onun en son sevgilisi ben olmalıyım parolasıyla yola çıktığı amansız yolculuk..ağırlıklı olarak göğüs hastalıkları,koroner kalp yetmezliği,kardiyovaskuler polikliniklerin müdavimleri...kıbrıs ve kore gazilerinin sayılarının azalmasını dehşet içinde izleyen mutluluğu bu yaşlı amcalarda arayan grup..ilk başlarda bana çok farklı gelmişti bu nasıl mümkün olabilir diye...sonra düşündüm de benim yaşadıklarım da dışarıdan herhangi birine göre aynı soruyu oluşturduğuna göre..ben mutluysam,onun yüzünde de aynı mutluluğu görüyorsam..benim için sorun teşkil etmeyen birliktelikler...bazen gönlünü arkadan esen rüzgara teslim etmek lazım..nerde nasıl istiyorsa orada indirsin...mutluluklar dilerim..

çıktığı kabuğu beğenmeyen civciv sendromu. hem bu hayatın içinde olayım aynı zamanda uzak durayım, hem toplumun ön yargılarını taşıyayım ama bu yargıları taşımıyor gibi hayapım. eleştirdiğim, kınadığım, eziklediğim ne varsa ben de aynısını yapayım ama kimse benim yaptıklarımı bilmesin. ben hala o doğru! dürüst, hayatıma kaldığım yerden devam edeyim diyen çok hücreli primatların yaşam düzeni. çoğunlukla bölünerek çoğaldıklarından parameciumlara akrabalıklarının olduğunu düşündüğüm fotosentez bir yaşama sahip prokaryot insan ırklarından oluşan kesim.

cihan güçlü-seni çok özledim
erkan kızılaslan-dili yok kaderin
erkan kızılaslan-sana öyle hasretim
yıldız tilbe-yar yar
yıldız tilbe-ummadığın anda
yıldız tilbe-aşk kazanacak
yıldız tilbe-delikanlım
yıldız tilbe-seni o sanmıştım
yıldız tilbe-çabuk olalım aşkım
sezen aksu-ikili delilik
sevda-annem gibi
bengü-ağla kalbim
sezen aksu-ah istanbul

iki kişiden birinin kollarını genişlemesine doğru açarak diğerinin güvercinin yavrusunu kanatlarının altına alır gibi kollarının altına girilerek çıplak bedenine sarılmak...

tsubasa'nın oynadığı maçın bölümü en heyecanlı yerinde haftaya kaldığında maça ara verildiğini, maçın devamının büyük bir ümitle haftaya oynanacağını zannetme durumu

kadın gibi estetik,analitik düşünüp erkek gibi eyleme geçme sanatına haiz olmalarından ileri gelen postmodern bir yaklaşım

selçuk inan'ın abdullah avcı'ya kapak yaptığı maçtır...20 dakikada yeter ben golümü çakarım üzerine sigaramı yakarım bakışlarını attığı maçtır..

1-açılım adı altında terör örgütü üyelerinin ayağına hükümet tarafından seyyar mahkemeler kurulması
2-terör örgütü üyeliğinden hüküm giyse dahi milletvekili olma hakkının sağlanabilmesi
3-her türlü açıklamasında aleni olarak bölücü örgüt propagandası yapmalarına rağmen sürekli olarak haklarında savcılarımız tarafından sözde"soruşturma açılması" ne hikmetse bu soruşturmalardan bir tanesinin bile karara bağlanamaması
4-terör örgütü üyelerinin yaptığı her türlü saldırıdan sonra "bıçak kemiğe dayandı,mücadelemiz sonuna kadar sürecek,300 örgüt üyesi çembere alındı "hikayelerinin kamuoyuyla paylaşılması
5.milletvekili dokunulmazlığı
6-türklük ve türklüğe dair her türlü söylemin neredeyse suç sayıldığı bir düzen
7-sosyal adaletsizlik
8-milli bayramlara ait kutlamalara yapılan müdahaleler
9-zenginin daha zengin,fakirin daha fakir olduğu sosyal adalet düzeni
10-yargının siyasallaşması
11-tsk'nın terör örgütü muamelesi görmesi
12-şehit olanlar için "3-5 mehmet' ifadesini kullanan bakanlara sahip olmamız

pneumonoultramicroscopicsilicovolcanoconiosis (yanardağ tozunun solunması sonucu ortaya çıkan akciğer rahatsızlığı )

her dinlediğimde naşide göktürk'ü saygı ve sevgiyle andığım şarkısıdır..öyle bir yorum dert sahibi olmayan birini bile dinlediğinde dert sahibi yapacak bir gırtlak hakikaten "helal olsun".

selam tmcraq hoşbuldum..teşekkür ederim

bedeni dışında paylaşılabilecek birşeyleri olsun...tavla oynayabilsin ama zar tutmasın,çay içsin ama çok şeker atmasın,terlesin ama ter kokmasın,günaydın dediğinde dudaklarına yapışabilsin,sen uyandığında seni izleyebilsin,göğsüne yatabilsin,ağlamaktan çekinmesin, seni seviyorum dediğinde bende diye değil bende seni seviyorum diye karşılık verebilsin,keşke arasa dediğinde arasın,özledim dediğinde yanında olsun,hiç üzmesin,hep sevsin,sevdiği kadar sevilsin,hata yapsın yeterki hatasını anlasın,özür dilemesine gerek yok öpsün yeter...sarılsın hep sarılsın..sarılmak için hep bahaneler bulsun,elektrikler kesildi korkuyorum desin sarılsın,sular kesik susadım deyip sarılsın,kredi kartımın limitini aştım desin sarılsın,ayağı yolda tökezlesin canım yandı desin sarılsın...yeterki hep sarılsın..doğumgünümü,bayramımı seyranımı herşeyimi unutsun ama bana sarılmayı hiç unutmasın...

müslüman mahallesi salyangozcusu olmayı çok isterdim...dükkanın girişine de "müslüman mahallesi salyangozcusu" diye bir tabela asmak...

12 eylül 1343 ..ingiltere düşesi iv.magdelena haçlı seferinden dönen eşi xii.luie için mükemmel bir kuru fasulye yapar..kuru fasulyeyi ilk defa hayatında tadan xii.luie'nin ağzından "hanım hanım hanım mükemmel olmuş hakikaten harika birşeymiş bu "ellerine sağlık" cümlesi dökülür...o "ellerine sağlık" cümlesi..tarihte ilk defa bir kocanın güzel bir yemek yapan eşi için ithaf ettiği cümle olarak tarihe geçer...o günde bu güne güzel yemek yapan herkes için kullanılmaya devam eden bir replik olur

adı üzerinde "eski" olan sevgili...eskiye dair neyiniz varsa yazabilirsiniz..eskimiş kot,eskimiş,koltuk,eskimiş döşek,eskimiş gömlek...adı üzerinde eski...geriye dönük hep bir özlem,hep bir avuntuyu içerir...eskiyi bu kadar kıymetlendirmeye gerek var mı?..kıymetlendirmelimiyiz paradoksu arasında sıkışıp kalmış bir hayat...o kadar kıymetli olsaydı o kadar hatasız olsaydık,o kadar hatasız olsaydı geçmiş zamanı hatırlatan kelimelerle sarıp sarmalamazdık muhtemelen...adı üzerinde eski ne varya eskiye dair atmalı..arkaya bakmadan ama unutmadan önümüze bakmalı hem daha içinde "yeni" kelimesinin geçeceği o kadar oluşum varken....allah yolunu açık etsin demekten başka bir temenni bulamıyorum...benim olmadı yada olamadı diye kötü demeye hakkım yok ama şunu da iyi biliyorum onun olmadım yada olamadım diyede kötü demeye hakkı yok..

uyh uyh tansiyonum indi indi çıktı... uyh uyh tansiyonum indi şekerim çıktı guzumm..denilen süreçte hala günü bitirmemek için inat eden çok hücreli primatların gece ile olan kavgalarını bir türlü bitirememelerine sebep olan süreç

içinde "kadar " kelimesi kadar rahatsız eden kelime bulamamıştır nacizane dağarcığım...kadar hep bana acizliği simgeliyor,yarım kalmışlığı,terk edilmişliği ,hep bir eksikliği kadar...yapıyorsan dibi dahil yap..işini yarım bırakma ya sev ya da terk et,,ne seviyormuş gibi ne de terk ediyormuş gibi yapıp etrafında dolanma...

avusturalyalı karl kruszelnicki daha önceki bir araştırmasında şu sonuca varmıştı: “bu kirin genelde mavi olmasının nedeni çoğu zaman mavi ya da gri pantolon giymemizdir. pantolon ya da kot vücuda sürtündükçe küçük parçalar bırakıyor ve bu küçük parçalar kendilerine göbek deliğinde yer buluyor.avustralya yerlileri,kanada yersizleri,afrikanın balta girmemiş ormanlarının semt sakinleri göbek pamuğundan yerel halılar,kilimler dokumaya xvi.yy.'dan itibaren başladılar...fransadaki louvre müzesinde ix.yy kalma göbek pamuğundan yapılma heykellere rastlandığı da ayrı bir rivayet...

onu bunu bilmem de birgün gün batımın da ajdar'ın silüetini görürsem işte o zaman hindistana yerleşip orda itibar görmeyi deneyebilirim...

herkesin evladı var kimin ne olacağını olmayacağını bilemeyiz açıkçası ben o nedenle yorum yapamam diye başlayan cümleyi beyninde acaba nereye bağlasam endişesini yaşayan erkek...