bu telafi de çoğu zaman kişinin kendisine biçilen normun/rolün tersini yapmakla karakterizedir (kurama göre tabi). işte tam olarak bu süreci ve sürecin ürününü erkeksi protesto olarak tanımlayabiliriz. telafi süreci tamamen sağlıksız, başkalarıyla ölümcül bir rekabet içinde, kişileri/kişilerarası ilişkileri tahrip eden bir yolla da gerçekleştirilmek istenebilir. o zaman sıkıntı tabi.
evet, özü isyandır efendim. ne deniyorsa tersini yapalım, böylece masculine protestlerimizi birleştirip bir elektrobugi oluşturabiliriz.