tiyatro

sinemanın canlı versiyonu gibi düşünülse de çok daha fazlası olan sanat dalı. her şeyden önce gerçektir ve özellikle oyunun farklı zaman dilimindeki gösterimlerinde hep aynı rolü kuşanabilme ve seyirciye geçirebilme gibi zor bir misyonu vardır. seyircisi de özeldir veya özel olmalıdır. en azından patlamış mısır, kola ve cep telefonunun ışığıyla izlenmesi farz değildir.

(bkz: dot tiyatrosu)
(bkz: tiyatro seyircisi)
insana keyif ve huzur veriyor.
uzun süre pahalı olduğu için sürekli izleyici olmanın zor olduğu gündemdeydi. sonra insanlar aslında tiyatronun güzel tarafının bu olduğunu düşündüler heralde. zira bence öyle olmalı. hem yorucu hem de çok kişisel bir gösteri olduğundan maliyeti fazladır. zırt sırt gitmeye me hacet. arada...
bir zamanlar pek ilgilendiğim sanat dalıdır
klişe bir tabir ile "insanı, insana, insanla, insanca anlatma sanatı"dır.
lisede tiyatro kursuna gidip ilk kez sahneye çıktığımdan beri sorunlardan üzüntülerden kaçış yolum, sığınağım.
kurgulu, dekorlu, kostümlü, oyunculu sanat.
kendimi bulduğum yerlerden biri.
sahne, tiyatro... böyle bir ruh böyle bir özgürlük yok!
peşini bir türlü bırakamadığım sanat dalı. provalar sırasında insanı oldukça yorar. ancak oyun bittikten sonra selam vermek için eğildiğinizde sizin için gelen alkışlar insana doğru şeyi yaptığını hissettiriyor.
tiyatroların sahne arkalarında çalışan biri olarak söylemeliyim ki, turneleri organize edenler açısından en önemli kriterler arasında tiyatro salonu koltukları geliyor. koltukların rahat olmaması izleyiciyi oyun sırasında çokça hareket etmek zorunda bırakıyor. bu da oyuncuların dikkatini hayli bozuyor. bu arada evet sahneden veya arkasında biz de sizi izliyoruz.
merve gezen, lgbti+ temalı tiyatro oyunlarının eskiden bugüne nasıl geldiğini anlatan, bu mücadeleyi konu alan bir yazı hazırladı.

https://homojendergi.com/dunden-bugune-e...
ilk defa tiyatroya gittiğimde sahnede ermeni çetelerin yerel halka yaptığı zulmü konu alan bir oyun oynanıyordu. izledik bitti, oyuncular selam verecek diye beklerken ermeni çete liderini canlandıran genç selam verdiğinde salonda kıyamet koptu. ıslıklar, yuh sesleri; 'ya allah bismillah allahu ekber' sloganı ile bozkurt işareti yapan, küfür eden insanlar vardı. gerçekten nasıl bir çomarlığın içine düştüğümü; kimlerle yaşadığımı sorgulamış şaşırmıştım. bu kadar mı vizyonsuzdunuz? bir üzüldüğüm nokta ise çocuğun arkadaşları, ailesi gelmiş; donup kalmışlardı. o günden sonra bir daha gitmedim.
yalnız şunu tahmin ediyorum: muhtemelen bir derneğin, kurumun abazan tayfasını medeniyet görsünler diye etkinlik adı altında getirmiş olmalılar. diğer türlü bunun izahı yok.
ayda en az iki kez giderim severim tiyatroyu sinemanın aksine oyuncunun nefesini hissetmek daha başka daha fazla konsantre oluyor insan . sanatın yer aldığı herşeye ilgim var lakin tiyatro bi başka …