ihlamurlar çiçek açtığı zaman
sandalye boş mu acaba
tek başıma oturduğum masanın hemen yan tarafına gelen kalabalık gruptan en güzeli gelip ''sandalye boş mu acaba'' diye sorduğunda ''evet boş oturabilirsiniz ama götüremezsin, isterseniz masanızı buraya çekebilirsin tabi'' diye cevap verdiğim sorudur kendisi.
müjdemi isterim
müjdeyi verdiği kişiden müjdeyi geri isteyen garip insan repliği. müjdeyi sen veriyosun zaten ne demek müjdemi isterim.
ayşen gruda
en çok istediği şeyin "tayyip erdoğanın bir kahkaha atması" olduğunu söyleyen 1945 doğumlu usta sanatçımız.
ayrıca akıldane dergisinde yazdığı bir hikayesi de şu şekildedir;
bir gün setten dönmüşüm, torunum emre aradı: 'anneanne, yolda araba çarpmış bir kedi gördüm, veterinere götürdüm, tedavisini yaptırdım. anneme götürdüm, o da temizledi eve aldı dedi.
'peki gelir bakarım dedim. kediyi gördüm, bayağı çirkin bir şey, 'ay niye aldın bunu, pek de çirkinmiş dedim.
'anneanne sen de çirkinsin, sana da araba çarpsa bakmayacak mıyız? dedi.
ne faşist kadınmışım dedim kendime. güzeli kurban ediyoruz ama çirkini dışlıyoruz, asıl onları almak lazım.
jin jiyan azadi
bu aralar sık-sık duymak ve söylemek istediğimiz başlık. ve tabi ki de en çok biji azadi (bkz:
yaşasın özgürlük )
ışid
cizredesavaşsuçuişleniyor
kürtler sadece doğu'da değil,batıda da katledilmiştir ve katledilmeye de devam etmektedir. işid ve pkk'ya yönelik yapılan eş zamanlı baskınlarda ışidliler kelepçesiz karakollara götürülürken terörist olarak anlandırdıkları kişileri evlerinde infaz etmişlerdir. infaz edilen kişiler ise kürt/alevi kökenlidir. doğu'nun sadece kürt bölgelerinde insanlar toplu şekilde katledilmektedir. batıda bunu yapmaları mümkün değildir çünkü ''o sokağa tankla gircez biz yıkıcaz, türkler hangisi onların tarafı vurmayalım'' deme lüksleri yoktur. bu yüzden belirledikleri kürtleri zaten evlere yapılan operasyonlarda infaz etmektedirler. doğuda olduğu gibi batıda da katliam vardır. cizre'ye üç maymunluk yapmaya gerek yok. insanlar ölüyor. bakın polis,sivil,pkk değil ''insanlar'' ölüyor.
(bkz:
10 aralık 2007 ankara - kevser mızrak
24 temmuz 2015 istanbul/bağcılar - günay özarslan
18 ekim 2016 istanbul/sarıyer - dilek doğan
4 aralık 2015 istanbul/sancaktepe - dilan kortak )
özgürlük mücadelesi
öncelikle özgürlük mücadelesi denince akla ilk kürtlerin ve pkk'nın gelmesi bir kürt olarak beni onure etti. özgürlük,insanlığın en önemli bir hakkıdır çünkü,fakat bu hakkı savunabilecek taraf çok azdır ve görüyorum ki bizden başka kimse bu hakkı aramıyor. diğer konuya gelince;ölülerimizi yarıştırmak gibi çirkinliklere girişmemiz çok yanlış. rütbeli de olsa sivil de olsa hepsi birer can taşıyor. ''benim polisim/askerim öldü senin sokakta ki vatandaşın ölse nolur'' gibi iğrenç düşünceler içinde olmanız sizi insan yapmaz aksine insanlıktan çıkarır -ki çıkartı da. sanıyor musunuz ki rütbelilerin hepsi türk? yok mu içinde kürtler? yok mu pkk'nın içinde türkler? ölüsevicilerden olmayı bıraktığınızda ve ölen tarafların ırkına/mezhebine bakmadan vicdanınız sızladığında insandan sayın kendinizi.
cizredesavaşsuçuişleniyor
düşün; yarı uykulusun, ne olduğuna daha anlam bile veremediğin sesler var.
öldün/öldürüldün...
az evvel bitti her şey, duymadın bile ensenden giren kurşunun silahtan ayrılırken çıkardığı sesi.
gözlerin kapalıyken/sen uykudayken sinsi-sinsi sokuldular, senin uyuyan gözlerinden bile korktular.
hani şu küçük çocukları sıkıştırdığınız o tabut var ya, bir türlü bölüşemediğiniz dünyadan çok daha büyük...
ve hepiniz şahitsiniz, yer ile gök ne kadar şahitse şahitsiniz gören gözleriniz/duyan kulaklarınız ile, sorarlarsa söylersiniz!
17 şubat diyarbakır'daki patlama
ankara'da ki patlamanın intikamı olarak düşündüğüm patlamadır. yine bir-birimize nefret kusmamızı sağladılar böylelikle. daha ne kadar bölünebiliriz bilmiyorum.
17 şubat 2016 ankara'daki patlama
''ölümlerimizin markası var;sur,ankara,roboski vs'' demişti bir arkadaş. bu da yeni markamız. ''17 şubat ankara patlaması''
kalben
sofar ankara ile keşfedip deli gibi dinleyerek sesine,tarzına,mizacına hayran kaldığım yetenekli bir insan kişisi. fakat albümde amatörde dinlediğim kadarıyla keyif almadığımı da belirtmek isterim. 'saçlar'a klip çekmiştir, uzun bi süredir takip edip dinleyen arkadaşlar farkı görecektirler.
adamın ağzına sıçan şarkı sözleri
''yarim derdini ver bana,dermanın olayım senin,bülbül gibi cemâline,âşığın olayım senin
yakma beni yandırma beni,âşk meyinden kandır beni,sarhoşum ayıktır beni,mestanın olayım senin.''
yazarların hatırladıkları en eski anıları
ben 5 veya 6 yaşında olduğum zamanlardaydı, kanepede amuda kalkardım.yumuşak falan ya, kafamı götümüzü koyduğumuz yere/götümü de kafamızı koyduğumuz yere yaslardım, öylece dururdum biraz.hatta beynime aşırı kan gittiğinden olsa gerek "galiba ben büyüyünce peygamber olcam lan!" diye düşünürdüm, baya baya inandığım da oldu bu fikre...bir gün yine dışarda çocuklar almamışlar beni oyuna, eve gidiyom.lan aksilik işte, içerde de kimse yok; hani bi koyu kahve-bi sütlü kahve, bi koyu kahve-bi sütlü kahve kareleri olan, nerdeyse de her eve bi dönem alınmış-kullanılmış kanepeler vardı. aynısının zengin evinde olanına "koltuk takımı" diyolardı, filmlerde bile çıkıyo bazen.neyse işte öyle bişey de bizde vardı, bi girdim içeri; ulan zalım nasıl günaha davet ediyo beni...koştum-koştum kafayı koyup ayakları yukarı sallıacam, amuda kalkcam, g*tü kaldıramadım mı nolduysa bi anda ok gibi saplandım g*t yeriyle sırt yerinin kesiştiği noktaya...
öyle 'ben bu işi kafaya koydum, illaha olcak' diye bişey yok. işin içinde şans faktörü var, zamanlama var, bilmem ne var.var oğlu var!kafaya koymak yetmiyo, ben bizzat kafanın kendisini koydum yine olmadı! başkan bak şimdi kırk5 dereceyle kanepeye saplı duruyorum ama yemin içerim anamdan emdiğim süt burnumdan geldi; gözüm karardı, başım döndü, midem bulandı, "ölüyom!" desem bi bardak su verecek kimse yok, ne dikilebiliyom ne de geri inebiliyom...kanepe nasıl eskimişse o döşemeyle süngerin hemen arkasında bi de kalın bi tahta varmış, ben kafayı oraya vurmuşum meğer...o yaştaki bi çocuk kafasını öyle sert bişeye vurduğunda kafa tasında şekil bozukluğu olur mu bilmiyom ama yemin içerim ki benim kafa orda yamuldu...ya rabb, öyle bi ağrı daha yok yani...
o günden sonra ben bi daha hiç amuda kalkmadım, aklımın ucundan bile geçirmedim!zaten son peygamberin çoktan gönderildiğini de öğrendiğimden beri "bi evliyalık var sanki bende" diye düşünmüyor değilim hani, en azından veli değilsem bile çok iyi bi insanım lan, cennet garanti gibi bişey...
neyse işte hayata bakışımızı değiştiren anlar var; kafayı koyduğum gün anladım kafaya koymakla olmuyor, biçok değişkeni de hesaplamak gerek/accık oluruna bırakmak/bekleyip görmek gerek falan...
ahmet aslan
almanya'da ki konserinde ''de be wayiro'' parçasını söylerken kendini müziğe kaptırıp elindeki gitarı çalarken kıran 1968 dersim/hozat doğumlu zaza müzisyen. ''de be wayiro'' şarkısı bu yüzden sosyal mecralarda ''gitar kırdığı parça'' olarak bilinir. ayrıca istanbul teknik üniversitesi konservatuvarında okuduktan sonra rotterdam dünya müzik akademisinde de eğitim almıştır.
hakkari'de bir mevsim
1977'de fırat edgü tarafından yazılan ve 1982'de erden kıral tarafından sinema filmine dönüştürülen eser.
artvin
gittiğimde geri dönmemek için kendimi ağaçlarına zincirlemek istediğim şehir.
artvin cerattepe direnişi
direnenler kolluklara su, pasta falan vererek "emir kuluyla tartışacak değiliz" diyorlarmış. başka mücadele yererek kendini iyilemek... bu insanların üzülmesi beni kahrediyor.
türkiye'de lgbti olmak
yaşama hakkının homofobikler tarafından elinden alınmasıdır.
bir erkek için bütün erkeklerden vazgeçmek
bir kadın için bütün erkeklerden vazgeçmekle eş-değer görüyorum.