gordias

Durum: 298 - 0 - 0 - 0 - 12.06.2020 01:34

Puan: 3640 - Sözlük Kezbanı

9 yıl önce kayıt oldu. 6.Nesil Yazar.

life; keep it simple
  • /
  • 15

yedikule

istanbul sur içinde, marmara denizi tarafında semtimiz. samatya kadar olmasa da sevimlidir.

satyr

yarı keçi yarı insan formunda kır ve ormanlarda yaşayan cinlerdir. roma mitolojisinde isimleri faun oluyor. çoğunlukla gövdelerinin belden üstü insan, belden aşağısı ise at ya da teke biçimindedir. satirleri tasvir eden ortak özellik, keçi boynuzlu, sivri ve uzun kulaklı, atınkine benzeyen uzun kuyruk ve göze çarpan! penisdir. orman perilerine tuzak kurup olur olmaz her yerde onlarla çiftleşirler. insanlara pek iyi davranmaz ve punduna getirdiklerine korkutmayı çok severler. kötü kalpli tipler bunlar.* bir de ödlek olmaları ile meşhurlar.

.jpg)

silenos

yaşlanmış, kocamış satyr'lerin genel adı.

silenos

kırların tanrısı pan'ın bir nympha'dan olma oğlu olduğunu söyler durur. akıllı ve bir o kadar da bilge olmasından, herkes onunla konuşmak ve konuşturmak ister. sarhoşların tanrısıdır. göbekli, yassı burunlu, çirkin, çoğunlukla elinde kadehi ve üzüm salkımı eksik olmayan ya da eşek üstünde ters olarak tasvir edilmiştir. tanrıların fit, güzel ve yakışıklı tasvir edildikleri düşünürsek bu adamın suçu nedir diye sorarsınız. ben sordum. kesin bir cevabı yok. :)

sureti için;

psykhe

eros ile olan aşkı dillere destan miletos kralının kızı. üç kız kardeşin sonuncu ve en güzeli. kadın kıskançlığı işte. kadın sırf güzel diye afrodit'in hışmına uğrar. zalim ve kıskanç tanrıça onu dağın birine çıkması ve oradaki ejderha ile evlenmesini buyurur. bunun vücut bulması için oğlu eros'u görevlendirir. malumunuz veçile, eros erkek, psykhe kadın. ne olur? evet. eros görür ona görmez vurulur. annesinin lafını dinlemez ve aşık olduğu kadını, bir saraya yerleştirir. sevdiği kadına ışıkta görünmez ve kendisini görmesi için hiçbir girişimde bulunmamasını tembihler. fakat kediyi öldüren merak misali, psykhe dayanamaz bir gece eros yanında yatarken kandili yakar. eros'un yakışıklılığı malum, bir de üstüne tanrı. psykhe dengesini kaybedip sendeler o sırada elindeki kandilden eros'un omzuna bir damla tağ damlar. uyanır ve çok kızar. (kadınsan laf dinle işte) uzun bir süre görüşmezler ancak iki sevgili birbirlerinden uzakta acı çekerler. duruma üzülen afrodit,* psykhe'den türlü türlü, olmayacak işler buyurup yapması ister. periler kıza yardım ederler. günün sonunda hiçbir bahanesi kalmayan afrodit, oğlu ile güzelliğini kıskandığı kadının birlikte olmasına müsade eder.*

ernst gombrich

beyefendinin tam ismi sir ernst hans josef gombrich'dir. 1909 viyana doğumlu sanat tarihçisi, eleştirmen, kuramcıdır. 2001 yılında ikametgahını londra'dan cennete taşımıştır. "sanatın öyküsü" ve "genç okurlar için kısa bir dünya tarihi" en ünlüleri olmak üzere birçok kitap yazmıştır. "sanat ve yanılsama" gibi kuramsal kitaplarıyla da sanat tarihi alanında kocaman bir yeri vardır. yahudidir.*

kürt ile seks yapmayı seven kürtleri sevmeyen eşcinsel

eni kürdi, boyu arabi, letafeti türki mottosu ile yürüyen kimsedir. az ve değerli olanı neden kendinize saklıyorsunuz diye kızandır. evet. sanırım, gerçekten bunu yazdım. pişman değilim.

mayonez

light yoğurt ile karıştırıp seyreltiyorum. işte ondan sonra abartıyorum.* ne biliyim, içim daha bir rahat ediyor öyle.

büyük iskender

ibnelik şimdi aaaa dedirtiyor. antik çağda ki, o kadar gitme, osmanlı'da bile abes değil. üre, çalış, daha çok üre, daha çok çalış. hepsi kapitalizmin suçu. evet.

mario castiglia

napoli'li bestekar, güftekar ve icracı. pamuk sesli akdenizli.

ikna olmak isteyenler için;

gordias

ayı sözlüğü dert edinmiş beşer. uyku tutmayınca, bütün gece ders çalışıp sonunda da sıkılıp son saatlerinde buralara gereksiz didaktik girişler yapan kimse. dombili.

cool cat

dikkatsizliğimi düzeltmiş yazar. teşekkürü bir borç bilirim

büyük iskender

m.ö 356 yılında doğmuş asker, kumandan, politikacı. "zaferi hırsız gibi çalmam ben" diyen, hellenizm'in doğmasına sebep olan şahsiyet.

beyoğlu

eski adı "pera" olan yunanca "karşı yaka, öte kıyı" anlamına gelen bir istanbul ilçesi. ilçenin ilk sahipleri cenevizli ve venedikli tüccarlar olmuştur. fetih sonrası rumeli ve anadolu'dan getirilen müslüman ve gayri müslüm halk ile nüfus artar. tophane, fındıklı, ayaspaşa gibi semtler türkleştiği için 1492’den sonra galata kulesi çevresindeki elçiliklerin yukarıya doğru kayması ile gelişir. önceleri, fransız ve venedik elçileri ile fransiskan misyonerlerin yaşadığı bir bölge iken, sonrasında istanbul’da yaşayan yabancı diplomatların kışlık evlerinin inşaa edilmesiyle istanbul içinde farklı bir topluluk yaşamaya başlar bölgede. renklenir. 18. yüzyılın sonunda bölgede fransız, ingiliz, hollandalı, rusyalı diplomatların yaşaması, şehrin bu kısmını gayrimüslim halk için bir cazibe merkezine dönüştürür. 1800’lerin ikinci yarısında yabancıların, tüccarların, bankerlerin, armatörlerin ve kozmopolit bir çevreye yerleşmek isteyen zenginlerin, paris modasını taklit ederek yaşadıkları bir yer halini alır. 19. yüzyılda dış ticaretinin ve ulaşım olanaklarının artması ile bölgenin gelişimi hızlandırır. tramvay, gaz, su gibi altyapı hizmetlerinin sağlanmasından sonra, ivme hızlanır ve yapılaşma uçar gider. istanbulun sanatsal ve kültürel merkezidir. bu sebeple herkes ordadır. gece hayatı anlamında beyoğlu haklı bir üne sahiptir. çünkü biz varız.* amin!

ahmet adnan saygun

türk kompozitör. sanat eğitimine 13 yaşında iken ismail zühtü'den ders alarak başlar. 1922 yılında (macar) tevfik bey'den piyano dersleri alarak eğitimine devam etmiştir. sonrasında yaşamak için su şirketi, postane gibi çeşitli yerlerde çalışan, izmir beyler sokak'ta bir kırtasiye dükkanı açıp nota satmayı dener. bu denemelerde başarısız olunca ilkokullarda müzik öğretmenliğine yönelir. 1928 yılında, hükümetin yetenekli gençler için açtığı sınavı tekrarlaması üzerine sınava girer ve devlet bursuyla paris'e gönderilir. vincent d’indy, eugène borrel, madame borrel, paul le flem, amédée gastoué, edouard souberbielle ile çalışır. paris’teyken divertissement adlı orkestra eserini yazar. saygun'un bu bestesi 1931 yılında jüri başkanının henri defossé olduğu paris'teki bir beste yarışmasında ödül kazanır. gabriel pierné yönetimindeki colonne orkestrası tarafından önce paris, varşova, rusya ve belçika’da seslendirilir. böylece, cemal reşit rey'in paris'te seslendirilmiş bulunan üç eserinden sonra yurt dışında icra edilen dördüncü türk orkestra eseri olur. 1934 yılında atatürk'ten yeni bir opera sipariş gelir ve özsoy operasını yazar.

özsoy operası

ahmet adnan saygun'un yazdığı ilk türk operası. firdevsi'nin ünlü destanı şehname'den esinlenmiştir. öyküde, türk destanlarından ve mitologyasından öğelere de yer verilmiştir. temasını bizzat atatürk'ün kendisinin verdiği bilinmektedir. yazımı sırasında, kendisi bir dramaturg gibi bütün metinleri büyük bir dikkatle incelemiş, el yazısıyla metin üzerinde değişiklik önerileri bile getirmiştir.

giuseppe donizetti

ii. mahmud tarafından saray bando takımının başına getirilen italyan kompositör. şefliğe atanmasıyla bando takımından ziyade bir orkestraya dönüşmeye başlar ve mızıka-ı hümayun adını alır. 28 yıl boyunca orkestrayı çalıştırır. sultan abdülmecid ve ii. abdülhamid’e de marşlar besteler. sayesinde 1831’de kurulan mızıka-ı hümayun’la batı musikisi eğitimi resmen verilmeye başlanır. beyoğlunda pera palas'ın çaprazında kalan donizetti palas, ii. mahmud tarafından kendisine oğluna bir ninni bestelediği için hediye edilmiştir. şimdi orası bir otel *

dolmabahçe sarayı

plan özelliği açısından, ortada büyük bir sofa ve bu sofaya açılan köşe odalardan oluşan bölümlere sahiptir. türk evi plan tipi’nin karakteristiğini yansıtan bu planda salonlar, batılı saray mimarilerinde sık görülen uzun koridorlarla birleşirler. 250.000 m2’lik alanda 3 kat üzerinde simetrik bir plana göre yükselmektedir. tek çatı altında, 14.595 m2 lik bir alana kurulan bu büyük yapıda, 285 oda, 43 salon, 6 balkon, 6 hamam ve biri padişaha diğeri valide sultan'a hizmet veren iki mutfak bulunmaktadır. dolmabahçe sarayı, 600 m uzunluğunda mermer bir rıhtım üzerinde inşa edilmiş olup üç katlı, simetrik planlıdır. temeli kestane ağacı kütüklerinden yapılmıştır. rokoko stilindedir. türk mimarisinde batı tesirleri görülmeye başlanmış ilk yapılardandır. kesin bir biçemi yoktur. fransız baroku, alman rokokosu, ingiliz neo klasizmi, italyan rönesansının bir karışımıdır. hatta saray için "türk rokokosu" tanımı kullanılmaktadır. dünyadaki saraylar içerisinde en büyük balo salonu (2000 m2) dolmabahçe sarayı'nda bulunmaktadır. 36 metre yüksekliğindeki kubbesinden ağırlığı 4,5 ton olan dünyanın en büyük kristal avizesi sarkar.

garabet amira balyan

dolmabahçe sarayı’nın ermeni mimarı. 1800–1866 yılları arasında yaşamış. verdiği ilk eser, yedikule’deki surp pırgiç ermeni hastanesi. 10 çocuğundan nigoğos, sarkis, agop ve simon da babaları gibi mimardırlar.

göksu deresi

istanbul'un anadolu yakasının önemli bir akarsuyudur. anadoluhisarı ile küçüksu semtleri arasından istanbul boğazı'na dökülür. bizans imparatorluğu devrinde ırmağa küçük ırmak anlamına gelen "potamion" denmiştir.
  • /
  • 15

growlr

bir tane adam bana mesaj attı, profilini falan açtı. profilinde "resminizi açıp, konuşmayı kesmeyin" falan filan yazıyor. adam resmini açtı ve daha sonra konuşmayı kesti. aynı şeyi kendisi yapıyor. growlr'daki insanlarda şizofreni olabilir mi?

gusül abdesti

gay ilişkiler ters ilişki olduğu için gusül abdesti'de ters alınmalı. sexten önce abdest alınmalı.

erkeği en sorunlu burç

terazi. yükseleni terazi olsa da olur.
not: benim de yükselenim terazidir.

Toplam entry sayısı: 298

diğer gayleri çekemeyen mutsuz gay

özgüven eksiği, sevgisizlik ile birleşince olandır. kendini kabul sorunu da eklenince evlere şenlik durumlar. mevlam şifanı versin kardeeeeş!

serv-i revan

divan şairi nedim'in bir şiiri. osmanlı'da uzun boylu kızlar için kullanılmış, "yürüyen selvi" anlamına gelen tamlama. buraya kadar herşey normal. asıl anormal olan, edebiyat kitaplarına girerken aşağıda bulacağınız şiirin dördüncü mısrasının yer almaması. zira orada "izn alıp cuma namazına deyu mâderden"* mısrası var. kadınlara cuma namazı farz değilse, nedim kiminle cuma namazına gitmek istiyor?*

*osmanlıca*
bir safa bahşedelim gel şu dil-i nâşâde
gidelim serv-i revanım yürü sadabâd'e
işte üç çifte kayık iskelede amade
gidelim serv-i revanım yürü sadabâd'e.

gülelim, oynayalım, kâm alalım dünyadan
mâ-i tesnim içelim çeşme-i nev-peydadan
görelim âb-ı hayat aktığın ejderhadan
gidelim serv-i revanım yürü sadabâd'e

geh varıp havz kenarında hirâman olalım
geh gelip kasr-ı cinan seyrine hayran olalım
gâh şarkı okuyup gâh gazelhan olalım
gidelim serv-i revanım yürü sadabâd'e

izn alıp cuma namazına deyu mâderden
bir gün uğrulayalım çerh-i sitem-perverden
dolaşıp iskeleye doğru nihan yollardan
gidelim serv-i revanım yürü sadabâd'e

bir sen ü bir ben ü bir de mutrib-i pakize-eda
iznin olursa eğer bir de nedim-i şeyda
gayrı yâranı bugünlük edip ey şuh feda
gidelim serv-i revanım yürü sadabâd'e

*günümüz türkçesi*
gel, şu neşesiz gönüle bir sefa verelim;
yürüyen selvim (selvi boylum) yürü! sa'd-abad'a gidelim.
işte üç çifte kayık iskelede hazır;
yürüyen selvim, yürü! sa'd-abad'a gidelim.

gülelim, oynayalım, dünyadan arzumuzu alalım,
yeni yapılmış çeşmeden tesnim suyu (cennetteki bir su) içelim;
ejderhadan hayat suyu aktığını görelim
yürüyen selvim, yürü! sa'd-abad'a gidelim.

kah gidip havuz kenarında dolaşalım
kah gelip kasr-ı cihan'ı seyr ile hayran olalım
kah şarkı okuyalım, kah gazel okuyalım
yürüyen selvim, yürü! sa'd-abad'a gidelim.

annenden cuma namazına diye izin alıp,
zalim felekten bir gün çalalım,
iskeleye doğru gizli yollardan dolaşıp,
yürüyen selvim, yürü! sa'd-abad'a gidelim.

en seksi erkeklere sahip şehirler

güneydoğu anadolu'nun tamamı. hatta alanı genişletip "bereketli hilal" bile diyebilirim. doğulu adam her daim favori... hele bir de batı glase'i almış ise yanına her şekilde yatılır. her anlamda sonuna kadar. :)

yeni biri ile tanışmanın dayanılmaz zorluğu

meğer profilimi uzunca bir süre izlemiş. önyargılarının yoğun olmasından, çekinmiş. "şimdi yazsam beni tersler mi?”, "baya ukala birine benziyor, acaba öyle mi?", "ben bununla baş edemem” gibi cümleler kurmuş ki bunlar tamamen kendi ifadesi. sonunda bütün bunlara rağmen yazmış. bu kısımdan sonrasına ben de dahilim. bir hafta kadar yazıştık sonra yemeğe çıktık. baya, aleni “date” yani. herşey harika. gecenin sonunda arabadan inmeden iyi geceler öpücüğü de var. amerikan prodüksiyonu romantik komedi tadında olaylar birbirini izliyor ve insan ziyadesiyle ümitleniyor. zaman içinde toz duman dağılıp, resim netleşince anlıyoruz ki beyimizin uzun bir ilişkisi var; bitmemiş ama bitmiş de... uzunca bir süredir aralarında tenasül uzvu kullanımı yok ve son aylarda beşeri iletişim de yok. yemekler, kahveler, sinemalar, konserler, şehirdışı aktivileri vs. ne düşünürsün? değil mi? ben de öyle düşündüm... ama öyle değilmiş. biraz dürtünce, aslında diğer kişi beyimizi arasa koşarak gidecek kıvamda olmasına mı, yoksa “hayatından çıkartmak istemiyorsun madem ne demeye adama sevgili antresi yaşatıyorsun?” şaşkınlığına mı bakalım? halbuki konulu fuckbuddy de işimizi görürdü. kendini ifade edemeyen biri ile tanışılamıyormuş. enkaz altında kalanlara allah şifa versin. amin!

bir erkeğin en çekici olduğu an

merhamet gösterdiği andır. sana değil, bir duruma, olaya, oluşuma...

gordias

frigya kralı olmasından öte, arabasını bağlamak için attığı düğüm gönüllere taht kurmuştur. öyle ki, düğümü çözenin asya krallığına sahip olacağı bilgisi dilden dile dolaşmış, sonunda büyük iskender'i gordion'a (ankara) kadar getirtmiştir. düğümü çözemeyen büyük * iskender, kılıç darbesi ile ikiye ayırdıktan sonra şu lafı etmiştir;

(bkz: think outside the box)

bitmeyecek öykü

orijinal adı "die unendliche geschichte" olan 1979'da yayımlanmış michael ende marifeti. kurgusal anlamda yaratıcılık nasıl olur'un dersi niteliğinde bir fantastik romandır. bir çocuk kitabı olarak nitelendirilmesi bünyemde öfke yaratmaktadır. zira küçüklerin değil, o kafayı unutmuş büyüklerin masala ihtiyacı vardır.* evreni bir tık daha anlamak için yardımcı olur. hiç'lik olgusu ile "herr ende acaba mevlana okumuş mudur?" diye sordurur. kitapçınızdan ısrarla isteyin.

sihirli değneğiniz olsa ne yapardınız

götüme sokardım. böylece sihirin kendisi olur tükürüğümle insan boğar, osuruğumla dağları devirirdim. o derece! bilinsin...

auf halber strecke

elif (demirezer)'in insana çarpan yepisyeni şarkısı. akustik olması etkisini arttırıyor. dikkat. almanca bilmiyorsanız bile döver.*

sözleri;
du sagst ich pass hier grad nicht rein
du willst nicht mehr hier sein
denn du weißt nicht was du willst
du weißt nicht mehr wer du bist
du sagst deinem leben fehlt das heute
vor lauter wach sein auch die träume
dein bein hat keinen fuß
ich müsse gehen dann gehts dir wieder gut
und ich hörs mir an doch ich denk nicht dran
auf halber strecke geben wir nicht auf
auch wenn du fliehen willst dann lauf
einfach weiter geradeaus
auf halber strecke ist es genauso nah wie weit
selbst wenn ich dich tragen muss
ich tu es bis zum schluss
ich tu es bis zum schluss
ich sag dass mit uns macht keinen sinn
wo führt dass alles denn schon hin?
bei meinen eltern hats geklappt
doch dafür bin ich nicht gemacht
ich sag vielleicht lieb ich dich nicht mehr
zumindest ist es lange her
ich brauch wieder zeit für mich
und das geht nur ohne dich
und du siehst mich an und sagst mir dann
auf halber strecke geben wir nicht auf
auch wenn du fliehen willst dann lauf
einfach weiter geradeaus
auf halber strecke ist es genauso nah wie weit
selbst wenn ich dich tragen muss
ich tu es
bitte gib uns nicht auf bleib hier
gib noch nicht auf bleib hier
gib uns nicht auf bleib hier
ich trage dich und du mich dann
wir tragen und egal wie lang
bis zum schluss
auf halber strecke geben wir nicht auf
auch wenn du fliehen willst dann lauf
einfach weiter geradeaus
auf halber strecke ist es genauso nah wie weit
selbst wenn ich dich tragen muss
ich tu es
auf halber strecke ist es genauso nah wie weit
selbst wenn ich dich tragen muss
ich tu es bis zum schluss

kahve

servis etmeden evvel mutlaka lokum veya koyu kıvamlı tatlılar ile ikram edilen bir sohbet eşlikçisi, kimi zaman da gelecekten haberler veren bir kâhin. yanında gelen suyun iki anlamı var: temiz, berrak bir tat ile kahveyi içmeye başlamak ya da nazikçe misafirin açlık durumunu sormak. misafirin suyu önce içmesi "karnım aç" anlamına geldiğinden, hemen sofra kurup ardından yeniden kahve ikram ettirecek kadar kültürel kodun içinde. damatlara tuzlusunu veya biberlisini içirip sabrını test etmek bir yana, kız isteme törenlerinde önce suyu içen damat adaylarının yol yordam bilmediklerine kanaat ettirecek kadar belirleyici. dünya üzerinde başka hiçbir dilde bir rengi tarif etmek için kahve kullanılmazken, bizde ise sütlüsü, koyusu, açığı ile degradasyon yapar. bir öğününe de adını vermiştir.* dilimizde "berberin solumazı, tellağın terlemezi, kahvecinin söylemezi yeğdir", "köylünün kahve cezvesi karaca amma, sürece", "bir acı kahvenin kırk yıl hatırı vardır", "gönül ne kahve ister ne kahvehane, gönül sohbet ister kahve bahane" gibi deyimlerin, atasözlerinin varlığı ne kadar önemli bir yeri olduğunu bir kez daha gösterir.

neticede bizim için, hep kırk yıl hatırı olandır... canı çeken? *

growlr

en sevdiğim! bir tek ben miyim buranın yozluğuna takılan? diye sorduran app. bu diyarda, en yontulmamış ortamlardan seçilmiş süzme abiler yer alır ya da bana denk geleni onlar. bilemedim... insanı azami derecede eğlendirirler. adab-ı muaşeret yoksunu bu homo erectuslar, kendilerini alemin akıllısı, seni ise sultanahmet'teki japon turist sanmak konusunda özel eğitim almışlardır. onu geç, bir de buna ikna olmuştur.* büyük bir kısım kendi fotoğrafı yok iken, seninkini görmek ister. paylaşmazsan büyükçe kısmı hakaretengiz cümle kurma eğilimlidir. önce gönderdiysen uymadı diyerek bloklar. olmadı ama benimki de bu demek tabii ki yok.* ben demedim mi sana sadece pipin var diye adam olamazsın? adam olmak için gerekenler daha başka şeyler. hadi şimdi telefonu yavaşça yerine koy, git ve kus. irinella seni!

bu app'ın en sevdiğim soruları;

nasılsın? (cevabının bir önemi olmayan şekli ile soralım yoksa "zinhar" olmaz)
arayış? (cevap vermiyorum ama içimden geçirdiğim genelde şu oluyor: "düzgün vakit geçirtecek biri -her anlamda ve sonuna kadar-")
resim var mı? (resim yok, fotoğraf var. olur mu?)
yerin var mı? (var da sana yok)

müşkülpesent

bulup da bunayan, bir de kıllısını arayan. dayak var yer misin? diye sorduran. zaman zaman ben.*

arketip

ilk örnek demek olan fransızca kelime. orijinal yazılışı archétype. ilk kullanan kişi carl gustav jung'dur.
Henüz takip ettiği biri yok.
Henüz takip eden biri yok.