eskiden bana hep sonbahar ''güz'' diye hüzünlü gelirdi. hani beni hüzünledirecek bir anım var mı sonbaharda, yok. havanın ne sıcak ne soğuk oluşu, ince giyinip bir ceketle dışarı çıkabilme imkanı, biraz da yazın o insana verdiği lakaytlığı kış geliyor diyerekten silkelemesiyle en yaşanılası mevsimdir.
sonbahar değdi saçlarına
az kaldı, birazdan ayrılır yollar
yollar, önümde dururlar.
yollar, seni benden alırlar.
nereye gitsen de kendinsin
içinde varsa güneş güler geçersin
sen de, karışırsın denize.
sen de, dönersin kalbine
filmin sonunda "her daim düşlerinin peşinde koşan sabırsızlık zamanının güzel çocuklarına" şeklinde bir ithaf vardır ki yürek sızlatır amansız fırtınalarda yitip giden o güzel çocukları düşündükçe.
"sen şimdi hayatının en güzel yıllarını sosyalizm istedin diye hapiste geçirdin? sen delisin?
eski takvime göre adı "güz" olan eylül, ekim ve kasım aylarını barındıran mevsim. yine eski takvime göre ayları sırasıyla "ilkgüz, ortagüz ve songüz" olan mevsim.
mevsimlerin içindeki en güzel, en samimi, en içten mevsim.. o ağaçlardaki yapraklar sararıp yere düşüyor ya... hafif çiseleyen yağmur yaprağın üzerine damlıyor ya... ne harika bir mevsimdir sonbahar!