sinan

Durum: 2325 - 0 - 0 - 0 - 21.03.2016 03:52

Puan: 34482 - Sözlük Kaşarı

11 yıl önce kayıt oldu. 5.Nesil Yazar.

Türkiye'yi ailemle birlikte temelli terk ediyorum. - Düzenimi kurunca yurtdışında, uğramaya çalışacağım buraya. - Yıkık fildişi kulemin enkazında 22.yy.´ı arıyorum.
  • /
  • 117

gönül bağı

bazen hiç görmediğiniz ve görmeyeceğiniz, hatta aynı zaman diliminde, aynı çağda bile yaşamadığınız kişilerle de olabilen bir bağdır gönül bağı.

30 yaşını doldurmuş olmak

40'ını geçince, "30 yaşını doldurmuş olmak", "30 yaşında henüz gençmişim" diye düşündürür.

rigor mortis

latince bir terim. "ölüm katılığı" anlamına gelir. tıpta ve hukukta kullanılır daha çok. rigor mortis, ölüm sonrası kasların, eklem ve bağdokuların bir-iki saat sonra sertleşmesidir.

avcarlamak

akdeniz bölgesi'nde, çukurova, toroslar ve civarında eti pişirmeden önce yağ ve baharat ile terbiye ederek dinlendirme işlemine denir avcarlamak.

onigiri

bir tür nigiri'dir.
hafifçe pişirilip şekil verilmiş pirinç topağının içine balık veya diğer deniz mahsülleri veya et konularak, pirinç topağının üstü de nori ile sarılarak yapılır.

maki

japon mutfağında "sarma" işlemine denir. mesela yenilecek şey, nori'ye sarılmış olabilir.

nigiri

nori kullanmadan hazırlanmış suşi türü.

nori

yenilebilen ve özel bir işlemden geçirilip kurutulmuş deniz yosunlarıdır.
japon mutfağının olmazsa olmazlarındandır. suşi de nori'lere sarılarak hazırlanır.

saşimi

suşi ile karıştırılan bir japon mutfağı ürünü. aslında suşi'nin pirinçsiz olanıdır.

saşimi veya batı imlasıyla yazarsak, "sashimi", yenilebilen incecik kesilmiş et demektir ve bu bağlamda mutlaka balıktan üretilmiş olması gerekmez. at eti dahil, tavuk, sığır gibi hayvanların etlerinden de yapılabilir. çiğ denebilecek etlerden üretildiğinden çok güvenilir yerler hariç, tüketilmesini önermem çünkü çeşitli hastalıkları bulaştırma riski vardır.

(bkz: ikizukuri)
(bkz: canlı suşi)

ikizukuri

hazırlanmasında kullanılan hayvan, genellikle balık, henüz canlıyken hazırlanan saşimi türüdür. saşimi, suşi ile karıştırılır çoklukla. pirinçsiz olanı saşimi, pirinçli olanı suşi diye genel bir tanımlama yapıp özet geçeyim...

ikizukuri'de yenilecek hayvanın kalbinin sunum sırasında atıyor olması esastır. bu yüzden çoğu ülkede yasaklanmıştır.

japon mutfağını sevmeme rağmen, ikizukuri yiyemem! vahşet!

canlı suşi

büyükada

"maden" ve "nizam" adında iki ana semti barındıran ada.

(bkz: prens adaları)

avusturya

başkenti viyana olan, eski "avusturya-macaristan imparatorluğu" kalıntısı ülke.
almanca konuşulan ülkenin almanca adı "österreich", "doğu krallığı" anlamına gelir.
başkent viyana'da imparatorluk zamanında müziğe ve müzisyenlere destek verildiğinden adeta klasik müzik ile anılan bir ülke olmuştur.
1. dünya savaşı sonrası parçalanan imparatorluk'tan bir cumhuriyet olarak doğan avusturya'yı, "anschluss" denen ilhak ile nazi almanyası 1938'ten 2. dünya savaşı sonuna dek kendine bağlamıştır. savaş sonrası yeniden bir cumhuriyet olan avusturya'da, almanya kadar olmasa da, çokça gurbetçimiz bulunmaktadır.

viyana

osmanlı'nın iki kez kuşatıp alamadığı şehir. avusturya'nın başkenti. aziz stephan katedrali yani "stephansdom" ile ünlüdür. viyana, daha doğrusu eski viyana, bu katedralin etrafında düz bir alan üzerinde kurulmuştur. şehrin schnitzel'i ve kahveleri ve cafe'leri de ünlüdür. tuhaf olan, kahvenin şehre viyana kuşatması yüzünden gelmesi olmuştur. geri çekilen osmanlı birliklerinin bıraktıkları arasında çuvallarca kahve de vardır... avrupa'nın, kahve ile bu şekilde tanıştığı rivayet olunur.

somya

latince "somnia" (rüyalar / düşler) sözcüğünden türemiştir.

penjing

çin kökenli bir tür sanat. doğanın küçük bir parçasını evde, bahçede yansıtma sanatı. doğayı minyatürleştirme sanatı da denebilir.
tamamen doğal malzeme kullanılmak zorundadır bu sanatta. bonsai denen bodurlaştırılmış ağaççıklar da bu sanatta kullanılır.
örneğin bir bonsai'nin gölgesinde meditasyon yapan küçük bir budist rahip heykelciğinin yanından bir derecik akar...

pötikare

petit carre

"petit carré" veya "petit-carré şeklinde yazılan fransızca bir tamlama. "küçük kare" anlamında. dilimize " pötikare" olarak geçmiştir ve genellikle küçük kareli desenli gömlekler ve küçük kareli desenli kumaşlar için vb. kullanılır.

(bkz: kareli gömlek)
(bkz.: (bkz:#262276))

kareli gömlek

pötikare olursa arada bir giydiğim gömlektir kareli gömlek.

(bkz: petit carre)

tekila

"mescal" diye bilinen cinsinde bir tür kaktüs kurdu fazladan fermantasyon için kullanılır. alkolde boğulan kurdun salgılarının da ayrı bir lezzet verdiği iddia edilir. "kurtlu tekila" da denir buna.

"tequila" isimli "tekila" anlamına gelen şarkı, 1958'de listelere girmiştir. şarkıda geçen tek sözcük "tequila"!

the champs - tequila:
  • /
  • 117
  • /
  • 39

amfi


ada


atina


whoami


bağlanmamayı marifet sanan hastalıklı kişi


çingenelerin sitesi


şoför


baby jane


love


nori


justin trudeau


browsec


diyojen


megafon


mezi


müfteri


singapur


brexit


dert


bozacının şahidi şıracı


  • /
  • 39
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 2325

benlik uyuşmazlığı kuramı

carl gustav jung'un " gölge benlik" kavramı ile harmanlanırsa tadından yenmeyecek olan* kuramdır benlik uyuşmazlığı kuramı. kuramın adı, kendini açıklar niteliktedir.
edward tory higgins tarafından geliştirilen sosyal psikoloji kuramıdır*.
kurama göre üç farklı benlik bulunuyormuş:
- gerçek benlik
- ideal benlik
-(bkz:#zorunlu benlik)
bana biraz sigmund freud'un id, ego, süperego'sunu çağrıştırmadı* değil.

mobbing

sydney pollack'ın 1993 yapımı the firm filminde de işlenmiştir mobbing konusu.

düşün ki o bunu okuyor

ölmedik biz. ayrı ayrı uyuyoruz. belki derin komadayız ama ölmedik biz. sen de, ben de hala hayattayız. öküz ölünce ortağını satanlardan değil, yeni bir öküz alanlardan olmak gerek. bu devirde düzgün ortak bulmak çok güç.

hayatlarımız birbirine örüldü bir kez ve bu rastlantıdan fazla bir şeydi. ölmedik biz, hala varız. sen ve ben, ayrı ayrı varız. birlikte fenafillah olmak varken, bunun deneyimlerini yaşamışken ve ötesini de tahayyül edebilirken ve nasılsa günün birinde zaten ölecekken, yaşarken biz'in ölmesi ne kadar da gereksiz ve boşuna.

içinde yaşıyorum; içimde yaşıyorsun. yeniden biz olmak zor değil. anlayış ve kabulleniş, özgürlükten taviz vermek değildir. kavuşmak mümkün. istemek yeter. seni yıkıp geçen hatalarım, beni böyle kabul ettiğinde, yıkıcı değil yapıcı olacaktır. ben seni, her şekilde kabul edebilmişken hele. kalp kırıklıkları, yüce bir sevgiyi kaybetmeyi istemek için yetersiz. ölümcül sanılan hatalar, kahredici, üzücüydü ama ölümcül değildi.

bak, yaşıyorsun. yaşıyorum. yazıyorum. okuyorsun. gel. canım cananım, gel. bir ders alınması gerekiyorsa, ikimiz de aldık aynı dersi. gel. hep gel. gitme daha fazla. gel biriciğim, gel...*

pluviophile

nasıl ki bibliophile / bibliyofil'i "kitapsever" diye türkçeleştirebiliyorsak, "yağmursever" diye türkçeleştirilebilecek bir kavram.
aşırı ve zarar verici yağmurlar, abartılı sağanaklar hariç, sanırım ben de yağmurseverim.

kaplumbağalar da uçar

bir filmdir. türkiye-ırak sınırının ırak tarafında geçer öykü. iran-ırak savaşı sonrası saddam hüseyin'in katliamından kaçan kürt sığınmacıların olduğu bir mülteci kampındaki hüzünlü, oldukça acıklı bir öyküdür.
lakposhtha parvaz mikonand'dır asıl adı. 2004, iran-fransa-ırak ortak yapımıdır.

https://www.imdb.com/title/tt0424227/

sinan

bu kadar hızlı yazar yapılmasını hazmetmeye* çalışan dünkü çömez.

kırım'dan gelirim, adım da sinan'dır.*
sinan, bazen sinan cemgil'dir; mimar sinan'dır kimi zaman.
sin'dir**. an'dır*. nan'dır**. inan'dır*; sina'dır**... si'dir*.
velhasıl-ı kelam, mızrağın ucundaki lüledir. sivridir.*

teşekkür ederim " sözlük".

seri eksi oy veren ezik

eksilenen bazı girilerime, hatta hepsine baktığımda, aslında eksilenecek bir şey olmadığını, eksileyen tarafın farklı düşünmekten değil de sırf eksilemek için eylemde bulunduğunu ve bana takmış bir psikopatın varlığını duyumsadığımı, dolayısıyla "seri eksi oy veren ibne" gibi seksist bir tanımlama yerine, "seri eksi oy veren psikopat" tanımlamasını yeğlediğim "sözde" yazardır.

edit: bunu da eksileyeceğini düşünüyordum. haklı çıktım. meraklısı profilimden eksilenen girilerimi görebilir ve yazdıklarımın haklılığını da teyid eder.

edit-2: umursamadığım ama ne olduğunun bilinmesini istediğim kişi ve durumdur.

düşün ki o bunu okuyor

ölmedik biz. ayrı ayrı uyuyoruz. belki derin komadayız ama ölmedik biz. sen de, ben de hala hayattayız. öküz ölünce ortağını satanlardan değil, yeni bir öküz alanlardan olmak gerek. bu devirde düzgün ortak bulmak çok güç.

hayatlarımız birbirine örüldü bir kez ve bu rastlantıdan fazla bir şeydi. ölmedik biz, hala varız. sen ve ben, ayrı ayrı varız. birlikte fenafillah olmak varken, bunun deneyimlerini yaşamışken ve ötesini de tahayyül edebilirken ve nasılsa günün birinde zaten ölecekken, yaşarken biz'in ölmesi ne kadar da gereksiz ve boşuna.

içinde yaşıyorum; içimde yaşıyorsun. yeniden biz olmak zor değil. anlayış ve kabulleniş, özgürlükten taviz vermek değildir. kavuşmak mümkün. istemek yeter. seni yıkıp geçen hatalarım, beni böyle kabul ettiğinde, yıkıcı değil yapıcı olacaktır. ben seni, her şekilde kabul edebilmişken hele. kalp kırıklıkları, yüce bir sevgiyi kaybetmeyi istemek için yetersiz. ölümcül sanılan hatalar, kahredici, üzücüydü ama ölümcül değildi.

bak, yaşıyorsun. yaşıyorum. yazıyorum. okuyorsun. gel. canım cananım, gel. bir ders alınması gerekiyorsa, ikimiz de aldık aynı dersi. gel. hep gel. gitme daha fazla. gel biriciğim, gel...*

kedi besleyen sözlük yazarları

şu an kedim yok ve şartlar gereği bir süre daha olmayacak. zaman içinde kedilerim olmuştu. ailemde de kedi besleyen çok insan var. bu kedilerden bazılarının adları şöyleydi: fadiş, mimi, carina*, tırmık, arabişko*, nuri sesigüzel*, pufkin*, nişantaşlı, beşiktaşlı...

bi

hem latince, hem arapça, hem farsça kökenli* bir önektir ama her dilde ayrı anlamlar yükler başına geldiği sözcüğe. her üç dilden de türkçe'ye girişi olmuştur bu ekin.

şöyle ki:

latince olarak, çift - iki anlamı taşır. biseksüel'deki, bipolar'daki "bi", budur.

farsça olarak, bitaraf örneğindeki gibi , tarafsızlık, taraf olmama, tarafsız yani "sız" eki üzerinden, yoksunluk, olmama durumu (susuz, kayıtsız gibi) belirtir. bihaber* - habersiz vb. ...

arapça üzerinden bir kullanım örneği verecek olursam, ki arapça'da " ile" karşılığı kullanılmaktadır "bi", bi'l - umum yani bilumum, genel ile, hepsi, tümü, "tüm çeşitleri ile" anlamında.

tüm anlamlarıyla bir tümce*de kullanırsam şöyle bir şey olur*: bilumum ayı sözlük yazarları, biseksüelliğe karşı aynı bakış açısının sergilenmesine karşı bitaraf olmalılar mı?*

how i met your mother'ın tek cümlelik özeti

dizi izlemeye yönlendirilerek uyuşturulmuş kitlelerin izledikleri amerikan dizilerinden biri.*

mustafa kemal atatürk

varlıklarını kendisine borçlu olduklarını algılayamayacak derecede olup, ötekileştirildiği halde ötekileştirme yapabilen zevatın dahi çamur atmaya yeltendiği fakat altının çamura düşmesiyle altın olma niteliğini kaybetmeyeceği misali, hala ışıldayan, ebediyen de ışıldayacak insan.

sinan

bu kadar hızlı yazar yapılmasını hazmetmeye* çalışan dünkü çömez.

kırım'dan gelirim, adım da sinan'dır.*
sinan, bazen sinan cemgil'dir; mimar sinan'dır kimi zaman.
sin'dir**. an'dır*. nan'dır**. inan'dır*; sina'dır**... si'dir*.
velhasıl-ı kelam, mızrağın ucundaki lüledir. sivridir.*

teşekkür ederim " sözlük".

ivana sert

iyi ki ivana sert. ya sert olmayıp yumuşak olsaydı ivana? bu sıcaklarda hiç çekilmezdi.*

bedri baykam

sanatçı ve aydın bir kişilik. yazarlığı da vardır. "kemik" adlı romanını önerebilirim.
yıllar önce sanırım ist./ortaköy'de işlettiği bir parda yarı çıplak hatunlara çamur güreşi yaptırmaktan, ergenlikte yaptığı bir masturbasyonun kalıntısı olan sperm lekeli peçeteyi saklayıp, yıllar sonra bu kurumuş sperm lekeli peçeteyi sergilemeye ve daha neler neler... inanmayana google bir tık kadar yakın! velhasıl-ı kelam, ilginç bir kişiliktir.