sadakat

kumrular gibi sevişmektir.
elmanın iki yarısının oluşturduğu bütünlük klişesine yaslanması yerine ilgi ve sevgiyle ilişkilendirilmesi daha anlamlıdır. zorunlu ve resmi bağlılıklara ithafen ahlaki çıkarımlar yapacak kadar yüceltilmesi ancak ve ancak sahte sadakatler doğurur.
yüksek olanının eurovisionda finale kalamadığı görülmüştür.*

(bkz: yüksek sadakat)
köpeklerde bile doğuştan insanlara karşı bu duygu olurmuş, insanlar arasında ne kadar görülür meçhul. sadakat ilk olarak zaman ve güven ister, sonra sevgi ve saygı ister.
gay ilişkilerde aranmaması gerekendir, nitekim sadece yatakla sınırlı olmayandır.

(bkz: gabileden çıkmayan sadık yarim)
aşkın bittiği anda kaybolur.
sadakat hiç aldatmamak mıdır, yoksa aldattığını söylemek midir bilinmez
sınırının nerede çizilmesi gerektiğinden emin olmadığım kavram.

başka birini hayal ederek mastürbasyon yapmanın da aldatmak olduğunu düşünenler de var, aklından ne geçerse geçsin fiziksel bir şey yapmadığım sürece aldatmadığını düşünenler de var, biriyle sadece fiziksel bir amaçla yatmanın aldatmak olarak sayılmadığını söyleyenler de.

ben ne düşünüyorum bilmiyorum ama kıskanç biriyim. oyarım.
güveni oluşturur bir süre sonra hurafe gibi gelir bittiğini anladığın an hissisleştirir uyuşturucu etkisi yapar.
tdk'ya gore "içten bağlılık" olarak tanımlanmıştır, toplum içinde ise bir sevgilinin diğerini aldatmaması, başkasina yan gozle bakmaması olarak algılanan kelimedir. bende ise bu kelime çok özel manalar saklar. duygularına, hayallerine, fikir dünyana, ahlaki temellerine de sadakat göstermeli kanımca insan. özellikle kurduğu hayallere sadakatle bağlı olan insan, tutkulu ve azimli olan insandır benim nazarımda.
bırakın bu ayakları.. kaçınız, çırılçıplak bedenler karşısında yalnızca gözlere baktınız? sorsalar, güya hepiniz aşıktınız.