peron yuzyirmisekiz

Durum: 114 - 0 - 0 - 0 - 04.06.2016 20:48

Puan: 1916 - Sözlük Kezbanı

9 yıl önce kayıt oldu. 6.Nesil Yazar.

Toplumun kanayan yarasıyım.
  • /
  • 6

flört

davulun sesi uzaktan hoş gelir deyiminin aşk versiyonu. en güzel evredir.sonra ki evre 5 çocuk babası ve memnuniyetsiz bir kadın kocası kafası. ama ben flört evresini beceremediğim için direkt o çilekeş adam oluyorum. siz benim gibi olmayın.

gelecek bir sonraki sevgiliden beklentiler

beni beklenti içine sokmaması,bide mümkünse benim yazmamı beklemeden mesaj atması/araması. "nabıyon hacı" dese bile olur.

sonbahar

gelecek bir sonraki sevgiliden beklentiler

gelirken 2 ekmek bi vinstın almasi.

birinden soğumak için nedenler

yalan,bencillik,nankörlük. soğumaktan daha öte. önce kendimi sonra karşımdaki insanı öldürmek istememe sebep.

aşkın rengi

ya beyazdır yaz siyah.aksini iddaa eden aşık değildir seviyodur.

yazarların şu anki ruh halleri

dondurma kabına konmuş yaprak sarması.bulan için hayal kırıklığıyım.

aşk

aşk'ın tarifini yapabilenin aşık olmadığını düşündüğüm durumdur.

insan

; tanrı'nın boş vaktidir/can sıkıntısıdır.

ümit yaşar oğuzcan

''tam 23 kere intihara kalkışmış ve her birinde de inatla hayata itelenmişti ümit yaşar oğuzcan.ümit hayattan kopmak için çok çabalamış lakin başaramamıştır, babası lütfü bey, annesi güzide hanım kahrolur oğullarının vaziyetine.tabii bir de vedat var. ümit yaşar'ın biricik oğlu. babasına duyduğu müthiş bir öfke var içinde defalarca gözlerinin önünde intihara kalkışmış olan babasına. dün bir kez daha canından vazgeçmişti ümit. babası lütfü oğuzcan zor yetiştirmişti oğlunu hastaneye.ve oğlundan çok torunu için endişelenmişti bu sefer lütfü bey, vedat'ın gözleri artık korkudan çok kin ile ıslanmıştı. dayanamıyordu çocuk,aciz bir babanın ölüme koşup varamayışına tanıklık etmekten yorulmuştu. tedavi edildikten sonra taburcu ettiler ümit yaşar oğuzcan'ı.
sonrası;
duydukları gürültüyle kıraathaneden fırlayanlardan biri “eyvah!“dedi. “düştü çocuk, galata'dan düştü! yetişin.”yerde yatan çocuğun etrafında toplanan kalabalık çocuğun elinde bir kağıt buldular. sımsıkı kapalı parmakları,avucuna hapsolmuş bir kağıt..zorlukla aldılar ellerinden kağıdı şöyle yazıyordu buruşmuş kağıtta;
“intihar öyle edilmez,böyle edilir baba!”



6 haziran 1973
pırıl pırıl bir yaz günüydü
aydınlıktı, güzeldi dünya
bir adam düştü o gün galata kulesi’nden
kendini bir anda bıraktı boşluğa
ömrünün baharında
bütün umutlarıyla birlikte
paramparça oldu
bir adam benim oğlumdu.

-ümit yaşar oğuzcan

sadece ankara'da olabilecek şeyler

müzik

harun kolçak

klipteki danslarıyla beni mest eden sanatçı.

(bkz: gir kanıma)

(bkz: sensiz olmam)

tanrıya sorulacak ilk soru

önemli olan iç güzelliği

iç güzellik derken don-atlet gibi mi?

kürtçenin tınısının kulağa hoş gelmemesi

istifa etmek

''ofiste şirketin işlerinden çok seks yapılıyor, gıybetten bahsetmiyorum bile.g*ötümü bu erillerden korumam lazım.'' diyerek gerçekleştirdiğim eylem.

bakmak ile görmek arasındaki fark

resim sergisinde bir tablonun önünde;

ben:kanka adam neler anlatmış ya iç dünyasına girdim resmen şuan.
ark:göt mü o?
ben:evet kanka götüne girdim adamın.

jane birkin

twitterda ansızın anasayfama düşen kadın. hakkında bildiğim tek şey güzelliği ve seksiliği. gerisiyle pek ilgilenmedim zaten. jane birkin beni acil ara.

düşün ki o bunu okuyor

  • /
  • 6
Henüz hiç başlık açmamış.
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 114

ankara

zamanında şu şekilde özetlemiştim;

ulan bu ankara bizi çok üzdü be.
ankara'da sabahlara kadar içip kızılay'ın sokaklarında bas bas şarkı söylediğim günleri özledim.
ardıç kitapevi’nde saatlerce çay içip kitap okumayı,dostlarla edebiyattan konuşmayı özledim.
konur sokakta bir aşağı-bir yukarı boş yürümeyi özledim.
fidan kültür kafede dostlarla bi çay bi sigarayla ülkeyi kurtarma planları yapmayı özledim.
aynı dostlarla karakollarda sorguya çekilmeyi bile özledim, hayattaydılar çünkü.
ankara'da halk için mücadele vermiş gençler ahmet kaya'nın arka mahalle türküsüne en az bir kere bir sigara yakıp ağlamıştır.
henüz ankara'nın en hüzünlü şiiri yazılmadı. kalanlar ölenlere yazsın arkadaşlar.
ben artık ankara'nın herhangi bir sokağında bile ayık gezemem çünkü.

intihar

aklı başında olan insanların gerçekleştirdiği eylemdir. onca yazar delirmiş olamaz.

jin jiyan azadi

bu aralar sık-sık duymak ve söylemek istediğimiz başlık. ve tabi ki de en çok biji azadi (bkz: yaşasın özgürlük )

gece okunan şiirler

ne çıkar siz bizi anlamasanız da
evet, siz bizi anlamasanız da ne çıkar
eh, yani ne çıkar siz bizi anlamasanız da.

hiçbir şey! kadınlar geçtiği o kadın kokusu anlarında
yıkanmış, mayhoş ve taranmış duygularıyla
dönüşür içimizde az menekşe, bir sarmaşık
menekşe, hadi neyse, mor deriz sarmaşıklara
mor deriz, mor bilinir çünkü, bir yandan güneşler kurur
her yandan güneşler kurur, sanki yaz günüyledir
bir adam kayboluyordur bir taşra sıkıntısıyla
deriz ki, “şuram ağrıyor” bir de, “başım dönüyor”, “yanıyor avuçlarım”
belki de bir çığlık mı bu, bu seziş, bu yakınma
bir çığlık, hem de nasıl, katılmış, donmuş, yaşıyorcasına
uzansak ellerimizde uzansak avuçlarımızda, bir çığlık
nedir mi ellerimiz-korkunçtur bir elin bir köşesinde insan olmalarıyla-
korkunçtur insan olmalarıyla kıyısında bir yüreğin
kıyısında gibi yangından, çok karanlıktan geçilmez caddelerin
ve korkunç anlamsız gözlerinde ha dünya ha bir park bekçisinin
korkunçtur insan olmaları, bir ceset, suda bir şapka gibi sallanaraktan
bitmeyen bir selam gibi, hastayken, inceyken, yalnızlıklarda aranan
korkunçtur-bunu anlıyoruz-bir yüzün en çoğul beyazında
korkunctur insan olmaları güz ortalarında, eriyen türbe ışıklarında
ve korkunçtur eriyip kaybolmaların bir köşesinde insan olmalarıyla
korkunçtur korkunç!
diyerek: ben kimim, kime anlatıyorum, neyi anlatıyorum ayrıca
neyim ben, bu olanlar ne, ya kimdir tüketen isteklerimi
tüketen kim. hani görmeden daha, sezmeden herşeyin bittiğini
ama ne zaman saçları kurularken çok eski bir alışkanlıkla
çökerken üstümüze bir sözün, bir gümüş kupanın o sebepsiz inceliği
ansızın bir ürperişte: bitti mi herşey bitti mi
yoo, hayır! öyleyse kimdir tüketen isteklerimi
bir rüzgar, duyulup binlercesi birden bir rüzgar
birakıp giden beni bir kenara, bir uzağı, yada bir boşluğu bırakır gibi
ve ben ki hazırımdır bir süre unutulmaya
ama hep sorulur gibidir benden: ben şimdi ne yapsam acaba.
ben şimdi ne yapsam, ben şimdi ne yapsam kaç kere yalnız
hem bunu kaç kere söylemek, ne türlü söylemek adına
eskimiş fırçalarda, kırılmış şişelerde, tozlanmış ilaç kutularında
okunmaz kitaplarda, uzaksı giyişlerde çocuksuz avlularda
anlamsız kahvelerde, bir yolun çok ucunda, asılmış koyun butlarında
ben şimdi ne yapsam, ben işte ne yapsam kaç kere yalnız
kaç kere yalnız, ama kaç kere yalnız, gene kaç kere insan olmalarımla

kapansam, evlere kapansam, yıkanmış bir deniz bulacaksam orada
anılar bulacaksam – anılar mı dediniz? – ne sesli bir vuruşma
odalar bulacaksam, odalarda kadınlar, çiçekler, çok aynalar
rakılar, gene rakılar, kırıklar sonsuz yaralar
bulacaksam orada, bir koltuğu bir koltuğa doğru
bir yüzü bir yüze, bir eli bir ele doğru yaklaştıran çocuklar
sinekler bulacaksam, kaskatı yapan boşluğu, sinekler
zorlanmış bir gülüşten – iğrenip birden – kusmalar, bulantılar
bulacaksam belki de: susanlar, bilmem ki niye susanlar
ölüler bulacaksam – ölü gözleri onlar, cesetler, giderek dışa vurmalar –
ne dedik, dışa vurmalar mı, yani ilk aydınlığı mı ölümün?
ölümün ilk aydınlığı mı, ne dedik, sahi biz ne deseydik bu konuda?
ne deseydik bilmiyorum, ama var bu kadarcık bir şey insanın sonsuzunda.
bu kadarcık bir şey – iyi ya, peki, şimdi kim var sırada? –
sakın ha! biz yoğuz, bizi unutun, yok deyin adımıza.
yok deyin çünkü biz.. biz işte korkuyoruz ne güzel korkumuzla
ne güzel ellerimizle.. başlayın, hadi başlasanıza!
örneğin bir kahve falı? az müzik? diyorum biraz iskambil!..
ama hiç seslenmeyelim – seslenmeyelim – içimizden oynayalım.
ayrıca,

– dört kişiyiz!
– hayır on!.
– bin kişiyiz!
– bana kalırsa..

ne kadarcık bir fark var bizimle bütün insanlar arasında?
öyleyse başlayalım: koz kupa! ah şu sinek onlusu bire bir unutulmaya..
çayınız soğuyacak! çayınız mı dediniz? ne tuhaf biraz anlıyorum.

– üç karo!
– pas diyorum!
– susalım baylar, dört kupa!

ah şu sinek onlusu! koz kupa! çayınız mı dediniz? susalım!
susalım – niye susalım – anılar mı dediniz? ne sesli bir vuruşma!
ya sonra? bırakın şu sonrayı, bilmem ki nedir o sonra?
gene mi? başladınız mı? peki şimdi kim var sırada?
sakın ha!
biz yoğuz, bizi unutun, yok deyin adımıza.
yok deyin çünkü biz..
biz işte korkuyoruz ne güzel korkumuzla
ne güzel ağzımızla..
yok canım, ben var ya, istiyorum sırada olmayı.
istiyorum – sahi mi? – ama isterseniz siz olun.
siz olun, biz olalım, kim olacak? – hep böyle oyalansanıza –
yani; “şu sinek onlusu, susalım baylar, koz kupa.”
gibi oyalansanıza,
biraz oyalansanıza.

bir oyun başka olamaz oyundan gibi
bir söz başka olamaz sözden gibi
bir şey başka olamaz bir şeyden gibi
tam öyle gibi, varıyor gibi bir mutluluğa
ne gelir elimizden insan olmaktan başka
ne gelir elimizden insan olmaktan başka
ne çıkar siz bizi anlamasanız da
evet, siz bizi anlamasanız da ne çıkar
eh, yani ne çıkar siz bizi anlamasanız da.

hiçbir şey ! kimse bir gün gözlerimi sevmiyecek, biliyorum
kimse bir gün kemseyi sevmiyecek korkuyorum
bir yaşlı kadın en erkek boyutunda
kendisiyle çiftleşecek kaç kere yalnız
kaç kere yalnız, kaç kere şaşırmış, bitkin kaç kere
bir ölgün ses bulacak sesinden çok uzaklarda
vardır ya, hani bir yer, uzakta çok uzakta
ölüm mü- yok canım, çok sesli bir evrende çok erken daha
üstelik bilmiyoruz da, doğrusu bilmiyoruz, ölüm mü, bunu hiç bilmiyoruz
diyoruz: yaşasak çıkmazları, sevişsek olmayanlarla
tavşansı sıçramalarla bitirsek şu ormanı
böylece, niye olmasın, işte bir orman daha
sanki bir gölgeye geldik; yorulduk, acıktık, susadık biraz
ve doyduk, ve içtik, ayıldık bir anlamda
ayıldık ve sorduk, baktık ki hep ormandayız
kaç kere ölmemişiz, kaç kere sormamışız, bu kaçıncı dalgınlığımız
yani kaç sesli bir evrende kaç kere yalnız
ne ölmek, ne ansımak! sadece yaşamakla
tam öyle gibi.. demeyin: eh, biraz yorulsak da
demeyin, sakın haa, yok şu kadar bir şey insanın sonsuzunda
biz şimdi ne yapsak, biz şimdi ne yapsak, biz işte biraz bilmiyoruz ya
diyoruz: yaşasak çıkmazları, sevişsek olmayanlarla.

(bkz: edip cansever)

cizredesavaşsuçuişleniyor

kürtler sadece doğu'da değil,batıda da katledilmiştir ve katledilmeye de devam etmektedir. işid ve pkk'ya yönelik yapılan eş zamanlı baskınlarda ışidliler kelepçesiz karakollara götürülürken terörist olarak anlandırdıkları kişileri evlerinde infaz etmişlerdir. infaz edilen kişiler ise kürt/alevi kökenlidir. doğu'nun sadece kürt bölgelerinde insanlar toplu şekilde katledilmektedir. batıda bunu yapmaları mümkün değildir çünkü ''o sokağa tankla gircez biz yıkıcaz, türkler hangisi onların tarafı vurmayalım'' deme lüksleri yoktur. bu yüzden belirledikleri kürtleri zaten evlere yapılan operasyonlarda infaz etmektedirler. doğuda olduğu gibi batıda da katliam vardır. cizre'ye üç maymunluk yapmaya gerek yok. insanlar ölüyor. bakın polis,sivil,pkk değil ''insanlar'' ölüyor.

(bkz: 10 aralık 2007 ankara - kevser mızrak
24 temmuz 2015 istanbul/bağcılar - günay özarslan
18 ekim 2016 istanbul/sarıyer - dilek doğan
4 aralık 2015 istanbul/sancaktepe - dilan kortak
)

sevgilinin ayı sözlük'te yazar olması

kız arkadaşım burda olduğu için yakın zamanda katıldım bende sözlüğe. fakat kısıtlama sorunu yaşamıyoruz, çocuk değiliz sonuçta ''onu yazmışsın,bunu yazmışsın'' gibi sorularla boğmuyoruz birbirimizi. kendini bilen insanlarız. genelde bir haltlar karıştırmak isteyen insanlar bu durumdan rahatsız olur arkadaşlar üzgünüm. şifreni istiyorsa ver mesela ne haltlar karıştırdığını görsün o da,görmesini istemiyosan karıştırma o zaman.eee çünkü zaten bi yerde patlar o, dedikoduyu seven insanlarız sonuçta...

o ses türkiye

1999'daki mgd gecesinde ahmet kaya'yı protesto edenler arasında bulunan ebru gündeş'in her ahmet kaya şarkısı söyleyen yarışmacıya ısrarla dönmesi fakat hiç biri tarafından seçilmemesi.

türk polisi

halkın kendini korumaya çalıştığı devlet memurları.

kürt

asla iyileşmeyecek çocukluk yaraları

bahsedilerek kanatılmayacak kadar derin yaralardır.

mezun olamama korkusu

4 yıldır 2 yıllık üniversite okuyan birinin korkulu rüyası.

(bkz: ben)

kalben

sofar ankara ile keşfedip deli gibi dinleyerek sesine,tarzına,mizacına hayran kaldığım yetenekli bir insan kişisi. fakat albümde amatörde dinlediğim kadarıyla keyif almadığımı da belirtmek isterim. 'saçlar'a klip çekmiştir, uzun bi süredir takip edip dinleyen arkadaşlar farkı görecektirler.
Henüz takip ettiği biri yok.
Henüz takip eden biri yok.